Nartaneside
05.Ocak.2018, 23:10
John Duns Scotus, 1265-1308 yılları arasında yaşamış olan İskoç düşünür.
Aristoteles'in mantık ve metafiziğini benimsemekle birlikte, daha çok Augustinusçu gelenek içinde yer alan filozof, İbn Rüşt'e de, Thomasçılığa da karşı çıkmıştır. O, metafizikle teoloji arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar için ortak olan ilkeleri araştıran metafiziğin Tanrı'yı kavrayamayacağını öne sürmüştür. Ona göre, Tanrı, teolojinin konusuna girer. Scottus'a göre, evrendeki hareket ve değişmenin bir başlatıcısı, evrendeki varlıkların bir ilk hareket ettiricisi olmalıdır ki bu da Tanrı'dır. Tanrı zorunlu varlıktır, birdir, özü itibariyle basittir, özgür bir iradeye sahiptir. Tümeller konusunda, onların öncelikle Tanrı'nın zihnindeki formlar olarak varolduğunu söyleyen Scottus, onların ikinci olarak nenelerde nesnelerin özleri ya da genel doğaları olarak ortaya çıktığını iddia etmiştir. Tümeller, ona göre, nihayet, zihnimizdeki soyut kavramlar olarak varolur. İradeciliği benimseyen Scottus'a göre, Tanrı'yla birleşme hedefine ulaşmada en önemli rolü akıl veya zeka değil irade oynamaktadır.
Lütfen Bunları da Okuyunuz:
- Ioannes Duns Scotus'un yaşamı ve yapıtları - Ioannes Duns Scotus'un ahlak felsefesi - Ioannes Duns Scotus'un bilgi felsefesi - Ioannes Duns Scotus'un Tanrı kanıtlaması Thomas, Dominiken rahibidir. Fransisken tarikatı Thomas'a karşıdır. Bu tarikat, özellikle Skolastiğin son dönemini temsil etmiştir.
Şimdi Fransisken tarikatının en önemli iki kişiliğinden söz edeceğiz. Bunlardan biri İskoçyalı Duns Scotus'tur. Duns Scotus Thomas'tan esasta ayrılır. Thomas için seyir (temaşa) yaşamının esas olduğunu biliyoruz. Oysa Duns Scotus tam tersine olarak, yaşamın anlamını "fiil ve davranışız, bulur. İşte bu fiil ve davranışa verdiği önemle, bu aksiyona verdiği değer ile Duns Scotus bir bakıma Rönesans'ı hazırlamış olur.
Duns Scotus'a göre, Allah isteyen ve "irade sahibi" bir varlıktır. Allah, evreni kendi özgür iradesinden, iradî bir davranış ile yaratmıştır. Bundan başka, ahlâkî değerler de Allah tarafından yaratılmıştır. Bundan dolayı evreni ve ahlâkı yalnızca akıl ile, yalnızca rasyonalist bir metod ile temellendiremeyiz. "İyi" Allah'ın beğenmiş olduğu şeydir. Fakat başka şeyler de Allah'ın hoşuna gidebilir. Allah'ın, bilgisine akıl erdiremediğimiz iradesi, "iyi"yi ve "kötü"yü şimdiki şekilleriyle belirlemiştir. Allah'ın bunu niçin böyle yaptığını soramayız. Bunu yalnızca bir "olay" olarak benimseyip Allah'ın huzurunda eğilmemiz gerekir.
Duns Scotus bu "fiil ve davranış" bir de bireyciliği (individüalizm) bağlamaktadır. Ona göre her birey bir kişiliktir. İnsan ancak dünyaya bir kez gelmiş olan kişiliği ile bir özelliğe sahip olur. O halde reel olan tümel değil, bireydir. Bu "fiil ve davranışı" ve bireyciliği (individüalizm) ile Duns Scotus, Skolastiğin son dönemini hazırlamıştır. Zaten kendisi Skolastiğin parlak dönemi ile son döneminin sınırları üzerinde bulunur.
Özetle;
Iohannes Duns Scotus, insan aklının doğuştan boş olduğunu savunmuş, bireysel varoluşların önce duyularca algılanıp sonra akıl tarafından soyutlama yoluyla kavrandığını savunmuştur. Duns Scotus’a göre insanın en yüksek güçleri akıl ve iradedir. Akıl etkin ve edilgin olarak ikiye ayrılır. Etkin akıl, Aquinas’ın savunduğunun tersine, doğrudan duyulanabilir nesneye yönelip o nesnedeki anlaşılabilirlikten tümel kavramlar ortaya çıkarır. Duns Scotus’a göre sezgisel bilgi, gerçeklik alanındaki gerçek şeylerin bilgisidir. Soyutlayıcı bilgi ise gerçeklik dünyasında bulunmayan soyutlamalarla ilgili de olabilir. Scotus en az üç alanda aklın kesin bilgi elde edebileceğini savunmuştur: 1) İlk ilkeler ve onlardan çıkartılan her şey. 2) Gözlemlenebilir şeylerdeki düzenlilikten yola çıkılarak varılan yasalar 3) Kendimize ait eylemlerimiz. Duns Scotus Tanrı kanıtlamasında da bilgi öğretisine paralel bir çizgi izlemiş ve a posteriori bir Tanrı kanıtı ortaya koymuştur. Yani etkilerden nedenlere ilerlemiş, önce Tanrının evrendeki etkilerini inceleyip oradan bu etkilerin nedeni olan Tanrı’ya ulaşmıştır. Tanrı evrendeki tüm üretimlerin ilki olarak, ilk üretendir. Duns Scotus’un ahlak anlayışı, irade konusundaki düşünceleri etrafında şekillenmiştir. İradenin akıldan biçimsel olarak ayrı olduğunu, akıldan yüksek bir yeti olduğunu ileri sürmüştür. İrade, akıl tarafından bilinen nesnesini özgür bir şekilde seçtiği sürece akılsaldır. İrade, özgürce belirlemiş olduğu hedefe, kendisini bu amaca taşıyacak şeyler üzerinde özgürce eyleyerek yürür. Bu amaç, “kendinde iyi olan”dır. İyi tüm varolanları n bir özelliğidir. Yani ahlakilik, akıl ve özgürlük üzerine kurulur. Duns Scotus, doğru aklın ortaya çıktığı yerin Tanrı’nın iradesinde biçimlenen doğal yasa olduğunu düşünür. Sınırlı irade, yani insan iradesi iyiyi gerçekleştirmeyi ve kötüden kaçınmayı emreder; çünkü sınırlı insan, varoluşsal anlamda sınırsız yaratıcısının buyruklarıyla kuşatılmış durumdadır.
Kaynak: Ömer YILDIRIM'ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 2., 3., 4. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı
Aristoteles'in mantık ve metafiziğini benimsemekle birlikte, daha çok Augustinusçu gelenek içinde yer alan filozof, İbn Rüşt'e de, Thomasçılığa da karşı çıkmıştır. O, metafizikle teoloji arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar için ortak olan ilkeleri araştıran metafiziğin Tanrı'yı kavrayamayacağını öne sürmüştür. Ona göre, Tanrı, teolojinin konusuna girer. Scottus'a göre, evrendeki hareket ve değişmenin bir başlatıcısı, evrendeki varlıkların bir ilk hareket ettiricisi olmalıdır ki bu da Tanrı'dır. Tanrı zorunlu varlıktır, birdir, özü itibariyle basittir, özgür bir iradeye sahiptir. Tümeller konusunda, onların öncelikle Tanrı'nın zihnindeki formlar olarak varolduğunu söyleyen Scottus, onların ikinci olarak nenelerde nesnelerin özleri ya da genel doğaları olarak ortaya çıktığını iddia etmiştir. Tümeller, ona göre, nihayet, zihnimizdeki soyut kavramlar olarak varolur. İradeciliği benimseyen Scottus'a göre, Tanrı'yla birleşme hedefine ulaşmada en önemli rolü akıl veya zeka değil irade oynamaktadır.
Lütfen Bunları da Okuyunuz:
- Ioannes Duns Scotus'un yaşamı ve yapıtları - Ioannes Duns Scotus'un ahlak felsefesi - Ioannes Duns Scotus'un bilgi felsefesi - Ioannes Duns Scotus'un Tanrı kanıtlaması Thomas, Dominiken rahibidir. Fransisken tarikatı Thomas'a karşıdır. Bu tarikat, özellikle Skolastiğin son dönemini temsil etmiştir.
Şimdi Fransisken tarikatının en önemli iki kişiliğinden söz edeceğiz. Bunlardan biri İskoçyalı Duns Scotus'tur. Duns Scotus Thomas'tan esasta ayrılır. Thomas için seyir (temaşa) yaşamının esas olduğunu biliyoruz. Oysa Duns Scotus tam tersine olarak, yaşamın anlamını "fiil ve davranışız, bulur. İşte bu fiil ve davranışa verdiği önemle, bu aksiyona verdiği değer ile Duns Scotus bir bakıma Rönesans'ı hazırlamış olur.
Duns Scotus'a göre, Allah isteyen ve "irade sahibi" bir varlıktır. Allah, evreni kendi özgür iradesinden, iradî bir davranış ile yaratmıştır. Bundan başka, ahlâkî değerler de Allah tarafından yaratılmıştır. Bundan dolayı evreni ve ahlâkı yalnızca akıl ile, yalnızca rasyonalist bir metod ile temellendiremeyiz. "İyi" Allah'ın beğenmiş olduğu şeydir. Fakat başka şeyler de Allah'ın hoşuna gidebilir. Allah'ın, bilgisine akıl erdiremediğimiz iradesi, "iyi"yi ve "kötü"yü şimdiki şekilleriyle belirlemiştir. Allah'ın bunu niçin böyle yaptığını soramayız. Bunu yalnızca bir "olay" olarak benimseyip Allah'ın huzurunda eğilmemiz gerekir.
Duns Scotus bu "fiil ve davranış" bir de bireyciliği (individüalizm) bağlamaktadır. Ona göre her birey bir kişiliktir. İnsan ancak dünyaya bir kez gelmiş olan kişiliği ile bir özelliğe sahip olur. O halde reel olan tümel değil, bireydir. Bu "fiil ve davranışı" ve bireyciliği (individüalizm) ile Duns Scotus, Skolastiğin son dönemini hazırlamıştır. Zaten kendisi Skolastiğin parlak dönemi ile son döneminin sınırları üzerinde bulunur.
Özetle;
Iohannes Duns Scotus, insan aklının doğuştan boş olduğunu savunmuş, bireysel varoluşların önce duyularca algılanıp sonra akıl tarafından soyutlama yoluyla kavrandığını savunmuştur. Duns Scotus’a göre insanın en yüksek güçleri akıl ve iradedir. Akıl etkin ve edilgin olarak ikiye ayrılır. Etkin akıl, Aquinas’ın savunduğunun tersine, doğrudan duyulanabilir nesneye yönelip o nesnedeki anlaşılabilirlikten tümel kavramlar ortaya çıkarır. Duns Scotus’a göre sezgisel bilgi, gerçeklik alanındaki gerçek şeylerin bilgisidir. Soyutlayıcı bilgi ise gerçeklik dünyasında bulunmayan soyutlamalarla ilgili de olabilir. Scotus en az üç alanda aklın kesin bilgi elde edebileceğini savunmuştur: 1) İlk ilkeler ve onlardan çıkartılan her şey. 2) Gözlemlenebilir şeylerdeki düzenlilikten yola çıkılarak varılan yasalar 3) Kendimize ait eylemlerimiz. Duns Scotus Tanrı kanıtlamasında da bilgi öğretisine paralel bir çizgi izlemiş ve a posteriori bir Tanrı kanıtı ortaya koymuştur. Yani etkilerden nedenlere ilerlemiş, önce Tanrının evrendeki etkilerini inceleyip oradan bu etkilerin nedeni olan Tanrı’ya ulaşmıştır. Tanrı evrendeki tüm üretimlerin ilki olarak, ilk üretendir. Duns Scotus’un ahlak anlayışı, irade konusundaki düşünceleri etrafında şekillenmiştir. İradenin akıldan biçimsel olarak ayrı olduğunu, akıldan yüksek bir yeti olduğunu ileri sürmüştür. İrade, akıl tarafından bilinen nesnesini özgür bir şekilde seçtiği sürece akılsaldır. İrade, özgürce belirlemiş olduğu hedefe, kendisini bu amaca taşıyacak şeyler üzerinde özgürce eyleyerek yürür. Bu amaç, “kendinde iyi olan”dır. İyi tüm varolanları n bir özelliğidir. Yani ahlakilik, akıl ve özgürlük üzerine kurulur. Duns Scotus, doğru aklın ortaya çıktığı yerin Tanrı’nın iradesinde biçimlenen doğal yasa olduğunu düşünür. Sınırlı irade, yani insan iradesi iyiyi gerçekleştirmeyi ve kötüden kaçınmayı emreder; çünkü sınırlı insan, varoluşsal anlamda sınırsız yaratıcısının buyruklarıyla kuşatılmış durumdadır.
Kaynak: Ömer YILDIRIM'ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 2., 3., 4. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı