Nartaneside
02.Ocak.2018, 13:30
Demokritos Kuzey Yunanistan'da Abdera'da doğdu. Anaxogaras'tan 40 yaş küçüktü, Sokrates'ten 20 yıl kadar sonra öldü. Ön-Sokratik felsefeciler içinde en etkili olanlardan biriydi. Platon tarafından adından söz edilmese de, Aristoteles'ten büyük saygı gördü. Yaşamı konusunda çok az şey bilinmektedir. Babası Xerxes'in Asya'ya dönmekte olan ordusunun ağırlanmasına önemli katkılarda bulunduğu ve bunun üzerine Pers tekerkinin Abderalılara armağanlar verdiği ve Maguslar (Biliciler) bıraktığı söylenir. Diogenes Laertius'a göre Demokritos bu Maguslar tarafından gökbilim ve tanrıbilimde eğitilmiştir. Babasının ölümünden sonra servetinin 100 Taler kadar olduğu ve bu kadar parayı Mısır, İran ve Kızıl Deniz'e yolculuklarında tükettiği söylenir. Gezilerinden ülkesine döndükten sonra kardeşinden yardım gördü ve yurttaşları arasında büyük saygınlık kazandı. Leukippos'un yanısıra Anaxagoras ve Filolaus'un düşünceleri ile de tanışıktı, Leukippos'un öğrencisi oldu, ve Pisagorculuk konusunda bilgiliydi. Yolculukları sırasında Atina'ya uğramış olabilir ve Diogenes'e göre şu sözler ona aittir: "Atina'ya geldiğimde hiç kimse beni tanımıyordu."
Demokritos "Gülen Filozof" olarak bilinirdi ve Seneca onun halk arasında her zaman gülerek dolaştığını ve bununla insanların aptallıklarını küçümsemesini gösterdiğini söyler. Buna uygun olarak yurttaşları arasında "Alaycı" olarak bilinirdi. Öldüğünde yüz yaşının üzerinde olduğu söylenir.
Leukippos’un öğrencisi Demokritos, (M.Ö. 460 - 370) Sokrates'den sonra ölmüş olmasına rağmen, "Sokrates öncesi doğa filozofları"ndan sayılır. Hocasının ortaya attığı teoriyi büyük ölçüde geliştirerek ünlenmiştir. Parmenides'in temsil ettiği tekçilik (monism) ile Empedokles'in çokçuluğu (pluralism) karşısındaki aracılık girişimleri sonucu, "Atom veya bölünmeyen öz" teorisi ile ünlenmiştir. (Bazı kaynaklar Empedokles ve Anaksagoras'ı da "atomcular" sınıflandırmasının içine sokmaktadır. Bu görüş isabetli bir tespittir.)
Var oluş ile ilgili çok kesin bir görüş ortaya koymuştur. Evren'deki oluşuma, kesin bir zorunluluk egemendir. Bütün olup bitenleri bir rastlantı ile izâha çalışmak saçmalıktır. "Yaratılmamış, yok olmayan, değişmeyen varlık, özdeksel atomdur. Öz, maddeyi temsil eder ve onunla her nesne yapılabilir." şeklinde özetlenebilecek bir görüşle, materyalist doğa biliminin ilk temellerini atmıştır.
Atomcular, sadece bir hacim, bir şekil ve belki de bir ağırlık içeren bölünmez en küçük birim olarak tarif ettikleri atomun ve atomların hareket ettiği boşluğun (eter - ether - esir) ezelî, ebedî mevcudiyetini ortaya atmışlardır. Bütün bu materyalist görüşlere rağmen, "tek gerçek, atomlar ve atomların hareketidir" prensibini, ruhun açıklanması aşamasında da tutarlı bir şekilde kullanmışlardır.
Bilinçli bir materyalist yaklaşımla, algılama ve düşünmeyi, vücuttaki en ince, en hafif ve en düzgün ateş atomlarının hareketi olarak izah eden Demokritos, kendisinden önceki düşünürlerin üzerinde durmadığı oranda, ahlâk (etik) ile de ilgilenmiştir.
Demokritos zaman olarak hem Sokrates’ten önceki dönemlerde yaşamıştır hem de Sokrates’ten sonraki kültür filozoflarındandır. Kendisinden önce neredeyse tamamen doğa sorunlarıyla ilgilenildiği hâlde Demokritos, doğa sorunlarından insan sorunları na geçilen bir ara dönemde yaşamış bir düşünür olarak hem doğa hem kültür konuları ölçülü olarak işlemiştir. Bu bakımdan Demokritos, felsefe tarihinin kapsamı en geniş felsefelerinden birinin sahibidir. Bu geniş kapsamlı felsefenin temeli ise mutlu bir yaşam, bilgince bir yaşamdır. Demokritos’a göre iki tür haz vardır:
1. Bedensel hazlar: Bunları ölçülü biçimde yaşamak gerekir. Bedeni ne ezmek ne de rahat bırakmak lazımdır.
2. Zihinsel hazlar: Bunar kalıcı olan hazlardır. Varlığı temaşa etmek esasına dayanırlar.
Demokritos’un eserlerinin önemli bir kısmı maalesef yok edilmiştir. Bunun başlıca sebeplerinden biri Yunanlı değil, Makedonyalı olmasıdır. Atinalı olmayanların genelde saygı görmemelerinden dolayı kendisi de Atina’da çok saygı görmemiştir. Mesela Platon onun görüşlerinden birçok şey esinlendiği hâlde eserlerinde adını bir kere bile anmamıştır. Buna karşılık Aristoteles’te ona karşı daha ölçülü ve saygılı bir dil kullanıldığını görmekteyiz.
Özetle;
Demokritos’a göre evren atomalar denen gözle görülemeyecek kadar küçük temel unsurlardan meydana gelmiştir. Bu unsurlar ezelî ve ebedîdirler ve sayıca sonsuzdurlar. Parçalanmazlar, kendi içlerinde boşluk içermezler, yekpare ve yalındırlar. Bu yüzden de dağılıp gitmezler. Bir anlamda Parmenides’in varlığa atfettiği tüm özellikleri taşırlar. Demokritosçu evren sonuçta iki şeyden, sonsuz sayıda atomdan ve sınırsız bir boşluktan oluşur. Eğer Demokritos boşluk diye bir şeyi kabul etmeseydi bu atomlar asla hareket edemez, birbirleriyle âdeta bitişirlerdi. Oysa atomlar boşlukta hareket eder, birleşip dağılarak tüm evren olaylarını oluştururlar. Demokritos’ta değişimin temeli atomların birleşmeleri ve ayrılmalarıdır. Atomlar asla yok olmazlar ama birleşerek sonradan ortadan kalkacak bileşik yapılar meydana getirirler. Bu tabloda tüm değişim nicel bir temelde gerçekleşir. Boşluk sınırsız, atomlar da sayıca sonsuz oldukları için bu sonsuz malzemeden sonsuz sayıda kâinatın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Demokritos’a göre ruh da atomlardan oluşmuş bir yapıdır ve bu yüzden bedenin ölümünden sonra dağılıp gider. Demokritos Antik Yunan dünyasında ruhun ölümlü olduğunu bu denli açık biçimde söyleyen ilk kişilerden biri olmuştur. Demokritos bütün bu evren tablosuyla bir anlamda değişimi kurtarmış olmaktadır. Ona göre atomlar tıpkı Parmenides’in varlığı gibi asla yok olmasalar da nicel anlamda birbirleriyle birleşip dağılarak bir değişim meydana getirirler. Böylece her türden değişim bir anlamda nicel temelde olup biter. Tüm değişim de atomların yer değiştirmesinden ya da sayıca artmasından oluşur. Bu tabloda bütün olaylar fiziksel süreçlerdir. Yani evren olayları üzerinde herhangi bir akıl ya da iradenin etkisi yoktur. Tüm evren olayları atomlar arası etki ve tepki ilişkilerinden oluşmaktadır. O hâlde bunun mekanik bir evren tasarımına giden yolu araladığı söylenebilir. Bu düşüncenin Antik Yunan dünyası açısından önemli bir yenilik olduğu görülmektedir. Demokritos bu evren anlayışının yanı sıra idealist bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur. Bilgeliğin insanı mutlu edeceğine inanmıştır. Hayatı bütün olumsuzluklarına rağmen sırtlayıp götürmeyi savunmuş, bilgece, ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini söylemiştir.
Demokritos Felsefesine Genel Bir Bakış
Demokritos’un doğduğu yer İonia’da Teos ( Urla’nın güneyinde) olmalı. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa da belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir. Uzun yolculuklara çıkmış, bütün Yunanistan’dan başka, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmış. Yurdunda siyaset işlerine hiç karışmamış, köşesine çekilmiş bir bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıtı bulmayı, Pers kralı olmaktan üstün tutarım” dermiş.
İlk Çağ'ın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre de, meydana gelmemiştir, yok olmayacaktır, değişmezdir, hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”, yani “boşluk” da, uzay da vardır.Uzay yüzünden “varolan”, kendileri artık bölünmeyen, görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır.Bunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettir, yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmaları, sadece nitelik bakımındandır, sadece büyüklük, küçüklük, yer, düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda (bu gerçek varlıklarda) renk, ses, sıcaklık, soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemiz, sesleri işitmemiz, sıcaklığı duyumlamamız, tatlıyı, acıyı tatmamız, ancak, bir duygu yanılmasıdır, bir “karanlık” bilgidir. Duyular, asıl gerçeği, yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek gibi keskin değildirler. Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunu, gerçek yapısını göremez, bunu ancak düşünen akıl kavrayabilir. Ama bunu söylemekle Demokritos, henüz düşünme ile algı, düşünülen dünya ile algılanan dünya arasında ilkece bir ayrılık yapmıyor; bu ikisini birbirinden ayıran yalnız, keskinlik ve kesinlik dereceleridir. Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarak, onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar: Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler, nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritos, Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibi, rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğin, algı ile düşünme, bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının( bunlar vücudu sıcak tutarlar, hareketli, dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materialist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolanı”, bu arada ruhu da, cisimsel saymakla materialisttirler, ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm. Demokritos’un ahlak öğretisi de doğa felsefesine dayanır. Kalan birçok fragment’den, onun “doğru bir yaşayışın dayanakları nedir?” sorusunu, kendisinden önceki felsefede bulamadığımız bir ölçüde araştırdığını görüyoruz. Bu bakımdan Demokritos bir geçit döneminin düşünürüdür. Ondan önce başlıca kosmos (doğa) sorunu üzerinde durulmuştu: Demokritos’ta ise insan hayatı ile ilgili sorunlar, kosmos sorunu kadar yer almışlardır. Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de başlıca insan ile ilgili sorunları ele alacaktır. Demokritos’a göre duygular ile istekler de ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgun, ölçülü iseler insanı mutlu yaparlar, çok kızışık iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutluluk, ruhun dinginliğidir. Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olması) diyor. Euthymia’yı insan eylemlerinin son ereği yaptığı için, Demokritos, bundan sonra Yunan ethiğinde başlıca bir anlayış olacak olan eudaiminizm’in ( mutçuluğun) kurucusu sayılabilir. Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu. Mutluluğa erişmek isteyen, yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insan, haz ve acı duygularında bulabilir, yalnız, göreli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler, güzellik, şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi ise, ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır (euthymia). Ruh böyle bir durumda olunca, insan yalnız iyi olandan sevinç duyar, kötüyü yapmak şöyle dursun, istemez bile. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsü, düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarak, sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şey, ruh dinginliğine erişmek, bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardan, duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır. Demokritos, astronomide Pythagorasçıları bir yana bırakırsak, gelişmenin en yüksek noktasıdır. Ama Demokritos, öbür yandan, doğadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelişmenin, başlıca insan sorunu üzerinde duran bir düşünürler topluluğunun da çağdaşıdır.Bu düşünürlere de Sofistler adı verilir.
Demokritos özellikle atom kuramı ile tanınır. Ama aynı zamanda bir matematikçiydi ve Sayılar Üzerine, Geometri Üzerine, Teğetler Üzerine, Kesirler Üzerine de incelemeler yazdı. Uzayın sonsuz, zamanın sonsuz, sayıların sonsuz, ve atomların sayısının sonsuz, ve böylece ussal-yasal Evrenin düzeneksel bir kozmoz olduğunu kabul ediyordu.
Demokritos'un Ahlak Anlayışı
Demokritos idealist bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur. Bilgeliğin insanı mutlu edeceğine inanmıştır. Yunanlılar bilgiyi bizim gibi anlamazlar. Bilgi bizim için bir güçtür, yarardır. Yunan’da bilginin iki temel yönü var: Birincisi keyif yönü. Bilmek için bilmek. Bu önemli bir şeydir. Başlangıçta temel bilgi anlayışı budur. İkincisi ise Yunan’da bilgi pratik hayatı mutlu kılmalıdır. Yani bireysel anlamda sizi mutlu kılmalı. Bu anlamda buna yaşama bilgeliği diyoruz. Bu Yunan Sophiasının en önemli yönüdür. Hayatın önemi ustalaşmaktır. Buradaki önemi hayatı mutlu, uyumlu ve huzurlu bir biçimde yaşamamızdır. Bunun için de Yunan bilgeliğinin temelinde yaşama bilgeliği yatar. Bu da hayatı bütün olumsuzluklarına rağmen sırtlayıp götürmektir. Demokritos da bilgece, ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini söyler. Bu da azla yetinmek, ölümden korkmamaktır. Kendini her türlü zorluğa alıştıracaksın, diyor. Bu sebeple sizin hayatınızı anlamlandırmanız gerekir.
Demokritos "Gülen Filozof" olarak bilinirdi ve Seneca onun halk arasında her zaman gülerek dolaştığını ve bununla insanların aptallıklarını küçümsemesini gösterdiğini söyler. Buna uygun olarak yurttaşları arasında "Alaycı" olarak bilinirdi. Öldüğünde yüz yaşının üzerinde olduğu söylenir.
Leukippos’un öğrencisi Demokritos, (M.Ö. 460 - 370) Sokrates'den sonra ölmüş olmasına rağmen, "Sokrates öncesi doğa filozofları"ndan sayılır. Hocasının ortaya attığı teoriyi büyük ölçüde geliştirerek ünlenmiştir. Parmenides'in temsil ettiği tekçilik (monism) ile Empedokles'in çokçuluğu (pluralism) karşısındaki aracılık girişimleri sonucu, "Atom veya bölünmeyen öz" teorisi ile ünlenmiştir. (Bazı kaynaklar Empedokles ve Anaksagoras'ı da "atomcular" sınıflandırmasının içine sokmaktadır. Bu görüş isabetli bir tespittir.)
Var oluş ile ilgili çok kesin bir görüş ortaya koymuştur. Evren'deki oluşuma, kesin bir zorunluluk egemendir. Bütün olup bitenleri bir rastlantı ile izâha çalışmak saçmalıktır. "Yaratılmamış, yok olmayan, değişmeyen varlık, özdeksel atomdur. Öz, maddeyi temsil eder ve onunla her nesne yapılabilir." şeklinde özetlenebilecek bir görüşle, materyalist doğa biliminin ilk temellerini atmıştır.
Atomcular, sadece bir hacim, bir şekil ve belki de bir ağırlık içeren bölünmez en küçük birim olarak tarif ettikleri atomun ve atomların hareket ettiği boşluğun (eter - ether - esir) ezelî, ebedî mevcudiyetini ortaya atmışlardır. Bütün bu materyalist görüşlere rağmen, "tek gerçek, atomlar ve atomların hareketidir" prensibini, ruhun açıklanması aşamasında da tutarlı bir şekilde kullanmışlardır.
Bilinçli bir materyalist yaklaşımla, algılama ve düşünmeyi, vücuttaki en ince, en hafif ve en düzgün ateş atomlarının hareketi olarak izah eden Demokritos, kendisinden önceki düşünürlerin üzerinde durmadığı oranda, ahlâk (etik) ile de ilgilenmiştir.
Demokritos zaman olarak hem Sokrates’ten önceki dönemlerde yaşamıştır hem de Sokrates’ten sonraki kültür filozoflarındandır. Kendisinden önce neredeyse tamamen doğa sorunlarıyla ilgilenildiği hâlde Demokritos, doğa sorunlarından insan sorunları na geçilen bir ara dönemde yaşamış bir düşünür olarak hem doğa hem kültür konuları ölçülü olarak işlemiştir. Bu bakımdan Demokritos, felsefe tarihinin kapsamı en geniş felsefelerinden birinin sahibidir. Bu geniş kapsamlı felsefenin temeli ise mutlu bir yaşam, bilgince bir yaşamdır. Demokritos’a göre iki tür haz vardır:
1. Bedensel hazlar: Bunları ölçülü biçimde yaşamak gerekir. Bedeni ne ezmek ne de rahat bırakmak lazımdır.
2. Zihinsel hazlar: Bunar kalıcı olan hazlardır. Varlığı temaşa etmek esasına dayanırlar.
Demokritos’un eserlerinin önemli bir kısmı maalesef yok edilmiştir. Bunun başlıca sebeplerinden biri Yunanlı değil, Makedonyalı olmasıdır. Atinalı olmayanların genelde saygı görmemelerinden dolayı kendisi de Atina’da çok saygı görmemiştir. Mesela Platon onun görüşlerinden birçok şey esinlendiği hâlde eserlerinde adını bir kere bile anmamıştır. Buna karşılık Aristoteles’te ona karşı daha ölçülü ve saygılı bir dil kullanıldığını görmekteyiz.
Özetle;
Demokritos’a göre evren atomalar denen gözle görülemeyecek kadar küçük temel unsurlardan meydana gelmiştir. Bu unsurlar ezelî ve ebedîdirler ve sayıca sonsuzdurlar. Parçalanmazlar, kendi içlerinde boşluk içermezler, yekpare ve yalındırlar. Bu yüzden de dağılıp gitmezler. Bir anlamda Parmenides’in varlığa atfettiği tüm özellikleri taşırlar. Demokritosçu evren sonuçta iki şeyden, sonsuz sayıda atomdan ve sınırsız bir boşluktan oluşur. Eğer Demokritos boşluk diye bir şeyi kabul etmeseydi bu atomlar asla hareket edemez, birbirleriyle âdeta bitişirlerdi. Oysa atomlar boşlukta hareket eder, birleşip dağılarak tüm evren olaylarını oluştururlar. Demokritos’ta değişimin temeli atomların birleşmeleri ve ayrılmalarıdır. Atomlar asla yok olmazlar ama birleşerek sonradan ortadan kalkacak bileşik yapılar meydana getirirler. Bu tabloda tüm değişim nicel bir temelde gerçekleşir. Boşluk sınırsız, atomlar da sayıca sonsuz oldukları için bu sonsuz malzemeden sonsuz sayıda kâinatın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Demokritos’a göre ruh da atomlardan oluşmuş bir yapıdır ve bu yüzden bedenin ölümünden sonra dağılıp gider. Demokritos Antik Yunan dünyasında ruhun ölümlü olduğunu bu denli açık biçimde söyleyen ilk kişilerden biri olmuştur. Demokritos bütün bu evren tablosuyla bir anlamda değişimi kurtarmış olmaktadır. Ona göre atomlar tıpkı Parmenides’in varlığı gibi asla yok olmasalar da nicel anlamda birbirleriyle birleşip dağılarak bir değişim meydana getirirler. Böylece her türden değişim bir anlamda nicel temelde olup biter. Tüm değişim de atomların yer değiştirmesinden ya da sayıca artmasından oluşur. Bu tabloda bütün olaylar fiziksel süreçlerdir. Yani evren olayları üzerinde herhangi bir akıl ya da iradenin etkisi yoktur. Tüm evren olayları atomlar arası etki ve tepki ilişkilerinden oluşmaktadır. O hâlde bunun mekanik bir evren tasarımına giden yolu araladığı söylenebilir. Bu düşüncenin Antik Yunan dünyası açısından önemli bir yenilik olduğu görülmektedir. Demokritos bu evren anlayışının yanı sıra idealist bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur. Bilgeliğin insanı mutlu edeceğine inanmıştır. Hayatı bütün olumsuzluklarına rağmen sırtlayıp götürmeyi savunmuş, bilgece, ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini söylemiştir.
Demokritos Felsefesine Genel Bir Bakış
Demokritos’un doğduğu yer İonia’da Teos ( Urla’nın güneyinde) olmalı. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa da belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir. Uzun yolculuklara çıkmış, bütün Yunanistan’dan başka, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmış. Yurdunda siyaset işlerine hiç karışmamış, köşesine çekilmiş bir bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıtı bulmayı, Pers kralı olmaktan üstün tutarım” dermiş.
İlk Çağ'ın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre de, meydana gelmemiştir, yok olmayacaktır, değişmezdir, hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”, yani “boşluk” da, uzay da vardır.Uzay yüzünden “varolan”, kendileri artık bölünmeyen, görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır.Bunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettir, yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmaları, sadece nitelik bakımındandır, sadece büyüklük, küçüklük, yer, düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda (bu gerçek varlıklarda) renk, ses, sıcaklık, soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemiz, sesleri işitmemiz, sıcaklığı duyumlamamız, tatlıyı, acıyı tatmamız, ancak, bir duygu yanılmasıdır, bir “karanlık” bilgidir. Duyular, asıl gerçeği, yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek gibi keskin değildirler. Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunu, gerçek yapısını göremez, bunu ancak düşünen akıl kavrayabilir. Ama bunu söylemekle Demokritos, henüz düşünme ile algı, düşünülen dünya ile algılanan dünya arasında ilkece bir ayrılık yapmıyor; bu ikisini birbirinden ayıran yalnız, keskinlik ve kesinlik dereceleridir. Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarak, onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar: Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler, nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritos, Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibi, rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğin, algı ile düşünme, bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının( bunlar vücudu sıcak tutarlar, hareketli, dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materialist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolanı”, bu arada ruhu da, cisimsel saymakla materialisttirler, ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm. Demokritos’un ahlak öğretisi de doğa felsefesine dayanır. Kalan birçok fragment’den, onun “doğru bir yaşayışın dayanakları nedir?” sorusunu, kendisinden önceki felsefede bulamadığımız bir ölçüde araştırdığını görüyoruz. Bu bakımdan Demokritos bir geçit döneminin düşünürüdür. Ondan önce başlıca kosmos (doğa) sorunu üzerinde durulmuştu: Demokritos’ta ise insan hayatı ile ilgili sorunlar, kosmos sorunu kadar yer almışlardır. Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de başlıca insan ile ilgili sorunları ele alacaktır. Demokritos’a göre duygular ile istekler de ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgun, ölçülü iseler insanı mutlu yaparlar, çok kızışık iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutluluk, ruhun dinginliğidir. Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olması) diyor. Euthymia’yı insan eylemlerinin son ereği yaptığı için, Demokritos, bundan sonra Yunan ethiğinde başlıca bir anlayış olacak olan eudaiminizm’in ( mutçuluğun) kurucusu sayılabilir. Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu. Mutluluğa erişmek isteyen, yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insan, haz ve acı duygularında bulabilir, yalnız, göreli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler, güzellik, şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi ise, ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır (euthymia). Ruh böyle bir durumda olunca, insan yalnız iyi olandan sevinç duyar, kötüyü yapmak şöyle dursun, istemez bile. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsü, düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarak, sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şey, ruh dinginliğine erişmek, bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardan, duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır. Demokritos, astronomide Pythagorasçıları bir yana bırakırsak, gelişmenin en yüksek noktasıdır. Ama Demokritos, öbür yandan, doğadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelişmenin, başlıca insan sorunu üzerinde duran bir düşünürler topluluğunun da çağdaşıdır.Bu düşünürlere de Sofistler adı verilir.
Demokritos özellikle atom kuramı ile tanınır. Ama aynı zamanda bir matematikçiydi ve Sayılar Üzerine, Geometri Üzerine, Teğetler Üzerine, Kesirler Üzerine de incelemeler yazdı. Uzayın sonsuz, zamanın sonsuz, sayıların sonsuz, ve atomların sayısının sonsuz, ve böylece ussal-yasal Evrenin düzeneksel bir kozmoz olduğunu kabul ediyordu.
Demokritos'un Ahlak Anlayışı
Demokritos idealist bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur. Bilgeliğin insanı mutlu edeceğine inanmıştır. Yunanlılar bilgiyi bizim gibi anlamazlar. Bilgi bizim için bir güçtür, yarardır. Yunan’da bilginin iki temel yönü var: Birincisi keyif yönü. Bilmek için bilmek. Bu önemli bir şeydir. Başlangıçta temel bilgi anlayışı budur. İkincisi ise Yunan’da bilgi pratik hayatı mutlu kılmalıdır. Yani bireysel anlamda sizi mutlu kılmalı. Bu anlamda buna yaşama bilgeliği diyoruz. Bu Yunan Sophiasının en önemli yönüdür. Hayatın önemi ustalaşmaktır. Buradaki önemi hayatı mutlu, uyumlu ve huzurlu bir biçimde yaşamamızdır. Bunun için de Yunan bilgeliğinin temelinde yaşama bilgeliği yatar. Bu da hayatı bütün olumsuzluklarına rağmen sırtlayıp götürmektir. Demokritos da bilgece, ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini söyler. Bu da azla yetinmek, ölümden korkmamaktır. Kendini her türlü zorluğa alıştıracaksın, diyor. Bu sebeple sizin hayatınızı anlamlandırmanız gerekir.