Nartaneside
23.Şubat.2018, 19:42
Görme Engellilerin Karşılaştığı Sorunlar
Türkiye Körler Federasyonu Yürütme Kurulunun Temmuz ayı içerisinde almış olduğu karar üzerine görme engellilerin çevre düzenlemesinde karşılaştıkları güçlüklerle ilgili toplantı 02 Ağustos 2003 Cumartesi günü gerçekleşti. Toplantıda görme engellilerin içinde bulundukları sorunlar tek tek masaya yatırıldı. Ayrıca bu sorunların çözümüyle ilgili görüşler ve düşünceler gayet demokratik bir ortamda tartışılarak karara bağlandı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Ahmet Cantürk görme engellilerin çevre düzenlemesinde ne türden sorunlar yaşadığını hepimizin anlayabileceği bir dille gündeme getirdi. Daha sonra söz alan konuşmacılar, önce yaşadığımız evlerin şartlarımıza uygun olup olmadığını ele aldılar. Sonra bilmediğimiz tenha bir yerde hiçbir sağlıklı insanla karşılaşmadan içine düştüğümüz sorunları nasıl çözebileceğimizi kendi düşüncelerine göre izah etmeye gayret ettiler. Bu arada önemli sorunlardan bazıları toplantıda hazır bulunan ilgililerin dikkatini daha fazla çekti. Örneğin alışveriş merkezlerinde sesli cihazların kullanılması ve bazı süper marketlerin uygulamış olduğu telefonla yapılacak alışverişler bizleri bir hayli rahatlattı. Öte yandan görme engellilerin gerek çevre düzenlemesiyle ilgili, gerekse hayatları boyunca karşılaştıkları tüm güçlük ve sorunları, çağın gelişen teknolojisini kullanarak aşma yolları tartışılarak çözümler üretildi.
Tabi yine bilgisayar gerçeği kendisini ön plana çıkardı. Bilgisayarların görme engellilerin yaşamına olan katkısı hepimizde büyük bir hayranlık uyandırdı. Çünkü, bilgisayarla görme engellilerin tüm dünyayla bağlantı kurmalarında önemli bir yer tutuyor.
Yine toplantıda, sağlıklı insanlarla kurulacak diyalog, izlenecek tutum ve davranışlar ele alındı. Burada esas olarak toplumumuzun asıl gerçeği olan eğitimsizlik bizi zorlayacak en önemli etken olarak kendini gösterdi. Elbette bu sorunu çözmek bizim değil, bizleri yönetmekle yetkilendirdiğimiz siyasilerin görevi. Ama biz daha çok bu koşullar altında kendi kendimizi nasıl eğitir ve nasıl geliştiririzi tartıştık. Zaten doğrusu da bu idi. Bu noktada ülkemizde bulunan körler okullarının ve özürlüleri topluma kazandırmakla yükümlü rehabilitasyon merkezlerinin içler acısı durumları değerlendirildi. Ayrıca özürlü çocuğu olan ailelerin içine düştükleri bunalımlar ve çözüm yolları önerildi.
Bu toplantı her yönüyle çok faydalı oldu. Şüphesiz eksik yanları da vardı. Örneğin biz bu toplantıda aramızda devlet bünyesinde faaliyet gösteren özürlüler idaresinden bir yetkiliyle, çevre düzenlemesiyle ilgili bir mühendisi de görmek isterdik. Onların da böylesine hassas bir konuda neler söyleyeceklerini dinlemek isterdik. Ancak şimdilik bu gerçekleşmedi sonra toplumumuzun acıma ve merhamet dolu duyarlılığından kaynaklanan yaklaşımının nasıl karşılanması gerektiği hususunda ileri sürülen fikirler tartışıldı. Katılımcılar konuları tartışırken hepsinin yüreğinde ve düşüncesinde bu sorunların gelecekte nasıl aşılabileceği hakimdi.
Yalnız hepimiz gelecekten umutla söz etmek zorunda olduğumuzun bilinciyle hareket ettik. Bir de kendi kendimize acaba tüm sorunları çözülmüş engellilerin toplumla olan diyalogu kopmaz mı diye sorduk ve tartıştık. Fakat üst üste yığılan sorunların bir çırpıda hallolması gibi aceleci bir anlayışa hiçbir şekilde kendimizi kaptırıp olağanüstü heyecanlar yaşamadık.
Ülkemizin içinde bulunduğu ağır şartları da göz önünde bulundurarak çözüm yolları araştırdık. Bizler, sorunların ertelenmesinden veya gerek normal yollardan gerekse şiddetle bastırılmasından yana değil, kesinlikle çözümünden yanayız. Eğer hayal ettiğimiz AB’ye katılmayı düşünüyorsak bunun böyle olması gerekir. Nedeni ise, AB ülkeleri en azından iç sorunları çözülmüş bir Türkiye’yi aralarında görmek isteyeceklerdir. Sakatlar, güçsüzler ve çaresizler ilk defa İslam dünyasında (asrı-saadet) olarak bilinen, peygamber efendimiz ve onun sahabelerinin yönetimleri döneminde fark edildiler ve insan olarak değer buldular. Daha önceki devirlerde ise hiçbir şekilde ciddiye alınmadılar ve kendi kaderlerine terk edildiler. Hatta öyle ki Romalılar döneminde sakatlar vb. açılan büyük çukurlara doldurularak acılar içinde öldürülmeleri emredilirdi. Bu durum Romalıları takip eden Hıristiyanlık döneminde de devam etti. Hepimizin bildiği gibi Allah’u Teala tarafından dört Peygamber gönderildi. Bu Peygamberlerin her birine insanlara savundukları dinleri öğretmeleri için dört tane de kitap indirildi. Bu kitapların içinde sakatlardan sadece Kuran’ı Kerimde söz edilir. özellikle Enfal, Ali Ümran ve daha bir çok sure ve ayette sakatlara, güçsüzlere ve çaresizlere yardım edilmesi bizzat Allah’ın emriyle adı geçen ayetlerde sabit kılınmıştır. Hatta asrı saadet döneminde bir görme engelli İbni’ül Mektüp İslamiyet’in yayılmasında çok önemli görevler almıştır. Özellikle de bu özelliği dolayısıyla hanımlar arasında İslamiyet’in yayılmasını başarıyla gerçekleştirmiştir.
Tabi o dönemin şartlarıyla bu dönemin şartları birbirinden tamamen farklı. O dönemlerde bu türden insanlar yönetimler tarafından korunur ve himaye görürlerdi. Fakat şimdi şartlar gereği istihdam edilip üretici hale getirilerek topluma kazandırılması gündemde. Şu anda bunun mücadelesi verilmek zorunda.
Bu konuda tüm dernekler üstlerine düşen sorumluluğun bilinci ile hareket etmeli, gerekenleri yapmalıdır. Örneğin Türkiye Körler Federasyonuna üye tüm derneklerin tabanının tamamı birlikten yanadırlar. Çünkü kazanmak için, mücadelede başarılı olmak için birleşmek gerekli hale gelmiştir. Zaten görme engelliler ve tüm özürlüler böyle bir ihtiyacı hissetmeye başlamışlardır.
Türkiye Körler Federasyonu Yürütme Kurulunun Temmuz ayı içerisinde almış olduğu karar üzerine görme engellilerin çevre düzenlemesinde karşılaştıkları güçlüklerle ilgili toplantı 02 Ağustos 2003 Cumartesi günü gerçekleşti. Toplantıda görme engellilerin içinde bulundukları sorunlar tek tek masaya yatırıldı. Ayrıca bu sorunların çözümüyle ilgili görüşler ve düşünceler gayet demokratik bir ortamda tartışılarak karara bağlandı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Ahmet Cantürk görme engellilerin çevre düzenlemesinde ne türden sorunlar yaşadığını hepimizin anlayabileceği bir dille gündeme getirdi. Daha sonra söz alan konuşmacılar, önce yaşadığımız evlerin şartlarımıza uygun olup olmadığını ele aldılar. Sonra bilmediğimiz tenha bir yerde hiçbir sağlıklı insanla karşılaşmadan içine düştüğümüz sorunları nasıl çözebileceğimizi kendi düşüncelerine göre izah etmeye gayret ettiler. Bu arada önemli sorunlardan bazıları toplantıda hazır bulunan ilgililerin dikkatini daha fazla çekti. Örneğin alışveriş merkezlerinde sesli cihazların kullanılması ve bazı süper marketlerin uygulamış olduğu telefonla yapılacak alışverişler bizleri bir hayli rahatlattı. Öte yandan görme engellilerin gerek çevre düzenlemesiyle ilgili, gerekse hayatları boyunca karşılaştıkları tüm güçlük ve sorunları, çağın gelişen teknolojisini kullanarak aşma yolları tartışılarak çözümler üretildi.
Tabi yine bilgisayar gerçeği kendisini ön plana çıkardı. Bilgisayarların görme engellilerin yaşamına olan katkısı hepimizde büyük bir hayranlık uyandırdı. Çünkü, bilgisayarla görme engellilerin tüm dünyayla bağlantı kurmalarında önemli bir yer tutuyor.
Yine toplantıda, sağlıklı insanlarla kurulacak diyalog, izlenecek tutum ve davranışlar ele alındı. Burada esas olarak toplumumuzun asıl gerçeği olan eğitimsizlik bizi zorlayacak en önemli etken olarak kendini gösterdi. Elbette bu sorunu çözmek bizim değil, bizleri yönetmekle yetkilendirdiğimiz siyasilerin görevi. Ama biz daha çok bu koşullar altında kendi kendimizi nasıl eğitir ve nasıl geliştiririzi tartıştık. Zaten doğrusu da bu idi. Bu noktada ülkemizde bulunan körler okullarının ve özürlüleri topluma kazandırmakla yükümlü rehabilitasyon merkezlerinin içler acısı durumları değerlendirildi. Ayrıca özürlü çocuğu olan ailelerin içine düştükleri bunalımlar ve çözüm yolları önerildi.
Bu toplantı her yönüyle çok faydalı oldu. Şüphesiz eksik yanları da vardı. Örneğin biz bu toplantıda aramızda devlet bünyesinde faaliyet gösteren özürlüler idaresinden bir yetkiliyle, çevre düzenlemesiyle ilgili bir mühendisi de görmek isterdik. Onların da böylesine hassas bir konuda neler söyleyeceklerini dinlemek isterdik. Ancak şimdilik bu gerçekleşmedi sonra toplumumuzun acıma ve merhamet dolu duyarlılığından kaynaklanan yaklaşımının nasıl karşılanması gerektiği hususunda ileri sürülen fikirler tartışıldı. Katılımcılar konuları tartışırken hepsinin yüreğinde ve düşüncesinde bu sorunların gelecekte nasıl aşılabileceği hakimdi.
Yalnız hepimiz gelecekten umutla söz etmek zorunda olduğumuzun bilinciyle hareket ettik. Bir de kendi kendimize acaba tüm sorunları çözülmüş engellilerin toplumla olan diyalogu kopmaz mı diye sorduk ve tartıştık. Fakat üst üste yığılan sorunların bir çırpıda hallolması gibi aceleci bir anlayışa hiçbir şekilde kendimizi kaptırıp olağanüstü heyecanlar yaşamadık.
Ülkemizin içinde bulunduğu ağır şartları da göz önünde bulundurarak çözüm yolları araştırdık. Bizler, sorunların ertelenmesinden veya gerek normal yollardan gerekse şiddetle bastırılmasından yana değil, kesinlikle çözümünden yanayız. Eğer hayal ettiğimiz AB’ye katılmayı düşünüyorsak bunun böyle olması gerekir. Nedeni ise, AB ülkeleri en azından iç sorunları çözülmüş bir Türkiye’yi aralarında görmek isteyeceklerdir. Sakatlar, güçsüzler ve çaresizler ilk defa İslam dünyasında (asrı-saadet) olarak bilinen, peygamber efendimiz ve onun sahabelerinin yönetimleri döneminde fark edildiler ve insan olarak değer buldular. Daha önceki devirlerde ise hiçbir şekilde ciddiye alınmadılar ve kendi kaderlerine terk edildiler. Hatta öyle ki Romalılar döneminde sakatlar vb. açılan büyük çukurlara doldurularak acılar içinde öldürülmeleri emredilirdi. Bu durum Romalıları takip eden Hıristiyanlık döneminde de devam etti. Hepimizin bildiği gibi Allah’u Teala tarafından dört Peygamber gönderildi. Bu Peygamberlerin her birine insanlara savundukları dinleri öğretmeleri için dört tane de kitap indirildi. Bu kitapların içinde sakatlardan sadece Kuran’ı Kerimde söz edilir. özellikle Enfal, Ali Ümran ve daha bir çok sure ve ayette sakatlara, güçsüzlere ve çaresizlere yardım edilmesi bizzat Allah’ın emriyle adı geçen ayetlerde sabit kılınmıştır. Hatta asrı saadet döneminde bir görme engelli İbni’ül Mektüp İslamiyet’in yayılmasında çok önemli görevler almıştır. Özellikle de bu özelliği dolayısıyla hanımlar arasında İslamiyet’in yayılmasını başarıyla gerçekleştirmiştir.
Tabi o dönemin şartlarıyla bu dönemin şartları birbirinden tamamen farklı. O dönemlerde bu türden insanlar yönetimler tarafından korunur ve himaye görürlerdi. Fakat şimdi şartlar gereği istihdam edilip üretici hale getirilerek topluma kazandırılması gündemde. Şu anda bunun mücadelesi verilmek zorunda.
Bu konuda tüm dernekler üstlerine düşen sorumluluğun bilinci ile hareket etmeli, gerekenleri yapmalıdır. Örneğin Türkiye Körler Federasyonuna üye tüm derneklerin tabanının tamamı birlikten yanadırlar. Çünkü kazanmak için, mücadelede başarılı olmak için birleşmek gerekli hale gelmiştir. Zaten görme engelliler ve tüm özürlüler böyle bir ihtiyacı hissetmeye başlamışlardır.