Amazonia
06.Eylül.2018, 07:43
Toplumsal Çözülme Nedir, Nedenleri Nelerdir?
Toplumsal çözülme toplumsal bütünleşmeyle doğrudan ilgili bir olgudur. Toplumu bir arada tutan ve onun kendi içinde bütünleşmesini sağlayan bağlar zayıfladıkça toplumsal bütünlükte çatlaklar oluşur ve kaçınılmaz olarak toplumda bir çözülme meydana gelir.
Değerler ve normlar gücünü yitirir ve toplumu oluşturan birey ve gruplar için aynı anlamı ifade etmez olurlar. Bunun sonucunda oluşacak karışıklık, hem ahlaki hem ekonomik hem de sosyal hayatın gündelik akışında bir çöküş meydana getirir. Toplumda suç oranları artar, aile, eğitim, siyaset ve din gibi toplumsal kurumlar işlevsiz ve içi boş kurumlara dönüşürler.
Hiçbir toplum bu duruma duyarsız kalmaz, tersine çözülmeye direnç gösteren ve toplumsal bütünleşmeyi yeniden tesis etmeyi amaçlayan çeşitli önlemler alır. Toplumsal çözülmeye karşı önlemler geliştirebilmek için ilkin toplumsal çözülmeye nelerin yol açtığını saptamak ve iyice analiz etmek gerekir.
Dünya üzerindeki pek çok ülkenin toplumsal sorunlarının kaynağında sanayileşme ve onunla birlikte gelen göç dalgaları ve kentleşme yer almıştır. Zaman içerisinde pek çok ülke de bu problemlerle karşı karşıya kalmıştır.
Sanayileşme ile birlikte o güne kadar mevcut olmayan işçi sınıfı gibi yeni toplumsal sınıflar ortaya çıkmıştır. Ayrıca o güne kadar insanlık tarihinin kaydetmediği bir göç hareketi başlamış ve sanayi bölgelerinde kentleşmeye bağlı olarak büyük nüfus yığılmaları meydana gelmiştir.
Göç, sadece bir yer değiştirmeyi ve insanların mekân içinde dağılışını dile getirmez. Aynı zamanda sosyal bir durum ve meslek değişikliğini de gösterir.
Sanayileşmenin dönüştürücü gücü kaynağını ekonomik zorunluluklardan ve ortaya çıkan yeni değerlerden alır. Bu güç etkisini, her kurumda gösterir. Örneğin, sanayi toplumunda artık geniş aile tipine yer yoktur çünkü geniş aile endüstriyel hareketliliği engeller. Çekirdek aile daha kapsamlı ve hareketli bir iş gücü sağlar.
Böylelikle geleneksel aile yapısında bir çözülme görülür. Ekonomik zorunluluklardan dolayı kadınların da iş hayatına atılmaları bu çözülmenin etkisini artırmıştır. Aileler pek çok görevlerini ve fonksiyonlarını kamu kurumlarına devretmekle dış etkilere karşı bir sığınak ve dayanışma imkânı olmaktan uzaklaştılar. Benzer bir dönüşüm eğitim kurumunda görülür.
Sanayileşme, işlevsel bakımdan kendi teknolojisinin gerektirdiği meslek ve hünerlerle ilişkili bir eğitim sistemi ister. Böyle bir eğitim sistemi ise toplumun geleneksel değerlerinin muhafazası ile fazla ilgilenmez, geleneksel değerlerin, örf ve âdetlerin üzerinde pek durmaz.
Toplumsal çözülmenin bir başka sebebi hızlı ve dengesiz sosyokültürel değişmedir. Her toplumda değişmeye karşı koyan kurumsallaşmış güçler bulunur. Bunların aynı zamanda, değişme süreci içinde istikrarı sağlama gibi bir işlevi vardır. Değişimin hızı, sosyal ve kültürel yapının temel olarak korunmasıyla yakından ilgilidir.
Hızlı bir değişim sürecine giren toplumlarda, sosyal gruplar ve kurumlar arası uyum zorlaşır; dengesizlikler ve çözülme baş gösterir. Bu durumun olumsuz etkilerini sosyal ve bireysel açılardan olmak üzere iki yönlü değerlendirebilmek mümkündür. Özellikle sanayileşmenin yol açtığı, sosyal yapı ve kültürdeki değişimlerle ortaya çıkan yapısal uyumsuzluklar; ailede, sosyal tabakalaşmada, dinî ve ahlaki düşüncelerde vb. çözülmeler meydana getirir.
Bireylerin hızlı sosyal değişime uyum sağlayamamaları da diğer bireylerle ilişkilerinde, kendi tutum ve davranışlarında çözülmelere neden olur.
Nihayetinde toplumsal çözülmenin bir diğer sebebi olarak dar çerçevede ahlaki gerileme ya da çözülmeyi de anmamız gerekir ancak saydığımız olgularla yakından ilişkili olan bu olgu çözülmenin merkezini oluşturur. Bir başka ifadeyle toplumsal çözülme her şeyden önce ahlaki bir çözülmeyi ifade eder.
Burada ahlak sadece cinsel ahlak bağlamında olmayıp insanın kendisine ve diğer insanlara karşı hak ve sorumlulukları bağlamında bütün hayatı kuşatan bir kavramdır. Örneğin ekonomik problemler insan ilişkilerinde önemli etkilere sahiptir. Uzun süreli işsizlik bireylerin özgüvenlerini yitirmelerine, kendilerini faydasız insanlar olarak hissetmelerine yol açar; bunun yanında insan hayatına korku taşır, bundan da nefret doğar.
Modern zamanların yeni teknolojilerle desteklenmiş topyekûn savaşları da toplumsal çözülmenin önemli ve bir o kadar da yıkıcı nedenlerinden biridir. Savaş, ortaya çıktığı andan itibaren bütün ülkeyi ve bütün toplumu etkisi altına alır. Ekonomik faaliyetler, üretim ve yatırım etkinlikler tamamen savaşın desteklenmesine yönelir.
Enflasyon yükselir, karaborsa ortaya çıkar. Büyük göç hareketleri görülür. Savaş, pek çok toplumsal kurumun işleyişinde de aksamalara da yol açar. Eğitim kurumunda, hukuk kurumunda boşluklar kendini gösterir. Kurumların işlevlerini yerine getirememesinden dolayı gündelik hayatta birtakım aksaklıklar ortaya çıkar.
Toplumsal Çözülmenin Nedenleri
• Sosyal ilişkilerde ve aile yapısında karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık ve dayanışmanın zayıflaması.
• Din, vicdan ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması.
• Toplumda iş bölümünün, sosyal farklılaşmanın gelişememesi ve örgütlenme yetersizliği.
• Çoğulcu demokratik yapıya geçilememesi.
• Birey ve sosyal grupların aynı toplumda yaşadıklarının bilincine varamamaları.
• Ekonomik istikrarsızlığın rüşvet, yolsuzluk gibi ahlaki sorunlara yol açması ve işsizlik sorununun çözülememesi.
• Orta sınıfın genişleyememesi, sosyal ve ekonomik tedbirlerle teşvik edilmemesi.
• İnsan haklarını güvence altına alan bir hukuk devleti anlayışının yerleşememesi.
• Toplumsal kurumların değişime ayak uyduramaması.
Toplumsal çözülme toplumsal bütünleşmeyle doğrudan ilgili bir olgudur. Toplumu bir arada tutan ve onun kendi içinde bütünleşmesini sağlayan bağlar zayıfladıkça toplumsal bütünlükte çatlaklar oluşur ve kaçınılmaz olarak toplumda bir çözülme meydana gelir.
Değerler ve normlar gücünü yitirir ve toplumu oluşturan birey ve gruplar için aynı anlamı ifade etmez olurlar. Bunun sonucunda oluşacak karışıklık, hem ahlaki hem ekonomik hem de sosyal hayatın gündelik akışında bir çöküş meydana getirir. Toplumda suç oranları artar, aile, eğitim, siyaset ve din gibi toplumsal kurumlar işlevsiz ve içi boş kurumlara dönüşürler.
Hiçbir toplum bu duruma duyarsız kalmaz, tersine çözülmeye direnç gösteren ve toplumsal bütünleşmeyi yeniden tesis etmeyi amaçlayan çeşitli önlemler alır. Toplumsal çözülmeye karşı önlemler geliştirebilmek için ilkin toplumsal çözülmeye nelerin yol açtığını saptamak ve iyice analiz etmek gerekir.
Dünya üzerindeki pek çok ülkenin toplumsal sorunlarının kaynağında sanayileşme ve onunla birlikte gelen göç dalgaları ve kentleşme yer almıştır. Zaman içerisinde pek çok ülke de bu problemlerle karşı karşıya kalmıştır.
Sanayileşme ile birlikte o güne kadar mevcut olmayan işçi sınıfı gibi yeni toplumsal sınıflar ortaya çıkmıştır. Ayrıca o güne kadar insanlık tarihinin kaydetmediği bir göç hareketi başlamış ve sanayi bölgelerinde kentleşmeye bağlı olarak büyük nüfus yığılmaları meydana gelmiştir.
Göç, sadece bir yer değiştirmeyi ve insanların mekân içinde dağılışını dile getirmez. Aynı zamanda sosyal bir durum ve meslek değişikliğini de gösterir.
Sanayileşmenin dönüştürücü gücü kaynağını ekonomik zorunluluklardan ve ortaya çıkan yeni değerlerden alır. Bu güç etkisini, her kurumda gösterir. Örneğin, sanayi toplumunda artık geniş aile tipine yer yoktur çünkü geniş aile endüstriyel hareketliliği engeller. Çekirdek aile daha kapsamlı ve hareketli bir iş gücü sağlar.
Böylelikle geleneksel aile yapısında bir çözülme görülür. Ekonomik zorunluluklardan dolayı kadınların da iş hayatına atılmaları bu çözülmenin etkisini artırmıştır. Aileler pek çok görevlerini ve fonksiyonlarını kamu kurumlarına devretmekle dış etkilere karşı bir sığınak ve dayanışma imkânı olmaktan uzaklaştılar. Benzer bir dönüşüm eğitim kurumunda görülür.
Sanayileşme, işlevsel bakımdan kendi teknolojisinin gerektirdiği meslek ve hünerlerle ilişkili bir eğitim sistemi ister. Böyle bir eğitim sistemi ise toplumun geleneksel değerlerinin muhafazası ile fazla ilgilenmez, geleneksel değerlerin, örf ve âdetlerin üzerinde pek durmaz.
Toplumsal çözülmenin bir başka sebebi hızlı ve dengesiz sosyokültürel değişmedir. Her toplumda değişmeye karşı koyan kurumsallaşmış güçler bulunur. Bunların aynı zamanda, değişme süreci içinde istikrarı sağlama gibi bir işlevi vardır. Değişimin hızı, sosyal ve kültürel yapının temel olarak korunmasıyla yakından ilgilidir.
Hızlı bir değişim sürecine giren toplumlarda, sosyal gruplar ve kurumlar arası uyum zorlaşır; dengesizlikler ve çözülme baş gösterir. Bu durumun olumsuz etkilerini sosyal ve bireysel açılardan olmak üzere iki yönlü değerlendirebilmek mümkündür. Özellikle sanayileşmenin yol açtığı, sosyal yapı ve kültürdeki değişimlerle ortaya çıkan yapısal uyumsuzluklar; ailede, sosyal tabakalaşmada, dinî ve ahlaki düşüncelerde vb. çözülmeler meydana getirir.
Bireylerin hızlı sosyal değişime uyum sağlayamamaları da diğer bireylerle ilişkilerinde, kendi tutum ve davranışlarında çözülmelere neden olur.
Nihayetinde toplumsal çözülmenin bir diğer sebebi olarak dar çerçevede ahlaki gerileme ya da çözülmeyi de anmamız gerekir ancak saydığımız olgularla yakından ilişkili olan bu olgu çözülmenin merkezini oluşturur. Bir başka ifadeyle toplumsal çözülme her şeyden önce ahlaki bir çözülmeyi ifade eder.
Burada ahlak sadece cinsel ahlak bağlamında olmayıp insanın kendisine ve diğer insanlara karşı hak ve sorumlulukları bağlamında bütün hayatı kuşatan bir kavramdır. Örneğin ekonomik problemler insan ilişkilerinde önemli etkilere sahiptir. Uzun süreli işsizlik bireylerin özgüvenlerini yitirmelerine, kendilerini faydasız insanlar olarak hissetmelerine yol açar; bunun yanında insan hayatına korku taşır, bundan da nefret doğar.
Modern zamanların yeni teknolojilerle desteklenmiş topyekûn savaşları da toplumsal çözülmenin önemli ve bir o kadar da yıkıcı nedenlerinden biridir. Savaş, ortaya çıktığı andan itibaren bütün ülkeyi ve bütün toplumu etkisi altına alır. Ekonomik faaliyetler, üretim ve yatırım etkinlikler tamamen savaşın desteklenmesine yönelir.
Enflasyon yükselir, karaborsa ortaya çıkar. Büyük göç hareketleri görülür. Savaş, pek çok toplumsal kurumun işleyişinde de aksamalara da yol açar. Eğitim kurumunda, hukuk kurumunda boşluklar kendini gösterir. Kurumların işlevlerini yerine getirememesinden dolayı gündelik hayatta birtakım aksaklıklar ortaya çıkar.
Toplumsal Çözülmenin Nedenleri
• Sosyal ilişkilerde ve aile yapısında karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık ve dayanışmanın zayıflaması.
• Din, vicdan ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması.
• Toplumda iş bölümünün, sosyal farklılaşmanın gelişememesi ve örgütlenme yetersizliği.
• Çoğulcu demokratik yapıya geçilememesi.
• Birey ve sosyal grupların aynı toplumda yaşadıklarının bilincine varamamaları.
• Ekonomik istikrarsızlığın rüşvet, yolsuzluk gibi ahlaki sorunlara yol açması ve işsizlik sorununun çözülememesi.
• Orta sınıfın genişleyememesi, sosyal ve ekonomik tedbirlerle teşvik edilmemesi.
• İnsan haklarını güvence altına alan bir hukuk devleti anlayışının yerleşememesi.
• Toplumsal kurumların değişime ayak uyduramaması.