Amazonia
09.Eylül.2018, 03:41
Toplumsal Değer ve Normlar
Değerler, kişilerin düşünce, tutum ve davranışlarında birer ölçüt olarak ortaya çıkarlar ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir ögesini oluştururlar. Değerler, bir gruba ya da topluma mensup olanların uymak durumunda oldukları veya dikkate almaları beklenen genelleşmiş ahlaki inançlar olarak kavramlaştırılabilir.
Örneğin adam öldürmenin, hırsızlık yapmanın ve tembelliğin yanlış ve kötü; insan hayatına değer vermenin, dürüstlüğün ve çalışkanlığın doğru ve iyi olduğuna inanmamızı sağlayan etken, sosyalleşme sürecinde edindiğimiz değerlerdir. Bir toplumun ya da grubun yaşamında her şey, değerlere göre algılanır ve kavranır.
Kişiler, içinde yaşadıkları toplumların veya grupların değerlerini benimseyerek bunları düşünce, tutum ve davranışlarında birer ölçüt olarak kullanırlar. Böylece daha iyi, daha doğru, daha uygun, daha güzel, daha önemli ve daha adil gibi genel yargılara ulaşma imkânı bulurlar.
Bununla beraber, idealize edilmiş temel ve soyut ilkeler ya da standartlar halindeki değerler ancak normlar bağlamında somutlaşırlar veya normlar yoluyla etkinlik kazanırlar. Çünkü daha genel ve soyut nitelikte olan değerlere karşılık; normlar, yaptırım güçleriyle toplumsal yaşamın belirgin bir ögesini oluştururlar.
Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi, kişiler veya gruplar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri sağlayabilecek, koruyabilecek normlar ya da kurallar yaratmasına bağlıdır. Kişiler, bilinçli veya bilinçsiz şekilde uyguladıkları bu kurallar sayesinde, nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler ve diğer kimselerin de belirli bir durumda nasıl bir tutum ve davranış göstereceklerini tahmin edebilirler.
Bu ise toplumsal yaşamın belli bir düzen içinde akıp gitmesini mümkün kılar. Ancak toplumsal yaşamdaki tüm davranışların, ortak davranış kuralları olan normlara her zaman tam bir uyum hâlinde gerçekleştikleri de söylenemez. Bununla birlikte, normların ait oldukları sosyal ve kültürel sistem içinde bir değer taşımaları; hem onlara uyulması gerektiği yönünde bir inancın bulunmasıyla hem de çoğunluk tarafından onlara uyulmasıyla mümkün olabilir.
Değerler, kişilerin düşünce, tutum ve davranışlarında birer ölçüt olarak ortaya çıkarlar ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir ögesini oluştururlar. Değerler, bir gruba ya da topluma mensup olanların uymak durumunda oldukları veya dikkate almaları beklenen genelleşmiş ahlaki inançlar olarak kavramlaştırılabilir.
Örneğin adam öldürmenin, hırsızlık yapmanın ve tembelliğin yanlış ve kötü; insan hayatına değer vermenin, dürüstlüğün ve çalışkanlığın doğru ve iyi olduğuna inanmamızı sağlayan etken, sosyalleşme sürecinde edindiğimiz değerlerdir. Bir toplumun ya da grubun yaşamında her şey, değerlere göre algılanır ve kavranır.
Kişiler, içinde yaşadıkları toplumların veya grupların değerlerini benimseyerek bunları düşünce, tutum ve davranışlarında birer ölçüt olarak kullanırlar. Böylece daha iyi, daha doğru, daha uygun, daha güzel, daha önemli ve daha adil gibi genel yargılara ulaşma imkânı bulurlar.
Bununla beraber, idealize edilmiş temel ve soyut ilkeler ya da standartlar halindeki değerler ancak normlar bağlamında somutlaşırlar veya normlar yoluyla etkinlik kazanırlar. Çünkü daha genel ve soyut nitelikte olan değerlere karşılık; normlar, yaptırım güçleriyle toplumsal yaşamın belirgin bir ögesini oluştururlar.
Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi, kişiler veya gruplar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri sağlayabilecek, koruyabilecek normlar ya da kurallar yaratmasına bağlıdır. Kişiler, bilinçli veya bilinçsiz şekilde uyguladıkları bu kurallar sayesinde, nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler ve diğer kimselerin de belirli bir durumda nasıl bir tutum ve davranış göstereceklerini tahmin edebilirler.
Bu ise toplumsal yaşamın belli bir düzen içinde akıp gitmesini mümkün kılar. Ancak toplumsal yaşamdaki tüm davranışların, ortak davranış kuralları olan normlara her zaman tam bir uyum hâlinde gerçekleştikleri de söylenemez. Bununla birlikte, normların ait oldukları sosyal ve kültürel sistem içinde bir değer taşımaları; hem onlara uyulması gerektiği yönünde bir inancın bulunmasıyla hem de çoğunluk tarafından onlara uyulmasıyla mümkün olabilir.