LaDe
11.Şubat.2018, 22:41
https://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/alien-a.jpg
1. BÖLÜMBazı Batı ülkelerinde yapılan incelemelerde, UFO denen varlıkların sanıldığı gibi objeler olmayıp, hologramik ışınsal bir fenomen oldukları yolunda kesin tespitler elde edilmiştir. İlk kez 1940'lı yıllarda değişik yörelerdeki insanların havada uçuşuyormuş gibi ne olduğu anlaşılamayan, ışıklı nesnelere benzer bazı görüntüler algılamaları üzerine, konuya ilgi duyan kişiler, bunların gerçekten ciddiye alınacak kadar enteresan özellikler taşıdıkları kanaatine varmışlar… Hatta, bunların daha gelişmiş dünya dışı medeniyetlerden gelen ve zekice kullanılan araçlar olması ihtimali üzerinde durulmuş... Ancak bu varlıkların ve hatta içinden çıktığı kabul edilen varlıkların görüldüğüyle ilgili haberler yaygınlaştıkça ve değişik veriler biraraya getirildiğinde, bunların gerçekte dünyamıza dışardan gelen uzay araçları falan olmadıkları açıkça ortaya çıkmıştır. Dünya dışı varlıklar olma ihtimalinin bulunmadığına işaret eden basit bazı kanıtlar şunlardır:
Birincisi, bunlarla ilgili kimi çevrelerce rapor edilmiş veya halk arasında kalmış binlerce, hatta milyonlarca, belki de milyarlarca gözlem söz konusudur. O kadar haddinden fazla gözlemlenmişlerdir ki, evrendeki başka bir gezegenden dünya üzerine gerçekten bu kadar sık sayıda ziyaret olması düşünülemez, mümkün değildir.
İkincisi, kendilerini uzaylı olarak tanıtan bu varlıklar başka bir gezegenden gelen birinden beklenebilecek şekilde değillerdir, böyle bir özellikleri yoktur ve astrofizikçilerin bulgularına paralel özellikler taşımazlar. Birçoğu fiziksel olarak insana benzer şekilde görülüyor. Ancak, fiziksel varlıklar olmaları halinde, dünyanın atmosferini meydana getiren ve dünyadaki canlıların soluduğu havayla bir sorunları yok ve atmosferin kimyasal bileşimi onlar için bir engel teşkil etmiyor, ama bunun yanında, örneğin dünyadaki sayısız canlı türünden etkilenme veya mikroorganizmalarla enfekte olmak gibi bir endişeleri yok! Dahası, dünyanın yerçekimi ve kimyası onlar için sorun değil, güneşin elektromanyetik emisyonu umurlarında bile değil, hatta yüzlerinde insanlara benzer ifadeler taşıdıkları söyleniyor… Garip bir şey de, hangi ülkede veya toplulukta kime görünüyorlarsa, onun dilini konuşuyorlar. Bütün bunlar gösteriyor ki bunların uzak bir yerden gelen fiziksel varlıklar olmaları söz konusu değildir!
Bir başka kanıt, yaptıkları işlerin ve davranış biçimlerinin uzaklardan gelip dünyayı ziyaret eden "yabancılara" ait olabilecek türden davranışlar olmamasıdır.. Örneğin, dünyadaki insanlar ile iletişim kurmak amacıyla doğrudan gelip ciddi, dürüst ve resmi bir temasa girmiyorlar. Beyaz Sarayın bahçesine inmektense, saçma sapan bir şekilde tarlasında dolaşan çiftçilere gözüküyorlar, parkta oynayan çocuklar veya araba kullanan sürücüler tarafından görülüyorlar. Uçuş sırasında pilotlar karşılarına aniden çıktıklarını söylüyor, onları takip etmeye başlıyorlar, endişelendiriyorlar, ancak saldırmıyorlar. Zaman zaman sadece kalabalıklar onları görsün diye gökte yüzlercesi bir anda cirit atarcasına dolaşmaya başlıyorlar, fakat hiç bir görüşme yoluna gitmiyorlar. Ve de eğer kimseyle görüşüyorlarsa, davranışlarının, söylediklerinin hiç bir mantıksal açıklaması yok. 50 yıldan uzun bir süreden beri bu saçma sapan davranış biçimleri böyle devam ede gidiyor...
Hepsinden daha enteresanı UFO denen varlıkların, zannedildiği gibi tanımlayamayan uçan "Obje" olmaları söz konusu değildir, davranış biçimleri fiziksel nesneler gibi değildir. Dünya ile diğer yıldızlar arasında ışık yıllarıyla ölçülen mesafeleri hesaba katın! Üstelik, eğer teknolojik yeteneği bu kadar ilerlemiş bir medeniyetten geliyorlarsa ve ışık yıllarıyla ölçülen böylesine akıl almaz yıldızlar arası mesafeleri kat edebilecek teknoloji gücüne sahiplerse, neden dünya yüzüne bilemediğimiz bir teknolojiyi veya"nesneyi" bu güne kadar bırakabilmiş değiller? Neden ilk görünmeye başladıkları 1940'lardan buyana dünyadaki bu kadar gelişmeye rağmen bu konuda herhangi bir sonuç ortaya çıkmış değil? Bunlarla karşılaşanlar sadece garip bir olayın kurbanı olmakla kalıyorlar ve kazançları sadece kafalarının karışık bir şekilde bırakılması oluyor...
Fiziksel objeler olmadıklarına bir işaret te, izlenebildiklerinde, akıl almaz bir süratle ilerlerken öylesine ani 90 derecelik keskin dönüşler yaptıkları söyleniyor ki, fiziksel bir nesne böyle bir manevrayla kesinlikle paramparça olması gerekir. Dahası var: Büyüklükleri değişebiliyor, birden bire gözden kayboluyorlar, yok olup gidiyorlar, hiç yoktan ortaya çıkıyorlar veya renk değiştiriyorlar ve hatta durmadan şekil değiştiriyorlar. Kısacası yaptıkları hareketler, fiziksel bir nesneden beklenen şeyler değil, daha çok ışınsal bir görünüm...
Astrofizikçi Dr. Jacques Vallea, bir kitabında bunların gözlemlerinin"holografik projeksiyonları" anımsattığını bildiriyor. UFO gördüğünü söyleyen kimselerle yaptığı görüşmelerde, bunların fiziksel olmayan ve ışınsal hologramik özellikleri daha da dikkatini çekmiş. İfadesine göre, diğer yıldız sistemlerinden gelmekten çok, aslında uzaylı sandığımız yaratıklar bizim dünyamızla aynı ancak insanın bulunduğu fizik boyutun dışında "farklı bir boyutta yaşayan varlıklar." Ayrıca, bunlara rastladığını söyleyen kişilerin bu tecrübeleri çoğu kez rüya gibi hissetmeleri, hayal mi gerçek mi gördüklerinde tereddüt etmeleri onların ışınsal ve hologramik yapılı olduklarının bir başka kanıtıdır.
Bu tespitlerle beraber, onların bugüne dek mantıklı bir icraatının olmaması ve saçma türde davranışlarıyla bir sonuca gitmeden sürekli insanları aynı tür şeylerle oyalamaları üzerinde durulması gereken bir konudur. Örneğin, bugüne kadar uzaylı olduğunu bildiren böyle bir yaratıkla yapıldığı söylenen en uzun görüşme sırasında, her şey yabancı bir varlıkla temasa uygun şekilde sanılırken, geminin komutanı olduğunu iddia eden bu birey bir anda Nazi üniforması içerisinde görülmüştür. Yabancı bir medeniyetten olsa, böyle bir şeyin ne anlamı vardır? Hatta, bazıları komik anlamsız şarkılar söylerken ve görenlerin üzerine patates gibi garip nesneler fırlatırken görülmüşlerdir. Bu da bir uzay gemisinden beklenen bir şey olmaktan çok uzaktır. Hatta kimisi bilinen birisinin tipine girebilmekte, o kişi olduğunu iddia edebilmekte veya bir kuş şeklinde veya garip dev bir böcek şeklinde görünmektedir...
2. BÖLÜMUFO gördüğünü söyleyen insanlardan topladığı bilgilerle araştırmalar yapan Carl Jung, 1960'lı yıllarda, bunları önceleri uçan tabaklar olarak nitelendirmiş ve herhalde "bir tür modern mit" ile karşı karşıyayız demiştir. 1969 da yazdığı eserinde bunların dünyamızda ancak başka bir boyutun yaşayanları olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. söz konusu eserinde, uzaylı farz edilen yaratıkların yeni bir fenomen olmaktan çok, "yeni bir şekle bürünmüş eski bir fenomen olduklarını," çeşitli geleneklerde rastlanan veya kültürel, dinsel inançlarda da yer alan ve hiç de yeni olmayan, insanlık tarihi kadar eski, aramızda dolaşan varlıklar olduğunu ortaya çıkardı. Avrupa ülkelerinde Ortaçağdan beri "elves and gnomes" olarak bilinen "periler ve gulyabaniler," veya Amerikan yerlilerinin efsanelerinde bahsedilen"hayaletlerle" aynı özellikleri taşımaktadırlar. Seltik efsanelerinde veya Norse tanrıları olarak anlatılan veya görünmez şeytanlar diye geçen hep aynı varlıklardır. Değişen tek şey, sadece göründükleri zamana ve kültüre uygun yeni bir şekle girmiş olmalarıdır. Bunlar çok eskilerden beri bizimle dünya üzerinde ancak "farklı bir boyutta" yaşayan ve Anadolu'nun kültürüne ve efsanelerine de girmiş olan, cin, peri gibi çeşitli şekillerde bahsedilen, içinde bulunduğumuz yaşam sistemini açıklayan kitabımız Kuran'da "cin" ismiyle bildirilen varlıklardır.
Günümüzde "uzaylı" denen "cinlerin" varlığı çok eski veya çok yeni bir şey değildir. Yüzyıllardan beri değişik tarzlarda, özellikle dinsel görüntülerle, dini inanış ve törenler kılıfı altında insanları meşgul etmeye devam etmektedirler. Bugün Çin'den, Japonya'ya, Afrika ülkelerine, Amerikan yerlilerine kadar hemen her kültürde değişik isimler altında bunlardan kaynaklanan törenler, festivaller, toplu veya bireysel seanslar devam etmektedir. Yüzyıllardır, yaptıkları iş hep aynıdır.
1972 yılında Türkiye'de yazılmış, uzaylılar konusunda tek kaynak kitap olan RUH-İNSAN-CİN isimli eserinde Araştırmacı-Yazar Ahmed Hulûsi, cinlerin, insanlarla aynı dünyayı paylaşan, ancak farklı bir boyutta yaşayan, "ışınsal yapılı", dini tabiriyle "dumansız ateş" yapılı varlıklar olduğunu açıklamıştır. Evet, farklı bir boyuta ve algılamaya sahip olduklarından, ayrıca, zaman ve mekan kavramları insanınkinden çok farklı olduğundan, onların mantığı ve zekası insan için faydasız saçmalıklardan fazla bir şey ifade etmemektedir. Cinlerin tüm davranışları ve faaliyetleri hologram prensibine göre varolan ışınsal yapılı oluşlarıyla açıklanabilmektedir.
Hali hazırda, cinler veya şimdiki tanımlarıyla uzaylı denen varlıklar, algıladığımız dünyada farklı bir boyutsal katmanın yaşayanlarıdır. Bunun için, insanların tam anlamıyla kavraması güçtür. Dini terminolojide de şeytanlık özelliğine sahip cinlerin farklı bir katmanda veya eski ifadesiyle"alemde" yaşadıkları vurgulanır. Çünkü evren, gerçekte sayısız katmanlardan meydana gelmiş quantum orijinli bir yapıdır ki, algılama araçlarımız dolayısıyla şu anda bizim içinde bulunduğumuz katman bunlardan sadece birisidir…
İşte Şamanların veya Avrupalıların efsanelerinde dragon kafalı yüzen gemiler olarak görünen cinler, şimdiki komputer nesline de uzay gemileri olarak görünmekte veya kendilerini uzaylı olarak tanıtarak kendilerine aldanan insanlara kurtarıcı tanrılar olarak aldatıcı fikirler empoze etmekteler. Dini öğretilerde, cinlerin şeytanlık özelliklerinden dolayı saf insanları kolaylıkla kandırarak inançlarından saptırabilecekleri vurgulanmıştır. Gerçekten de dikkatle incelenirse görülecektir ki, uzaylı diye kendini tanıtan cinler, önce insanlara çok farklı bir maceraya girdikleri izlenimini vermekte, ancak ardından, evliya, aziz, ermiş, peygamber gibi suretlere girerek sürekli olarak kendilerine inanan insanların inançlarını yönlendirmeye çalışmakta ve onları uçuk, boş hayallerle oyalamaktadırlar... Orijinal dini öğretilerden uzak olmaları ve araştırmadan yoksun yaşamaları sebebiyle, binlerce saf insan, günümüzde bu cin kaynaklı bilgileri uzaylı ve ermişler ile maceraları zannederek, yaşamlarını boş hayallerle harcamaktadırlar…
Aslında bunca yıldan beri uzaylılar var mı yok mu, diye araştıranların üzerinde durması gereken şey, onların var olup olmadıkları değil, kanaatimce, ne şekilde var oldukları, ne tür bir amaca hizmet ettikleri ve insanlar üzerinde ne tür tesir bıraktıkları olmalıdır...
3. BÖLÜMHangi eğitim ve kültür düzeyinde olursanız olun, kendinizi ne tür şartlanmalarla bloke etmiş olursanız olun, kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek vardır ki, o da insanların büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve değişik isimler ile andığı, insanın yanı sıra dünyamızda mevcut olup, her an algılanamayan bir takım varlıklar mevcuttur.
"Cin" kelimesini duyduğumuzda genelde birçok kişi "hadi canım!", "olur mu öyle şey!" gibi sözlerle hemen inkar ediverirdi. Oysa, tespitlerimiz gösterdi ki, kendilerini "uzaylılar" veya "uçan daireler" olarak tanıtan varlıklar aslında dünyanın birçok yerinde çok eskiden beri gözlenen "cinlerden" başkası değildir.
Bir önceki yazımızda, kendilerini UFO veya "uzaylı" diye tanıtan varlıkların zannedildiği gibi yeni bir fenomen olmadığını, "yeni bir şekle bürünmüş eski bir fenomen olduklarını" bu konuyla ilgili eserler vermiş Batılı araştırmacıların ağzından açıklamıştık. Ve yine, Ortaçağda yazılmış eserlerde yer alan "elves and gnomes" denen "cinler ve perilerle" veya Anadolu'da yazılmış kaynaklarda geçen "cinler, hayaletlerle" veya Şamanların, Avrupalıların efsanelerinde geçen "dragon kafalı yüzen gemiler olarak görünen cinlerle" aynı özellikleri taşıdıklarını belirtmiş ve değişen tek şeyin, sadece göründükleri zamana ve kültüre uygun yeni bir şekle girmiş olmaları konusunu açıklamıştık. Eskiden hayalet, peri gibi çeşitli görüntülerle insanları oyalayan cinler, şimdiki komputer nesline de uzay gemileri olarak görünmekte ve kendilerini uzaylı olarak tanıtmaktadırlar. Oysa, mantıki ve bilimsel gerçekler ortaya koyuyor ki, ne evrenin başka bir yerinden gelmeleri söz konusudur, ne uzay gemilerine sahip olmaları, ne de insanlığa yeni bir teknoloji sunmaları! Sadece, dünyamızda bizlerle beraber, içice, ancak farklı bir boyutsal katmanda yaşayan ışınsal yapılı varlıkların insanlık tarihinden beri çeşitli ortam ve zamanlarda görülmesi ve inanan saf insanları hükümleri altına almalarıdır, olay. Şimdi incelememize kaldığımız yerden devam edelim… Önce birkaç önemli noktayı vurgulamalıyız.
Birincisi, kendilerini "uzaylılar" veya "UFO'lar" diye tanıtan varlıklar, gerçekte isimlendirildikleri gibi "fiziksel nesneler" değillerdir. Yani UFO (Unidentified Flying Objects) ismindeki gibi "Tanınmayan Uçan OBJELER" değillerdir. Çünkü fiziksel nesne özellikleri taşımıyorlar. Görenlerin anlattıklarına göre, büyüklükleri değişebiliyor, birden bire gözden kayboluyorlar, yok olup gidiyorlar, hiç yoktan ortaya çıkıyorlar veya renk değiştiriyorlar ve hatta durmadan şekil değiştiriyorlar. Kısacası yaptıkları hareketler, fiziksel bir nesneden beklenen şeyler değil, daha çok holografik projeksiyonları andırıyorlar. Ayrıca, yarım yüzyıldan beri bu son şekilleriyle gözlemlenmelerine rağmen, yeryüzünde olmayan herhangi bir nesne veya teknolojiyi dünyaya bırakabilmiş değiller.
İkincisi, elimizde onlardan ulaşmış fiziksel bir veri olmadığına göre, bu konunun bilim adamı veya uzmanı söz konusu olamaz. Ufolog, Uçan Daire Uzmanı gibi ibareler, sadece bu konuya ilgi duyan, heyecanlı insanların kendi yakıştırmalarıdır. Ayrıca, bunlarla karşılaşan insanlarının gözlemlerinin rapor edildiği çok sayıda dosya dışında, uzaylı diye tanınan bu varlıklardan edinilmiş ne bir nesne, ne bir fiziksel veri, ne de bunların incelendiği bir laboratuar dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir. Günümüzde "Uzaylı"diye tanınan, geçmişteki adıyla "cinlerin" yapısını anlayabilmek için, önce evrenimizin yapısını bilmek zorundayız…
Daha önceki yazılarımızdan hatırlanacağı üzere, evren, gerçekte sayısız katmanlardan meydana gelmiş quantum orijinli bir yapıdır ki, algılama araçlarımız dolayısıyla şu anda bizim içinde bulunduğumuz katman bunlardan sadece birisidir. Bizim duyu araçlarımızla tespit edebildiğimiz ışınsal katmanın yani fiziksel evrenimiz olarak tespit ettiğimiz dalga boylarının dışında sayısız dalga boyları, sayısız makro veya mikro yapılı titreşimler ve bunların oluşturduğu sayısız katmanlar mevcuttur. Her bir katman kendi algılayıcısına göre bir yaşam ortamıdır ve her katmanın kendi yaşayanları vardır. Bizim yaşadığımız evrenimiz bunlardan sadece birisidir. Aynı gerçek, geçmişte mistik eserlerde, insanın beş duyusu vasıtasıyla algıladığı "bu alemin" dışında, daha başka sayısız "alemler" olduğu ve her bir alemin de kendi yaşayanları olduğu şeklinde açıklanmıştır.
Ülkemizin Doğu ve Batı arasında köprü teşkil eden konumu dolayısıyla, Doğulu bilginlerin dini, mistik kaynaklarını ve Batı dünyasının fiziksel araştırmalara dayalı bulgularını bir arada bulma imkanına sahibiz. Bu imkan bizi, belki dünyanın başka bir yerinde mümkün olmayan keşiflere götürmektedir. İşte bu satırlarla, böylesi bir gerçeği bilimsel bir dergiden ilk kez dünyaya duyuruyoruz. Yaklaşık yarım yüzyıldan beri çeşitli çevrelerde gözlenen ve özellikle Batı dünyasını meşgul eden, ne olduğu araştırılan"uzaylılar," diğer tabiriyle UFO diye bilinen varlıklar, yüzyıllardan beri özellikle Doğuda bilinen "cinlerin" kendilerini çağımız insanının eğilimlerine göre yeni bir şekilde sunmalarından başka bir şey değildir... Tabi olduğumuz evrensel sistemi açıklayan kitabımız Kur'an, cinlerin yapılarını tanımlarken"semum" ve "maaric" kelimelerini vurgular. Gözeneklerden geçebilen, zehirleyici etkiye sahip ve dumansız ateş anlamlarına gelen bu kelimelerin bugünkü karşılığını "ışınsal, dalga titreşim" veya "radyasyon" şeklinde anlayabiliriz.4. BÖLÜM"Cinler" veya "uzaylı" diye bilinen varlıklar, tıpkı "x-Ray" veya "Gamma ışınları" gibi, benzer bir ışınsal dalga titreşimden oluşmuş, insanın çıplak gözle algılama kapasitesinin dışında kalan, farklı bir boyutsal katmanın yaşayanlarıdır. İnsanlarla iletişimleri, beyne gönderdikleri bu türden titreşimler vasıtasıyla olmaktadır. Bu tür titreşimlere hassas olan beyinler, benzer bir etki aldıklarında, o etkiye karşılık gelen bir varlığı gözlemlemekte veya o varlıktan kendi içlerine bazı bilgilerin doğmakta olduğunu kabul etmektedirler...
Kendilerini "uzaylı" diye tanıtan "cinlerin" ne tür bir amaca hizmet ettikleri konusuna gelince... Bu konuda eserler veren Batılı araştırmacıların bulguları ülkemizde yazılmış, "RUH-İNSAN-CİN" isimli eserini kaynak aldığımız Araştırmacı-Yazar Ahmed Hulûsi'nin "uzaylılar" konusundaki açıklamalarını desteklemektedir. Amerikalı iki havacı subay N.Pachew ve T. Blann, sadece gerçeğin ortaya çıkması için yazdıklarını belirttikleri ve yakın zamanda yayınlanan eserlerinde, dünya dışı yaratıklar olarak görünen varlıkların, aslında, insanları aldatmakta olan ve inançlarını zayıflatmaya çalışan eskiden beri şeytan diye isimlendirilen varlıklar olduğunu belirtmektedirler. Gerçekten dini kaynaklarda da şeytanlık özelliğinin son derece zekice davranabilen cinlere ait olduğu ifade edilir. Kur'an'da "şeytan diye tanımlanan varlığın, cin olduğu açıkça belirtilmiştir.
Uzaylılarla iletişimde olduğunu bildiren kişilerin yayınladıkları eserler tetkik edildiğinde görülmektedir ki, "cinler", yerleşik inançları zayıflatmak için kendilerini insanlığın yeni ve gerçek kurtarıcısı yerine koymaktadırlar. En büyük arzuları ise insanları hükümleri altına almaktır. İletişime geçmek için genellikle insanların dinsel eğilimlerine göre davranmakta ve inanç biçimlerini etkilemektedirler. Bunun için inanan kimselere kendilerini geçmişte yaşamış büyük zatların ruhları olarak tanıtmakta, onların adına"Altın Çağ Bilgi Kitapları" yazdırmakta, reenkarnasyon vaatlerine inandırmakta, Yüce ruh, Ana Rab, Işık boyutu gibi kavramlarla gökteki, başka bir galaksideki bir tanrıdan mesaj getirdiklerini iddia etmekte, kendilerinin insanlığın kurtarıcısı olduklarını empoze ederek süper şeytanlık örnekleri vermektedirler. Açıkçası, İslam'ın bildirdiği "ALLAH" kavramından habersiz olan saf insanları göklerde oturan bir tanrı ile bağlantıda olduklarına ikna edip, insanları dini konularda bilgilendirme görevini üstlendiklerine inandırmaya çalışmaktadırlar. Görünen o ki, kurtuluşa ermek, yabancılarla kozmik organizasyona geçebilmek, uzaya açılmak gibi olmadık hayallerle insanları peşlerinden sürüklemekten başka hiç bir kabiliyetleri olmayan bu varlıklara, orijinal dini bilgilerden yoksun, araştırmadan yoksun birçok saf kimse herkesten farklı oldukları ve olağanüstü bir maceraya girdikleri edasıyla kolaylıkla kanmakta ve onlardan yardım bekleyerek yaşamlarını tüketmektedirler. Şeytanın, yani cinlerin yüzyıllardan beri yaptıkları yegane iş bundan ibarettir: Saf, bilgisiz, araştırmadan yoksun insanları, "ALLAH" ismiyle bildirilen varlığı anlamaktan uzak tutmak için egolarını okşayarak oyalamak ve hatta her birinin bir tanrı olduğu hayaliyle saf insanları kandırıp kendilerine bağlamak; böylece fizik bedenle sona erecek yaşamın ardından geçilecek ruh boyutu yaşamda onlara üstünlük elde edebilmek...
İster "uzaylı" ister "UFO" veya başka bir şey densin, "cinlerin" etkisinde kalmış beyinlerin, ortaya koyduğu davranışlarında en göze çarpan özellikleri şunlardır:
Mantıksal bütünlükten yoksun olmaları, ifadelerinin sürekli birbiriyle çelişmesi,
Büyüklük duygusunun aşırı gelişmiş olması, hatta bireyin kendini bir veli, peygamber, yahut bir tanrı kabul etmesi,
Kendini kontrol mekanizmasının çok zayıf olması, kolayca bağlanma ve tabi olma,
Sürekli tekrarların mevcut bulunması.
Bir şeyin cin kaynaklı olup-olmadığını anlamanın ve cinlerden korunmanın en etkili duası Kuran'da verilen şu ayetlerdir… (Günde bunların 40 ile 100 kez zikredilmesi, tüm cin kaynaklı sorunlara karşı, beynin ürettiği dalgalarla kişinin çevresinde ışınsal bir korunma alanı oluşturur):
"Rabbi enniy messeniyyeş şeytanu bi nusbin ve azab. Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatiyni ve euzu bike rabbi en yahdurun. Ve hıfzan min külli şeytanin marid. " (Sad:41, Muminun:100)
1. BÖLÜMBazı Batı ülkelerinde yapılan incelemelerde, UFO denen varlıkların sanıldığı gibi objeler olmayıp, hologramik ışınsal bir fenomen oldukları yolunda kesin tespitler elde edilmiştir. İlk kez 1940'lı yıllarda değişik yörelerdeki insanların havada uçuşuyormuş gibi ne olduğu anlaşılamayan, ışıklı nesnelere benzer bazı görüntüler algılamaları üzerine, konuya ilgi duyan kişiler, bunların gerçekten ciddiye alınacak kadar enteresan özellikler taşıdıkları kanaatine varmışlar… Hatta, bunların daha gelişmiş dünya dışı medeniyetlerden gelen ve zekice kullanılan araçlar olması ihtimali üzerinde durulmuş... Ancak bu varlıkların ve hatta içinden çıktığı kabul edilen varlıkların görüldüğüyle ilgili haberler yaygınlaştıkça ve değişik veriler biraraya getirildiğinde, bunların gerçekte dünyamıza dışardan gelen uzay araçları falan olmadıkları açıkça ortaya çıkmıştır. Dünya dışı varlıklar olma ihtimalinin bulunmadığına işaret eden basit bazı kanıtlar şunlardır:
Birincisi, bunlarla ilgili kimi çevrelerce rapor edilmiş veya halk arasında kalmış binlerce, hatta milyonlarca, belki de milyarlarca gözlem söz konusudur. O kadar haddinden fazla gözlemlenmişlerdir ki, evrendeki başka bir gezegenden dünya üzerine gerçekten bu kadar sık sayıda ziyaret olması düşünülemez, mümkün değildir.
İkincisi, kendilerini uzaylı olarak tanıtan bu varlıklar başka bir gezegenden gelen birinden beklenebilecek şekilde değillerdir, böyle bir özellikleri yoktur ve astrofizikçilerin bulgularına paralel özellikler taşımazlar. Birçoğu fiziksel olarak insana benzer şekilde görülüyor. Ancak, fiziksel varlıklar olmaları halinde, dünyanın atmosferini meydana getiren ve dünyadaki canlıların soluduğu havayla bir sorunları yok ve atmosferin kimyasal bileşimi onlar için bir engel teşkil etmiyor, ama bunun yanında, örneğin dünyadaki sayısız canlı türünden etkilenme veya mikroorganizmalarla enfekte olmak gibi bir endişeleri yok! Dahası, dünyanın yerçekimi ve kimyası onlar için sorun değil, güneşin elektromanyetik emisyonu umurlarında bile değil, hatta yüzlerinde insanlara benzer ifadeler taşıdıkları söyleniyor… Garip bir şey de, hangi ülkede veya toplulukta kime görünüyorlarsa, onun dilini konuşuyorlar. Bütün bunlar gösteriyor ki bunların uzak bir yerden gelen fiziksel varlıklar olmaları söz konusu değildir!
Bir başka kanıt, yaptıkları işlerin ve davranış biçimlerinin uzaklardan gelip dünyayı ziyaret eden "yabancılara" ait olabilecek türden davranışlar olmamasıdır.. Örneğin, dünyadaki insanlar ile iletişim kurmak amacıyla doğrudan gelip ciddi, dürüst ve resmi bir temasa girmiyorlar. Beyaz Sarayın bahçesine inmektense, saçma sapan bir şekilde tarlasında dolaşan çiftçilere gözüküyorlar, parkta oynayan çocuklar veya araba kullanan sürücüler tarafından görülüyorlar. Uçuş sırasında pilotlar karşılarına aniden çıktıklarını söylüyor, onları takip etmeye başlıyorlar, endişelendiriyorlar, ancak saldırmıyorlar. Zaman zaman sadece kalabalıklar onları görsün diye gökte yüzlercesi bir anda cirit atarcasına dolaşmaya başlıyorlar, fakat hiç bir görüşme yoluna gitmiyorlar. Ve de eğer kimseyle görüşüyorlarsa, davranışlarının, söylediklerinin hiç bir mantıksal açıklaması yok. 50 yıldan uzun bir süreden beri bu saçma sapan davranış biçimleri böyle devam ede gidiyor...
Hepsinden daha enteresanı UFO denen varlıkların, zannedildiği gibi tanımlayamayan uçan "Obje" olmaları söz konusu değildir, davranış biçimleri fiziksel nesneler gibi değildir. Dünya ile diğer yıldızlar arasında ışık yıllarıyla ölçülen mesafeleri hesaba katın! Üstelik, eğer teknolojik yeteneği bu kadar ilerlemiş bir medeniyetten geliyorlarsa ve ışık yıllarıyla ölçülen böylesine akıl almaz yıldızlar arası mesafeleri kat edebilecek teknoloji gücüne sahiplerse, neden dünya yüzüne bilemediğimiz bir teknolojiyi veya"nesneyi" bu güne kadar bırakabilmiş değiller? Neden ilk görünmeye başladıkları 1940'lardan buyana dünyadaki bu kadar gelişmeye rağmen bu konuda herhangi bir sonuç ortaya çıkmış değil? Bunlarla karşılaşanlar sadece garip bir olayın kurbanı olmakla kalıyorlar ve kazançları sadece kafalarının karışık bir şekilde bırakılması oluyor...
Fiziksel objeler olmadıklarına bir işaret te, izlenebildiklerinde, akıl almaz bir süratle ilerlerken öylesine ani 90 derecelik keskin dönüşler yaptıkları söyleniyor ki, fiziksel bir nesne böyle bir manevrayla kesinlikle paramparça olması gerekir. Dahası var: Büyüklükleri değişebiliyor, birden bire gözden kayboluyorlar, yok olup gidiyorlar, hiç yoktan ortaya çıkıyorlar veya renk değiştiriyorlar ve hatta durmadan şekil değiştiriyorlar. Kısacası yaptıkları hareketler, fiziksel bir nesneden beklenen şeyler değil, daha çok ışınsal bir görünüm...
Astrofizikçi Dr. Jacques Vallea, bir kitabında bunların gözlemlerinin"holografik projeksiyonları" anımsattığını bildiriyor. UFO gördüğünü söyleyen kimselerle yaptığı görüşmelerde, bunların fiziksel olmayan ve ışınsal hologramik özellikleri daha da dikkatini çekmiş. İfadesine göre, diğer yıldız sistemlerinden gelmekten çok, aslında uzaylı sandığımız yaratıklar bizim dünyamızla aynı ancak insanın bulunduğu fizik boyutun dışında "farklı bir boyutta yaşayan varlıklar." Ayrıca, bunlara rastladığını söyleyen kişilerin bu tecrübeleri çoğu kez rüya gibi hissetmeleri, hayal mi gerçek mi gördüklerinde tereddüt etmeleri onların ışınsal ve hologramik yapılı olduklarının bir başka kanıtıdır.
Bu tespitlerle beraber, onların bugüne dek mantıklı bir icraatının olmaması ve saçma türde davranışlarıyla bir sonuca gitmeden sürekli insanları aynı tür şeylerle oyalamaları üzerinde durulması gereken bir konudur. Örneğin, bugüne kadar uzaylı olduğunu bildiren böyle bir yaratıkla yapıldığı söylenen en uzun görüşme sırasında, her şey yabancı bir varlıkla temasa uygun şekilde sanılırken, geminin komutanı olduğunu iddia eden bu birey bir anda Nazi üniforması içerisinde görülmüştür. Yabancı bir medeniyetten olsa, böyle bir şeyin ne anlamı vardır? Hatta, bazıları komik anlamsız şarkılar söylerken ve görenlerin üzerine patates gibi garip nesneler fırlatırken görülmüşlerdir. Bu da bir uzay gemisinden beklenen bir şey olmaktan çok uzaktır. Hatta kimisi bilinen birisinin tipine girebilmekte, o kişi olduğunu iddia edebilmekte veya bir kuş şeklinde veya garip dev bir böcek şeklinde görünmektedir...
2. BÖLÜMUFO gördüğünü söyleyen insanlardan topladığı bilgilerle araştırmalar yapan Carl Jung, 1960'lı yıllarda, bunları önceleri uçan tabaklar olarak nitelendirmiş ve herhalde "bir tür modern mit" ile karşı karşıyayız demiştir. 1969 da yazdığı eserinde bunların dünyamızda ancak başka bir boyutun yaşayanları olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. söz konusu eserinde, uzaylı farz edilen yaratıkların yeni bir fenomen olmaktan çok, "yeni bir şekle bürünmüş eski bir fenomen olduklarını," çeşitli geleneklerde rastlanan veya kültürel, dinsel inançlarda da yer alan ve hiç de yeni olmayan, insanlık tarihi kadar eski, aramızda dolaşan varlıklar olduğunu ortaya çıkardı. Avrupa ülkelerinde Ortaçağdan beri "elves and gnomes" olarak bilinen "periler ve gulyabaniler," veya Amerikan yerlilerinin efsanelerinde bahsedilen"hayaletlerle" aynı özellikleri taşımaktadırlar. Seltik efsanelerinde veya Norse tanrıları olarak anlatılan veya görünmez şeytanlar diye geçen hep aynı varlıklardır. Değişen tek şey, sadece göründükleri zamana ve kültüre uygun yeni bir şekle girmiş olmalarıdır. Bunlar çok eskilerden beri bizimle dünya üzerinde ancak "farklı bir boyutta" yaşayan ve Anadolu'nun kültürüne ve efsanelerine de girmiş olan, cin, peri gibi çeşitli şekillerde bahsedilen, içinde bulunduğumuz yaşam sistemini açıklayan kitabımız Kuran'da "cin" ismiyle bildirilen varlıklardır.
Günümüzde "uzaylı" denen "cinlerin" varlığı çok eski veya çok yeni bir şey değildir. Yüzyıllardan beri değişik tarzlarda, özellikle dinsel görüntülerle, dini inanış ve törenler kılıfı altında insanları meşgul etmeye devam etmektedirler. Bugün Çin'den, Japonya'ya, Afrika ülkelerine, Amerikan yerlilerine kadar hemen her kültürde değişik isimler altında bunlardan kaynaklanan törenler, festivaller, toplu veya bireysel seanslar devam etmektedir. Yüzyıllardır, yaptıkları iş hep aynıdır.
1972 yılında Türkiye'de yazılmış, uzaylılar konusunda tek kaynak kitap olan RUH-İNSAN-CİN isimli eserinde Araştırmacı-Yazar Ahmed Hulûsi, cinlerin, insanlarla aynı dünyayı paylaşan, ancak farklı bir boyutta yaşayan, "ışınsal yapılı", dini tabiriyle "dumansız ateş" yapılı varlıklar olduğunu açıklamıştır. Evet, farklı bir boyuta ve algılamaya sahip olduklarından, ayrıca, zaman ve mekan kavramları insanınkinden çok farklı olduğundan, onların mantığı ve zekası insan için faydasız saçmalıklardan fazla bir şey ifade etmemektedir. Cinlerin tüm davranışları ve faaliyetleri hologram prensibine göre varolan ışınsal yapılı oluşlarıyla açıklanabilmektedir.
Hali hazırda, cinler veya şimdiki tanımlarıyla uzaylı denen varlıklar, algıladığımız dünyada farklı bir boyutsal katmanın yaşayanlarıdır. Bunun için, insanların tam anlamıyla kavraması güçtür. Dini terminolojide de şeytanlık özelliğine sahip cinlerin farklı bir katmanda veya eski ifadesiyle"alemde" yaşadıkları vurgulanır. Çünkü evren, gerçekte sayısız katmanlardan meydana gelmiş quantum orijinli bir yapıdır ki, algılama araçlarımız dolayısıyla şu anda bizim içinde bulunduğumuz katman bunlardan sadece birisidir…
İşte Şamanların veya Avrupalıların efsanelerinde dragon kafalı yüzen gemiler olarak görünen cinler, şimdiki komputer nesline de uzay gemileri olarak görünmekte veya kendilerini uzaylı olarak tanıtarak kendilerine aldanan insanlara kurtarıcı tanrılar olarak aldatıcı fikirler empoze etmekteler. Dini öğretilerde, cinlerin şeytanlık özelliklerinden dolayı saf insanları kolaylıkla kandırarak inançlarından saptırabilecekleri vurgulanmıştır. Gerçekten de dikkatle incelenirse görülecektir ki, uzaylı diye kendini tanıtan cinler, önce insanlara çok farklı bir maceraya girdikleri izlenimini vermekte, ancak ardından, evliya, aziz, ermiş, peygamber gibi suretlere girerek sürekli olarak kendilerine inanan insanların inançlarını yönlendirmeye çalışmakta ve onları uçuk, boş hayallerle oyalamaktadırlar... Orijinal dini öğretilerden uzak olmaları ve araştırmadan yoksun yaşamaları sebebiyle, binlerce saf insan, günümüzde bu cin kaynaklı bilgileri uzaylı ve ermişler ile maceraları zannederek, yaşamlarını boş hayallerle harcamaktadırlar…
Aslında bunca yıldan beri uzaylılar var mı yok mu, diye araştıranların üzerinde durması gereken şey, onların var olup olmadıkları değil, kanaatimce, ne şekilde var oldukları, ne tür bir amaca hizmet ettikleri ve insanlar üzerinde ne tür tesir bıraktıkları olmalıdır...
3. BÖLÜMHangi eğitim ve kültür düzeyinde olursanız olun, kendinizi ne tür şartlanmalarla bloke etmiş olursanız olun, kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek vardır ki, o da insanların büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve değişik isimler ile andığı, insanın yanı sıra dünyamızda mevcut olup, her an algılanamayan bir takım varlıklar mevcuttur.
"Cin" kelimesini duyduğumuzda genelde birçok kişi "hadi canım!", "olur mu öyle şey!" gibi sözlerle hemen inkar ediverirdi. Oysa, tespitlerimiz gösterdi ki, kendilerini "uzaylılar" veya "uçan daireler" olarak tanıtan varlıklar aslında dünyanın birçok yerinde çok eskiden beri gözlenen "cinlerden" başkası değildir.
Bir önceki yazımızda, kendilerini UFO veya "uzaylı" diye tanıtan varlıkların zannedildiği gibi yeni bir fenomen olmadığını, "yeni bir şekle bürünmüş eski bir fenomen olduklarını" bu konuyla ilgili eserler vermiş Batılı araştırmacıların ağzından açıklamıştık. Ve yine, Ortaçağda yazılmış eserlerde yer alan "elves and gnomes" denen "cinler ve perilerle" veya Anadolu'da yazılmış kaynaklarda geçen "cinler, hayaletlerle" veya Şamanların, Avrupalıların efsanelerinde geçen "dragon kafalı yüzen gemiler olarak görünen cinlerle" aynı özellikleri taşıdıklarını belirtmiş ve değişen tek şeyin, sadece göründükleri zamana ve kültüre uygun yeni bir şekle girmiş olmaları konusunu açıklamıştık. Eskiden hayalet, peri gibi çeşitli görüntülerle insanları oyalayan cinler, şimdiki komputer nesline de uzay gemileri olarak görünmekte ve kendilerini uzaylı olarak tanıtmaktadırlar. Oysa, mantıki ve bilimsel gerçekler ortaya koyuyor ki, ne evrenin başka bir yerinden gelmeleri söz konusudur, ne uzay gemilerine sahip olmaları, ne de insanlığa yeni bir teknoloji sunmaları! Sadece, dünyamızda bizlerle beraber, içice, ancak farklı bir boyutsal katmanda yaşayan ışınsal yapılı varlıkların insanlık tarihinden beri çeşitli ortam ve zamanlarda görülmesi ve inanan saf insanları hükümleri altına almalarıdır, olay. Şimdi incelememize kaldığımız yerden devam edelim… Önce birkaç önemli noktayı vurgulamalıyız.
Birincisi, kendilerini "uzaylılar" veya "UFO'lar" diye tanıtan varlıklar, gerçekte isimlendirildikleri gibi "fiziksel nesneler" değillerdir. Yani UFO (Unidentified Flying Objects) ismindeki gibi "Tanınmayan Uçan OBJELER" değillerdir. Çünkü fiziksel nesne özellikleri taşımıyorlar. Görenlerin anlattıklarına göre, büyüklükleri değişebiliyor, birden bire gözden kayboluyorlar, yok olup gidiyorlar, hiç yoktan ortaya çıkıyorlar veya renk değiştiriyorlar ve hatta durmadan şekil değiştiriyorlar. Kısacası yaptıkları hareketler, fiziksel bir nesneden beklenen şeyler değil, daha çok holografik projeksiyonları andırıyorlar. Ayrıca, yarım yüzyıldan beri bu son şekilleriyle gözlemlenmelerine rağmen, yeryüzünde olmayan herhangi bir nesne veya teknolojiyi dünyaya bırakabilmiş değiller.
İkincisi, elimizde onlardan ulaşmış fiziksel bir veri olmadığına göre, bu konunun bilim adamı veya uzmanı söz konusu olamaz. Ufolog, Uçan Daire Uzmanı gibi ibareler, sadece bu konuya ilgi duyan, heyecanlı insanların kendi yakıştırmalarıdır. Ayrıca, bunlarla karşılaşan insanlarının gözlemlerinin rapor edildiği çok sayıda dosya dışında, uzaylı diye tanınan bu varlıklardan edinilmiş ne bir nesne, ne bir fiziksel veri, ne de bunların incelendiği bir laboratuar dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir. Günümüzde "Uzaylı"diye tanınan, geçmişteki adıyla "cinlerin" yapısını anlayabilmek için, önce evrenimizin yapısını bilmek zorundayız…
Daha önceki yazılarımızdan hatırlanacağı üzere, evren, gerçekte sayısız katmanlardan meydana gelmiş quantum orijinli bir yapıdır ki, algılama araçlarımız dolayısıyla şu anda bizim içinde bulunduğumuz katman bunlardan sadece birisidir. Bizim duyu araçlarımızla tespit edebildiğimiz ışınsal katmanın yani fiziksel evrenimiz olarak tespit ettiğimiz dalga boylarının dışında sayısız dalga boyları, sayısız makro veya mikro yapılı titreşimler ve bunların oluşturduğu sayısız katmanlar mevcuttur. Her bir katman kendi algılayıcısına göre bir yaşam ortamıdır ve her katmanın kendi yaşayanları vardır. Bizim yaşadığımız evrenimiz bunlardan sadece birisidir. Aynı gerçek, geçmişte mistik eserlerde, insanın beş duyusu vasıtasıyla algıladığı "bu alemin" dışında, daha başka sayısız "alemler" olduğu ve her bir alemin de kendi yaşayanları olduğu şeklinde açıklanmıştır.
Ülkemizin Doğu ve Batı arasında köprü teşkil eden konumu dolayısıyla, Doğulu bilginlerin dini, mistik kaynaklarını ve Batı dünyasının fiziksel araştırmalara dayalı bulgularını bir arada bulma imkanına sahibiz. Bu imkan bizi, belki dünyanın başka bir yerinde mümkün olmayan keşiflere götürmektedir. İşte bu satırlarla, böylesi bir gerçeği bilimsel bir dergiden ilk kez dünyaya duyuruyoruz. Yaklaşık yarım yüzyıldan beri çeşitli çevrelerde gözlenen ve özellikle Batı dünyasını meşgul eden, ne olduğu araştırılan"uzaylılar," diğer tabiriyle UFO diye bilinen varlıklar, yüzyıllardan beri özellikle Doğuda bilinen "cinlerin" kendilerini çağımız insanının eğilimlerine göre yeni bir şekilde sunmalarından başka bir şey değildir... Tabi olduğumuz evrensel sistemi açıklayan kitabımız Kur'an, cinlerin yapılarını tanımlarken"semum" ve "maaric" kelimelerini vurgular. Gözeneklerden geçebilen, zehirleyici etkiye sahip ve dumansız ateş anlamlarına gelen bu kelimelerin bugünkü karşılığını "ışınsal, dalga titreşim" veya "radyasyon" şeklinde anlayabiliriz.4. BÖLÜM"Cinler" veya "uzaylı" diye bilinen varlıklar, tıpkı "x-Ray" veya "Gamma ışınları" gibi, benzer bir ışınsal dalga titreşimden oluşmuş, insanın çıplak gözle algılama kapasitesinin dışında kalan, farklı bir boyutsal katmanın yaşayanlarıdır. İnsanlarla iletişimleri, beyne gönderdikleri bu türden titreşimler vasıtasıyla olmaktadır. Bu tür titreşimlere hassas olan beyinler, benzer bir etki aldıklarında, o etkiye karşılık gelen bir varlığı gözlemlemekte veya o varlıktan kendi içlerine bazı bilgilerin doğmakta olduğunu kabul etmektedirler...
Kendilerini "uzaylı" diye tanıtan "cinlerin" ne tür bir amaca hizmet ettikleri konusuna gelince... Bu konuda eserler veren Batılı araştırmacıların bulguları ülkemizde yazılmış, "RUH-İNSAN-CİN" isimli eserini kaynak aldığımız Araştırmacı-Yazar Ahmed Hulûsi'nin "uzaylılar" konusundaki açıklamalarını desteklemektedir. Amerikalı iki havacı subay N.Pachew ve T. Blann, sadece gerçeğin ortaya çıkması için yazdıklarını belirttikleri ve yakın zamanda yayınlanan eserlerinde, dünya dışı yaratıklar olarak görünen varlıkların, aslında, insanları aldatmakta olan ve inançlarını zayıflatmaya çalışan eskiden beri şeytan diye isimlendirilen varlıklar olduğunu belirtmektedirler. Gerçekten dini kaynaklarda da şeytanlık özelliğinin son derece zekice davranabilen cinlere ait olduğu ifade edilir. Kur'an'da "şeytan diye tanımlanan varlığın, cin olduğu açıkça belirtilmiştir.
Uzaylılarla iletişimde olduğunu bildiren kişilerin yayınladıkları eserler tetkik edildiğinde görülmektedir ki, "cinler", yerleşik inançları zayıflatmak için kendilerini insanlığın yeni ve gerçek kurtarıcısı yerine koymaktadırlar. En büyük arzuları ise insanları hükümleri altına almaktır. İletişime geçmek için genellikle insanların dinsel eğilimlerine göre davranmakta ve inanç biçimlerini etkilemektedirler. Bunun için inanan kimselere kendilerini geçmişte yaşamış büyük zatların ruhları olarak tanıtmakta, onların adına"Altın Çağ Bilgi Kitapları" yazdırmakta, reenkarnasyon vaatlerine inandırmakta, Yüce ruh, Ana Rab, Işık boyutu gibi kavramlarla gökteki, başka bir galaksideki bir tanrıdan mesaj getirdiklerini iddia etmekte, kendilerinin insanlığın kurtarıcısı olduklarını empoze ederek süper şeytanlık örnekleri vermektedirler. Açıkçası, İslam'ın bildirdiği "ALLAH" kavramından habersiz olan saf insanları göklerde oturan bir tanrı ile bağlantıda olduklarına ikna edip, insanları dini konularda bilgilendirme görevini üstlendiklerine inandırmaya çalışmaktadırlar. Görünen o ki, kurtuluşa ermek, yabancılarla kozmik organizasyona geçebilmek, uzaya açılmak gibi olmadık hayallerle insanları peşlerinden sürüklemekten başka hiç bir kabiliyetleri olmayan bu varlıklara, orijinal dini bilgilerden yoksun, araştırmadan yoksun birçok saf kimse herkesten farklı oldukları ve olağanüstü bir maceraya girdikleri edasıyla kolaylıkla kanmakta ve onlardan yardım bekleyerek yaşamlarını tüketmektedirler. Şeytanın, yani cinlerin yüzyıllardan beri yaptıkları yegane iş bundan ibarettir: Saf, bilgisiz, araştırmadan yoksun insanları, "ALLAH" ismiyle bildirilen varlığı anlamaktan uzak tutmak için egolarını okşayarak oyalamak ve hatta her birinin bir tanrı olduğu hayaliyle saf insanları kandırıp kendilerine bağlamak; böylece fizik bedenle sona erecek yaşamın ardından geçilecek ruh boyutu yaşamda onlara üstünlük elde edebilmek...
İster "uzaylı" ister "UFO" veya başka bir şey densin, "cinlerin" etkisinde kalmış beyinlerin, ortaya koyduğu davranışlarında en göze çarpan özellikleri şunlardır:
Mantıksal bütünlükten yoksun olmaları, ifadelerinin sürekli birbiriyle çelişmesi,
Büyüklük duygusunun aşırı gelişmiş olması, hatta bireyin kendini bir veli, peygamber, yahut bir tanrı kabul etmesi,
Kendini kontrol mekanizmasının çok zayıf olması, kolayca bağlanma ve tabi olma,
Sürekli tekrarların mevcut bulunması.
Bir şeyin cin kaynaklı olup-olmadığını anlamanın ve cinlerden korunmanın en etkili duası Kuran'da verilen şu ayetlerdir… (Günde bunların 40 ile 100 kez zikredilmesi, tüm cin kaynaklı sorunlara karşı, beynin ürettiği dalgalarla kişinin çevresinde ışınsal bir korunma alanı oluşturur):
"Rabbi enniy messeniyyeş şeytanu bi nusbin ve azab. Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatiyni ve euzu bike rabbi en yahdurun. Ve hıfzan min külli şeytanin marid. " (Sad:41, Muminun:100)