PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Felix Türk Olsaydı Neler Olurdu? Türkiye'den Bir Felix Çıkmamasının 8 Nedeni



Escobar
23.Ekim.2017, 13:41
Önce biraz bilgi

Serbest düşüşte ses hızını aşan 43 yaşındaki Felix Baumgartner’ın düşüşünü, YouTube’dan sekiz milyondan fazla kişi canlı olarak izledi.

Bizim beş dakikada tükettiğimiz, birkaç gün de konuştuğumuz Felix, bu atlayış için tam 7 yıl çalıştı.

FR Analytics’in raporuna göre Felix’in bu atlayışının markalara kattıkları marka değerlerinin rakamsal karşılıkları şöyle

Red Bull $48,116,333

Zenith Saatleri $12,401,300

Cypress 1.5 milyon $

Riedel $216,000

Red Bull’un bu proje için ayırdığı bütçe 35 Milyon Dolar materyaller için ve 15 Milyon Dolar Felix ve ekibi için

Şimdi de biraz özeleştiri

Türkiye’de uzaydan atlayacak çılgın bir adamı ailesi bırakın 7 yılı, “sütümü helal etmem” gibi birtakım argümanlarla 7. günde vazgeçirir ve en yakın KPSS sınavına girmesi sağlanarak istikbali garantiye alınır.

Böyle bir atlayış için başvurulan, 1985 yılında kurulmuş olan Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK UZAY) projeyi gelip jürilerine anlatmanızı ister, sonra “çok uçuk” bulduklarını bildirip daha ayakları yere basan fikirler verip sizi evinize gönderir (Mesela, güneş enerjisi işi gelecekte iyi para edecekmiş evladım ona yoğunlaş gibi parlak önerilere hazır olun)

Türkiye’deki bir markaya Felix Projesini kabul ettiremezsiniz. Hadi ettirdiniz diyelim, 7. Ayda Pazarlama müdürüne yönetimden sorular gelmeye başlar “N’aptı senin Felix?” diye. Pazarlama müdürü dayanabildiği kadar sürükler, en yakın ekonomik darboğazda “Gereksiz tüm harcamaları ve sponsorluk giderlerini kıstık” diye basına “Felix’le yollarımızı ayırdık, dünyaya atlamak fikri zaten bize çok da çarpıcı gelmiyordu” diye bir yazı gönderilir.

Felix’e mümkün değil kız verecek bir Türk ailesi bulamazsınız. Evladımız ne iş yapar sorusuna verdiği cevap mümkün değil tatmin edici bulunmaz. Uzaydan atlarsın, 8 milyon kişi ağzı açık izler ama bizde damat adayında aranan kriterler bunlar değildir.

Felix’in atlayış yapacağı bölgenin valiliği mümkün değil atlayışa izin vermez, olur da iniş yaparsa indiğinde jandarmalar karşılar.

Atlayış için 50 farklı kurumdan izin alması gerekir , Sivil havacılıktan tutun alakalı alakasız tüm kurumların kapısını çalarsınız, mevzuata bakmaya doyamazlar.

7 yıl boyunca tüm bayramlarda, seyranlarda amcalar, halalar, teyzeler P&G’de satış müdürü olan Boğaziçi’li teyzeoğlunu örnek gösterir, “Ne olacak bu çocuğun hali böyle, bu yaşa geldi hala düzgün bir iş tutturamadı” derler. Atlayıştan sonra ise ibre tersine döner “Yeğenimde emeğim çok, altını çok temizlemişimdir, yüzüme işerdi bu bebekken” gibi samimiyetsiz yakınlıklar görürsünüz. En vurucusu ise şudur “Belliydi bu çocuğun böyle olacağı, hep söylemiştim bu çocuk çok istidatlı(yetenekli) diye ”

Türkiye’de başarılı olana kadar arkanızdan söylerler de söylerler, hazırlıklı olun. İçten içten başarısız olmanız istenir, olur da başaramazsanız adınız Niyazi’ye çıkar.

Bizde Küçük Emrah’lar her zaman daha çok sevilir. Deneyip yanılanda, başarısız olanda kendimizi buluruz hep ve hiçbir zaman bizim yapamadığımızı bir yakınımız yapsın istemeyiz.

Türkiye’den global bir başarı hikayesinin çıkamamasının nedeni de bu, Türk otomobilinin yapılamamasının da, bu kadar girişim varken global çapta bir Türk internet projesinin olmamasının da..

Bu yazıyı lütfen bir özeleştiri olarak algılayın, bizden önce durum nasıldı, bize kadar nasıl geldi hicvederek gözler önüne sermek istedim. Bundan sonrasını değiştirebilmemiz için, var olanı olduğu gibi kabul etmek şart..

Bir araştırmada 100 esnafa soruyorlar. Tek başına sermayenin %50’nin batmasını mı tercih edersin yoksa komşu esnafların tümüyle birlikte %100 batmak mı?

Sizce %96 gibi “ezici” çoğunluk ile gelen cevap ne olmuştu?