Nartaneside
01.Aralık.2017, 23:51
KAYNUKAOGULLARI VE MEDINE'DEN SÜRÜLMELERI
Kaynukaogullari Medine (Yesrib)de yasamis bir Yahudi kabilesidir. Yahudiler (Eskiden büyük Arap mabedinin yeri olan) Siondan Hristiyanlar tarafindan kovulduktan sonra, yeryüzünün çesitli yerlerine az veya çok büyük cemaatlar halinde dagilmislardi. Ancak Arap yarimadasina ne zaman geldikleri, cemaatlerinin burada ne zaman olustugu bilinmiyor. Ancak Islam'in yayilisindan önce Arabistan'in her tarafinda Yahudiler vardi. Ferdî ve pek az sayida oldugu gibi saglam cemaatler halinde, Eyle (Akabe Körfezi)'den Yemen'in veya Uman'in uçlarina kadar, Medine'den Bahreyn'e kadar; Meknâ'da Vadiül-Kura'da, Teymâ'da, Fedek'te, Tâif'te kisacasi bütün sehirlerde, ayni sekilde panayirlarda ve kervanlarda onlara rastlanir (Muhammed Hamîdullah, Islâm Peygamberi Çev. Salih Tug I, 393, 394).
Mekke'de hemen hemen hiç Yahudi yoktu. Ancak onlar, bölgenin yillik panayirlarinda, özellikle Ukaz'da bulunurlardi. Ukaz'da hem ticaret esyasi satarak, hem de kendilerini gizli seyleri bilen veya istikbâlden haber veren kâhin olarak tanitmak suretiyle iyi para kazanmasini bilirlerdi. Ehl-i Kitab olarak, câhil bedevîler üzerinde özel bir prestij icra ediyorlardi (M. Hamidullah, a.g.e., I, 394).
Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettigi zaman, halkin hemen hemen yarisi Yahudi idi. Ancak Yahudilerin bu bölgeye gelisi hakkinda açik bir bilgi yoktur. Islâmiyet ortaya çiktigi sirada, büyük çapta Araplasmis görünüyorlardi; Arapça konusuyorlar, çocuklarina Arap isimleri veriyorlar, kabileleri bile Arap isimleriyle çagriliyordu (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 4I5).
Komsulari müsrik Araplar gibi Yahudiler de kabile halinde yasiyorlardi. Hz. Peygamber (s.a.s) tarafindan olusturulan Medine Islâm devleti anayasasinda dokuz Yahudi kabilesinde söz ediliyor (Salih Tug, Islâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, Istanbul 1969, s.31-4I vd.). Fakat tarihçiler bunlari üç grupta topluyor. Kaynuka ogullari iste bu üç kabileden biridir. Digerleri; Nadîr ve Kurayzaogullaridir (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 4I5).
Kaynuka; kuyumcu anlamina gelmektedir. Gerçekten de onlar Islâmiyet'in baslangicinda bu meslegi yapiyorlardi. Ayrica umûmî ticaretle de mesgul oluyorlardi. "Sûk beni Kaynuka=Benî Kaynuka Çarsisi'nda hatiralari kalmistir (M. Hamidullah, a.g.e. I, 4I5).
Rasûlullah (s.a.s), Medine'ye gelir gelmez yaptigi en önemli islerin basinda bir anayasa hazirlamak gelir. Bu anayasada Yahudilerle olan karsilikli hak ve ödevler belirtilmistir ki bunlardan biri, hariçten gelecek saldirilara karsi bütün cemaatlarin Medine'yi savunmalaridir (Salih Tug, a.g.e., ayni yer).
Bundan sonra Peygamber (s.a.s), Yahudileri Islâm'a davet etmis, kendisini bir Allah elçisi, bir peygamber olarak Kur'an-i teblig etmistir. Bazilari Müslüman olmus bazilari çekinmis, kimileri de Islâmiyet'le alay etmisler, hatta Peygamber (s.a.s.)'e karsi harbedenlere aktif bir sekilde yardim etmislerdir.
Bedir savasinda Müslümanlarla Yahudiler arasindaki münasebetler büsbütün bozuldu. Yahudiler hep birden peygambere karsi düsmanca bir tavir takindilar. Böylece Islâm için büyük bir tehlike arzetmeye basladilar.
Rasûlullah (s.a.s.), bir seferinde Kaynuka ogullari yahudilerinin pazarina giderek onlari toplamis ve su sekilde hitabetmis:
"Ey Yahudi cemaati! Kureyslilerin basina gelen felâketin sizin basiniza da gelmemesi için Allah'tan korkunuz ve Islâmiyeti kabul ediniz. Zira biliyorsunuz ki ben gönderilmis bir peygamberim. Siz bunu kitabinizda buluyorsunuz ve sizi davet etmistir." Yahudiler ona su cevabi vermisler: "Ya Muhammed! Sen ancak kendi kavmini tanidin; askerlik ve savas sanatini bilmeyen bir kavimle karsilasman seni aldatmasin, tesâdüfen sen onlari bozguna ugrattin. Vallahi sayet biz seninle savasirsak, yigit oldugumuzu anlarsin" (Ibn Ishak, Sîre, Nesr. M. Hamidullah, Konya 14I1/1981, s.294; et-Taberi, Tarîhür-Rusül vel-Mülûk, Nesr. Degoeje, III, 136I).
Bu konusmalardan sonra, Müslümanlarla Kaynuka ogullari arasindaki iliskiler daha da bozuldu ve nihayet bir Yahudinin, Müslüman bir kadina karsi çirkince davranisi, bardagi tasiran son damla oldu. Kaynaklarin nakline göre olay söyle cereyan etmistir:
Bir Arap kadini bazi seyler satmak üzere Kaynuka ogullari pazarina giderek esyasini satar sonra bir kuyumcu dükkanina oturur. Orada bulunan Yahudiler, kadindan yüzünü açmasini isterler. O buna yanasmayinca kuyumcu, kadinin etegini arkasindan beline ilistirir, kadin ayaga kalkinca avret mahalli görülür, onlar da buna gülüsürler. Kadin feryad etmeye baslayinca Müslümanlardan biri kilicini çekerek Yahudi kuyumcunun üzerine atilip onu öldürür. Yahudiler de toplanip Müslümani sehid ederler. Sehid edilen müslümanin ailesi imdat ister. Bu durum Müslümanlari çok öfkelendirir (Ibn Hisam, es-Sîretü'n-Nebeviyye, Nsr. M. es-Sekâ, I. el-Ebyârî, A.Hafiz Çelebi, Lübnan 1391/1971, III, 51).
Kaynuka ogullari, Peygamber (s.a.s)'le savastiklari zaman onlarin islerini Abdullah b. Übeyy b. Selûl üstlenmis ve önlerine düsmüstü. Onlarin Abdullah ile anlasmalari oldugu gibi Hazrec ogullarindan Ubâde Ibn esSâmit ile de ittifaklari vardi. Ubâde, onlarin Hz. Peygamberle olan antlasmalarini bozduklarini duyunca Peygamber (s.a.s)'e gelerek O'nun huzurunda, Kaynuka ogullari ile olan ittifakini reddetti. Onlarla ittifaktan Allah'a ve Resûlüne sigindi ve; "Ya Rasûlallah! Ben, Allah'i, Resûlünü ve mü'minleri dost biliyorum; bu kâfirlerle ittifak yapmaktan ve onlarla dostluktan Allah'a ve Resûlüne siginirim" dedi (Ibn Ishak, a.g.e., 295).
Mâide Sûresindeki kissa, Ubâde ve Abdullah b. Übeyy hakkinda nazil oldu:
"Ey Iman edenler! Yahudilerle Hristiyanlari dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlaridirlar. Içinizden kim onlari dost edinirse o da onlardandir. Allah zalimleri dogru yola eristirmez" (el-Mâide, 5/51; Ibn Ishak, a.g.e., 295).
Ubâde Kaynuka ogullari ile olan ittifakini, muhtemelen bu âyetin nüzûlünden sonra bozmustur.
Kaynuka ogullari; Rasûlüllah (s.a.s) ile aralarindaki antlasmayi bozan, Bedirle Uhud arasinda O'nunla savasan ilk Yahudilerdi. Rasûlullah (s.a.s.), onlari muhasara etti. Onbes günlük bir kusatmadan sonra Rasûlüllah'in hükmüne razi olarak savassiz teslim oldular. Hz. Peygamber, erkeklerin ellerinin baglanmasini emretti. Fakat münafiklarin basi Abdullah b. Übeyy Hz. peygamber'e gelerek:
"Ey Muhammed! Müttefiklerime iyilik et" dedi. Resûlullah agirdan alinca Ibn Selûl tekrar; "Iyilik et" dedi. Resûlullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine Ibn Selûl, elini Hz. Peygamber'in zirhinin yakasindan içeri soktu. Resûlullah kizarak: "Yaziklar olsun sana! Birak beni!" dedi. Ibn Selûl: "Hayir vallahi dostlarima iyilik etmedikçe seni birakmam. Onlar, beni altindan ve mal-mülkten mahrum ettiler sen ise bir sabah vakti onlari biçiyorsun. Allah'a yemin ederim ki ben, bir takim musibetler gelmesinden korkuyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s): "Onlar senindir" buyurdu ve "Çözünüz onlari, Allah onlarla birlikte ona da lanet etsin" dedi. Serbest birakilinca sürgün edilmelerini emir buyurdu (Ibn Ishak, a.g.e. 295; Taberî, a.g.e. III, 136I vd.).
Allah, Resûlüne ve Müslümanlara onlarin mallarini ganimet olarak ihsan etti. Onlarin arazileri yoktu, kuyumculukla ugrasiyorlardi. Resûlullah (s.a.s), onlarin birçok silahlarini ve kuyumculuk aletlerini aldi. Onlari, tüm çoluk çocuklariyla birlikte Medine'den çikarmaya Ubâde Ibn es-Sâmit memur edilmisti. O da, onlari Dibâb'a kadar götürdü (Taberî, a.g.e., III, 1362).
Kaynuka Yahudileri, Ubâde Ibn es-Sâmit'e, "Ey Velid'in babasi! Evs ve Hazrecle aramizda ittifak vardi. Biz senin müttefikin idik, sen bize ne diye böyle yaptin?" dediler. Ubâde Ibn es-Sâmit de onlara: "Siz harb açtiniz" dedi. Abdullah Ibn Übeyy de; "Sen müttefiklerinden uzaklastin da bundan eline ne geçti?" dedi. Ubâde; "Hubâb'in babasi! Kalbler degisti, Islâmiyet ahidleri yok etti" dedi.
Kaynuka ogullari Vâdiül-Kura'ya gelip bir müddet kaldiktan sonra Azruat'a gidip orada yerlestiler (ibnü'l-Esir, el-Kâmil, II, 66).
Kaynukaogullari Medine (Yesrib)de yasamis bir Yahudi kabilesidir. Yahudiler (Eskiden büyük Arap mabedinin yeri olan) Siondan Hristiyanlar tarafindan kovulduktan sonra, yeryüzünün çesitli yerlerine az veya çok büyük cemaatlar halinde dagilmislardi. Ancak Arap yarimadasina ne zaman geldikleri, cemaatlerinin burada ne zaman olustugu bilinmiyor. Ancak Islam'in yayilisindan önce Arabistan'in her tarafinda Yahudiler vardi. Ferdî ve pek az sayida oldugu gibi saglam cemaatler halinde, Eyle (Akabe Körfezi)'den Yemen'in veya Uman'in uçlarina kadar, Medine'den Bahreyn'e kadar; Meknâ'da Vadiül-Kura'da, Teymâ'da, Fedek'te, Tâif'te kisacasi bütün sehirlerde, ayni sekilde panayirlarda ve kervanlarda onlara rastlanir (Muhammed Hamîdullah, Islâm Peygamberi Çev. Salih Tug I, 393, 394).
Mekke'de hemen hemen hiç Yahudi yoktu. Ancak onlar, bölgenin yillik panayirlarinda, özellikle Ukaz'da bulunurlardi. Ukaz'da hem ticaret esyasi satarak, hem de kendilerini gizli seyleri bilen veya istikbâlden haber veren kâhin olarak tanitmak suretiyle iyi para kazanmasini bilirlerdi. Ehl-i Kitab olarak, câhil bedevîler üzerinde özel bir prestij icra ediyorlardi (M. Hamidullah, a.g.e., I, 394).
Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettigi zaman, halkin hemen hemen yarisi Yahudi idi. Ancak Yahudilerin bu bölgeye gelisi hakkinda açik bir bilgi yoktur. Islâmiyet ortaya çiktigi sirada, büyük çapta Araplasmis görünüyorlardi; Arapça konusuyorlar, çocuklarina Arap isimleri veriyorlar, kabileleri bile Arap isimleriyle çagriliyordu (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 4I5).
Komsulari müsrik Araplar gibi Yahudiler de kabile halinde yasiyorlardi. Hz. Peygamber (s.a.s) tarafindan olusturulan Medine Islâm devleti anayasasinda dokuz Yahudi kabilesinde söz ediliyor (Salih Tug, Islâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, Istanbul 1969, s.31-4I vd.). Fakat tarihçiler bunlari üç grupta topluyor. Kaynuka ogullari iste bu üç kabileden biridir. Digerleri; Nadîr ve Kurayzaogullaridir (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 4I5).
Kaynuka; kuyumcu anlamina gelmektedir. Gerçekten de onlar Islâmiyet'in baslangicinda bu meslegi yapiyorlardi. Ayrica umûmî ticaretle de mesgul oluyorlardi. "Sûk beni Kaynuka=Benî Kaynuka Çarsisi'nda hatiralari kalmistir (M. Hamidullah, a.g.e. I, 4I5).
Rasûlullah (s.a.s), Medine'ye gelir gelmez yaptigi en önemli islerin basinda bir anayasa hazirlamak gelir. Bu anayasada Yahudilerle olan karsilikli hak ve ödevler belirtilmistir ki bunlardan biri, hariçten gelecek saldirilara karsi bütün cemaatlarin Medine'yi savunmalaridir (Salih Tug, a.g.e., ayni yer).
Bundan sonra Peygamber (s.a.s), Yahudileri Islâm'a davet etmis, kendisini bir Allah elçisi, bir peygamber olarak Kur'an-i teblig etmistir. Bazilari Müslüman olmus bazilari çekinmis, kimileri de Islâmiyet'le alay etmisler, hatta Peygamber (s.a.s.)'e karsi harbedenlere aktif bir sekilde yardim etmislerdir.
Bedir savasinda Müslümanlarla Yahudiler arasindaki münasebetler büsbütün bozuldu. Yahudiler hep birden peygambere karsi düsmanca bir tavir takindilar. Böylece Islâm için büyük bir tehlike arzetmeye basladilar.
Rasûlullah (s.a.s.), bir seferinde Kaynuka ogullari yahudilerinin pazarina giderek onlari toplamis ve su sekilde hitabetmis:
"Ey Yahudi cemaati! Kureyslilerin basina gelen felâketin sizin basiniza da gelmemesi için Allah'tan korkunuz ve Islâmiyeti kabul ediniz. Zira biliyorsunuz ki ben gönderilmis bir peygamberim. Siz bunu kitabinizda buluyorsunuz ve sizi davet etmistir." Yahudiler ona su cevabi vermisler: "Ya Muhammed! Sen ancak kendi kavmini tanidin; askerlik ve savas sanatini bilmeyen bir kavimle karsilasman seni aldatmasin, tesâdüfen sen onlari bozguna ugrattin. Vallahi sayet biz seninle savasirsak, yigit oldugumuzu anlarsin" (Ibn Ishak, Sîre, Nesr. M. Hamidullah, Konya 14I1/1981, s.294; et-Taberi, Tarîhür-Rusül vel-Mülûk, Nesr. Degoeje, III, 136I).
Bu konusmalardan sonra, Müslümanlarla Kaynuka ogullari arasindaki iliskiler daha da bozuldu ve nihayet bir Yahudinin, Müslüman bir kadina karsi çirkince davranisi, bardagi tasiran son damla oldu. Kaynaklarin nakline göre olay söyle cereyan etmistir:
Bir Arap kadini bazi seyler satmak üzere Kaynuka ogullari pazarina giderek esyasini satar sonra bir kuyumcu dükkanina oturur. Orada bulunan Yahudiler, kadindan yüzünü açmasini isterler. O buna yanasmayinca kuyumcu, kadinin etegini arkasindan beline ilistirir, kadin ayaga kalkinca avret mahalli görülür, onlar da buna gülüsürler. Kadin feryad etmeye baslayinca Müslümanlardan biri kilicini çekerek Yahudi kuyumcunun üzerine atilip onu öldürür. Yahudiler de toplanip Müslümani sehid ederler. Sehid edilen müslümanin ailesi imdat ister. Bu durum Müslümanlari çok öfkelendirir (Ibn Hisam, es-Sîretü'n-Nebeviyye, Nsr. M. es-Sekâ, I. el-Ebyârî, A.Hafiz Çelebi, Lübnan 1391/1971, III, 51).
Kaynuka ogullari, Peygamber (s.a.s)'le savastiklari zaman onlarin islerini Abdullah b. Übeyy b. Selûl üstlenmis ve önlerine düsmüstü. Onlarin Abdullah ile anlasmalari oldugu gibi Hazrec ogullarindan Ubâde Ibn esSâmit ile de ittifaklari vardi. Ubâde, onlarin Hz. Peygamberle olan antlasmalarini bozduklarini duyunca Peygamber (s.a.s)'e gelerek O'nun huzurunda, Kaynuka ogullari ile olan ittifakini reddetti. Onlarla ittifaktan Allah'a ve Resûlüne sigindi ve; "Ya Rasûlallah! Ben, Allah'i, Resûlünü ve mü'minleri dost biliyorum; bu kâfirlerle ittifak yapmaktan ve onlarla dostluktan Allah'a ve Resûlüne siginirim" dedi (Ibn Ishak, a.g.e., 295).
Mâide Sûresindeki kissa, Ubâde ve Abdullah b. Übeyy hakkinda nazil oldu:
"Ey Iman edenler! Yahudilerle Hristiyanlari dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlaridirlar. Içinizden kim onlari dost edinirse o da onlardandir. Allah zalimleri dogru yola eristirmez" (el-Mâide, 5/51; Ibn Ishak, a.g.e., 295).
Ubâde Kaynuka ogullari ile olan ittifakini, muhtemelen bu âyetin nüzûlünden sonra bozmustur.
Kaynuka ogullari; Rasûlüllah (s.a.s) ile aralarindaki antlasmayi bozan, Bedirle Uhud arasinda O'nunla savasan ilk Yahudilerdi. Rasûlullah (s.a.s.), onlari muhasara etti. Onbes günlük bir kusatmadan sonra Rasûlüllah'in hükmüne razi olarak savassiz teslim oldular. Hz. Peygamber, erkeklerin ellerinin baglanmasini emretti. Fakat münafiklarin basi Abdullah b. Übeyy Hz. peygamber'e gelerek:
"Ey Muhammed! Müttefiklerime iyilik et" dedi. Resûlullah agirdan alinca Ibn Selûl tekrar; "Iyilik et" dedi. Resûlullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine Ibn Selûl, elini Hz. Peygamber'in zirhinin yakasindan içeri soktu. Resûlullah kizarak: "Yaziklar olsun sana! Birak beni!" dedi. Ibn Selûl: "Hayir vallahi dostlarima iyilik etmedikçe seni birakmam. Onlar, beni altindan ve mal-mülkten mahrum ettiler sen ise bir sabah vakti onlari biçiyorsun. Allah'a yemin ederim ki ben, bir takim musibetler gelmesinden korkuyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s): "Onlar senindir" buyurdu ve "Çözünüz onlari, Allah onlarla birlikte ona da lanet etsin" dedi. Serbest birakilinca sürgün edilmelerini emir buyurdu (Ibn Ishak, a.g.e. 295; Taberî, a.g.e. III, 136I vd.).
Allah, Resûlüne ve Müslümanlara onlarin mallarini ganimet olarak ihsan etti. Onlarin arazileri yoktu, kuyumculukla ugrasiyorlardi. Resûlullah (s.a.s), onlarin birçok silahlarini ve kuyumculuk aletlerini aldi. Onlari, tüm çoluk çocuklariyla birlikte Medine'den çikarmaya Ubâde Ibn es-Sâmit memur edilmisti. O da, onlari Dibâb'a kadar götürdü (Taberî, a.g.e., III, 1362).
Kaynuka Yahudileri, Ubâde Ibn es-Sâmit'e, "Ey Velid'in babasi! Evs ve Hazrecle aramizda ittifak vardi. Biz senin müttefikin idik, sen bize ne diye böyle yaptin?" dediler. Ubâde Ibn es-Sâmit de onlara: "Siz harb açtiniz" dedi. Abdullah Ibn Übeyy de; "Sen müttefiklerinden uzaklastin da bundan eline ne geçti?" dedi. Ubâde; "Hubâb'in babasi! Kalbler degisti, Islâmiyet ahidleri yok etti" dedi.
Kaynuka ogullari Vâdiül-Kura'ya gelip bir müddet kaldiktan sonra Azruat'a gidip orada yerlestiler (ibnü'l-Esir, el-Kâmil, II, 66).