LaDe
04.Mayıs.2018, 11:13
http://www.dunyadinleri.com/Upload/kucuk/600x250/genislet-55f1de1c-9f7b-4669-b2e6-535e632b6f7b.jpg
Kehf sûresi 50. âyetinde mealen "Şimdi siz beni bırakıp da düşmanınız olduğu halde onu ve neslini dost mu edinirsiniz?" [1] denmektedir. Ayette geçen nesil kelimesi, cinlerin evlendiğinin burada sahih olduğu söylenmiştir.[2]
Hatta onlar, aile bağları açısından insanoğlundan daha tutucu ve birbirlerine daha düşkündürler. Bulundukları yerleri terk ettiklerinde hep kabile kabile yolculuk yaparlar. Kendi dinlerinden olanlara aşırı bağlılıkları vardır.[3]
Peki cinlerle insanlar evlenebilirler mi? Birçok tarihçiler ve hadisçiler, insanlarla cinlerin evlendiklerine dair birçok eser zikretmişlerdir. Mesela Ahmed b. Süleyman, En-Neccad, Emalisinde Ameşten, Ebû Bekr El-Haraiti ,le İ. Ebû Şeybe, "El-Kelait" kitabında bu konuları tahriç etmiştir.[4]
Hz. Peygamberin cinlerle evlenmeyi yasaklaması, fıkıh âlimlerinin "Cinlerle insanlar arasında nikahlanmak câiz değildir." demeleri, Tabiinden bazı kimselerin bu durumu hoş karşılamaması, böyle bir şeyin mümkün olduğunu gösterir. Çünkü mümkün olmayan bir şeyin cevazına veya adem-i meşruiyetine hükmedilmez.[5]
Kendi tecrübelerimize dayanarak söyleyebiliriz ki, bu konu, asla heveslenecek bir konu değildir. Böylesi bir evlilik, hem tehlikeli hem de sağlıksızdır. Bizim onların enerjisine tahammül edebilmemiz ve uzun süreçte dayanabilmemiz hemen hemen imkansızdır. Her ne kadar ulema bu konuda tenakuzlu davransa da realite bu yöndedir.[4]
İsra sûresi 64. âyette Allah şöyle buyurmuştur:
"Mallarına ve çocuklarına ortak ol." [6]
Bir hadis-i şerifte peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
"Eğer kişi hanımı ile ilişki kurarken besmele çekmezse, şeytan, zekerine girer ve onunla beraber o da cima eder." [7]
İbn-i Teymiye'ye göre de insanlarla cinler, birbiriyle cinsî temasta bulunabilir ve aralarında normal bir çocuk doğabilir. Bu, çok vukû bulmuştur demiştir.[8]
El-Hâfız-ı Hacer-i Abbas, şöyle rivayet etmiştir:
"Kişi, eğer âdet halinde olan hanımı ile cinsî temasta bulunursa, şeytan, ondan önce davranır. Kadın, ondan hamile kalır ve doğan çocuk da muhannes olur. Muhannesler, cinlerin çocuklarıdır." [4]
Cinlerle evlilik konusuna karşı çıkanların iddiaları şöyledir: Cin, ateşten yaratılmıştır. İnsan ise hava, su, toprak ve ateşten meydana gelmiştir. Buna göre ateş, kadın rahmine insan nutfesinin düşmesini önler. Çünkü nurfe, yaştır. Ateş ise yakıcıdır.
Oysa ki cinler, her ne kadar ateşten yaratılmışlarsa da, onlar, bu ana unsurları üzerinde kalmamışlardır. Allah, yemek, içmek, doğurmak, üremek ile kendi ana unsurlarını değiştirmiştir. Tıpkı topraktan yaratılan insanların atası Hz. Adem olduğu gibi. Çünkü İblis'ten başka cinlerden hiçbiri, ateşten yaratılmamıştır. Hz. Adem'den başka evlatlarından hiçbirisinin topraktan yaratılmadığı gibi.[4]
Başka bir deyişle insanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise hava iledir. Yani erkekten dişiye bir gaz geçerek bundan yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyorr ki, insan ile cinnin evlenmesi hayâl iledir. Hakikî evlenmek olmaz.
İmam Şiblî, cinlerle evlenmenin mümkün ve vâki olduğunu kabul etmekle beraber, buna engellerin de bulunduğunu belirterek insan neslinin insanlarla evlenmekle olacağını belirtiyor. Ancak "İnsanla cin arasında bir aşk meydana gelir de insan evlenmek zorunda kalırsa, o zaman iş değişir, zararından kurtulmak için evlenilir" diyor ve "Yine de zararından kurtulunmaz." diye ekliyor.
Seyyid Ömer diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefî'den sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı ve yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, Seyyid Şemseddîn'in cevabı başımızın üstündedir. Fakat cinnin insan ile evlenmesi, Şâfî mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değil Şâfî'yiz.[9]
Ebû Sâid, Osman b. Said ed-Dârimî, "Etbaus-sünenî vel Ahbar" adlı eserinde diyor ki: Bize Muhammed b. Humeyd er-Râzî anlatmıştır: Cinlerden bir adam, bir kızımıza asıla kaldı ve "Ben haram işlemek istemiyorum." diyerek onu bizden istedi. Biz de kızımızı ona verdik. Aramızda şöyle bir konuşma cereyan etti:
- Siz nesiniz?
- Sizin gibi bir milletiz. Sizdeki gibi bizde de kabileler vardır.
- Bizdeki mezhepler sizde de mevcut mudur?
- Kaderiye ve Şia gibi her türlü mezhepler bizde de mevcuttur.
- Pekâlâ, sen hangi mezheptensin?
- Ben, Mürciedenim.
diye cevap verdi Bize Ebû Muaviye el-Ameş'ten şöyle duyduğunu nakletti: Bir cin, bizden kız aldı. Kendilerine "Sizce en güzel yemek hangisidir?"diye sordum. "Pirinç pilavı." diye cevap verdi. Bunun üzerine o yemeği biz ona getirdik. Yemeye başladı. Lokmanın kalktığını gördüm; lâkin onu göremedim.
Ebû Bekr b. Ebi'd-Dünya der ki: Abdurrahman, Ömer yolu ile Ebû Yûsuf es-Surûcî'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Medine'de bir adama bir kadın gelip dedi ki: "Biz, size yakın bir yere indik. Benimle evlenir misin?" Adam, olur dedi ve onunla evlendi. Aradan bir zaman geçtikten sonra kadın, adama: "Buradan gitmemiz yaklaştı. boşa beni!" dedi. Kadın, ona gece bir kadın kılığında geliyordu. Sonra onu Medine sokaklarında aşk avcılığı yaparken görünce; "Onu istiyor musun?" diye sordu. Kadın, elini başına koyup gözlerini adama doğru kaldırdı ve "Sen, beni hangi gözünle gördün?"diye sordu. Adam, gözlerinden birini göstererek "Bu gözümle" deyince, kadın, parmağıyla o göze işaret ettiği gibi adamın gözü akmaya başladı.
Kadı Celâleddin Ahmed İbn-il - Kadı Hüsameddin er-Râzî şöyle anlatmıştır: Babam, beni çoluk çocuğunu doğudan getirmek için gönderdi. El-Birve denilen yeri geçince yağmur başladı ve biz, bir mağaraya sığındık. Bir cemaat halinde gece uyurken bir şeyin beni uyandırmakta olduğunu gördüm. Baktım ki, uzunlamasına yarık tek bir göze sahip olan orta boylu bir kadın yanımda duruyor.
"Korkma, sana bir zararım dokunmaz. Ben sana ay gibi güzel kızımı vermek için geldim." dedi. Korkumdan "Hayırlısı Allah'tan." dedim. Biraz sonra kalktım ki, bir sürü adam geldi. Hepsinin gözleri de öyle uzunlamasına yarıktı. aralarında kadı ve şâhitler de vardı. Kızla benim nikâhımı kıydılar.
Sonra kadın gidip kızı aldı ve bana getirdi. Kızın da aynı annesi gibi tek ve uzunlamasına yarık bir gözü vardı. Buna rağmen gayet güzel ve genç bir kızdı. Korkmuştum. Korkudan ne yapacağımı bilemiyordum. Durmadan arkadaşlarımı uyandırmak için taşlar atmaya başladım. Ama nâfile. Uyanmadılar. Bu defa dua ve niyaza başladım.
Sonra oradan ayrılma zamanı geldi ve ayrıldık. Fakat genç kız yanımdan ayrılmıyordu. Onunla tam üç akşam o hâl üzere kaldık. Dördüncü günü annesi çıkageldi ve "Galiba bu kızı beğenmedin ve ondan ayrılmak istiyorsun." dedi. "Evet." dedim. "Öyleyse boşa!" dedi. "Peki, boşuyorum."dedim ve kadın, kızı alıp uzaklaştı. Bir daha kendilerini görmedim.[5]CİNLERLE İNSANLARIN EVLENMESİNİN MEŞRUİYETİİnsanın cinlerle, cinlerin insanlarla evlenmeleri mümkündür. Fakat ulemanın ekserisi, kerih (hoş görülmeyen) görmüş, Hanefi âlimleri ise cin ile evlenmeyi câiz görmemişlerdir.[9]
Müslümanlar, İmam Malik b. Enes'e mektup yazarak cinlerle evlenmenin hükmünü sordular. İmam Malik'in cevabı şu şekilde olmuştur: [4]
"Dinde bu hususta hiçbir sakınca görmüyorum. Ama hoş da karşılamam. Çünkü, cinden bir adamdır diye cevap verirse, İslam'da fesat alıp yürür. Büyük şayia ve dedikodulara sebep olur." [10]
İmam Hasan, Katade, İshak ve Hakem gibi âlimler de insanların cinlerle evlenmesini sakıncalı görmüştür. Ulemadan bazıları da cinlerin insanlarla evlenmesinin kesin olarak yasak olduğunu belirtmişlerdir. Delil olarak da Rum sûresi 21. âyette insanların kendi cinsinden olan kadınlarla evlenip muhabbet tesis ettiklerini ve bu sebeple kendilerine büyük bir lütufta bulunduğunu beyan gösterdiler. Söz konusu âyette şöyle buyrulmaktadır: [4]
"İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O'nun varlığının belgelerindendir." [11]
Buna göre cinlerle insanlar arasında evlilik meydana gelirse eşler arasında uyum sağlanması mümkün olamaz. Çünkü cinsleri değişiktir. Evlenmenin hikmeti kalmaz. Çiftler arasında huzur ve sevginin gerçekleşmesi mümkün olamaz. Nitekim Zuhri'den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz, cinlerle evlenmeyi yasaklamıştır. Bu hadis, mürseldir.[4]
Kehf sûresi 50. âyetinde mealen "Şimdi siz beni bırakıp da düşmanınız olduğu halde onu ve neslini dost mu edinirsiniz?" [1] denmektedir. Ayette geçen nesil kelimesi, cinlerin evlendiğinin burada sahih olduğu söylenmiştir.[2]
Hatta onlar, aile bağları açısından insanoğlundan daha tutucu ve birbirlerine daha düşkündürler. Bulundukları yerleri terk ettiklerinde hep kabile kabile yolculuk yaparlar. Kendi dinlerinden olanlara aşırı bağlılıkları vardır.[3]
Peki cinlerle insanlar evlenebilirler mi? Birçok tarihçiler ve hadisçiler, insanlarla cinlerin evlendiklerine dair birçok eser zikretmişlerdir. Mesela Ahmed b. Süleyman, En-Neccad, Emalisinde Ameşten, Ebû Bekr El-Haraiti ,le İ. Ebû Şeybe, "El-Kelait" kitabında bu konuları tahriç etmiştir.[4]
Hz. Peygamberin cinlerle evlenmeyi yasaklaması, fıkıh âlimlerinin "Cinlerle insanlar arasında nikahlanmak câiz değildir." demeleri, Tabiinden bazı kimselerin bu durumu hoş karşılamaması, böyle bir şeyin mümkün olduğunu gösterir. Çünkü mümkün olmayan bir şeyin cevazına veya adem-i meşruiyetine hükmedilmez.[5]
Kendi tecrübelerimize dayanarak söyleyebiliriz ki, bu konu, asla heveslenecek bir konu değildir. Böylesi bir evlilik, hem tehlikeli hem de sağlıksızdır. Bizim onların enerjisine tahammül edebilmemiz ve uzun süreçte dayanabilmemiz hemen hemen imkansızdır. Her ne kadar ulema bu konuda tenakuzlu davransa da realite bu yöndedir.[4]
İsra sûresi 64. âyette Allah şöyle buyurmuştur:
"Mallarına ve çocuklarına ortak ol." [6]
Bir hadis-i şerifte peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
"Eğer kişi hanımı ile ilişki kurarken besmele çekmezse, şeytan, zekerine girer ve onunla beraber o da cima eder." [7]
İbn-i Teymiye'ye göre de insanlarla cinler, birbiriyle cinsî temasta bulunabilir ve aralarında normal bir çocuk doğabilir. Bu, çok vukû bulmuştur demiştir.[8]
El-Hâfız-ı Hacer-i Abbas, şöyle rivayet etmiştir:
"Kişi, eğer âdet halinde olan hanımı ile cinsî temasta bulunursa, şeytan, ondan önce davranır. Kadın, ondan hamile kalır ve doğan çocuk da muhannes olur. Muhannesler, cinlerin çocuklarıdır." [4]
Cinlerle evlilik konusuna karşı çıkanların iddiaları şöyledir: Cin, ateşten yaratılmıştır. İnsan ise hava, su, toprak ve ateşten meydana gelmiştir. Buna göre ateş, kadın rahmine insan nutfesinin düşmesini önler. Çünkü nurfe, yaştır. Ateş ise yakıcıdır.
Oysa ki cinler, her ne kadar ateşten yaratılmışlarsa da, onlar, bu ana unsurları üzerinde kalmamışlardır. Allah, yemek, içmek, doğurmak, üremek ile kendi ana unsurlarını değiştirmiştir. Tıpkı topraktan yaratılan insanların atası Hz. Adem olduğu gibi. Çünkü İblis'ten başka cinlerden hiçbiri, ateşten yaratılmamıştır. Hz. Adem'den başka evlatlarından hiçbirisinin topraktan yaratılmadığı gibi.[4]
Başka bir deyişle insanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise hava iledir. Yani erkekten dişiye bir gaz geçerek bundan yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyorr ki, insan ile cinnin evlenmesi hayâl iledir. Hakikî evlenmek olmaz.
İmam Şiblî, cinlerle evlenmenin mümkün ve vâki olduğunu kabul etmekle beraber, buna engellerin de bulunduğunu belirterek insan neslinin insanlarla evlenmekle olacağını belirtiyor. Ancak "İnsanla cin arasında bir aşk meydana gelir de insan evlenmek zorunda kalırsa, o zaman iş değişir, zararından kurtulmak için evlenilir" diyor ve "Yine de zararından kurtulunmaz." diye ekliyor.
Seyyid Ömer diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefî'den sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı ve yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, Seyyid Şemseddîn'in cevabı başımızın üstündedir. Fakat cinnin insan ile evlenmesi, Şâfî mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değil Şâfî'yiz.[9]
Ebû Sâid, Osman b. Said ed-Dârimî, "Etbaus-sünenî vel Ahbar" adlı eserinde diyor ki: Bize Muhammed b. Humeyd er-Râzî anlatmıştır: Cinlerden bir adam, bir kızımıza asıla kaldı ve "Ben haram işlemek istemiyorum." diyerek onu bizden istedi. Biz de kızımızı ona verdik. Aramızda şöyle bir konuşma cereyan etti:
- Siz nesiniz?
- Sizin gibi bir milletiz. Sizdeki gibi bizde de kabileler vardır.
- Bizdeki mezhepler sizde de mevcut mudur?
- Kaderiye ve Şia gibi her türlü mezhepler bizde de mevcuttur.
- Pekâlâ, sen hangi mezheptensin?
- Ben, Mürciedenim.
diye cevap verdi Bize Ebû Muaviye el-Ameş'ten şöyle duyduğunu nakletti: Bir cin, bizden kız aldı. Kendilerine "Sizce en güzel yemek hangisidir?"diye sordum. "Pirinç pilavı." diye cevap verdi. Bunun üzerine o yemeği biz ona getirdik. Yemeye başladı. Lokmanın kalktığını gördüm; lâkin onu göremedim.
Ebû Bekr b. Ebi'd-Dünya der ki: Abdurrahman, Ömer yolu ile Ebû Yûsuf es-Surûcî'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Medine'de bir adama bir kadın gelip dedi ki: "Biz, size yakın bir yere indik. Benimle evlenir misin?" Adam, olur dedi ve onunla evlendi. Aradan bir zaman geçtikten sonra kadın, adama: "Buradan gitmemiz yaklaştı. boşa beni!" dedi. Kadın, ona gece bir kadın kılığında geliyordu. Sonra onu Medine sokaklarında aşk avcılığı yaparken görünce; "Onu istiyor musun?" diye sordu. Kadın, elini başına koyup gözlerini adama doğru kaldırdı ve "Sen, beni hangi gözünle gördün?"diye sordu. Adam, gözlerinden birini göstererek "Bu gözümle" deyince, kadın, parmağıyla o göze işaret ettiği gibi adamın gözü akmaya başladı.
Kadı Celâleddin Ahmed İbn-il - Kadı Hüsameddin er-Râzî şöyle anlatmıştır: Babam, beni çoluk çocuğunu doğudan getirmek için gönderdi. El-Birve denilen yeri geçince yağmur başladı ve biz, bir mağaraya sığındık. Bir cemaat halinde gece uyurken bir şeyin beni uyandırmakta olduğunu gördüm. Baktım ki, uzunlamasına yarık tek bir göze sahip olan orta boylu bir kadın yanımda duruyor.
"Korkma, sana bir zararım dokunmaz. Ben sana ay gibi güzel kızımı vermek için geldim." dedi. Korkumdan "Hayırlısı Allah'tan." dedim. Biraz sonra kalktım ki, bir sürü adam geldi. Hepsinin gözleri de öyle uzunlamasına yarıktı. aralarında kadı ve şâhitler de vardı. Kızla benim nikâhımı kıydılar.
Sonra kadın gidip kızı aldı ve bana getirdi. Kızın da aynı annesi gibi tek ve uzunlamasına yarık bir gözü vardı. Buna rağmen gayet güzel ve genç bir kızdı. Korkmuştum. Korkudan ne yapacağımı bilemiyordum. Durmadan arkadaşlarımı uyandırmak için taşlar atmaya başladım. Ama nâfile. Uyanmadılar. Bu defa dua ve niyaza başladım.
Sonra oradan ayrılma zamanı geldi ve ayrıldık. Fakat genç kız yanımdan ayrılmıyordu. Onunla tam üç akşam o hâl üzere kaldık. Dördüncü günü annesi çıkageldi ve "Galiba bu kızı beğenmedin ve ondan ayrılmak istiyorsun." dedi. "Evet." dedim. "Öyleyse boşa!" dedi. "Peki, boşuyorum."dedim ve kadın, kızı alıp uzaklaştı. Bir daha kendilerini görmedim.[5]CİNLERLE İNSANLARIN EVLENMESİNİN MEŞRUİYETİİnsanın cinlerle, cinlerin insanlarla evlenmeleri mümkündür. Fakat ulemanın ekserisi, kerih (hoş görülmeyen) görmüş, Hanefi âlimleri ise cin ile evlenmeyi câiz görmemişlerdir.[9]
Müslümanlar, İmam Malik b. Enes'e mektup yazarak cinlerle evlenmenin hükmünü sordular. İmam Malik'in cevabı şu şekilde olmuştur: [4]
"Dinde bu hususta hiçbir sakınca görmüyorum. Ama hoş da karşılamam. Çünkü, cinden bir adamdır diye cevap verirse, İslam'da fesat alıp yürür. Büyük şayia ve dedikodulara sebep olur." [10]
İmam Hasan, Katade, İshak ve Hakem gibi âlimler de insanların cinlerle evlenmesini sakıncalı görmüştür. Ulemadan bazıları da cinlerin insanlarla evlenmesinin kesin olarak yasak olduğunu belirtmişlerdir. Delil olarak da Rum sûresi 21. âyette insanların kendi cinsinden olan kadınlarla evlenip muhabbet tesis ettiklerini ve bu sebeple kendilerine büyük bir lütufta bulunduğunu beyan gösterdiler. Söz konusu âyette şöyle buyrulmaktadır: [4]
"İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O'nun varlığının belgelerindendir." [11]
Buna göre cinlerle insanlar arasında evlilik meydana gelirse eşler arasında uyum sağlanması mümkün olamaz. Çünkü cinsleri değişiktir. Evlenmenin hikmeti kalmaz. Çiftler arasında huzur ve sevginin gerçekleşmesi mümkün olamaz. Nitekim Zuhri'den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz, cinlerle evlenmeyi yasaklamıştır. Bu hadis, mürseldir.[4]