Nartaneside
30.Kasım.2017, 00:31
• Kabala’nın özü nedir?
• Kabala’nın amacı bu dünyadaki hayatı mı yoksa gelecektekini mi hedefliyor?
• Kabala’dan Yaratan mı yoksa O’nun yarattıkları mı fayda sağlıyor?
Yaratan’ı edinen Kabalistler O’nun kesinlikle sevecen olduğunu hissederler. O’nun
dünyadaki her hangi birine en ufak bir acı bile veremeyeceğini açıklarlar çünkü egoizm,
kendi için zevk alma, her nahoş hissin sebebi, O’nda mevcut değildir.
Kendi isteğimizi tatmin etmek için bir şey istemek tek amaç olduğundan başkalarına
zarar veririz. Eğer bu duygu insanı sürekli sarmasaydı, bu dünyada kötülüğün temeli
olmazdı. Yaratan’ı tamamen mükemmel ve bütün olarak algıladığımızdan, O’ndaki
“almak” arzusunun eksikliği, O’nda her hangi bir kötülüğün olmamasına sebep olur.
Eğer durum böyleyse, o zaman O bize tamamen sevecen görünür, bu hepimizi zevk,
haz ve doyum anlarında saran bir histir. Ancak, hissettiğimiz her şey Yaratan’dan
geldiğinden, O’nun tüm yarattıkları sadece iyi ve sevecenlik hissetmeli... Peki, bunun
yerine ne hissediyoruz?
Tüm doğa dört seviyeden oluşur: cansız, bitkisel, canlı (hayvansal) ve insan. Her
seviye amaçlı bir gelişimden geçer: yavaş, aşamalı, sebep-sonuç gelişimli. Bu, bir
ağaçta yetişen ve sadece olgunlaşmasının sonunda çekici ve yenilebilir hale gelen bir
meyveye benzer.
Peki, meyve başlangıçtan büyümesinin sonuna dek kaç ara safhadan geçmiştir? Ara
safhalar meyvenin olgun ve tatlı son durumuyla ilgili hiçbir şeyi açığa vurmaz. Daha
ziyade tam tersi olur: meyve sonunda ne kadar iyi ise, yetişirken de o kadar acı ve
serttir.
Aynısı hayvansal dünyada da olur: bir hayvanın akıl kapasitesi olgunluk ile sınırlıdır,
ancak büyürken, bir çocukla karşılaştırıldığında, sınırları önemsizdir. Mesela, bir günlük
bir buzağı tam olarak büyümüş bir öküzün özelliklerine sahiptir. Dolayısıyla, hemen
hemen büyümesi durur ki bu da onu hayatın başlangıcında zekâ edinen ancak ilk
yıllarda tamamen yardıma muhtaç ve acınacak halde olan insana zıt yapar.
Fark o kadar çarpıcıdır ki yeni doğmuş bir buzağıya ve yeni doğmuş bir bebeğe
baktığımızda, dünyamızın yöntemlerine aşina olmayan biri, bir bebekten emeğe değer
bir şey gelmeyeceği buna rağmen bir buzağının en azından yeni bir Napolyon olarak
büyüyeceği sonucuna varır.
Kural olarak, ara safhalar nihai sonucun zıttıdır. Dolayısıyla, sadece nihai sonucu bilen
biri nesnenin gelişimi sırasındaki nahoş durumu anlayıp kabul eder. Bu sebepten dolayı
insanlar nihai sonucu görmeyi başaramayıp yanlış sonuçlara varırlar.
Aslında, Yaratan’ın dünyamızı yönetim şekli amaçlıdır ve sadece gelişimin sonunda
kendini gösterir. O’nun bize karşı tutumunda, Yaratan’a kötülüğün zerresi olmayan
“kesinlikle iyi” prensipleri rehberlik eder ve O’nun yönetiminin amacı bizim aşamalı
gelişimimizde ifade bulur. Sonuç olarak, bizim için hazırlanmış olan tüm iyiliği alma
yeteneği kazanacağız. Elbette, bu amaç O’nun planına uygun olarak başarılacak.
Bizim için doğru yönde iki gelişim yolu hazırlanmıştır:
• Bizi ondan kaçmaya zorlayan acı yolu. Hedefi görmüyoruz ve acıdan kaçmaya
zorlanıyoruz. Bu yola “bilinçsiz gelişim” ya da “acı yolu” denir.
• Arzulanan sonucun hızlı edinimini kolaylaştıran Kabala metodunu izleyerek bilinçli,
acısız ve süratli manevi gelişim yolu.
Kabala metodunu kullanan tüm gelişim yasalarının amacı içimizdeki iyi ve kötüyü
anlamak ve kötülüğü anlamayı geliştirmektir. Manevi yasaları benimseyerek kendimizi
tüm kötülükten kurtarabiliriz. Bunun sebebi, kişinin gelişimindeki farkın, kötülüğün ya
daha derin, ya da daha yüzeysel farkındalık ve ondan kurtulmak için daha güçlü ya da
daha az arzu yaratmasıdır.
Tüm kötülüğün kaynağı egoizmdir çünkü bize sadece iyilik ihsan etmek isteyen
Yaratan’ın doğasına zıttır. Memnuniyet verici olarak algıladığımız her şey kişisel olarak
O’ndan geldiği için Yaratan’a yakınlık haz olarak ve O’ndan uzaklığın derecesi aynı
oranda acı olarak algılanır.
Yaratan egoizmden nefret ettiği için gelişimlerinin boyutuna göre insanlar da ondan
nefret ederler. Egoizme karşı yaklaşımlar çok geniş menzillidir; manevi olarak
gelişmemiş onu sınırsızca kullanan (hırsızlıktan açıkça cinayet işlemeye kadar) bir
insanın egoizmini normal kabul etmekten, daha gelişmiş bir kişinin egoizmi açıkça
göstermekten utanç duymasına ve manevi olarak gelişmiş bir bireyin egoizme karşı
gerçek tiksintisine kadar.
Dolayısıyla, başlangıçtaki sorulara cevapların aşağıdaki gibi olduğunu görüyoruz:
• Kabala’nın özü, kişinin acı çekmeden ve pozitif bir yolla gelişimin nihai seviyesini
edinmesini mümkün kılar.
• Kabala’nın amacı, kişinin bu dünyada kendi üzerinde yaptığı manevi çalışmaya bağlı
olarak, nihai seviyeyi edinmektir.
• Kabala, yaratılan varlıklara onların iyiliği için değil; şahsi mükemmellik için bir
direktif olarak verilmiştir.
• Kabala’nın amacı bu dünyadaki hayatı mı yoksa gelecektekini mi hedefliyor?
• Kabala’dan Yaratan mı yoksa O’nun yarattıkları mı fayda sağlıyor?
Yaratan’ı edinen Kabalistler O’nun kesinlikle sevecen olduğunu hissederler. O’nun
dünyadaki her hangi birine en ufak bir acı bile veremeyeceğini açıklarlar çünkü egoizm,
kendi için zevk alma, her nahoş hissin sebebi, O’nda mevcut değildir.
Kendi isteğimizi tatmin etmek için bir şey istemek tek amaç olduğundan başkalarına
zarar veririz. Eğer bu duygu insanı sürekli sarmasaydı, bu dünyada kötülüğün temeli
olmazdı. Yaratan’ı tamamen mükemmel ve bütün olarak algıladığımızdan, O’ndaki
“almak” arzusunun eksikliği, O’nda her hangi bir kötülüğün olmamasına sebep olur.
Eğer durum böyleyse, o zaman O bize tamamen sevecen görünür, bu hepimizi zevk,
haz ve doyum anlarında saran bir histir. Ancak, hissettiğimiz her şey Yaratan’dan
geldiğinden, O’nun tüm yarattıkları sadece iyi ve sevecenlik hissetmeli... Peki, bunun
yerine ne hissediyoruz?
Tüm doğa dört seviyeden oluşur: cansız, bitkisel, canlı (hayvansal) ve insan. Her
seviye amaçlı bir gelişimden geçer: yavaş, aşamalı, sebep-sonuç gelişimli. Bu, bir
ağaçta yetişen ve sadece olgunlaşmasının sonunda çekici ve yenilebilir hale gelen bir
meyveye benzer.
Peki, meyve başlangıçtan büyümesinin sonuna dek kaç ara safhadan geçmiştir? Ara
safhalar meyvenin olgun ve tatlı son durumuyla ilgili hiçbir şeyi açığa vurmaz. Daha
ziyade tam tersi olur: meyve sonunda ne kadar iyi ise, yetişirken de o kadar acı ve
serttir.
Aynısı hayvansal dünyada da olur: bir hayvanın akıl kapasitesi olgunluk ile sınırlıdır,
ancak büyürken, bir çocukla karşılaştırıldığında, sınırları önemsizdir. Mesela, bir günlük
bir buzağı tam olarak büyümüş bir öküzün özelliklerine sahiptir. Dolayısıyla, hemen
hemen büyümesi durur ki bu da onu hayatın başlangıcında zekâ edinen ancak ilk
yıllarda tamamen yardıma muhtaç ve acınacak halde olan insana zıt yapar.
Fark o kadar çarpıcıdır ki yeni doğmuş bir buzağıya ve yeni doğmuş bir bebeğe
baktığımızda, dünyamızın yöntemlerine aşina olmayan biri, bir bebekten emeğe değer
bir şey gelmeyeceği buna rağmen bir buzağının en azından yeni bir Napolyon olarak
büyüyeceği sonucuna varır.
Kural olarak, ara safhalar nihai sonucun zıttıdır. Dolayısıyla, sadece nihai sonucu bilen
biri nesnenin gelişimi sırasındaki nahoş durumu anlayıp kabul eder. Bu sebepten dolayı
insanlar nihai sonucu görmeyi başaramayıp yanlış sonuçlara varırlar.
Aslında, Yaratan’ın dünyamızı yönetim şekli amaçlıdır ve sadece gelişimin sonunda
kendini gösterir. O’nun bize karşı tutumunda, Yaratan’a kötülüğün zerresi olmayan
“kesinlikle iyi” prensipleri rehberlik eder ve O’nun yönetiminin amacı bizim aşamalı
gelişimimizde ifade bulur. Sonuç olarak, bizim için hazırlanmış olan tüm iyiliği alma
yeteneği kazanacağız. Elbette, bu amaç O’nun planına uygun olarak başarılacak.
Bizim için doğru yönde iki gelişim yolu hazırlanmıştır:
• Bizi ondan kaçmaya zorlayan acı yolu. Hedefi görmüyoruz ve acıdan kaçmaya
zorlanıyoruz. Bu yola “bilinçsiz gelişim” ya da “acı yolu” denir.
• Arzulanan sonucun hızlı edinimini kolaylaştıran Kabala metodunu izleyerek bilinçli,
acısız ve süratli manevi gelişim yolu.
Kabala metodunu kullanan tüm gelişim yasalarının amacı içimizdeki iyi ve kötüyü
anlamak ve kötülüğü anlamayı geliştirmektir. Manevi yasaları benimseyerek kendimizi
tüm kötülükten kurtarabiliriz. Bunun sebebi, kişinin gelişimindeki farkın, kötülüğün ya
daha derin, ya da daha yüzeysel farkındalık ve ondan kurtulmak için daha güçlü ya da
daha az arzu yaratmasıdır.
Tüm kötülüğün kaynağı egoizmdir çünkü bize sadece iyilik ihsan etmek isteyen
Yaratan’ın doğasına zıttır. Memnuniyet verici olarak algıladığımız her şey kişisel olarak
O’ndan geldiği için Yaratan’a yakınlık haz olarak ve O’ndan uzaklığın derecesi aynı
oranda acı olarak algılanır.
Yaratan egoizmden nefret ettiği için gelişimlerinin boyutuna göre insanlar da ondan
nefret ederler. Egoizme karşı yaklaşımlar çok geniş menzillidir; manevi olarak
gelişmemiş onu sınırsızca kullanan (hırsızlıktan açıkça cinayet işlemeye kadar) bir
insanın egoizmini normal kabul etmekten, daha gelişmiş bir kişinin egoizmi açıkça
göstermekten utanç duymasına ve manevi olarak gelişmiş bir bireyin egoizme karşı
gerçek tiksintisine kadar.
Dolayısıyla, başlangıçtaki sorulara cevapların aşağıdaki gibi olduğunu görüyoruz:
• Kabala’nın özü, kişinin acı çekmeden ve pozitif bir yolla gelişimin nihai seviyesini
edinmesini mümkün kılar.
• Kabala’nın amacı, kişinin bu dünyada kendi üzerinde yaptığı manevi çalışmaya bağlı
olarak, nihai seviyeyi edinmektir.
• Kabala, yaratılan varlıklara onların iyiliği için değil; şahsi mükemmellik için bir
direktif olarak verilmiştir.