BOZKURT21
10.Nisan.2018, 16:49
https://www.nedir.com/upload/small-cingeneler-15wp1bx6.jpg
Çingeneler nedir?
Avrupa'nın muhtelif yerlerinde, Kuzey Afrika'da, İran ve Bülücistan'da, Amerika'da yaşayan eski bir kavimdir. Dilleri bakımından Hindistan'dan geldikleri sanılmaktadır. Çingeneler Almanya'da ilk defa 1417'de, Fransa'da 1427de, İtalya'da 1433'te görülmüşlerdir. 14. yüzyılda İngiltere’ye, 19. yüzyılda da Amerika'ya geçmişlerdir. Avrupa'da ilk zamanlar hoş karşılanmışlar, fakat sonradan Türklere casusluk yaptıkları bahanesiyle şiddetli baskılara maruz bırakılmışlardır. Ancak 18. yüzyıl sonlarında durumları biraz düzelmiştir.Çingeneler kabileler halinde göçebe hayatı yaşarlar. Bulundukları memlekete kolay intibak ederler. Fakat kendi özelliklerini de her yerde korurlar. Müslüman olan çingeneler camiye gittikleri, hatta bazen imamları dahi bulunduğu halde, Evliya Çelebi'nin yazdığına göre, «Kafirlerle kızıl yumurta yerler, Yahudilerle de Kamış Bayramı yaparlar.» Beden yapılışı, dil, ahlak, adetleri bakımından birbirlerine benzerler. Hemen her yerde bakırcılık, kalaycılık, at cambazlığı yaparlar.Memleketimizdekiler maşa, kürek gibi eşyalar yapıp satarlar. Kadınları da fal bakar, çiçek veya ilaç yapılacak çiçekler toplarlar. Hemen hepsinin müzikle ilgisi vardır. İyi dans ederler. Balkanlar'da yaşayanları çok güzel keman çalarlar. Halen dünyada 4 milyon kadar Çingene yaşamakta olup, bunun dörtte bir kadarı Romanya’dadır. Ahlak anlayışları, toplum halindeki yaşayışları bakımından birçok yerlerde yerli halk tarafından çok yadırganırlar. Bazı alimlere göre çingenelerin menşei Hindistan olup, M.S. 9. yüzyılda buradan yayıldıkları söylenir. Ana yurtlarından ayrılan çingeneler iki ayrı kolda yayılmıştır.Birincisi Rusya’ya, Avrupa’nın güneydoğusuna ve orta kısımlarına; ikincisi Suriye, Filistin, Kuzey Afrika üzerinden İspanya’ya gitmişler ve burada kalabalık bir nüfus meydana getirmişlerdir. Çingeneler 13 ve14. yüzyılda çeşitli bölgelerde büyük gruplar haline gelmişler; 1322’de Girit’te, 1347’de Korfa’da, 1417’de Romanya’da, İngiltere’de, Macaristan’da, Almanya’da, 1471’de ise İsviçre’de görülmüşlerdir. Çingenelere; Arabide Gacari, Fransa’da Tsigunes, Yunanlılar’da Atbinganoi, Macaristan’da Chiganz, İtalya’da Zingasi, Almanya’da Zigenner, İngiltere’de Gypsy, İspanya’da Gitona, Romanya’da Faraon, Rusya’da Tsigan isimleri verilir.
Doğu Anadolu’da Karaçi, Boşa isimleri de verilir. Avrupa’daki çingenelerin dili Hint’deki Sayayan ve Dolamanların diline benzer, Ön Asya’ya yerleşenlerde Sami dillerini, Hint ve Avrupa dillerini kullananlara rastlanır. Bulundukları ülkenin dillerini de bilirler. "O Del" veya "O Beng" gibi tanrılara inanırlar. islam dinini ve Hıristiyanlığı kabul edenler de vardır. Çingeneler geldikleri yer olan Hintlilere benzer. Kara saçlı, kara gözlü, tenleri koyu esmer veya kumraldırlar.Çingeneler genellikle çadırlarda göçebe hayatı yaşar. Avrupa’nın bazı bölgelerinde ise mesken olarak çadırlı arabaları tercih ederler. Kış mevsiminde şehir yakınlarına toplanırlar. Çingeneler kendi aralarında kabile veya soylara ayrılırlar. Her kabilenin gidilecek yerleri, yapılacak işleri tanzim eden bir reisi ve anası bulunur. Çingeneler bir evli olup, çok çocukludurlar. Çocuklarını her türlü hayat şartlarına alıştırırlar. Hatta küçük çocukları soğuğa alışıp çeliklenmesi için, soğuk suyun içerisine sık sık sokup çıkarırlar. Kendi aralarında suçluya para cezası verirler veya kabile içerisinden kovarak yalnız yaşamaya sevk ederler.Çoğu zaman bir araya gelen çingeneler aralarındaki anlaşmazlık yüzünden birbirlerine girerler ve kavgaları günlerce devam eder. Göçebe halinde yaşayan çingenelerin erkekleri gözer, kalbur, elek, sepet, maşa, kürek gibi aletleri yapar, kadınları da dolaşıp bunları satar. Yaşlı kadınları fala bakar. Bazıları bulundukları yerde zurna ve davul çalıp oynar. Osmanlılar zamanında İstanbul’daki çingeneler, ahlaksızlıklarıyla halkı rahatsız ettikleri için Anadolu’ya sürülür, gittikleri yerlerde aynı ahlaksızlıkları devam ettirdikleri için şiddetli cezalara çarptırılırlardı.
Yayılışları
Gazneli Mahmud'un Hindistan'ı işgali sırasında göçetmeye başladılar. Arabistan ve Mısır üzerinden kuzey Afrika'ya; İran ve Türkiye üzerinden de Avrupa'ya ve dünyaya yayıldılar.
İlk kez 1505'te İrlanda'da, 1514'te de İngiltere'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa'nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa'nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yy.ın sonlarına doğru Kuzey Amerika'ya da göç etmişlerdir.Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar. Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Büyük bölümü yerleşik hayata geçmiştir. Ülkemizde yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında Trakya'da, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ ve İstanbul gelir. Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yy.da Avrupa'da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı. Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir.Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Çingene olmayanlarla evlenen Çingeneler de vardır. Edirne'de çingenelerle kürtlerin evliliklerine sık rastlanır. Bazı ülkelerde de yerleşik yaşama zorlanmışlardır. Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir. Bununla birlikte bugün dünyada 3-4 milyon dolayında Çingene olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de ise 500.000 dolayında Çingene olduğu tahmin edilmektedir. Nisan 1971'de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplandı. Bu kongreye atfen, 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Çingeneler Günü olarak kutlanmaktadır.
Dilleri
Romani Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İran kolundan olup Sanskritçeyle benzerlikler göstermektedir. Çingeneler kendilerine Rom derler. Rom, Çingenece'de (Romani dili) erkek ya da koca anlamına gelir. Bu dilin, eski ve artık ölü bir Hint dili olan Sanskritçeden (diğer Hint dilleri gibi) türediğinden sanılmaktadır. Bununla birlikte sözcük dağarcığında Yunanca, Türkçe ve Farsça sözcükler de vardır. Anayurtlarının Hindistan olduğu sanılmakla birlikte, Çingenelerin kökeni hala tartışma konusudur. Tarihleri ile ilgili kayıt yoktur. Çoğu, yaşadıkları ülkenin dilini konuşur. Çingenece ile yaşadıkları yörede konuşulan dilin karışımı bir lehçe konuşanlar da vardır. Örneğin, Fransa'dakilerin bir bölümü ve Almanya'daki Çingeneler Romani ve Almanca karışımı bir dil konuşurlar. İngiltere ve Fransa'dakilerin başka bir bölümünün ise İspanyolca ile karışık bir lehçesi vardır. Bundan dolayı Çingene dili konuşulduğu yerlere göre farklılıklar gösterir.
Hayat tarzları
Barışçı, sanatsever, yaşam filozofu insanlardır. Kendilerine özgü yasaları vardır ama genellikle yaşadıkları toplumun dinsel inançlarını benimserler. Öte yandan, kutsama, düğün ve ölü gömme törenlerinde kendi gelenek ve törelerini sürdürürler. Doğudan getirdikleri metal işleme ve yeni sayılabilecek demir, kalay teknikleri sayesinde Avrupa'da endüstri devriminin hazırlayıcısı olmuşlardır. Yaşam felsefelerinde maddeye önem vermedikleri için, genellikle gelir düzeyleri düşüktür. Eskiden göçebe yaşamlarına uygun işler yaparlardı. Kadınlar falcılık yapar, dilenir ya da dans ederdi.Erkekler ise çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlardı. Geçmişte atlarla çekilen arabalarla yapılan göçlerde artık kamyon ya da karavanlar kullanılmaktadır. Eski uğraşlarının yerini ise, meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almıştır. Birçok Çingene müzik ve dans sanatını zenginleştirecek katkılarda bulunmuştur. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingene'dir. Çingenecenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.Çingenelerin göçebe yaşamları yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır. 1554'te İngiltere'de Çingene olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hiçbir yerde istenmeyen Çingeneler, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi başarırlardı. II. Dünya Savaşı'nda Yahudiler gibi Çingeneler de Almanlar tarafından büyük bir kıyıma uğratıldılar. Yaklaşık 500.000 Çingene, aşağı ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'daki Nazi kamplarında yok edildi. Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır.
Çingeneler nedir?
Avrupa'nın muhtelif yerlerinde, Kuzey Afrika'da, İran ve Bülücistan'da, Amerika'da yaşayan eski bir kavimdir. Dilleri bakımından Hindistan'dan geldikleri sanılmaktadır. Çingeneler Almanya'da ilk defa 1417'de, Fransa'da 1427de, İtalya'da 1433'te görülmüşlerdir. 14. yüzyılda İngiltere’ye, 19. yüzyılda da Amerika'ya geçmişlerdir. Avrupa'da ilk zamanlar hoş karşılanmışlar, fakat sonradan Türklere casusluk yaptıkları bahanesiyle şiddetli baskılara maruz bırakılmışlardır. Ancak 18. yüzyıl sonlarında durumları biraz düzelmiştir.Çingeneler kabileler halinde göçebe hayatı yaşarlar. Bulundukları memlekete kolay intibak ederler. Fakat kendi özelliklerini de her yerde korurlar. Müslüman olan çingeneler camiye gittikleri, hatta bazen imamları dahi bulunduğu halde, Evliya Çelebi'nin yazdığına göre, «Kafirlerle kızıl yumurta yerler, Yahudilerle de Kamış Bayramı yaparlar.» Beden yapılışı, dil, ahlak, adetleri bakımından birbirlerine benzerler. Hemen her yerde bakırcılık, kalaycılık, at cambazlığı yaparlar.Memleketimizdekiler maşa, kürek gibi eşyalar yapıp satarlar. Kadınları da fal bakar, çiçek veya ilaç yapılacak çiçekler toplarlar. Hemen hepsinin müzikle ilgisi vardır. İyi dans ederler. Balkanlar'da yaşayanları çok güzel keman çalarlar. Halen dünyada 4 milyon kadar Çingene yaşamakta olup, bunun dörtte bir kadarı Romanya’dadır. Ahlak anlayışları, toplum halindeki yaşayışları bakımından birçok yerlerde yerli halk tarafından çok yadırganırlar. Bazı alimlere göre çingenelerin menşei Hindistan olup, M.S. 9. yüzyılda buradan yayıldıkları söylenir. Ana yurtlarından ayrılan çingeneler iki ayrı kolda yayılmıştır.Birincisi Rusya’ya, Avrupa’nın güneydoğusuna ve orta kısımlarına; ikincisi Suriye, Filistin, Kuzey Afrika üzerinden İspanya’ya gitmişler ve burada kalabalık bir nüfus meydana getirmişlerdir. Çingeneler 13 ve14. yüzyılda çeşitli bölgelerde büyük gruplar haline gelmişler; 1322’de Girit’te, 1347’de Korfa’da, 1417’de Romanya’da, İngiltere’de, Macaristan’da, Almanya’da, 1471’de ise İsviçre’de görülmüşlerdir. Çingenelere; Arabide Gacari, Fransa’da Tsigunes, Yunanlılar’da Atbinganoi, Macaristan’da Chiganz, İtalya’da Zingasi, Almanya’da Zigenner, İngiltere’de Gypsy, İspanya’da Gitona, Romanya’da Faraon, Rusya’da Tsigan isimleri verilir.
Doğu Anadolu’da Karaçi, Boşa isimleri de verilir. Avrupa’daki çingenelerin dili Hint’deki Sayayan ve Dolamanların diline benzer, Ön Asya’ya yerleşenlerde Sami dillerini, Hint ve Avrupa dillerini kullananlara rastlanır. Bulundukları ülkenin dillerini de bilirler. "O Del" veya "O Beng" gibi tanrılara inanırlar. islam dinini ve Hıristiyanlığı kabul edenler de vardır. Çingeneler geldikleri yer olan Hintlilere benzer. Kara saçlı, kara gözlü, tenleri koyu esmer veya kumraldırlar.Çingeneler genellikle çadırlarda göçebe hayatı yaşar. Avrupa’nın bazı bölgelerinde ise mesken olarak çadırlı arabaları tercih ederler. Kış mevsiminde şehir yakınlarına toplanırlar. Çingeneler kendi aralarında kabile veya soylara ayrılırlar. Her kabilenin gidilecek yerleri, yapılacak işleri tanzim eden bir reisi ve anası bulunur. Çingeneler bir evli olup, çok çocukludurlar. Çocuklarını her türlü hayat şartlarına alıştırırlar. Hatta küçük çocukları soğuğa alışıp çeliklenmesi için, soğuk suyun içerisine sık sık sokup çıkarırlar. Kendi aralarında suçluya para cezası verirler veya kabile içerisinden kovarak yalnız yaşamaya sevk ederler.Çoğu zaman bir araya gelen çingeneler aralarındaki anlaşmazlık yüzünden birbirlerine girerler ve kavgaları günlerce devam eder. Göçebe halinde yaşayan çingenelerin erkekleri gözer, kalbur, elek, sepet, maşa, kürek gibi aletleri yapar, kadınları da dolaşıp bunları satar. Yaşlı kadınları fala bakar. Bazıları bulundukları yerde zurna ve davul çalıp oynar. Osmanlılar zamanında İstanbul’daki çingeneler, ahlaksızlıklarıyla halkı rahatsız ettikleri için Anadolu’ya sürülür, gittikleri yerlerde aynı ahlaksızlıkları devam ettirdikleri için şiddetli cezalara çarptırılırlardı.
Yayılışları
Gazneli Mahmud'un Hindistan'ı işgali sırasında göçetmeye başladılar. Arabistan ve Mısır üzerinden kuzey Afrika'ya; İran ve Türkiye üzerinden de Avrupa'ya ve dünyaya yayıldılar.
İlk kez 1505'te İrlanda'da, 1514'te de İngiltere'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa'nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa'nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yy.ın sonlarına doğru Kuzey Amerika'ya da göç etmişlerdir.Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar. Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Büyük bölümü yerleşik hayata geçmiştir. Ülkemizde yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında Trakya'da, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ ve İstanbul gelir. Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yy.da Avrupa'da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı. Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir.Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Çingene olmayanlarla evlenen Çingeneler de vardır. Edirne'de çingenelerle kürtlerin evliliklerine sık rastlanır. Bazı ülkelerde de yerleşik yaşama zorlanmışlardır. Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir. Bununla birlikte bugün dünyada 3-4 milyon dolayında Çingene olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de ise 500.000 dolayında Çingene olduğu tahmin edilmektedir. Nisan 1971'de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplandı. Bu kongreye atfen, 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Çingeneler Günü olarak kutlanmaktadır.
Dilleri
Romani Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İran kolundan olup Sanskritçeyle benzerlikler göstermektedir. Çingeneler kendilerine Rom derler. Rom, Çingenece'de (Romani dili) erkek ya da koca anlamına gelir. Bu dilin, eski ve artık ölü bir Hint dili olan Sanskritçeden (diğer Hint dilleri gibi) türediğinden sanılmaktadır. Bununla birlikte sözcük dağarcığında Yunanca, Türkçe ve Farsça sözcükler de vardır. Anayurtlarının Hindistan olduğu sanılmakla birlikte, Çingenelerin kökeni hala tartışma konusudur. Tarihleri ile ilgili kayıt yoktur. Çoğu, yaşadıkları ülkenin dilini konuşur. Çingenece ile yaşadıkları yörede konuşulan dilin karışımı bir lehçe konuşanlar da vardır. Örneğin, Fransa'dakilerin bir bölümü ve Almanya'daki Çingeneler Romani ve Almanca karışımı bir dil konuşurlar. İngiltere ve Fransa'dakilerin başka bir bölümünün ise İspanyolca ile karışık bir lehçesi vardır. Bundan dolayı Çingene dili konuşulduğu yerlere göre farklılıklar gösterir.
Hayat tarzları
Barışçı, sanatsever, yaşam filozofu insanlardır. Kendilerine özgü yasaları vardır ama genellikle yaşadıkları toplumun dinsel inançlarını benimserler. Öte yandan, kutsama, düğün ve ölü gömme törenlerinde kendi gelenek ve törelerini sürdürürler. Doğudan getirdikleri metal işleme ve yeni sayılabilecek demir, kalay teknikleri sayesinde Avrupa'da endüstri devriminin hazırlayıcısı olmuşlardır. Yaşam felsefelerinde maddeye önem vermedikleri için, genellikle gelir düzeyleri düşüktür. Eskiden göçebe yaşamlarına uygun işler yaparlardı. Kadınlar falcılık yapar, dilenir ya da dans ederdi.Erkekler ise çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlardı. Geçmişte atlarla çekilen arabalarla yapılan göçlerde artık kamyon ya da karavanlar kullanılmaktadır. Eski uğraşlarının yerini ise, meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almıştır. Birçok Çingene müzik ve dans sanatını zenginleştirecek katkılarda bulunmuştur. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingene'dir. Çingenecenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.Çingenelerin göçebe yaşamları yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır. 1554'te İngiltere'de Çingene olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hiçbir yerde istenmeyen Çingeneler, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi başarırlardı. II. Dünya Savaşı'nda Yahudiler gibi Çingeneler de Almanlar tarafından büyük bir kıyıma uğratıldılar. Yaklaşık 500.000 Çingene, aşağı ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'daki Nazi kamplarında yok edildi. Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır.