AnLamsız
14.Şubat.2018, 22:01
Erkeklerin küpe takması
Ama köşeye başlamamızdan bu yana geçen 7 ay içinde aldığımız sorular, zaman zaman, kısa kısa da olsa bu çerçevedeki isteklere de cevap verme gerektiği kanaatini uyandırdı bizde.
Erkeklerin bayanlar gibi ister kulaklarına, isterse Batı toplumlarında bazı gençlerin yaptığı gibi dil, dudak, göbek ve yanaklarına küpe takması ele alacağımız ilk konu.
Öncelikle küpe bir ziynet eşyasıdır. Yani süslenme vasıtası. "Allah güzeldir, güzeli sever." (Müslim, İman, 147) fehvasınca fıtrî ölçüler içinde kalmak şartıyla bayanların da erkeklerin de süslenmeleri hem ihtiyaç hem hak hem de vecibedir.
Fıtrî ölçüler; hilkat (yaratılış) değişikliğine yol açacak tasarruflara girmeme, karşı cinse benzememe, erkekler için genel-geçer İslami nasslarla yasaklanan altın, gümüş, ipek gibi ziynet eşyaları kullanmama ve israf etmeme gibi şeylerdir.
Genel bir ölçü olarak da şu denilebilir: Beden ve ruh sağlığını tehlikeye atacak yollara girmeme.
Bu açıdan erkek adına süslenme nedir, o süsleneyim derken hangi ziynet eşyaları kullanır/kullanabilir gibi hususlarda fakihler farklı müzakerelerde bulunmuş, farklı sonuçlara ulaşmışlardır.
Kilit kavram, içinde yaşanılan ülkenin genel kültürüdür.
Bu aşama küpenin yeri nedir diyecek olursanız; çok ender de olsa bazı çağdaş İslam bilginleri Müslüman'ın içinde yaşadığı toplumun kabullenmesine bağlı olarak erkeklerin küpe takabileceğini söylemektedirler.
https://i.hizliresim.com/4aMX24.jpg
Onlar Osmanlılar döneminde bazı leventlerin (denizci) ve eğer tarihî rivayetler doğruysa Yavuz Sultan Selim'in küpe takmasını bu görüşlerine delil olarak gösterirler.
Ama çoğunluğu teşkil eden ulema, meseleye fıtrat açısından bakarak erkeklerin küpe takmasının caiz olmadığını söylemektedirler. Bizim de katıldığımız bu görüşte esas olan, müslim-gayrimüslim adeta bütün insanlığa mal olmuş genel kabuldür.
Bugün her ne kadar bazı Batı toplumlarında erkekler küpe taksa da, bunlar marjinal bir grubu oluşturmakta ve kendi aileleri başta olmak üzere toplumlarından kabul görmemektedir. İnsan hakları, ferdî özgürlükler, küpe takan erkeklerin hoş görülmesine yetmemektedir.
Bu grupta yer alan fukahaya göre Sultan Yavuz Selim'in küpe takması delil olarak kullanılamaz; çünkü o, Mısır seferinde kölelerin köle olduklarının tescili için küpe taktıklarını öğrenince, 'Biz de Allah'ın kölesiyiz' deyip küpe takmıştır.
Yavuz'un bu davranışı kulluk anlayışı ve Allah'a bağlılığı adına sadece takdir edilir derler.
Ayrıca İbn Abbas'tan gelen bir rivayette Efendimiz (sas), erkeklere benzemeye çalışan kadınlara, kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lanet etmiştir.
(Buhari, Libas, 61) Nitekim 15 asırlık İslam tarihinde erkeklerin küpe takmasının hemen hemen hiçbir coğrafyada genel kabule mazhar bir âdet olmamasında Efendimiz'in bu yaklaşımının payı büyüktür.
Fıkhi açıdan söylenenler bir tarafa, esas bizim bu hastalığın kökenlerine inmemiz lazımdır. Kendimizi aldatmanın bir manası yok.
Gerçeklerle yüzleşmekten korkmayalım. Gençlerimizin bugün küpe takmalarının asıl sebebi tek kelime ile Batı hayranlığına kurban olmalarıdır.
Yaptıkları, körü körüne bir taklittir. Dinî ve ahlakî değerlerden alabildiğine uzak, asırlık örf-âdet, gelenek ve göreneklerimize kapalı bir camiada kendine yer bulabilmektedirler bu türlü şeyler. Bizler belki 2 asırdır tarihe özne olamamışız.
Zavallı birer nesne olarak hayatımızı idame ettiriyoruz.
Ferdî açıdan da bu böyle, içtimaî açıdan da. Dolayısıyla bu sonuca şaşırmamak gerek. Asıl şaşılacak şey, kültürel açıdan yabancıların bunca istilasına rağmen hâlâ ayakta kalışımız olmalı.
Bunda da kerameti kendimizde aramayalım. Eğer ortada bir keramet varsa, önce Allah'ın inayeti, sonra inandığımız değerlerin sağlamlığındadır.
Öyleyse, dert bu olduğuna göre, derman apaçık ortada; öze dönme. Bizi biz yapan değerlerle yeniden tanışma, buluşma, kaynaşma ve hayata taşıma. İşte o zaman bu ve benzeri meseleler kendiliğinden hall u fasl olacaktır.
Ama köşeye başlamamızdan bu yana geçen 7 ay içinde aldığımız sorular, zaman zaman, kısa kısa da olsa bu çerçevedeki isteklere de cevap verme gerektiği kanaatini uyandırdı bizde.
Erkeklerin bayanlar gibi ister kulaklarına, isterse Batı toplumlarında bazı gençlerin yaptığı gibi dil, dudak, göbek ve yanaklarına küpe takması ele alacağımız ilk konu.
Öncelikle küpe bir ziynet eşyasıdır. Yani süslenme vasıtası. "Allah güzeldir, güzeli sever." (Müslim, İman, 147) fehvasınca fıtrî ölçüler içinde kalmak şartıyla bayanların da erkeklerin de süslenmeleri hem ihtiyaç hem hak hem de vecibedir.
Fıtrî ölçüler; hilkat (yaratılış) değişikliğine yol açacak tasarruflara girmeme, karşı cinse benzememe, erkekler için genel-geçer İslami nasslarla yasaklanan altın, gümüş, ipek gibi ziynet eşyaları kullanmama ve israf etmeme gibi şeylerdir.
Genel bir ölçü olarak da şu denilebilir: Beden ve ruh sağlığını tehlikeye atacak yollara girmeme.
Bu açıdan erkek adına süslenme nedir, o süsleneyim derken hangi ziynet eşyaları kullanır/kullanabilir gibi hususlarda fakihler farklı müzakerelerde bulunmuş, farklı sonuçlara ulaşmışlardır.
Kilit kavram, içinde yaşanılan ülkenin genel kültürüdür.
Bu aşama küpenin yeri nedir diyecek olursanız; çok ender de olsa bazı çağdaş İslam bilginleri Müslüman'ın içinde yaşadığı toplumun kabullenmesine bağlı olarak erkeklerin küpe takabileceğini söylemektedirler.
https://i.hizliresim.com/4aMX24.jpg
Onlar Osmanlılar döneminde bazı leventlerin (denizci) ve eğer tarihî rivayetler doğruysa Yavuz Sultan Selim'in küpe takmasını bu görüşlerine delil olarak gösterirler.
Ama çoğunluğu teşkil eden ulema, meseleye fıtrat açısından bakarak erkeklerin küpe takmasının caiz olmadığını söylemektedirler. Bizim de katıldığımız bu görüşte esas olan, müslim-gayrimüslim adeta bütün insanlığa mal olmuş genel kabuldür.
Bugün her ne kadar bazı Batı toplumlarında erkekler küpe taksa da, bunlar marjinal bir grubu oluşturmakta ve kendi aileleri başta olmak üzere toplumlarından kabul görmemektedir. İnsan hakları, ferdî özgürlükler, küpe takan erkeklerin hoş görülmesine yetmemektedir.
Bu grupta yer alan fukahaya göre Sultan Yavuz Selim'in küpe takması delil olarak kullanılamaz; çünkü o, Mısır seferinde kölelerin köle olduklarının tescili için küpe taktıklarını öğrenince, 'Biz de Allah'ın kölesiyiz' deyip küpe takmıştır.
Yavuz'un bu davranışı kulluk anlayışı ve Allah'a bağlılığı adına sadece takdir edilir derler.
Ayrıca İbn Abbas'tan gelen bir rivayette Efendimiz (sas), erkeklere benzemeye çalışan kadınlara, kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lanet etmiştir.
(Buhari, Libas, 61) Nitekim 15 asırlık İslam tarihinde erkeklerin küpe takmasının hemen hemen hiçbir coğrafyada genel kabule mazhar bir âdet olmamasında Efendimiz'in bu yaklaşımının payı büyüktür.
Fıkhi açıdan söylenenler bir tarafa, esas bizim bu hastalığın kökenlerine inmemiz lazımdır. Kendimizi aldatmanın bir manası yok.
Gerçeklerle yüzleşmekten korkmayalım. Gençlerimizin bugün küpe takmalarının asıl sebebi tek kelime ile Batı hayranlığına kurban olmalarıdır.
Yaptıkları, körü körüne bir taklittir. Dinî ve ahlakî değerlerden alabildiğine uzak, asırlık örf-âdet, gelenek ve göreneklerimize kapalı bir camiada kendine yer bulabilmektedirler bu türlü şeyler. Bizler belki 2 asırdır tarihe özne olamamışız.
Zavallı birer nesne olarak hayatımızı idame ettiriyoruz.
Ferdî açıdan da bu böyle, içtimaî açıdan da. Dolayısıyla bu sonuca şaşırmamak gerek. Asıl şaşılacak şey, kültürel açıdan yabancıların bunca istilasına rağmen hâlâ ayakta kalışımız olmalı.
Bunda da kerameti kendimizde aramayalım. Eğer ortada bir keramet varsa, önce Allah'ın inayeti, sonra inandığımız değerlerin sağlamlığındadır.
Öyleyse, dert bu olduğuna göre, derman apaçık ortada; öze dönme. Bizi biz yapan değerlerle yeniden tanışma, buluşma, kaynaşma ve hayata taşıma. İşte o zaman bu ve benzeri meseleler kendiliğinden hall u fasl olacaktır.