Amazonia
09.Eylül.2018, 22:57
Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Sosyologları ilgilendiren önemli bir sorun da tarihsel akış içerisinde toplumsal değişime neden olan kaynakların neler olduğunu ve bunların ne tür bir toplumsal değişme yarattıklarını açıklamaktır. Bu yönde sosyologlar toplumların geçirmiş oldukları değişim deneyimlerinden hareketle değişmeye yol açan ana kaynakları belirlemişlerdir.
Değişmede Fiziki Çevrenin Etkisi: Doğa
Doğa bir toplumun kültürel ve toplumsal yapısı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Bir bölgenin ılıman ya da kurak olması, su kaynaklarına uzaklığı ya da yakınlığı, dağlık ya da ova olması o bölgedeki insanların yaşama biçimlerine doğrudan etki eder.
Örneğin, Avustralyalı aborjinler evcilleştirmeye uygun hayvanların ve sistematik tarım yapmaya uygun bitkilerin olmadığı bir kıtada yaşadıkları için avcı ve toplayıcı olarak kalmışlardır. Doğal çevrede önemli değişiklikler yapabilen günümüz modern sanayi toplumlarında bile çevre faktörü kimi zaman yaşama biçimlerini sınırlandırmaktadır.
Örneğin devletler, artan hava kirliliğini önlemek için çevreyi koruma sözleşmeleri imzalayarak endüstriyel büyümeyi kısıtlamaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte depremler, sel baskınları, volkanik patlamalar vb. gibi doğal afetler nüfus yapısında değişimlere neden olabilir ya da göçleri harekete geçirebilir.
Fakat çevresel faktörler, ne kadar güçlü olursa olsun, insanların iradesi ve eylemleriyle değişime uğratılabilir. Örneğin, bir yanı çöl diğer yanı okyanus olan Dubai’nin gösterdiği gelişme bölgedeki ekolojiye insanın müdahalesiyle oluşmuştur.
Doğal çevre faktörüyle ilgili olarak vurgulanması gereken bir nokta da doğal çevrenin geçmişe nazaran günümüzde insanlığın ulaştığı teknolojik gelişme düzeyi nedeniyle değişimi etkileme bakımından önemini yitirmeye başlamasıdır.
- Japonya’nın yerleşime izin vermeyen dağlık coğrafi yapısı gereği Japonlar yüksek katlı binalar, adalar arası ulaşımı sağlayan köprüler inşa etmek zorunda kaldılar.
Değişimin Dinamik Gücü: Nüfus
Bir toplumda nüfusun sayısı, dağılımı ve yapısı toplumsal hayatı doğrudan etkiler. Nüfus artış hızının yüksek olduğu ya da kıtlığın ve ekonomik bunalımların baş gösterdiği bir toplumda nüfusun ihtiyaçlarını mevcut imkânlarla karşılamak mümkün olmayabilir. Bu durum çoğunlukla göçlere neden olur.
Ekonomik sorunlar ya da savaş nedeniyle gerçekleşen bir göç olayı beraberinde göç veren bölgede nüfusun azalmasını, buna karşılık göç alan bölgede ya da ülkede nüfusun artmasını, kültürel yayılmayı, toplumsal düzende istikrarsızlık ve çatışmaları getirebilir. Bu türden sonuçlar doğuran iç ve dış göçler, tarihte sıkça görüldüğü gibi toplumlarda köklü değişimlere yol açmış ve toplumları yeni birtakım sosyoekonomik örgütlenmelere zorlamıştır.
Göçlerin yanı sıra nüfusun kendini yenileyebilme ve genç tutabilme kapasitesi de toplumsal değişmelere neden olabilir. Bugün gelişmiş pek çok Batı Avrupa ülkesi kendini yenileyebilme becerisini kaybetmek üzeredir.
Nüfusun hızla yaşlanması; okulların boş kalması, emeklilik yaşının sürekli yükselmesi ve iş gücünün azalması, yabancı ülkelerden nitelikli nüfus transfer etme zorunluluğu gibi bazı sorunları beraberinde getirmekte ve bu sorunlara çözüm bulma arayışları da toplumsal değişime neden olmaktadır.
- Nüfusun kendini yenileyebilme kapasitesi toplumun varlığını devam ettirebilmesi için zorunludur.
Değişimin İtici Unsurları: Bilim, Teknoloji ve Kitle İletişim Araçları
Keşifler ve icatlar insanların hayatlarına yepyeni şeyler katar, yeni ufuklar açar. Yer çekimi kanununun keşfi, atomların yapısı, genetik şifrelerin çözümü, yeni bir kıtanın keşfi ya da buhar makinesinin, matbaanın, televizyonun ve bilgisayarın icadı ilk bakışta sosyal olaylar değilmiş gibi gözükse de uzun vadede toplumsal hayatın yeniden biçimlendirilmesine yol açan değişimler yaratmışlardır.
Örneğin buhar makinesinin icadı geleneksel toplumların yapısını değiştiren sanayileşme sürecinin itici gücü olmuştur. Bugün İnternetin ya da cep telefonlarının toplumsal ilişkiler üzerinde ne kadar tesir ettiği, herkesin bildiği ve deneyimlediği bir durumdur.
Her yeni keşif ve icat toplumsal yaşamın bir parçası olacak şekilde benimsenip yaygınlaştığı andan itibaren toplumsal hayatta ekonomik ve sosyal değişimlere yol açması kaçınılmazdır.
- Her toplumda teknolojik gelişmeler çabuk benimsenirken yeni düşüncelerin, inanç ve kuralların benimsenmesi daha uzun zaman alır. Örneğin, motorlu araçlar başlangıçta geleneksel toplumlarda garip karşılansa da hızla yaygınlaşmış fakat trafik kurallarının benimsenmesi bu kadar hızlı olmamıştır.
Öte yandan geleneksel toplumlarda değişim hem çok yavaştır hem de onu etkileyen faktörler fazla değildir. Buna karşılık modern toplumlarda değişim hızlı bir süreç olarak yaşanır.
Herkes ve Her Şey Birbirine Benzemeye Başladı: Demokratikleşme, Modernleşme ve Küreselleşme
Son üç yüzyılda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin neden olduğu değişimlere paralel bir şekilde bütün dünyada, demokratikleşme, modernleşme ve küreselleşme deneyimlerinin toplumları sürüklediğini ve değiştirdiğini gözlemliyoruz. Burada değişimi belirleyen şey dışsal etkenler değil kültürel ve düşünsel eğilimlerdir.
Bu kültürel ve düşünsel eğilimlerden biri demokratikleşmedir. 1789 Fransız Devrimi ile seslendirilen “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” sloganı yalnızca Fransa’da bir değişime neden olmamıştır. Zaman içerisinde bütün dünyayı etkileyen siyasi hareketleri de motive etmiştir.
Günümüzde demokrasi ve sivil haklar adına yürütülen mücadeleler de dünya çapında siyasal ve sosyal hareketlere aynı zamanda birtakım hukuki ve siyasi örgütlenmelere yol açmaktadır. Düşünceler bir hayat tarzı olarak yaşanmaya başlandıkça, toplumsal refah ve barışa katkılar sağladıkça değişimin temel unsurlarından biri olmayı sürdürecektir.
Modernleşme, geleneksel toplumdan modern sanayi toplumuna geçişi ifade eden ve çok geniş kapsamlı sosyal dönüşümleri beraberinde getiren bir süreçtir. 19.yüzyıldan itibaren Batı toplumları daha sonra da diğer toplumlar; yapı, kurum, değer ve sistemler bakımından köklü dönüşümler geçirmişlerdir.
Bu dönüşümleri çeşitli alanlarda şöyle örnekleyebiliriz: Siyasal alanda demokrasinin temel kurum ve ilkeleriyle egemen olması, ekonomik alanda kapitalist üretim tarzının yerleşmesi, sosyal alanda kentleşme ve alt yapı hizmetlerinin yaygınlaşması, haberleşme teknolojilerinin gelişmesi, geleneksel ilişkilerin çözülmesi vb.
Küreselleşme, değişimin önemli taşıyıcı unsurlarından biridir ve yeni bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal sınırları aşan ve dünya çapında değişimlere yol açan küreselleşme; teknoloji, siyaset, ekonomi, kültür, çevre vb. gibi alanlardaki gelişmeler sonucunda zaman ve mekân sınırı tanımadan toplumları birbirine bağlayan süreçleri betimlemektedir.
Küreselleşmeyle birlikte dünya küresel bir toplum ve pazar hâline gelmiştir.
- Değişim bütün toplumların ortak özelliğidir. Fakat değişimin hızı ve kaynakları toplumlara göre farklılıklar gösterebilir. Sosyologların yaptığı, toplumlara göre karşılaştırmalı toplumsal değişme ve modernleşme araştırmaları toplumsal değişmenin bütün toplumlarda aynı olmadığını göstermektedir.
Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar, geleneksel, değerlerine daha sıkı bağlı olan toplumların değişime direnç gösterdikleri buna karşılık modern toplumların değişime daha açık olduklarını göstermektedir.
Sosyologları ilgilendiren önemli bir sorun da tarihsel akış içerisinde toplumsal değişime neden olan kaynakların neler olduğunu ve bunların ne tür bir toplumsal değişme yarattıklarını açıklamaktır. Bu yönde sosyologlar toplumların geçirmiş oldukları değişim deneyimlerinden hareketle değişmeye yol açan ana kaynakları belirlemişlerdir.
Değişmede Fiziki Çevrenin Etkisi: Doğa
Doğa bir toplumun kültürel ve toplumsal yapısı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Bir bölgenin ılıman ya da kurak olması, su kaynaklarına uzaklığı ya da yakınlığı, dağlık ya da ova olması o bölgedeki insanların yaşama biçimlerine doğrudan etki eder.
Örneğin, Avustralyalı aborjinler evcilleştirmeye uygun hayvanların ve sistematik tarım yapmaya uygun bitkilerin olmadığı bir kıtada yaşadıkları için avcı ve toplayıcı olarak kalmışlardır. Doğal çevrede önemli değişiklikler yapabilen günümüz modern sanayi toplumlarında bile çevre faktörü kimi zaman yaşama biçimlerini sınırlandırmaktadır.
Örneğin devletler, artan hava kirliliğini önlemek için çevreyi koruma sözleşmeleri imzalayarak endüstriyel büyümeyi kısıtlamaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte depremler, sel baskınları, volkanik patlamalar vb. gibi doğal afetler nüfus yapısında değişimlere neden olabilir ya da göçleri harekete geçirebilir.
Fakat çevresel faktörler, ne kadar güçlü olursa olsun, insanların iradesi ve eylemleriyle değişime uğratılabilir. Örneğin, bir yanı çöl diğer yanı okyanus olan Dubai’nin gösterdiği gelişme bölgedeki ekolojiye insanın müdahalesiyle oluşmuştur.
Doğal çevre faktörüyle ilgili olarak vurgulanması gereken bir nokta da doğal çevrenin geçmişe nazaran günümüzde insanlığın ulaştığı teknolojik gelişme düzeyi nedeniyle değişimi etkileme bakımından önemini yitirmeye başlamasıdır.
- Japonya’nın yerleşime izin vermeyen dağlık coğrafi yapısı gereği Japonlar yüksek katlı binalar, adalar arası ulaşımı sağlayan köprüler inşa etmek zorunda kaldılar.
Değişimin Dinamik Gücü: Nüfus
Bir toplumda nüfusun sayısı, dağılımı ve yapısı toplumsal hayatı doğrudan etkiler. Nüfus artış hızının yüksek olduğu ya da kıtlığın ve ekonomik bunalımların baş gösterdiği bir toplumda nüfusun ihtiyaçlarını mevcut imkânlarla karşılamak mümkün olmayabilir. Bu durum çoğunlukla göçlere neden olur.
Ekonomik sorunlar ya da savaş nedeniyle gerçekleşen bir göç olayı beraberinde göç veren bölgede nüfusun azalmasını, buna karşılık göç alan bölgede ya da ülkede nüfusun artmasını, kültürel yayılmayı, toplumsal düzende istikrarsızlık ve çatışmaları getirebilir. Bu türden sonuçlar doğuran iç ve dış göçler, tarihte sıkça görüldüğü gibi toplumlarda köklü değişimlere yol açmış ve toplumları yeni birtakım sosyoekonomik örgütlenmelere zorlamıştır.
Göçlerin yanı sıra nüfusun kendini yenileyebilme ve genç tutabilme kapasitesi de toplumsal değişmelere neden olabilir. Bugün gelişmiş pek çok Batı Avrupa ülkesi kendini yenileyebilme becerisini kaybetmek üzeredir.
Nüfusun hızla yaşlanması; okulların boş kalması, emeklilik yaşının sürekli yükselmesi ve iş gücünün azalması, yabancı ülkelerden nitelikli nüfus transfer etme zorunluluğu gibi bazı sorunları beraberinde getirmekte ve bu sorunlara çözüm bulma arayışları da toplumsal değişime neden olmaktadır.
- Nüfusun kendini yenileyebilme kapasitesi toplumun varlığını devam ettirebilmesi için zorunludur.
Değişimin İtici Unsurları: Bilim, Teknoloji ve Kitle İletişim Araçları
Keşifler ve icatlar insanların hayatlarına yepyeni şeyler katar, yeni ufuklar açar. Yer çekimi kanununun keşfi, atomların yapısı, genetik şifrelerin çözümü, yeni bir kıtanın keşfi ya da buhar makinesinin, matbaanın, televizyonun ve bilgisayarın icadı ilk bakışta sosyal olaylar değilmiş gibi gözükse de uzun vadede toplumsal hayatın yeniden biçimlendirilmesine yol açan değişimler yaratmışlardır.
Örneğin buhar makinesinin icadı geleneksel toplumların yapısını değiştiren sanayileşme sürecinin itici gücü olmuştur. Bugün İnternetin ya da cep telefonlarının toplumsal ilişkiler üzerinde ne kadar tesir ettiği, herkesin bildiği ve deneyimlediği bir durumdur.
Her yeni keşif ve icat toplumsal yaşamın bir parçası olacak şekilde benimsenip yaygınlaştığı andan itibaren toplumsal hayatta ekonomik ve sosyal değişimlere yol açması kaçınılmazdır.
- Her toplumda teknolojik gelişmeler çabuk benimsenirken yeni düşüncelerin, inanç ve kuralların benimsenmesi daha uzun zaman alır. Örneğin, motorlu araçlar başlangıçta geleneksel toplumlarda garip karşılansa da hızla yaygınlaşmış fakat trafik kurallarının benimsenmesi bu kadar hızlı olmamıştır.
Öte yandan geleneksel toplumlarda değişim hem çok yavaştır hem de onu etkileyen faktörler fazla değildir. Buna karşılık modern toplumlarda değişim hızlı bir süreç olarak yaşanır.
Herkes ve Her Şey Birbirine Benzemeye Başladı: Demokratikleşme, Modernleşme ve Küreselleşme
Son üç yüzyılda bilimsel ve teknolojik gelişmelerin neden olduğu değişimlere paralel bir şekilde bütün dünyada, demokratikleşme, modernleşme ve küreselleşme deneyimlerinin toplumları sürüklediğini ve değiştirdiğini gözlemliyoruz. Burada değişimi belirleyen şey dışsal etkenler değil kültürel ve düşünsel eğilimlerdir.
Bu kültürel ve düşünsel eğilimlerden biri demokratikleşmedir. 1789 Fransız Devrimi ile seslendirilen “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” sloganı yalnızca Fransa’da bir değişime neden olmamıştır. Zaman içerisinde bütün dünyayı etkileyen siyasi hareketleri de motive etmiştir.
Günümüzde demokrasi ve sivil haklar adına yürütülen mücadeleler de dünya çapında siyasal ve sosyal hareketlere aynı zamanda birtakım hukuki ve siyasi örgütlenmelere yol açmaktadır. Düşünceler bir hayat tarzı olarak yaşanmaya başlandıkça, toplumsal refah ve barışa katkılar sağladıkça değişimin temel unsurlarından biri olmayı sürdürecektir.
Modernleşme, geleneksel toplumdan modern sanayi toplumuna geçişi ifade eden ve çok geniş kapsamlı sosyal dönüşümleri beraberinde getiren bir süreçtir. 19.yüzyıldan itibaren Batı toplumları daha sonra da diğer toplumlar; yapı, kurum, değer ve sistemler bakımından köklü dönüşümler geçirmişlerdir.
Bu dönüşümleri çeşitli alanlarda şöyle örnekleyebiliriz: Siyasal alanda demokrasinin temel kurum ve ilkeleriyle egemen olması, ekonomik alanda kapitalist üretim tarzının yerleşmesi, sosyal alanda kentleşme ve alt yapı hizmetlerinin yaygınlaşması, haberleşme teknolojilerinin gelişmesi, geleneksel ilişkilerin çözülmesi vb.
Küreselleşme, değişimin önemli taşıyıcı unsurlarından biridir ve yeni bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal sınırları aşan ve dünya çapında değişimlere yol açan küreselleşme; teknoloji, siyaset, ekonomi, kültür, çevre vb. gibi alanlardaki gelişmeler sonucunda zaman ve mekân sınırı tanımadan toplumları birbirine bağlayan süreçleri betimlemektedir.
Küreselleşmeyle birlikte dünya küresel bir toplum ve pazar hâline gelmiştir.
- Değişim bütün toplumların ortak özelliğidir. Fakat değişimin hızı ve kaynakları toplumlara göre farklılıklar gösterebilir. Sosyologların yaptığı, toplumlara göre karşılaştırmalı toplumsal değişme ve modernleşme araştırmaları toplumsal değişmenin bütün toplumlarda aynı olmadığını göstermektedir.
Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar, geleneksel, değerlerine daha sıkı bağlı olan toplumların değişime direnç gösterdikleri buna karşılık modern toplumların değişime daha açık olduklarını göstermektedir.