PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hayalleriniz birbirine uygun mu?



Escobar
17.Ekim.2017, 17:14
İlişkilerimizde Gözden Kaçırdığımız O Önemli Detay: Hayal Birliği

Gönül ilişkileri üzerine ahkam kesmeyi çok seven bir adam değilim keza benim de geçmişim başarılı veya mutlu ilişkilerle dolu değil, hatta öz eleştiri getirmek gerekirse aşk konusunda dünyanın sayılı başarısız adamlarından biri olduğumu rahatça söyleyebilirim. Elbette, sayısız ilişkiden hep aynı sonuçla, yani büyük hayal kırıklıkları ile çıkmış biri olarak, başarısızlıklarım ve hatalarım hakkında kendime göre çıkardığım dersler de var, ancak bunlar bana kalsın. Şimdi burada hayatımdan yola çıkarak öğütler verecek değilim.

Fakat, dünyayı gözlemlemeyi ve gördüklerinden de ders çıkarmasını seven bir adam olarak uzun yıllardır farkında olduğum bir detay var. İlişkilerde mutluluğu veya mutsuzluğu belirleyen önemli bir çarpan bulunuyor ve ben de buna ‘hayal birliği‘ diyorum. 2007’de okurla buluşan Hayal Silgisi’nde de bu kavramın altını çizmeye çalışmıştım.

Hayal birliğini hızlıca anlatmak gerekirse, bu kavram aşık bir çiftin yüreklerinin bir olması, gönül birliği kurmaları gibi, hayallerinin de bir olması gerektiğini vurgulamaya çalışıyor. Başka bir biçimde anlatmak gerekirse, mutlu bir ilişkide çiftler ortak hayallere sahip olmalıdır. Ortak hayaller çiftlerin birlikteliğini daha da güçlendirir, ilişkinin ömrünü uzatır, ilişkinin zayıf noktalardan kırılmasını zorlaştırır.

Oysa, modern ilişkilerde hayal birliğinin artık unutulmuş olduğunu fark ediyorum, bilmem bana katılır mısınız?

Yaşlı çiftlerin onlarca yıla uzanan beraberliklerini örnek göstermek çok moda ve çok romantik bir davranış, biliyorum, ancak eskiden çiftlerin hayal birliği kurarak beraber olduklarını unutuyoruz. Kendi evini ve ailesini kurmak için bir araya gelen genç çiftlerin çocuklarını büyütmeye ve ailelerini ayakta tutmaya odaklandıkları eski ilişkileri günümüz ilişkileri ile karşılaştırmak bence büyük bir hata olur, zira artık ilişkilerde çoğunlukla hayal birliği bulunmuyor. Bu da çok doğal çünkü artık dar, kısıtlı, konservatif bir dünyada, bütün gün radyoyu veya tek kanallı televizyonu seyrederek yaşamıyoruz. Artık hepimizin çok farklı hayalleri var.

Hayallerimiz büyüdü ama onları sevdiklerimizle paylaşmayı veya sevdiklerimizin hayalleriyle birleştirmeyi öğrenemedik. Ya da başaramadık. Bu yüzden de ilişkilerimiz hep çıkmaza sarıyor.

Evet, flörtün ilk aşamalarında hayat herkese çok güzel… Birlikte gezip tozarsınız, pahalı restoranlar, lezzetli yemekler, masaların etrafında fır dönen garsonlar derken kendinizi kraliyet sarayındaki güzel prenses gibi hissedebilirsiniz.

Kakarakikirili arkadaş davetleri, sinema, konser, tiyatro etkinlikleri, kafe/barlarda güzel kafalı sohbetler, sahil, deniz kenarı buluşmaları, rüzgarlı/yağmurlu havalarda ıssız şehir sokaklarında el ele yürümeler, ilk tatil fırsatında uçak bileti alıp Amsterdam’a kaçıp Iamsterdam logosu önünde fotoğraf çektirmek, alabildiğince romantizm, alabildiğince Hollywood aşk klişesi.. Bunlar günümüzün aşk ilişkilerinin tatlı yanları, kimsenin de karşı koyamadığı güzel anlar.

Ancak bu işin bir de gerçek yüzü var. İlişki devam ettikçe çiftlerin aslında aynı yöne gitmedikleri veya gitmek istemedikleri ortaya çıkıveriyor. İkisi de farklı farklı kariyerler süren bir çiftin ister istemez hayatları da, hayalleri de başka yöne gidiveriyor. Ahmet’in hayattan beklentileri bambaşka, Nuran’ın beklentileri bambaşka olabiliyor.

Murat para biriktirip genç yaşta dünyayı gezdikten sonra bir aile kurmak ve yerleşik düzene geçip çoluk,çocuk,aile sorunlarıyla yüzleşmek istiyor ama sevgilisi Mebruke bir an önce evlenip anne babasıyla düğünde karşılıklı göbek atmak isteyebiliyor.

Cevat bir kez evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bulunduğu için belki bir karavan alıp harika manzaralara karşı güzel tatiller yapma hayalini emeklilik yıllarına ertelemiş olabiliyor ama en azından daha sakin ve huzurlu bir şehirde yaşamak istediği için çalıştığı devlet dairesine tayin başvurusunda bulunmayı düşünüyor. Sonra da ver elini Karadeniz’in yeşil coğrafyası veya Ege’nin güneşli denizleri… Oysa eşi Huriye henüz 4 yaşındaki çocukları Hürkecan üniversiteyi bitirip iş bulana kadar İstanbul’da oturup çocuğa güzel bir eğitim kazandırmayı ve hayırlısıynan oğlunu iyi bir kısmetle evlendirmeyi hayal ediyor. Ege’nin güneşi veya Karadeniz’in yeşili Huriye’nin umurunda değil. Kocasına da İstanbul’dan ayrılmak istediği için gıcık oluyor. Sürekli kavga, sürekli huzursuzluk.

Bilgi Üniversitesi’nde son sınıfta okuyan Nurten ablamız okul bittikten sonra ABD’de yüksek lisans ve doktora yapmak, bu sırada ABD’de büyük bir şirkette iş bulup en azından otuzuna kadar ABD’de yaşamak ve kariyerini güçlendirmek istiyor. Hem, fakülteye gidip gelirken kullandığı Mercedes GLK’yı ona hediye eden babası da aynı hayalleri paylaşıyor, Nurten’in babasını da mutlu etmesi için ABD’ye gitmesi şart ama buradaki sevgilisi Hamdi, onunla aynı ekonomik şartlara sahip olmasına rağmen onunla birlikte ABD’ye gelmek istemiyor. Hamdi’nin aklında babasının işlerini büyütüp şirketi gelecek yüzyıla taşıma hayalleri var. Nurten ABD’ye giderse, ayda bir iki uçağa atlar yanına giderim diye kendini avutuyor ama kendimizi kandırmayalım, Hamdi gibi bir çocuk yanında sevgilisi olmadan İstanbul’un gece hayatında üç dakika yalnız kalmaz, Boğaz kulüplerindeki zengin koca avcısı kızlar çocuğu parçalayarak her bir parçasıyla ayrı ayrı evlenirler.

Meseleyi uzatmayayım. Kısacası, bir çiftin hayalleri ortak olmayınca mutluluk kolay olmuyor. O yüzden, bugün yeni bir ilişki kurmak isteyen, birlikte mutlu olacağı bir insan arayanların, o flört aşamasındaki kakarakikirilere kanmamaları gerektiğini düşünüyorum. Aslında bunu çoğu “büyüğümüz” sürekli tekrar eder. Flört tatlıdır ama sonrasında bakalım ilişkiyi yürütebilecek misiniz, gerçekler öyle tatlı değildir, derler… Gerçi büyüklerimiz bunu maddi hesapları gözeterek dile getiriler ve evleneceğiniz insanın parası yoksa, zor günlar yaşarsınız, tatlı flörtlere, güzel sözlere kanmayın, demeye getirirler. Oysa hayal birliği meselesi, maddi hesaplardan ötede bir sorun.

Hayallerimiz bir değilse, dünya kadar paramız olsa da mutlu olamayız.

Bu yüzden, bir ilişkiye başlamadan önce kendimize sormamız gereken asıl soru şu olmalı:O flört günlerinin tatlı romantizmi bitince bu insanla hayallerimiz birbirine uyacak mı?

Zor.