SiyahkaLem
23.Şubat.2014, 23:22
Ben şimdi sana bahsedemem seni nasıl sevdiğimden şu kısacık vedalaşma anında. Gülümseyebilirim ancak. Biraz da hüzünlü bakarım.
İçimdeki Nuh'un gemileri batar da, söylemem.
Ne tufanı, kıyametler kopar.
Belli etmem.
Bir kaç ayrılık cümlesi [FONT=lucida grande]var ezberimde.
Bir kaç adet mektup cebimde. Asla senin adresine postalanmayacak iç kanamalarım da denilebilir.
Hatta organlarım olarak bile kabul edebilir ama tıp buna pek hazır değil.
Bahanelerim var.
Lazımsa yani.
Gidiyorum.
Sen de sıkı giyin üşürsün.
Ya da giyinme.
Ben de üşürüm oralarda bir yerde.
Birlikte üşümüş sayılmayız ama üşümek üşümektir işte.
Fotoğraflarına bakarım.
Yastığımın altında saklarım birini..
Birini de cüzdanımda taşırım.
Sarhoş olurum bazen, sen de iyi ol. Bazı bazı adın geçer efkarlanırım. Adın çok geçiyor buralarda. Oralarda da geçer.
Sorarlar seni.
Susarım.
Bir sigara yakarım.
Susarlar.
Sana benzemeyen adamlar tanırım. Tokalaşırız.
Belki ölürüm. Bilmiyorum.
Aslında ölürsem yazık.
Sen lütfen ölme, en azından benden önce..
Seviş.
Yalnız uyuma.
Bazen gece olur, ama çok büyük gece. Çok karanlık olur bazen çünkü gece o gecelerde beni hatırla.
Yani bazen hatırla beni.
Seni sevdiğimi hatırla.
Ağlıyorum. Bunu da hatırla.
İstasyonlara sığmayan bir şeyler var bende sana duyulmuş.
Ağıt gibi biraz. Biraz da elma şekeri tadında işte.
İşte öyle.
Ben şimdi bu kadar şeyi söyleyemem sana ufacık bir veda anında.
Yüzüne de bakamam zaten.
Güneş yine doğacaktır, ben biraz daha derinleşeceğim, bir de sen biraz daha büyüyeceksin.
Sonra yıllar var arada.
Sen tam o aradaki yıllar da kendine iyi bak.
Kendine iyi bak demek elbette saçma ama, sen yine de iyi bak.
Saçlarını sev.
Sakallarının bahar koktuğunu hatırlayıp gülümse.
Ellerini seviyorum ben en çok.
Bunu unutsan da olur tutarken bir başkasının elini aslında..
İşte öyle.
İçimdeki Nuh'un gemileri batar da, söylemem.
Ne tufanı, kıyametler kopar.
Belli etmem.
Bir kaç ayrılık cümlesi [FONT=lucida grande]var ezberimde.
Bir kaç adet mektup cebimde. Asla senin adresine postalanmayacak iç kanamalarım da denilebilir.
Hatta organlarım olarak bile kabul edebilir ama tıp buna pek hazır değil.
Bahanelerim var.
Lazımsa yani.
Gidiyorum.
Sen de sıkı giyin üşürsün.
Ya da giyinme.
Ben de üşürüm oralarda bir yerde.
Birlikte üşümüş sayılmayız ama üşümek üşümektir işte.
Fotoğraflarına bakarım.
Yastığımın altında saklarım birini..
Birini de cüzdanımda taşırım.
Sarhoş olurum bazen, sen de iyi ol. Bazı bazı adın geçer efkarlanırım. Adın çok geçiyor buralarda. Oralarda da geçer.
Sorarlar seni.
Susarım.
Bir sigara yakarım.
Susarlar.
Sana benzemeyen adamlar tanırım. Tokalaşırız.
Belki ölürüm. Bilmiyorum.
Aslında ölürsem yazık.
Sen lütfen ölme, en azından benden önce..
Seviş.
Yalnız uyuma.
Bazen gece olur, ama çok büyük gece. Çok karanlık olur bazen çünkü gece o gecelerde beni hatırla.
Yani bazen hatırla beni.
Seni sevdiğimi hatırla.
Ağlıyorum. Bunu da hatırla.
İstasyonlara sığmayan bir şeyler var bende sana duyulmuş.
Ağıt gibi biraz. Biraz da elma şekeri tadında işte.
İşte öyle.
Ben şimdi bu kadar şeyi söyleyemem sana ufacık bir veda anında.
Yüzüne de bakamam zaten.
Güneş yine doğacaktır, ben biraz daha derinleşeceğim, bir de sen biraz daha büyüyeceksin.
Sonra yıllar var arada.
Sen tam o aradaki yıllar da kendine iyi bak.
Kendine iyi bak demek elbette saçma ama, sen yine de iyi bak.
Saçlarını sev.
Sakallarının bahar koktuğunu hatırlayıp gülümse.
Ellerini seviyorum ben en çok.
Bunu unutsan da olur tutarken bir başkasının elini aslında..
İşte öyle.