LaDe
04.Mayıs.2018, 10:47
Dorothy Louise Eady, Güney Londralı zengin bir ailenin kızı olarak 1903 yılında doğmuştu. Ama sonraki yıllarda kendine Um Seti adını verdi. Firavun 1. Seti döneminde yaşamış bir kadının reenkarnasyonu olduğuna inanıyordu.
Dorothy, üç yaşındayken bir merdivenden düştükten sonra aile doktoru tarafından ölü kabul edilmişti. İşte her şey bundan sonra başladı. Doktor, bir hemşire ile birlikte ölüyü almaya geldiğinde küçük kızı canlı bir vaziyette buldu. Kısa bir süre sonra Dorothy, masaların altına ve eşyaların arkasına saklanmaya başladı. Anne ve babasını "eve gitmek" gibi garip isteklerle şaşırtıyordu.
Birgün ailece müzeye gittiklerinde Mısır galerisinde Dorothy birden garipleşti. Ortada hiçbir neden olmadan birden heykellerin ayaklarını öpmeye, mumyalara sarılmaya ve annesinin "garip ve yaşlı" bir ses olarak tarif ettiği bir sesle bağırmaya başladı: "Benim insanlarımla olmak istiyorum!" diyordu. Daha sonra Dorothy'ye Firavun 1. Seti tarafından yaptırılmış bir tapınağın resmi gösterilmişti. Aile, resmin nereye ait olduğunu bilmiyordu. Kız, o anda babasına tapınağın onun gerçek evi olduğunu söylüyor ve onun çok iyi niyetli bir insan olduğunu iddia ediyordu.
Bu yaşananlar, onun hayatında bazı çatışmalara neden oldu. Pazar okulunda, öğretmeni onu Antik Mısır ve Hıristiyanlığı karşılaştırdığı ve "Kara Mısırlılara lanet" ilahisini söylemeyi reddettiği için "kafir"likle suçladı ve ailesi onu okuldan almak zorunda kaldı. Kısa bir zaman içinde Dorothy, British Museum'da hiyeroglifleri okumayı öğrendi. Uzmanlar, bu kadar çabuk öğrenmesine hayret ediyorlardı. Dorothy ise yeni bir dil öğrenmediğini, sadece önceden bildiği bir dili hatırladığını söylüyordu.
Dorothy, Firavun Seti'yle ilişkisi hakkında sürekli tekrarlanan rüyalar görmeye başladı. bu rüyalara göre, üç bin yıl önce Abydos’ta Seti tapınağında yaşayan Bentreshyt adında bir genç kızdı. 14 yaşına gelince İsis rahibesi olma yeminini etmişti. Artık dokunulması yasak bakire bir rahibeydi. Ancak Bentreshyt, Seti’yle tapınak bahçesinde sevişip hamile kaldı. Başrahip tarafından yargılanıp suçlunun kim olduğunu söylemezse ölüm cezasına çarpılacağı söylendi. O, firavunu ele vermek yerine intiharı seçti. Seti, Abydos’tan döndüğünde onun ölümünü duyunca çok üzüldü ve onu unutmamaya yemin etti. Dorothy, 14 ile 27 yaş arasında rüyalarında reenkarnasyon, "ölüler diyarı" olan Amenti’deki yaşamla tanıştığını söylüyordu. 1930 yılında bir Mısırlı ile evlendi ve Mısır'da yaşamaya başladı. Bir erkek çocuğu oldu ve ona Seti ismini verdi. Dorothy de kendine "Um Seti" diyordu. Bu, "Seti'nin annesi" demekti. 20 yıl boyunca arkeoloji asistanı olarak çalıştı. 1952'de Abydos'a giderek kendi deyimiyle ilk haccını yaptı. Çünkü orada Seti'nin tapınağı ve Osiris'in mezarı vardı. Dorothy, modern Mısır yazısını yani Arapçayı okumakta zorluk çekiyordu. Ama tren, kireç tepelerin önünde durduğunda doğru yerde olduğunu hemen anladı. Tapınağı ilk gördüğü an, olayı bir eve dönüş olarak tarif etti.
1954 yılında yaşamını orada sürdürmek için Abydos'a döndü. Tapınağın bakımına yardımcı oluyor ve her gün Osiris'e dua ediyordu. 1973 yılında tapınak müdürlerinden ölümünde "ev" dediği tapınakta gömülme sözü almıştı. O, 21 Nisan 1981'de yaşamını yitirdi.
Dorothy, üç yaşındayken bir merdivenden düştükten sonra aile doktoru tarafından ölü kabul edilmişti. İşte her şey bundan sonra başladı. Doktor, bir hemşire ile birlikte ölüyü almaya geldiğinde küçük kızı canlı bir vaziyette buldu. Kısa bir süre sonra Dorothy, masaların altına ve eşyaların arkasına saklanmaya başladı. Anne ve babasını "eve gitmek" gibi garip isteklerle şaşırtıyordu.
Birgün ailece müzeye gittiklerinde Mısır galerisinde Dorothy birden garipleşti. Ortada hiçbir neden olmadan birden heykellerin ayaklarını öpmeye, mumyalara sarılmaya ve annesinin "garip ve yaşlı" bir ses olarak tarif ettiği bir sesle bağırmaya başladı: "Benim insanlarımla olmak istiyorum!" diyordu. Daha sonra Dorothy'ye Firavun 1. Seti tarafından yaptırılmış bir tapınağın resmi gösterilmişti. Aile, resmin nereye ait olduğunu bilmiyordu. Kız, o anda babasına tapınağın onun gerçek evi olduğunu söylüyor ve onun çok iyi niyetli bir insan olduğunu iddia ediyordu.
Bu yaşananlar, onun hayatında bazı çatışmalara neden oldu. Pazar okulunda, öğretmeni onu Antik Mısır ve Hıristiyanlığı karşılaştırdığı ve "Kara Mısırlılara lanet" ilahisini söylemeyi reddettiği için "kafir"likle suçladı ve ailesi onu okuldan almak zorunda kaldı. Kısa bir zaman içinde Dorothy, British Museum'da hiyeroglifleri okumayı öğrendi. Uzmanlar, bu kadar çabuk öğrenmesine hayret ediyorlardı. Dorothy ise yeni bir dil öğrenmediğini, sadece önceden bildiği bir dili hatırladığını söylüyordu.
Dorothy, Firavun Seti'yle ilişkisi hakkında sürekli tekrarlanan rüyalar görmeye başladı. bu rüyalara göre, üç bin yıl önce Abydos’ta Seti tapınağında yaşayan Bentreshyt adında bir genç kızdı. 14 yaşına gelince İsis rahibesi olma yeminini etmişti. Artık dokunulması yasak bakire bir rahibeydi. Ancak Bentreshyt, Seti’yle tapınak bahçesinde sevişip hamile kaldı. Başrahip tarafından yargılanıp suçlunun kim olduğunu söylemezse ölüm cezasına çarpılacağı söylendi. O, firavunu ele vermek yerine intiharı seçti. Seti, Abydos’tan döndüğünde onun ölümünü duyunca çok üzüldü ve onu unutmamaya yemin etti. Dorothy, 14 ile 27 yaş arasında rüyalarında reenkarnasyon, "ölüler diyarı" olan Amenti’deki yaşamla tanıştığını söylüyordu. 1930 yılında bir Mısırlı ile evlendi ve Mısır'da yaşamaya başladı. Bir erkek çocuğu oldu ve ona Seti ismini verdi. Dorothy de kendine "Um Seti" diyordu. Bu, "Seti'nin annesi" demekti. 20 yıl boyunca arkeoloji asistanı olarak çalıştı. 1952'de Abydos'a giderek kendi deyimiyle ilk haccını yaptı. Çünkü orada Seti'nin tapınağı ve Osiris'in mezarı vardı. Dorothy, modern Mısır yazısını yani Arapçayı okumakta zorluk çekiyordu. Ama tren, kireç tepelerin önünde durduğunda doğru yerde olduğunu hemen anladı. Tapınağı ilk gördüğü an, olayı bir eve dönüş olarak tarif etti.
1954 yılında yaşamını orada sürdürmek için Abydos'a döndü. Tapınağın bakımına yardımcı oluyor ve her gün Osiris'e dua ediyordu. 1973 yılında tapınak müdürlerinden ölümünde "ev" dediği tapınakta gömülme sözü almıştı. O, 21 Nisan 1981'de yaşamını yitirdi.