Amazonia
28.Nisan.2018, 05:23
“Peygamber Efendimiz (asm), ‘Kim Ramazan ayının orucunu Allah’tan sevap umarak tutarsa geçmiş günahları affolur’ buyuruyor. Bu müjdeyi nasıl anlamalıyız? Kılmadığı namazları da bağışlanır mı? Kul hakkı da bağışlanır mı?”
Müjde Allah’a ait. Müjdeyi bize haber veren ve tebliğ eden Allah’ın Resûlü (asm). Evet, Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Kim Ramazan ayının orucunu inanarak, Allah’tan sevap umarak ve bağışlanma dileyerek tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”1
Bu umûmî bir af kânûnudur. Kim bağışlanmak isterse, kim günahlarının kirinden arınmak isterse, kim mahşer günü mahcubiyetinden kurtulmak isterse, kim sırat köprüsü sıkıntısından kurtulmak isterse, kim Cehennem ateşinden âzâd olmak isterse, kim Resûlullah’ın (asm) şefaatine ermek isterse, kim Allah’ın rızâsına nâil olmak isterse, kim Cennete Reyyân kapısından girmek isterse Ramazan ayı orucunu tutmalıdır. Haber ve müjde böyle. Bu haberi bütün güvenilir hadis kitaplarında bulmak mümkündür. Yani haberin doğruluğunda şüphemiz yoktur. Yeter ki, bizim bağışlanma isteğimizden ve Allah’ın rızâsını kazanma samîmîyetimizden şüphemiz olmasın!
Şimdi konuyla ilgili haberlerin ve müjdelerin bir kısmını buraya alalım:
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdular ki:
* “Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun.”2
* “Beş vakit namaz kendi arasında, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, bir Ramazan diğer Ramazana kadar hep kefarettirler. Büyük günah işlenmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”3
* Muaz İbnu Cebel (ra) anlatıyor: “Bir seferde Resûlullah’la (asm) beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük.
“Ey Allah’ın Resûlü” dedim. “Beni Cehennemden uzaklaştırıp Cennete sokacak bir amel söyler misin?”
“Mühim bir şey sordun. Bu, Allah’ın kolaylık nasip ettiği kimseye kolaydır; Allah’a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullah’a hac yaparsın!” buyurdular ve devamla: “Sana hayır kapılarını göstereyim mi?” buyurdular.
“Evet ey Allah’ın Resûlü” dedim.
“Oruç günahlara ve Cehenneme perdedir. Sadaka hataları yok eder, tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin şiârıdır” buyurdular.4
* Hz. Cabir (ra) anlatıyor: “Nu’man İbnu Nevfel bir gün dedi ki: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Farz namazlarımı kılsam, Ramazan orucumu tutsam, helâli helâl bilip haramı da haram tanısam ve bunlara hiçbir ilavede bulunmasam Cennete gider miyim?” Resûlullah (asm):
“Evet!” buyurdular.5
* Talha İbnu Ubeydullah (ra) anlatıyor: “Beli kabilesinden iki kişi Peygamber Efendimiz’in (asm) yanına geldiler. İkisi beraber Müslüman olmuştu. Biri diğerinden gayretliydi. Bu adam, bir gazveye iştirak etti ve şehit oldu. Öbürü, ondan sonra bir yıl daha yaşadı. Sonra o da öldü.
Talha (devamla) der ki: “Ben rüyamda gördüm ki: ‘Ben Cennetin kapısının yanındayım. Bir de baktım ki yanımda o iki zat var. Cennetten biri çıktı ve o iki kişiden sonradan ölene, Cennete girmesi için izin verdi. Aynı vazifeli zat, bir müddet sonra yine çıktı, şehit olana da Cennete girme izni verdi.
Sonra, adam benim için geri geldi ve: “Sen dön, senin Cennete girme vaktin henüz gelmedi!” dedi.
Sabah olunca Talha bu rüyayı halka anlattı. Herkes bu rüyada şehid olan zâtın Cennete öbüründen daha sonra girmesine şaşırmıştı. Bu, Resûlullah’a (asm) kadar ulaştı. Peygamber Efendimiz (asm):
“Bunda şaşacak ne var?” buyurdular. Halk:
“Ey Allah’ın Resûlü! Bu zat din için çalışmada öbüründen daha gayretli idi ve şehit oldu. Ama öbürü Cennete bundan evvel girdi” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (asm):
“Berikisi ondan sonra bir yıl hayatta kalmadı mı?” buyurdu.
“Evet!” dediler. Peygamber Efendimiz (asm):
“Ve o Ramazana ulaşıp oruç tutmadı mı, bir yıl boyu şu kadar namaz kılmadı mı?” buyurdu. Halk yine:
“Evet!” deyince, Resûlullah (asm):
“Şu halde ikisinin arasında bulunan mesâfe gök ile yer arasındaki mesafeden fazladır!” buyurdular.”6
Yüce dînimizde bir takım günah ve hatâlar için şüphesiz telâfî yolları gösterilmiştir. Meselâ namaz kılmamak günah olduğu gibi, Ramazan ayında bilerek oruç yemek de günahtır. Namaz kılmamanın telâfîsi, yine namaz kılmaktır. Oruç tutmamanın telâfîsi, yine oruç tutmaktır. Kezâ kul hakkının telâfîsi, bu hakkı ödemek ve helâlliğini almaktır. Kezâ şirkin telâfîsi tevhîde girmektir, yani Allah’ın var ve bir olduğuna îmân etmek ve bu îmânda sebat etmektir.
Kul bir yandan eksikliklerini telâfî etme gayreti içinde olur; bir yandan da tevbe ve istiğfarda bulunur. Yapmadığı ibâdetleri Allah’a bir fıtrat borcu bilir ve kazâen yapmaya başlar. Günahlarından pişmanlık duyar ve Allah’ın bağışlayıcı olduğunu bilerek Allah’a döner. Bu esnada yeniden günah işlememeye çalışır. Eğer işlerse, acziyetini ve zaafiyetini bilerek, yeniden Allah’ın af ve bağışlamasına sığınır. Yani kul için af ve bağışlanma kapısı ölene kadar kapanmaz. Kul, Allah’ın bağışlayıcı olduğunu bilir, ümidini kesmez; kendisine düşen vazîfeleri de, gücü yettiği kadar yaparsa, inşaallah bütün günahları bağışlanır. Verilen müjde budur.
DUÂ
Allah’ım! Bizi Ramazana eriştir! Bizi Ramazanın kıymetini idrâke eriştir! Bizi Ramazanda vaad ettiğin yüksek müjdelere eriştir! Bizi Ramazan bereketiyle rahmetine ve mağfiretine eriştir! Bizi Ramazan hürmetine rızâna eriştir! Bizi Ramazanda kullarına bağışladığın büyük sevaba, yüksek fazîlete, nûrânî feyze ve eşsiz berekete eriştir! Bizi Ramazan orucunun feyziyle Cehennemden âzâd ettiğin kullarından eyle! Bizi Cennetin Reyyân kapısına ulaştıran oruca eriştir! Bizi, Reyyân kapısına eriştir!
Müjde Allah’a ait. Müjdeyi bize haber veren ve tebliğ eden Allah’ın Resûlü (asm). Evet, Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Kim Ramazan ayının orucunu inanarak, Allah’tan sevap umarak ve bağışlanma dileyerek tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”1
Bu umûmî bir af kânûnudur. Kim bağışlanmak isterse, kim günahlarının kirinden arınmak isterse, kim mahşer günü mahcubiyetinden kurtulmak isterse, kim sırat köprüsü sıkıntısından kurtulmak isterse, kim Cehennem ateşinden âzâd olmak isterse, kim Resûlullah’ın (asm) şefaatine ermek isterse, kim Allah’ın rızâsına nâil olmak isterse, kim Cennete Reyyân kapısından girmek isterse Ramazan ayı orucunu tutmalıdır. Haber ve müjde böyle. Bu haberi bütün güvenilir hadis kitaplarında bulmak mümkündür. Yani haberin doğruluğunda şüphemiz yoktur. Yeter ki, bizim bağışlanma isteğimizden ve Allah’ın rızâsını kazanma samîmîyetimizden şüphemiz olmasın!
Şimdi konuyla ilgili haberlerin ve müjdelerin bir kısmını buraya alalım:
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdular ki:
* “Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun.”2
* “Beş vakit namaz kendi arasında, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, bir Ramazan diğer Ramazana kadar hep kefarettirler. Büyük günah işlenmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”3
* Muaz İbnu Cebel (ra) anlatıyor: “Bir seferde Resûlullah’la (asm) beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük.
“Ey Allah’ın Resûlü” dedim. “Beni Cehennemden uzaklaştırıp Cennete sokacak bir amel söyler misin?”
“Mühim bir şey sordun. Bu, Allah’ın kolaylık nasip ettiği kimseye kolaydır; Allah’a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullah’a hac yaparsın!” buyurdular ve devamla: “Sana hayır kapılarını göstereyim mi?” buyurdular.
“Evet ey Allah’ın Resûlü” dedim.
“Oruç günahlara ve Cehenneme perdedir. Sadaka hataları yok eder, tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin şiârıdır” buyurdular.4
* Hz. Cabir (ra) anlatıyor: “Nu’man İbnu Nevfel bir gün dedi ki: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Farz namazlarımı kılsam, Ramazan orucumu tutsam, helâli helâl bilip haramı da haram tanısam ve bunlara hiçbir ilavede bulunmasam Cennete gider miyim?” Resûlullah (asm):
“Evet!” buyurdular.5
* Talha İbnu Ubeydullah (ra) anlatıyor: “Beli kabilesinden iki kişi Peygamber Efendimiz’in (asm) yanına geldiler. İkisi beraber Müslüman olmuştu. Biri diğerinden gayretliydi. Bu adam, bir gazveye iştirak etti ve şehit oldu. Öbürü, ondan sonra bir yıl daha yaşadı. Sonra o da öldü.
Talha (devamla) der ki: “Ben rüyamda gördüm ki: ‘Ben Cennetin kapısının yanındayım. Bir de baktım ki yanımda o iki zat var. Cennetten biri çıktı ve o iki kişiden sonradan ölene, Cennete girmesi için izin verdi. Aynı vazifeli zat, bir müddet sonra yine çıktı, şehit olana da Cennete girme izni verdi.
Sonra, adam benim için geri geldi ve: “Sen dön, senin Cennete girme vaktin henüz gelmedi!” dedi.
Sabah olunca Talha bu rüyayı halka anlattı. Herkes bu rüyada şehid olan zâtın Cennete öbüründen daha sonra girmesine şaşırmıştı. Bu, Resûlullah’a (asm) kadar ulaştı. Peygamber Efendimiz (asm):
“Bunda şaşacak ne var?” buyurdular. Halk:
“Ey Allah’ın Resûlü! Bu zat din için çalışmada öbüründen daha gayretli idi ve şehit oldu. Ama öbürü Cennete bundan evvel girdi” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (asm):
“Berikisi ondan sonra bir yıl hayatta kalmadı mı?” buyurdu.
“Evet!” dediler. Peygamber Efendimiz (asm):
“Ve o Ramazana ulaşıp oruç tutmadı mı, bir yıl boyu şu kadar namaz kılmadı mı?” buyurdu. Halk yine:
“Evet!” deyince, Resûlullah (asm):
“Şu halde ikisinin arasında bulunan mesâfe gök ile yer arasındaki mesafeden fazladır!” buyurdular.”6
Yüce dînimizde bir takım günah ve hatâlar için şüphesiz telâfî yolları gösterilmiştir. Meselâ namaz kılmamak günah olduğu gibi, Ramazan ayında bilerek oruç yemek de günahtır. Namaz kılmamanın telâfîsi, yine namaz kılmaktır. Oruç tutmamanın telâfîsi, yine oruç tutmaktır. Kezâ kul hakkının telâfîsi, bu hakkı ödemek ve helâlliğini almaktır. Kezâ şirkin telâfîsi tevhîde girmektir, yani Allah’ın var ve bir olduğuna îmân etmek ve bu îmânda sebat etmektir.
Kul bir yandan eksikliklerini telâfî etme gayreti içinde olur; bir yandan da tevbe ve istiğfarda bulunur. Yapmadığı ibâdetleri Allah’a bir fıtrat borcu bilir ve kazâen yapmaya başlar. Günahlarından pişmanlık duyar ve Allah’ın bağışlayıcı olduğunu bilerek Allah’a döner. Bu esnada yeniden günah işlememeye çalışır. Eğer işlerse, acziyetini ve zaafiyetini bilerek, yeniden Allah’ın af ve bağışlamasına sığınır. Yani kul için af ve bağışlanma kapısı ölene kadar kapanmaz. Kul, Allah’ın bağışlayıcı olduğunu bilir, ümidini kesmez; kendisine düşen vazîfeleri de, gücü yettiği kadar yaparsa, inşaallah bütün günahları bağışlanır. Verilen müjde budur.
DUÂ
Allah’ım! Bizi Ramazana eriştir! Bizi Ramazanın kıymetini idrâke eriştir! Bizi Ramazanda vaad ettiğin yüksek müjdelere eriştir! Bizi Ramazan bereketiyle rahmetine ve mağfiretine eriştir! Bizi Ramazan hürmetine rızâna eriştir! Bizi Ramazanda kullarına bağışladığın büyük sevaba, yüksek fazîlete, nûrânî feyze ve eşsiz berekete eriştir! Bizi Ramazan orucunun feyziyle Cehennemden âzâd ettiğin kullarından eyle! Bizi Cennetin Reyyân kapısına ulaştıran oruca eriştir! Bizi, Reyyân kapısına eriştir!