BOZKURT21
10.Temmuz.2017, 17:56
Dinimizin gerekli gördüğü şekilde yaşamak ve davranmak için Allah (cc) Kuran-ı Kerim’i indirmiştir. Tüm ibadet ve amellerimiz Kuran – ı Kerim’e göre olmalıdır. Ancak bazen dinimizle ilgili herhangi bir sorunun cevabını Kuran’da bile bulamayız ya da yorumlayamayız. İşte bu noktada hadis ve sünnetlere başvururuz.
Ayet, hadis ve sünnetlerin farklı kesimlerce yorumlanmasıyla ortaya çıkan görüş ayrılıkları ise mezhepleri oluşturmuştur.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki mezhepler asla bir dinmiş gibi görülmemeli, gösterilmemelidir. Mezhep kurucuları ise din koruyucuları veya tebliğcisi değildir. Mezhepler için “İslam dininin anlaşılma, yorumlanma hatta bir çeşit düşünce ekolleridir.” ifadesi kullanılmıştır. Esas olarak din Allah’a net bir şekilde inanmayı ve tapmayı gerektirir. Ancak bu inanç ve ibadetin de bir sistemi, kuralları olmalıdır. Az önce de belirttiğimiz gibi Kuran – ı Kerim’de dinimizle ilgili bilmemiz gereken her şey yazılmıştır. Ancak normal vasıflarda bir Müslüman burada yazan her ayeti anlayıp yorumlayamayabilir. Daha doğrusu din alimleri bu ifadeyi kullanmaktadırlar. Mezheplerin çıkış noktası olan burada ise müctehidlik sıfatına erişmiş kişiler bu görevi üstlenmişlerdir. İslam dininde hiçbir ayrılık olmadığını, hangi yoldan gidersek gidelim varış noktamızın sadece Allah olduğunu hatırlatarak, mezhepler konusunu açıklamaya çalışalım.
Mezhep Nedir?
http://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2014/12/mezhep-nedir.jpg
Mezhebin kelime anlamı izlemek, gidilen yol, benimsenen görüş demektir. Dini anlamda ise müctehid bir islam aliminin kapalı veya kesin olmayan ayet ve hadisleri İslam’a ters düşmeyecek şekilde yorumlaması ve çözüm getirmesi demektir. Başka bir ifadeyle, bir dinin farklı görüş ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biridir. Müctehid ise bir konu hakkında tüm delilleri inceleyerek hüküm çıkartan din adamlarına denir. Birçok dinde mezhepler vardır. İslam dininde ise mezhepler Fıkhi ve İtikadi olmak üzere 2 ana gruba ayrılır;
Fıkhi Mezhepler
İslam dininde ibadet, evlilik, boşanma, ticaret , miras ve amel gibi konularda ortaya çıkan görüşlerin sistemleşmiş olduğu mezheplerdir. Buna göre sünnilerin dört büyük fıkhi mezhebi vardır.
Hanefi Mezhebi
İslam dininin sünni fıkıh mezheplerindendir. Kurucusu İmam-ı Azam diye de bilinen Ebu Hanife’dir. Hanefi mezhebi ilk olarak Irak’ta doğmuş, oradan batıya yayılmıştır. Abbasiler döneminde başlıca fıkıh mezhebi olmuştur. Abbasilerden sonra Hanefi mezhebinde bir gerileme olmuş ancak Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla birlikte yeniden canlanmaya başlamıştır. Günümüzde Türkiye, Afganistan, Pakistan, Mısır, Suriye, Ürdün, Hindistan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna Hersek ve Romanya Müslümanları genel olarak hanefidir.
Hanefilik mezhebinde herhangi bir meselenin çözümü için önce Kuran ayetlerine bakılır. Ayette konuyla ilgili bir çözüm varsa o yola başvurulur. Eğer Kuran’da çözüm bulunamazsa bu kez sünnete başvurulur. Peygamber Efendimiz (SAV)’in davranışlarına sünnet denir.
Maliki Mezhebi
Kurucusu İmam Malik bin Enes Hazretleridir. İhtiyacı olan ilmin Medine’de olduğuna inanan İmam Malik hayatı boyunca bu kutsal Peygamber şehrinden ayrılmamıştır. Maliki mezhebi ilk olarak Hicaz halkı tarafından benimsenmiş, daha sonra hacca gidenler vasıtasıyla yayılmaya başlamıştır. Tamamen Hz. Muhammed (SAV)’in doğrultusunda ilerleyen ve bu yolda fetva veren İmam Malik, maliki mezhebinin oluşmasını sağlamıştır.
Şafiî Mezhebi
Kurucusu İmam-ı Şafiî Hazretleridir. Şafiî mezhebi ilk olarak Mısır’da doğmuş, daha sonra Irak, Suriye, Yemen ve Horasan’a yayılmıştır. Günümüzde Mısır, Suriye ve Irak’taki Müslümanların büyük kısmı şafiî mezhebindedir. İmam-ı Şafiî şer’i delillerden yola çıkarak hükümler vermiştir. Bu mezhebin getirdiği kurallara uyan kişilere ise şafiî denir.
Hanbeli Mezhebi
Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet bin Hanbel Hazretleridir. Kuran ve hadislerin önde geldiği fıkhi mezheplerdendir. Eğer bir konuda Kuran ve sünnette kesin bir bilgi yoksa, buna en yakın olan yola başvurulur. Günümüzde Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan’da hanbeli mezhebine mensup Müslümanlar bulunmaktadır.
İtikadi Mezhepler
İtikad kelime anlamı olarak aksine ihtimal vermeyecek şekilde bir şeyi kabullenmek, gönülden bağlanmak demektir. İtikadi mezhepler ise iman ve inançla ilgili konuların sistemleştiği mezheplerdir.
Ehl-i Sünnet Mezhebi
Hz. Muhammed (SAV)’in yolundan giden ve o yoldan hiç sapmayanların mezhebidir. Kaynağı Kuran-ı Kerim ve sünnetlerdir. Ehl-i sünnet mezhebindekiler Kuran’da veya sünnette ne buyurulmuşsa ona inanır ve onu uygularlar. Ehl-i sünnet mezhebinin iki alt kolu vardır.
Mâtüridiyye Mezhebi: Kurucusu Semerkand köylerinden Mâtürid’de doğmuş olan Ebu Mansur Muhammed’dir. Genellikle hanefiler mâtüridi mezhebindedirler.
Eş’ariyye Mezhebi: Kurucusu Ebu’l Hasan Eş’âri Hazretleridir. Mâliki ve şafiîler genellikle eş’ariyye mezhebindedirler. Eş’ariyye ve mâtüridi mezhepleri arasında genel olarak büyük farklar yoktur. İkisi de peygamber efendimizin sünnetlerine uygundur.
Ehl-i Bid’a Mezhebi
Hz. Muhammed (SAV)’in getirdiği emirleri ve Kuran-ı Kerim’in hükümlerini kendilerine göre yorumlayıp uygulayan kimselerdir. Yani bid’ata giren, sünnet yolundan sapan kişilerdir. Bid’at dinin esaslarına ters düşen her türlü davranış, söz ve düşünce demektir. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır;
“Sözlerin en hayırlısı Allah’ın Kitabı, yolların en hayırlısı da Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlardır. Ve her sonradan uydurulan şey (bid’at) de delalettir, sapıklıktır.”
Ehl-i bid’a mezhebinin kendi arasında birçok kolu vardır.
Cebriye: Kurucusu insanda cüzi irade olmadığından seçme şansının verilmediğini savunur.
Mu’tezile: Aklın vahiyden daha üstün olduğunu savunanların mezhebidir.
Mürcie: İstedikleri kadar günah işleseler bile “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah” dedikleri an cennete gideceklerine inananların mezhebidir.
Haricîlik: Yalnızca ve mutlak suretle Kuran-ı Kerim’den hüküm çıkarmaktır.
Şîa: Kuran-ı Kerim’in bazı ayetlerinde eksik olduğunu iddia eden ve dört büyük halifeden Hz. Ali dışındakileri sevmeyenlerdir.
Vehhâbîlik: İngilizlerin ümmeti bölüp, dağıtmak için ortaya çıkardığı bir harekettir.
Ehl-i Delalet Mezhebi
Allah’a, peygambere ve ahirete iman konusunda sapkınlığa düşmüş kişilerin mezhebidir. Delalet veya delal doğru yoldan sapma, sapkınlık demektir. Ehl-i Delalet ise Allah’a, peygambere ve ahirete iman konusunda sapkınlığa düşmüş kişilerin mezhebidir. Durzilik ve Bahailik bunlara örnektir. Bahailer kurucularının ilah olduğunu savunur, namazlarını onun öldüğü evin yönüne doğru kılarlar. Hz. Muhammed (SAV) dinde her yeni gelen bilginin bid’at, her bid’atın da delalet olduğunu söylemiştir.
Mezhepler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
http://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2014/12/mezhepler-nasil-ortaya-cikmistir.jpg
Hz. Muhammed (SAV) hayattayken sahabeleri etrafında toplanır, merak ettikleri, akıllarına takılan her soruyu sorarlardı. Peygamber efendimiz de Kuran-ı Kerim’in nasıl yorumlanacağını ve ayetlerin iniş sebeplerini tek tek bildiği için en doğru şekilde yorumluyordu. Ancak peygamberimizin ölümünden sonra sahabelerinin bir kısmı Mekke ve Medine dışına çıkmışlardır. Gittikleri bu yerlerde halk dini konularla ilgili sorunları onlara soruyor, onları adeta bir müftü, muallim gibi görüyorlardı. Fakat her yerin kendine özgü örf ve adetleri olduğundan bazı meseleler de buna uygun olarak çözülüyordu. Farklı yerlere dağılan sahabelerin bu uygulaması ile zamanla farklı görüşler içeren mezhepler doğmuştur.
Bugüne kadar hemen her Müslümanın sorduğu ve merak ettiği sorulardan biri mezheplere gerek olup olmadığıdır. Kuran’a inanan herkes merak ettiği bir konuyu açıp okuyabildiğini ve çözümü bulabildiğini düşünür. Ancak sıradan birinin dini meseleleri Kuran ve sünnetlerden, doğrudan doğruya öğrenmesinin mümkün olmadığı savunulur. Bunu ancak müctehidlik sıfatına erişmiş, büyük İslam alimleri yapabilir denmektedir.
Ayet, hadis ve sünnetlerin farklı kesimlerce yorumlanmasıyla ortaya çıkan görüş ayrılıkları ise mezhepleri oluşturmuştur.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki mezhepler asla bir dinmiş gibi görülmemeli, gösterilmemelidir. Mezhep kurucuları ise din koruyucuları veya tebliğcisi değildir. Mezhepler için “İslam dininin anlaşılma, yorumlanma hatta bir çeşit düşünce ekolleridir.” ifadesi kullanılmıştır. Esas olarak din Allah’a net bir şekilde inanmayı ve tapmayı gerektirir. Ancak bu inanç ve ibadetin de bir sistemi, kuralları olmalıdır. Az önce de belirttiğimiz gibi Kuran – ı Kerim’de dinimizle ilgili bilmemiz gereken her şey yazılmıştır. Ancak normal vasıflarda bir Müslüman burada yazan her ayeti anlayıp yorumlayamayabilir. Daha doğrusu din alimleri bu ifadeyi kullanmaktadırlar. Mezheplerin çıkış noktası olan burada ise müctehidlik sıfatına erişmiş kişiler bu görevi üstlenmişlerdir. İslam dininde hiçbir ayrılık olmadığını, hangi yoldan gidersek gidelim varış noktamızın sadece Allah olduğunu hatırlatarak, mezhepler konusunu açıklamaya çalışalım.
Mezhep Nedir?
http://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2014/12/mezhep-nedir.jpg
Mezhebin kelime anlamı izlemek, gidilen yol, benimsenen görüş demektir. Dini anlamda ise müctehid bir islam aliminin kapalı veya kesin olmayan ayet ve hadisleri İslam’a ters düşmeyecek şekilde yorumlaması ve çözüm getirmesi demektir. Başka bir ifadeyle, bir dinin farklı görüş ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biridir. Müctehid ise bir konu hakkında tüm delilleri inceleyerek hüküm çıkartan din adamlarına denir. Birçok dinde mezhepler vardır. İslam dininde ise mezhepler Fıkhi ve İtikadi olmak üzere 2 ana gruba ayrılır;
Fıkhi Mezhepler
İslam dininde ibadet, evlilik, boşanma, ticaret , miras ve amel gibi konularda ortaya çıkan görüşlerin sistemleşmiş olduğu mezheplerdir. Buna göre sünnilerin dört büyük fıkhi mezhebi vardır.
Hanefi Mezhebi
İslam dininin sünni fıkıh mezheplerindendir. Kurucusu İmam-ı Azam diye de bilinen Ebu Hanife’dir. Hanefi mezhebi ilk olarak Irak’ta doğmuş, oradan batıya yayılmıştır. Abbasiler döneminde başlıca fıkıh mezhebi olmuştur. Abbasilerden sonra Hanefi mezhebinde bir gerileme olmuş ancak Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla birlikte yeniden canlanmaya başlamıştır. Günümüzde Türkiye, Afganistan, Pakistan, Mısır, Suriye, Ürdün, Hindistan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna Hersek ve Romanya Müslümanları genel olarak hanefidir.
Hanefilik mezhebinde herhangi bir meselenin çözümü için önce Kuran ayetlerine bakılır. Ayette konuyla ilgili bir çözüm varsa o yola başvurulur. Eğer Kuran’da çözüm bulunamazsa bu kez sünnete başvurulur. Peygamber Efendimiz (SAV)’in davranışlarına sünnet denir.
Maliki Mezhebi
Kurucusu İmam Malik bin Enes Hazretleridir. İhtiyacı olan ilmin Medine’de olduğuna inanan İmam Malik hayatı boyunca bu kutsal Peygamber şehrinden ayrılmamıştır. Maliki mezhebi ilk olarak Hicaz halkı tarafından benimsenmiş, daha sonra hacca gidenler vasıtasıyla yayılmaya başlamıştır. Tamamen Hz. Muhammed (SAV)’in doğrultusunda ilerleyen ve bu yolda fetva veren İmam Malik, maliki mezhebinin oluşmasını sağlamıştır.
Şafiî Mezhebi
Kurucusu İmam-ı Şafiî Hazretleridir. Şafiî mezhebi ilk olarak Mısır’da doğmuş, daha sonra Irak, Suriye, Yemen ve Horasan’a yayılmıştır. Günümüzde Mısır, Suriye ve Irak’taki Müslümanların büyük kısmı şafiî mezhebindedir. İmam-ı Şafiî şer’i delillerden yola çıkarak hükümler vermiştir. Bu mezhebin getirdiği kurallara uyan kişilere ise şafiî denir.
Hanbeli Mezhebi
Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet bin Hanbel Hazretleridir. Kuran ve hadislerin önde geldiği fıkhi mezheplerdendir. Eğer bir konuda Kuran ve sünnette kesin bir bilgi yoksa, buna en yakın olan yola başvurulur. Günümüzde Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan’da hanbeli mezhebine mensup Müslümanlar bulunmaktadır.
İtikadi Mezhepler
İtikad kelime anlamı olarak aksine ihtimal vermeyecek şekilde bir şeyi kabullenmek, gönülden bağlanmak demektir. İtikadi mezhepler ise iman ve inançla ilgili konuların sistemleştiği mezheplerdir.
Ehl-i Sünnet Mezhebi
Hz. Muhammed (SAV)’in yolundan giden ve o yoldan hiç sapmayanların mezhebidir. Kaynağı Kuran-ı Kerim ve sünnetlerdir. Ehl-i sünnet mezhebindekiler Kuran’da veya sünnette ne buyurulmuşsa ona inanır ve onu uygularlar. Ehl-i sünnet mezhebinin iki alt kolu vardır.
Mâtüridiyye Mezhebi: Kurucusu Semerkand köylerinden Mâtürid’de doğmuş olan Ebu Mansur Muhammed’dir. Genellikle hanefiler mâtüridi mezhebindedirler.
Eş’ariyye Mezhebi: Kurucusu Ebu’l Hasan Eş’âri Hazretleridir. Mâliki ve şafiîler genellikle eş’ariyye mezhebindedirler. Eş’ariyye ve mâtüridi mezhepleri arasında genel olarak büyük farklar yoktur. İkisi de peygamber efendimizin sünnetlerine uygundur.
Ehl-i Bid’a Mezhebi
Hz. Muhammed (SAV)’in getirdiği emirleri ve Kuran-ı Kerim’in hükümlerini kendilerine göre yorumlayıp uygulayan kimselerdir. Yani bid’ata giren, sünnet yolundan sapan kişilerdir. Bid’at dinin esaslarına ters düşen her türlü davranış, söz ve düşünce demektir. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır;
“Sözlerin en hayırlısı Allah’ın Kitabı, yolların en hayırlısı da Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlardır. Ve her sonradan uydurulan şey (bid’at) de delalettir, sapıklıktır.”
Ehl-i bid’a mezhebinin kendi arasında birçok kolu vardır.
Cebriye: Kurucusu insanda cüzi irade olmadığından seçme şansının verilmediğini savunur.
Mu’tezile: Aklın vahiyden daha üstün olduğunu savunanların mezhebidir.
Mürcie: İstedikleri kadar günah işleseler bile “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah” dedikleri an cennete gideceklerine inananların mezhebidir.
Haricîlik: Yalnızca ve mutlak suretle Kuran-ı Kerim’den hüküm çıkarmaktır.
Şîa: Kuran-ı Kerim’in bazı ayetlerinde eksik olduğunu iddia eden ve dört büyük halifeden Hz. Ali dışındakileri sevmeyenlerdir.
Vehhâbîlik: İngilizlerin ümmeti bölüp, dağıtmak için ortaya çıkardığı bir harekettir.
Ehl-i Delalet Mezhebi
Allah’a, peygambere ve ahirete iman konusunda sapkınlığa düşmüş kişilerin mezhebidir. Delalet veya delal doğru yoldan sapma, sapkınlık demektir. Ehl-i Delalet ise Allah’a, peygambere ve ahirete iman konusunda sapkınlığa düşmüş kişilerin mezhebidir. Durzilik ve Bahailik bunlara örnektir. Bahailer kurucularının ilah olduğunu savunur, namazlarını onun öldüğü evin yönüne doğru kılarlar. Hz. Muhammed (SAV) dinde her yeni gelen bilginin bid’at, her bid’atın da delalet olduğunu söylemiştir.
Mezhepler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
http://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2014/12/mezhepler-nasil-ortaya-cikmistir.jpg
Hz. Muhammed (SAV) hayattayken sahabeleri etrafında toplanır, merak ettikleri, akıllarına takılan her soruyu sorarlardı. Peygamber efendimiz de Kuran-ı Kerim’in nasıl yorumlanacağını ve ayetlerin iniş sebeplerini tek tek bildiği için en doğru şekilde yorumluyordu. Ancak peygamberimizin ölümünden sonra sahabelerinin bir kısmı Mekke ve Medine dışına çıkmışlardır. Gittikleri bu yerlerde halk dini konularla ilgili sorunları onlara soruyor, onları adeta bir müftü, muallim gibi görüyorlardı. Fakat her yerin kendine özgü örf ve adetleri olduğundan bazı meseleler de buna uygun olarak çözülüyordu. Farklı yerlere dağılan sahabelerin bu uygulaması ile zamanla farklı görüşler içeren mezhepler doğmuştur.
Bugüne kadar hemen her Müslümanın sorduğu ve merak ettiği sorulardan biri mezheplere gerek olup olmadığıdır. Kuran’a inanan herkes merak ettiği bir konuyu açıp okuyabildiğini ve çözümü bulabildiğini düşünür. Ancak sıradan birinin dini meseleleri Kuran ve sünnetlerden, doğrudan doğruya öğrenmesinin mümkün olmadığı savunulur. Bunu ancak müctehidlik sıfatına erişmiş, büyük İslam alimleri yapabilir denmektedir.