Amazonia
15.Ağustos.2018, 00:24
Fitre sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisab mikdarı bir mala sahip bulunan her müslüman için verilmesi vacib olan bir sadakadır. Buna yalnız "Fitre"de denir. Fıtrat sadakası, sevab için verilen yaratılış ikramı demektir.
Fitre sadakasının vacib olması, zekatın farz kılınmasından öncedir. Orucun farz kılındığı yıla raslar. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir.
Fitre sadakası, Ramazan Bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacib olursa da, bundan önce ve bundan daha sonra da verilebilir. Önceden verilmesiyle fakirler bayramlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.
(Üç İmama göre, fitre sadakası Ramazanın son akşamında güneşin batmasından itibaren vacib olur. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.)
Fitre sadakası, nisab mikdarı bir mala sahib olan her hür müslüman için vacibdir, ister çocuk olsun, ister mecnun olsun...
Bunların velileri, bunların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre, bunlara fitre sadakası vacib olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasileri bu sadakayı onların mallarından verirlerse, onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacib olur. Fitrelerini babalar kendi mallarından verirler.
Bu nisabdan maksad, iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunlann kıymetine denk bir maldır. Bu mal, temel ihtiyaçlardan (borçtan, oturulan evden, ev eşyasından, bineceği at ve kuşanacağı silahdan, ailesinin bir aylık veya bir yıllık geçiminden) fazla bulunmalıdır. Bu fazla malların para veya ticaret malı olması şart değildir. Bu fazla olan mal üzerinden bir yıl geçmesi de aranmaz.
İşte bu mikdar bir mala sahib olan her müslüman için zekat almak veya vacib olan sadakaları kabul etmek haramdır. Üzerlerine kurban kesmek de vacibdir.
(Üç îmama'a göre, Bayram günü ile bayram gecesine mahsus olmak üzere, kendisi ile aile halkının yiyeceklerinden ve temel ihtiyaçlarından fazla fitre mikdarı bir mala sahib olan bir müslüman için fitre sadakası vacib olur.)
Ramazan Bayramının ilk günü fecrin doğuşundan önce vefat eden veya fakir düşen veya fecrin doğuşundan sonra dünyaya gelen veya (İslama giren) bir müslümana fitre sadakası vacib olmaz. Fakat fecirden sonra ölen bir müslümana vacib olur. Eğer vasiyet etmişse, terekesinin üçte birinden ödenir. Varislerin kendi mallarından vermeleri de caizdir.
Nisab mikdarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa fitre düşmez, çünkü verilmesi için önceden bir imkan hasıl olmuştu. Zekat ise böyle değildir, onda kolaylığı gerektiren bir imkan gereklidir.
Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vacibdir. Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...
Nisaba malik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür. Köle ve cariyeleri müslüman olmasalar da, bunlar için fitre vermesi yine vacibdir. Fakat ticaret için olan köle ve cariyelerden ötürü fitre vermek gerekmez. Çünkü bunlar zekata bağlıdırlar. Bir maldan hem zekat, hem de fitre vermek olmaz. Bunlar birleşmez.
Yukarıda açıklandığı gibi, İmam Muhammed'e göre, zengin olan çocuklar için de fitre sadakası vermek babalarının malına düşen bir borçtur.
Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba malik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih görülen bir görüşe göre, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacib olmaz.
Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evladının fitre sadakasını vermekle yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan her biri kendi başına tasarruf hakkına sahib mükellef kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisaba malik ise, zekatını kendi malından vereceği gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda sadakalarda bir ibadet manası vardır. Koca, zevcesine ait bir ibadet görevini yüklenmek için evlenmemiştir.
Bir kimse, zevcesinin veya büyük yaştaki evladının fitrelerini onların izinleri ile kendi malından verecek olsa yeterli olur. Bunlar kendi idaresinde ve geçimi altında bulundukları takdirde izinleri olmaksızın vermesi de yeterlidir. Çünkü bu durumda adet bakımından izin var sayılır. Aile arasında bulunan diğer şahıslar hakkında da hüküm böyledir. Gerçek yönden veya adet bakımından izin gereklidir. Çünkü fitre sadakasında niyet bulunmalıdır, niyetsiz verilemez. Böyle bir izin ise, niyet yerine geçer.
(İmam Şafiî'ye göre, zevcenin fitre sadakası, kendisi zengin olsa bile, kocasına aittir. Kendilerine ücret tayin edilmeyen hizmetçiler hakkında da hüküm böyledir.)
Bir kimse, kendi geçimi altında bulunsalar bile, babasının ve annesinin fitre sadakasını vermekle yükümlü değildir. Baba fakir olduğu halde mecnun ise, fitresini vermek zorundadır.
Fitre sadakası dört cins maldan belli bir mikdarda verilir. Şöyle ki: Buğdaydan yarım sa'(Irakî) ki, beş yüz yirmi dirhem verilir. Buğday unu ile kavutu da, buğday hükmündedir. Arpadan, kuru üzümden ve kuru hurmadan da bir sa'(bin kırk dirhem) verilir. Bunların yerlerine kıymetlerinin verilmesi de caiz hatta daha faziletlidir. Fakat fakirlerin ihtiyacı bunların kendilerine daha çok ise, o zaman kendilerini vermek daha iyi olur.(*)
Burada dirhemden maksad, zekat nisabında olduğu gibi, Şer'i dirhemdir. Bununla beraber her beldenin Örfde kullandığı dirhem ölçüsünü esas kabul etmek gerektiğini söyleyenler de vardır. Örfi dirhem daha fazla olduğu için, fitre sadakasını bundan vermek ihtiyata uygundur ve ziyade sevabı vardır.
(Üç İmama göre, fitre sadakası buğdaydan da bir sa'dır. Fakat bu sa'dan maksad, Irak sa'yi değil, Hicaz sa'yi olan 693 1/3 dirhem mikdarıdır.)
Fitre sadakası için buğday, arpa, üzüm ve hurma birer değişmez ölçüdür. Çünkü bunlardan maksad, fakirin bir günlük ihtiyacını gidermektir. O da bunlarla karşılanır. Eğer belli bir para ölçü olarak gösterilmiş olsaydı, ,bu gaye elde edilemezdi. Çünkü yiyeceklerin fiyatı zaman zaman değişmekte olduğundan, belli para bazı yıllar bu maksadı karşılar ve bazan da karşılayamazdı.
Fitre sadakası, zekat gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir. Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.
Fitre sadakasını, aralarında zevciyet veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine vermesi sahih değildir. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.
Fitre sadakası, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî'ye göre, fakir olan zîmmîlere de verilemez. Fetva da bu şekildedir. Çünkü bunun verilmesindeki maksad, bayram gününde fakir müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama sevinçle katılmalarını sağlamaktır. Bu maksad, fitrenin zimmîlere verilmesi ile elde edilmez. Bununla beraber, fitrenin zimmîlere verilebileceğini söyleyen alimler diyorlar ki: Bu sadakadan asıl maksad, mutlak olarak fakirlerin ihtiyacını bir ibadet niyeti ile karşılamaktır. Bu maksad, fakir zimmîlere verilmekle de kazanılır. Çünkü onlara verilecek sadaka da bir ibadettir.
Bir kimse fıtresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de, fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.
Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.
Birkaç fitre, gerek aynen ve gerek kıymet olarak sahiblerinin izni ile karıştırılmış bir halde fakirlere verilebilir. Her fitreyi diğerinden ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber fitrelerin ayrı ayrı verilmesi ihtiyata daha uygundur.
Fitre sadakası, yükümlünün bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.
"Eksiklikten ve fazlalıktan münezzeh ve yüce olan Allah, doğruyu daha iyi bilir ve O'nun kereminin kemâlinden başarıya ulaştırması ve mükâfatlandırması umulur."
* Bir sa' (Irakî), 1040 Şer'i dirhemdir. 910 örfi dirheme eşittir. O halde 520 şer'i dirhem de 455 örfi dirheme eşittir. Küsurlara bakılmazsa, 1040 şer'i dirhem 2917 kg.dır. 1040 örfi dirhem de (3.333 kg.) eder. O halde, 520 şer'i dirhem 1.458 kg.dır. 520 örfi dirhem de 1.667 kg.dır. Bir kg 357 şer'i dirheme ve 312 örfi dirheme eşittir. Bir kilo mikdarındaki bir şeyin, bir buğdayın fiyatı elli lira kabul edilecek olsa, 1.667 kg. buğdayın tutarı, 1.667x50=83 lira 35 kuruş olur.
Fitre sadakasının vacib olması, zekatın farz kılınmasından öncedir. Orucun farz kılındığı yıla raslar. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir.
Fitre sadakası, Ramazan Bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacib olursa da, bundan önce ve bundan daha sonra da verilebilir. Önceden verilmesiyle fakirler bayramlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.
(Üç İmama göre, fitre sadakası Ramazanın son akşamında güneşin batmasından itibaren vacib olur. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.)
Fitre sadakası, nisab mikdarı bir mala sahib olan her hür müslüman için vacibdir, ister çocuk olsun, ister mecnun olsun...
Bunların velileri, bunların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre, bunlara fitre sadakası vacib olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasileri bu sadakayı onların mallarından verirlerse, onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacib olur. Fitrelerini babalar kendi mallarından verirler.
Bu nisabdan maksad, iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunlann kıymetine denk bir maldır. Bu mal, temel ihtiyaçlardan (borçtan, oturulan evden, ev eşyasından, bineceği at ve kuşanacağı silahdan, ailesinin bir aylık veya bir yıllık geçiminden) fazla bulunmalıdır. Bu fazla malların para veya ticaret malı olması şart değildir. Bu fazla olan mal üzerinden bir yıl geçmesi de aranmaz.
İşte bu mikdar bir mala sahib olan her müslüman için zekat almak veya vacib olan sadakaları kabul etmek haramdır. Üzerlerine kurban kesmek de vacibdir.
(Üç îmama'a göre, Bayram günü ile bayram gecesine mahsus olmak üzere, kendisi ile aile halkının yiyeceklerinden ve temel ihtiyaçlarından fazla fitre mikdarı bir mala sahib olan bir müslüman için fitre sadakası vacib olur.)
Ramazan Bayramının ilk günü fecrin doğuşundan önce vefat eden veya fakir düşen veya fecrin doğuşundan sonra dünyaya gelen veya (İslama giren) bir müslümana fitre sadakası vacib olmaz. Fakat fecirden sonra ölen bir müslümana vacib olur. Eğer vasiyet etmişse, terekesinin üçte birinden ödenir. Varislerin kendi mallarından vermeleri de caizdir.
Nisab mikdarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa fitre düşmez, çünkü verilmesi için önceden bir imkan hasıl olmuştu. Zekat ise böyle değildir, onda kolaylığı gerektiren bir imkan gereklidir.
Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vacibdir. Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...
Nisaba malik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür. Köle ve cariyeleri müslüman olmasalar da, bunlar için fitre vermesi yine vacibdir. Fakat ticaret için olan köle ve cariyelerden ötürü fitre vermek gerekmez. Çünkü bunlar zekata bağlıdırlar. Bir maldan hem zekat, hem de fitre vermek olmaz. Bunlar birleşmez.
Yukarıda açıklandığı gibi, İmam Muhammed'e göre, zengin olan çocuklar için de fitre sadakası vermek babalarının malına düşen bir borçtur.
Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba malik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih görülen bir görüşe göre, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacib olmaz.
Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evladının fitre sadakasını vermekle yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan her biri kendi başına tasarruf hakkına sahib mükellef kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisaba malik ise, zekatını kendi malından vereceği gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda sadakalarda bir ibadet manası vardır. Koca, zevcesine ait bir ibadet görevini yüklenmek için evlenmemiştir.
Bir kimse, zevcesinin veya büyük yaştaki evladının fitrelerini onların izinleri ile kendi malından verecek olsa yeterli olur. Bunlar kendi idaresinde ve geçimi altında bulundukları takdirde izinleri olmaksızın vermesi de yeterlidir. Çünkü bu durumda adet bakımından izin var sayılır. Aile arasında bulunan diğer şahıslar hakkında da hüküm böyledir. Gerçek yönden veya adet bakımından izin gereklidir. Çünkü fitre sadakasında niyet bulunmalıdır, niyetsiz verilemez. Böyle bir izin ise, niyet yerine geçer.
(İmam Şafiî'ye göre, zevcenin fitre sadakası, kendisi zengin olsa bile, kocasına aittir. Kendilerine ücret tayin edilmeyen hizmetçiler hakkında da hüküm böyledir.)
Bir kimse, kendi geçimi altında bulunsalar bile, babasının ve annesinin fitre sadakasını vermekle yükümlü değildir. Baba fakir olduğu halde mecnun ise, fitresini vermek zorundadır.
Fitre sadakası dört cins maldan belli bir mikdarda verilir. Şöyle ki: Buğdaydan yarım sa'(Irakî) ki, beş yüz yirmi dirhem verilir. Buğday unu ile kavutu da, buğday hükmündedir. Arpadan, kuru üzümden ve kuru hurmadan da bir sa'(bin kırk dirhem) verilir. Bunların yerlerine kıymetlerinin verilmesi de caiz hatta daha faziletlidir. Fakat fakirlerin ihtiyacı bunların kendilerine daha çok ise, o zaman kendilerini vermek daha iyi olur.(*)
Burada dirhemden maksad, zekat nisabında olduğu gibi, Şer'i dirhemdir. Bununla beraber her beldenin Örfde kullandığı dirhem ölçüsünü esas kabul etmek gerektiğini söyleyenler de vardır. Örfi dirhem daha fazla olduğu için, fitre sadakasını bundan vermek ihtiyata uygundur ve ziyade sevabı vardır.
(Üç İmama göre, fitre sadakası buğdaydan da bir sa'dır. Fakat bu sa'dan maksad, Irak sa'yi değil, Hicaz sa'yi olan 693 1/3 dirhem mikdarıdır.)
Fitre sadakası için buğday, arpa, üzüm ve hurma birer değişmez ölçüdür. Çünkü bunlardan maksad, fakirin bir günlük ihtiyacını gidermektir. O da bunlarla karşılanır. Eğer belli bir para ölçü olarak gösterilmiş olsaydı, ,bu gaye elde edilemezdi. Çünkü yiyeceklerin fiyatı zaman zaman değişmekte olduğundan, belli para bazı yıllar bu maksadı karşılar ve bazan da karşılayamazdı.
Fitre sadakası, zekat gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir. Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.
Fitre sadakasını, aralarında zevciyet veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine vermesi sahih değildir. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.
Fitre sadakası, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî'ye göre, fakir olan zîmmîlere de verilemez. Fetva da bu şekildedir. Çünkü bunun verilmesindeki maksad, bayram gününde fakir müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama sevinçle katılmalarını sağlamaktır. Bu maksad, fitrenin zimmîlere verilmesi ile elde edilmez. Bununla beraber, fitrenin zimmîlere verilebileceğini söyleyen alimler diyorlar ki: Bu sadakadan asıl maksad, mutlak olarak fakirlerin ihtiyacını bir ibadet niyeti ile karşılamaktır. Bu maksad, fakir zimmîlere verilmekle de kazanılır. Çünkü onlara verilecek sadaka da bir ibadettir.
Bir kimse fıtresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de, fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.
Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.
Birkaç fitre, gerek aynen ve gerek kıymet olarak sahiblerinin izni ile karıştırılmış bir halde fakirlere verilebilir. Her fitreyi diğerinden ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber fitrelerin ayrı ayrı verilmesi ihtiyata daha uygundur.
Fitre sadakası, yükümlünün bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.
"Eksiklikten ve fazlalıktan münezzeh ve yüce olan Allah, doğruyu daha iyi bilir ve O'nun kereminin kemâlinden başarıya ulaştırması ve mükâfatlandırması umulur."
* Bir sa' (Irakî), 1040 Şer'i dirhemdir. 910 örfi dirheme eşittir. O halde 520 şer'i dirhem de 455 örfi dirheme eşittir. Küsurlara bakılmazsa, 1040 şer'i dirhem 2917 kg.dır. 1040 örfi dirhem de (3.333 kg.) eder. O halde, 520 şer'i dirhem 1.458 kg.dır. 520 örfi dirhem de 1.667 kg.dır. Bir kg 357 şer'i dirheme ve 312 örfi dirheme eşittir. Bir kilo mikdarındaki bir şeyin, bir buğdayın fiyatı elli lira kabul edilecek olsa, 1.667 kg. buğdayın tutarı, 1.667x50=83 lira 35 kuruş olur.