Amazonia
26.Temmuz.2018, 00:29
Bir Sahabe: Hz. Sevban r.a
Bir Sahabe: Hz. Sevban r.a
ismi Fazla Duyulmayan Bilinmeyen Bir Sahabe: Hz. Sevban (r.a)
Hz. Sevbân, Resûlullahtan ayrı kalmaya hiçbir zaman dayanamayan bir Peygamber âşığıydı.
Çeşitli hizmetler dolayısıyla ba’zan Resûlullahtan ayrı kaldığı olurdu. Bir gün perişan bir hâlde Resûl-i ekremin huzuruna geldi.
Rengi uçmuş, vücudu zayıflamış, simâsında hüzün ve keder belirtileri noktalanmıştı.
Onu bu vaziyette gören Peygamberimiz, hâlini sordu:
- Neyin var, hasta mısın, ey Sevbân?
Hz. Sevbân derdini şöyle anlattı: - Ne hastalığım, ne de ağrım var. Hiçbir şeyim yoktur, yâ Resûlallah!.
Biz huzuruna gelip gittikçe cemâline bakıyor, yanında oturuyor, sohbetinde bulunuyoruz.
Ancak sizi görmediğim zamanlar muhabbetim artıyor, sana kavuşuncaya kadar kederden bunalıyorum.
Sonra âhıreti hatırlıyorum ve orada sizi görememekten korkuyorum. Çünkü siz Cennette diğer Peygamberlerle beraber yüksek makâmlarda bulunacaksınız.
Ben ise Cennete girsem bile senin derecenden aşağı makâmlarda buluna...cağımdan dolayı, sizi orada görememekten endişe ediyorum.
Bunun üzerine Nisâ sûresinin 69-70. âyet-i kerîmeleri nâzil oldu. Bunlarda meâlen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ ve Peygamberlere itâat edenler, işte bunlar, Allahü teâlânın kendilerine ni’met verdiği Peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle ve iyi kimselerle beraberdir.
Bunlarsa ne güzel birer arkadaştır!
İşte itâatkârlara yapılan bu ihsân Allahü teâlâdandır. Her şeyi bilici olarak Allahü teâlâ kâfidir.)
Bu âyetleri duyan Hz. Sevbân sevincinden uçacak gibi oldu.
Hz. Sevbân, çok sâdık, Peygamberimize candan bağlı, fazîlet yönünden örnek bir Sahâbî idi...
Bir Sahabe: Hz. Sevban r.a
ismi Fazla Duyulmayan Bilinmeyen Bir Sahabe: Hz. Sevban (r.a)
Hz. Sevbân, Resûlullahtan ayrı kalmaya hiçbir zaman dayanamayan bir Peygamber âşığıydı.
Çeşitli hizmetler dolayısıyla ba’zan Resûlullahtan ayrı kaldığı olurdu. Bir gün perişan bir hâlde Resûl-i ekremin huzuruna geldi.
Rengi uçmuş, vücudu zayıflamış, simâsında hüzün ve keder belirtileri noktalanmıştı.
Onu bu vaziyette gören Peygamberimiz, hâlini sordu:
- Neyin var, hasta mısın, ey Sevbân?
Hz. Sevbân derdini şöyle anlattı: - Ne hastalığım, ne de ağrım var. Hiçbir şeyim yoktur, yâ Resûlallah!.
Biz huzuruna gelip gittikçe cemâline bakıyor, yanında oturuyor, sohbetinde bulunuyoruz.
Ancak sizi görmediğim zamanlar muhabbetim artıyor, sana kavuşuncaya kadar kederden bunalıyorum.
Sonra âhıreti hatırlıyorum ve orada sizi görememekten korkuyorum. Çünkü siz Cennette diğer Peygamberlerle beraber yüksek makâmlarda bulunacaksınız.
Ben ise Cennete girsem bile senin derecenden aşağı makâmlarda buluna...cağımdan dolayı, sizi orada görememekten endişe ediyorum.
Bunun üzerine Nisâ sûresinin 69-70. âyet-i kerîmeleri nâzil oldu. Bunlarda meâlen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ ve Peygamberlere itâat edenler, işte bunlar, Allahü teâlânın kendilerine ni’met verdiği Peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle ve iyi kimselerle beraberdir.
Bunlarsa ne güzel birer arkadaştır!
İşte itâatkârlara yapılan bu ihsân Allahü teâlâdandır. Her şeyi bilici olarak Allahü teâlâ kâfidir.)
Bu âyetleri duyan Hz. Sevbân sevincinden uçacak gibi oldu.
Hz. Sevbân, çok sâdık, Peygamberimize candan bağlı, fazîlet yönünden örnek bir Sahâbî idi...