PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İslamda Maddi ve Manevi Temizlik



zAMBakk
17.Ağustos.2018, 11:00
1- İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır. Bunlardan biri diğerinden ayrılmaz. Öyle ki bunlardan her biri, bir bakımdan maddî ise, diğer bir bakımdan da manevîdir. Abdest gibi…

2- İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir yeri temizlemek bir görev olduğu gibi, günah denilen manevî kötülüklerle kirlenmiş bulunan bir ruhu temizlemek de bir vazifedir.

3- Başlıca maddî temizlikler şunlardır:

1) İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekanı (yeri) ve diğer şeyleri su ile temizlemek esastır. Bu temizleme işlemi, temizlenecek şeyin durumuna göre farz, sünnet ve müstahabdır.

2) İslamda namaz kılabilmek için abdest almak ve gerekince gusletmek farz olan bir temizlik görevidir.

3) Müslümanlar için, yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda ve saç-sakallarda bulunan kirleri gidermek, saçları tarayıp bağlamak ve insanların tiksinmesine meydan vermemek sünnet olan bir temizlik görevidir.

4) Her müslüman için haftada bir kez olsun, vücudunu yıkamak müstahabdır. Fazileti çok olan cuma gününde yıkanmaktır. Çünkü cuma, müslümanların bir bayramıdır, bir toplantı zamanıdır. O gün her yönden temiz olmak pek güzeldir.

5) Müslümanlar için, uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstahabdır. Sakalda sünnet olan bir kabza mikdarı uzun olmaktır. Ondan fazlasını kesmekte bir sakınca yoktur.

6) Koltuklarla kasıklarda bulunan tüyleri yolmak veya traş etmek müstahabdır. Bunlar haftada veya on beş günde bir temizlenmelidir. Bunu kırk güne kadar uzatmak harama yakın mekruhtur.

7) Erkeklerin veya kadınların, temizlenmek için özel hamamlara gitmelerinde bir sakınca yoktur. Genel bir ihtiyaçtan dolayı bu caiz görülmüştür. Yeter ki avret yerlerini örtsünler. Erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralarında peştemal tutmayarak açık bir halde yıkanmaları haramdır. Hatta bir kimse yalnız başına bir yerde yıkanacağı zaman bir peştemal tutmalıdır. Edebe uygun olan budur. Tenha bir yerde peştemalı sıkmak veya temizlik yapmak için az bir zaman peştemalsız durmak caiz olabilir.

8) Hamamda vücudun baştan göbeğe kadar ve dizlerden topuklara kadar olan kısmını tellaka ovdurmakta bir sakınca yoktur. Fakat bazı alimlere göre, bir zaruret bulunmadıkça ovdurmak mekruhtur. Göbek ile dizler arasındaki kısmı ovdurmak ise, caiz görülemez. Ayakları ovdurmak da edebe aykırıdır. İhtiyacından dolayı bu hizmeti gören kimseyi küçültmemelidir.

4- Başlıca manevî temizlikler de şunlardır:

1) Kalbleri güzel ahlakla, güzel niyetlerle temizleyip süslemeye ve nurlandırmaya çalışmalıdır. Manevî temizlik bunlarla ortaya çıkar.

2) Günahlarla kirlenen kalbleri tevbe ve istiğfarla temizlemeye çalışmalıdır. Bilindiği gibi, günahlar büyük ve küçük diye iki kısımdır. Büyük günahların başlıcaları şunlardır: Yüce Allah’ı inkar etmek, Yüce Allah’a ortak koşmak, kesinlikle sabit olan bir dinî hükme inanmamak. Bu üçü, Allah korusun, küfürdür. Allah’ın rahmetinden ümidi kesmek, Allah’ın azabından ve mekrinden emin olmak. Günah üzerine devam edip ısrar etmek (herhangi bir günahı devamlı olarak işleyip durmak). Namazı, orucu terk etmek. Allah yolunda cihaddan kaçınmak. Anaya ve babaya asî olmak. Yalan yere şahidlikte bulunmak ve yemin etmek. Bir kimseyi haksız yere öldürmek. Bir kimsenin bir organını haksız yere kesmek veya işlemez hale sokmak. Faiz yemek, hırsızlık etmek ve rüşvet almak. Yetim malı yemek. Zina ve livata denilen çirkin işleri yapmak. İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek.
İşte bunlar, dereceleri farklı olan birer büyük günahtır. Diğer bir çok günahlar da küçük günahlardır.

3) Günahların bir kısmı, yalnız Allah Teala’nın hakkına aiddir. Diğer bir kısmı da insanların hakları ile ilgilidir. Birinci kısım günahlar için insan kalbi ile pişman olup Yüce Allah’dan af dilemeli ve bir daha öyle bir günah işlememeye kesinlikle karar vermelidir. O günah küfrü gerektiren bir iş ise, hemen imanı yenilemeli ve nikahı tazelemelidir. Namaz ve oruç gibi, kazası gereken bir ibadetin terkinden ibaret ise, hemen onu kazaya çalışmalıdır.

Günahların insanlarla ilgili kısmında ise, yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Yüce Allah’dan af dilemeli, hem de hakkına tecavüz edilen kimseden mümkünse, helallik istemelidir. Hak sahibini razı etmeye ve tecavüz edilen hakkı ödemeye çalışmalıdır. Ruhların seyyiat (kötülükler) denilen günah kirlerinden temizlenmesi, ancak böyle yapmakla olabilir.

5- Görülüyor ki, kutsal İslam dini, hem maddî hem de manevî temizlikleri birer dinî hükme bağlamış, bunları yalnız insanların keyiflerine bırakmamıştır. Peygamber Efendimiz de: “Temizlik imandandır” buyurarak temizliğe büyük önem vermiş, onun değerini göstermiştir. Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurmuşlardır: “Şüphe yok ki Yüce Allah temizdir, temizliği sever. İkramı boldur, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Artık evlerinizin çevresini temiz tutun; Yahudilere benzemeye çalışmayın.”

6- Bilindiği gibi, Yüce Allah bizi imtihan için yaratıp bu dünyaya getirmiş ve birtakım görevlerle yükümlü tutmuştur. Bizim mutluluğumuz ancak bu görevleri yapmakla olur. Bu görevleri yapmayanlar, Yaratıcımızın kutsal emirlerine aykırı davranmış olurlar. Böyle bir kimsenin kıymeti alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş ve kendisi azaba hak kazanmış olur. Artık bu durumda yapılacak şey tevbedir. Allah’dan mağfiret dilemektir. İlahî emirlere göre hareket etmektir. Kirlenen bir ruhun temizliği, ancak bunları yapmakla olur.

7- İnsan, temiz ve günahsız olarak dünyaya getirilmiştir. Artık kirli ve günahkar bir halde ahirete gitmekten sakınmalıdır. İnsan şöyle bir düşünmelidir: Kendisini yaratan Yüce Allah’ın kutsal emirlerine karşı nasıl karşı çıkabilir! İnsanın ruhu böyle bir isyandan dolayı sızlamalı değil mi? İnsan, kudret ve büyüklüğüne nihayet olmayan O büyük yaradanından korkmalı, O’nun tükenmez nimetlerine kavuştuğunu düşünerek utanmalı değil mi?

İnsan, insanlık gereği olarak günahtan kurtulamıyor, bu bir gerçektir. Fakat insanın kalbi bu günahtan dolayı sızlasın, ruhunda pişmanlık duysun, hemen Allah’a yönelsin. Günahının bağışlanmasını ve örtülmesini dilesin, daha tevbe imkanları elde iken günahlardan kurtulmaya çalışsın.

Allahü Teala Hazretleri buyuruyor: “Ey müzminler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki, kurtulasınız.” Resûlü Ekrem Efendimiz de: “Günahından tevbe eden, günah işlememiş kimse gibidir,” buyurmuştur.

Artık bizim görevimiz, günahlarımızdan dolayı, için için yanarak hakka dönmek ve istiğfarın başı denilen şu mübarek cümle ile Hak Teala Hazretlerinden tevbe ve istiğfar ederek, af ve kerem dilemektir.

“Hayy olan, Kayyûm olan, kendisinden başka bir İlâh bulunmayan Yüce Allah’dan mağfiret dilerim.”
Ya Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı ve tevbelerimizi kabul buyur, amîn… Vel-hamdü leke ya Rabbe’l-alemîn (Hamd sana mahsustur, ey bütün âlemlerin Rabbi!)