LaDe
12.Eylül.2018, 11:59
Okültizm, geçmiş çağlarda doğa, insan ve evren ilişkileri aktarıla gelen ezoterik gelenekler yoluyla edinilmiş derin bilgiler bütünü olarak tanımlanır. Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki “occultus” sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Alev Alatlı“Ruhların dünyasına ve kâinat'ın sırlarına dair batıni bilgileri temel alan teoriler, uygulamalar ve ritüeller olarak tarif ediliyor.” der. “Gizli bilimler de denilen okültizmin kapsadığı alanlar arasında maji, simya, astroloji, nümeroloji, sembolizm, kâhinlik sayılabilir. Okültistler içinde en tanınmış simalar Eliphas Lévi (1810-1875), Paracelsus (1493-1541), Papus(1856-1916) ve Nostradamus (1501-1566) sayılabilir.”
“Okültizm kelimesinin Türkçe karşılığı "gizli bilim, gizli ilimler, gizlicilik" olarak ifade edilmektedir. Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (batıni) doktrin anlaşılmaktadır.” "Ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.
Okültizmin üç ana yasası vardır: Tek tanrı; tekâmül ve tekrar doğuş. Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:“Ölüm ötesinde ne vardır? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır? Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz? Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?”
“"Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." “Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle görünenden yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar. Eflatun'un "idea"ları, Jung'un "arketip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler.”
Okültizmin üç ana esası şöyle sıralanabilir:
“1-Tanrı, İlkeler koymuştur.
2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dâhilinde meydana gelir.
3- İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları tanımaya çalışarak yasaları araştırır.”
“Teozofi ise (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Yunanca Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir.” “Teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefesi denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte, Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefi bir sistemdir.” Teozofiyi Batı'da kurumsallaştıran kişi H.P. Blavatsky'dir.
“Teosofi de denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların "İlahi"yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatin bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür.” Teozofi, tutarlı bir düşünce sistemi olarak, Helena Petrovna Blavatsky'nin çalışmalarından geliştirilmiştir. Henry Steel Olcott, William Quan Judge ile birlikte Blavatsky, 1875'te Teozofi Derneğini kurmuştur. “Cemiyetin üç amacı vardır: Evrensel insan kardeşliğini kurmak, kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, doğa kanunlarını araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.”
“H.P. Blavatsky’nin en önemli eseri 1888’de yayınlanan "The Secret Doctrine"(Gizli Doktrin)dir. Gizli Doktrin'in ilk cildi "Cosmogenesis", evrenin yaratılışı, yapısı ve arkasındaki kozmik yasaları anlatırken, ikinci cildi "Anthropogenesis" insan ırkının devinimleri, yedi kök ırk ve yedi alt kök ırklar, Lemuria (Mu) ve Atlantis gibi kayıp uygarlıklar, reenkarnasyon ile insanların ruhsal ve psişik tekamülünü anlatmaktadır.” Kitabın tamamı Tibet manastırlarından edinilen “Dyzan Stanza”ları diye adı geçen kadim bir kutsal metnin satır satır açıklanmasıdır.
"The Secret Doctrine"’in temel önerileri şöyledir:
Birinci öneri: “Sonsuz, ebedi, sınırsız ve değişmez olanın üzerinde konuşulamaz, bu imkânsızdır. Mandukya´ya göre (Hint destanı Upanişadlar´dan) O, düşünülemez ve telaffuz edilemez... " Antik toplumlar O´nu simgelemeyi reddetiler; Buna karşın Museviler "Eyn soph" (Sınırsız), Hindular "Tat" (O) dediler.”
İkinci öneri: “Evrenin ebediliği sınırsızlık planının gereğidir. Periyodik olarak sayısız evrenler oyun sahasında belirir ve kaybolurlar. Mutlak evrensellik, belirli aralıklarla var olma yasasıdır. Akışkan ve durağandır, med ve cezirdir, fizik bilim bunu gözlemler ve doğanın her yerinden örnekler alır. Aynı düşünce, gündüz ve gece, yaşam ve ölüm, uyku ve uyanma gibi de düşünülerek genelleştirilebilir. "
“Birinci öneri, her şeyin kaynağının sınırsızlığının resmini çizer, ikinci öneri görünen varoluşun modelini yani atomları, insanları, tanrıları, evrenleri tanımlarken, özün yolunu gösterir. Eski düşünürlerin çoğu, bilinmeyen doğurgan kaosdan veya ana prensipten gelen doğurganlık ve verimlilik ışınından söz ederlerdi, kozmos ve görünen dünyalar oradan doğmuşlardı. Bu kutsal üçlemenin gerçek anlamıdır yani Baba, Anne, Oğul; Baba, Kutsal Ruh, Oğul ya da Osiris, İsis, Horus veya Parabrahman, Mulaprakriti, Brahman gibi...”
Üçüncü Öneri: “Yaşamın görünümlerine ait olma saplantısı, bizi karmaşaya götürür. Tüm ruhların temel tanımı evrensel Tek Ruh´la anlaşılabilir... Ezoterik Felsefenin temel doktrini ayrıcalık olmadığının kabul edilmesidir ya da bir insana özel bir hak verilmediğidir yani kutsal, ilahi ayrıcalık yoktur. Ego kişisel gayreti ve çabasıyla beraber değişimler, dönüşümler yaşayacak, reenkarnasyonlarla deneyim kazanacaktır. " “Oluşumların yayılımı, en ince atom altı zerreciklerden başlayarak galaksilere ve evrenlere doğrudur. Kozmos zekânın her türü ile doludur, iç içe kat kat var olurlar.” “Yaşayan evren neden ve etki kanunuyla veya karma ile ilk aşamada anlaşılabilir. Doğduğumuzda karma yüküyle beraber geliyor ve geçmişin dışına çıkıyoruz, biz kendimiz karmayız. Geçmiş yaşamlar şu andaki bizi yaparlar, ne biz şimdiki gibiyiz, ne de kendimizi oluşturuyoruz. Gelecekteki enkarnasyonlarda daha çok biz olacağız yani gerçek bize ya da "Ben"e doğru gidiyoruz.”“Evrendeki her şey, kendine özgün egemenlik veya bilinç alanındadır aralarında karışıklık ve çok özel evrensel nedenler dışında ilişki olmaz çünkü özgünlük geçerlidir. Her bilinç düzeyi kendi türünde ve farkındalık planında var olur.”
“İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: Tanrı, İnsan, Doğa. Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır. Dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. Dolayısıyla modern matematiğin, modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır.”
“Ezoterik bilginin hedefi, kişinin kendi Tanrısallığına kavuşarak zaten bir olduğunu anlaması, bir diğer deyişle özne ve nesne arasındaki uzaklığın geçici bir süre için de olsa ortadan kalkmasıdır. Okült bilgi ise, madde ve dünya olayları üzerinde etkili birtakım güçler elde etmeye ve bunları uygulamaya yöneliktir.”
Teozofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindedir. “Duyusal dünyanın ötesine uzanan yolları arayanlar gelişigüzel dolanmayacaklardır. Bu yolların yolcuları zaman zaman kaybolsa da olduğundan, göründüğünden fazlası olmayı hissetmiş ve arayışa geçmiş az sayıda kimsedirler.”
Teozofi ve okültizm farklı ama birbirine yakın yollardır
Büyü, fal ve kehanet çalışmaları haline gelen bir okültizmin sonu her zaman hüsrandır. Simyacı kendi üzerinde çalışır, kendini tanımak için çabalar. Evreni, doğayı, insanı öğrenmek ister. Pek çok farklı kaynağı kullanarak, kendi stilini yaratma sanatının ustasıdır. Eklektik bir bakış açısı ile hakikati ezoterik bakış açısıyla arar. Bilginin saklı olduğu perdeleri teker teker açmak ister. Bilginin on katmanda açılışına Kabala’da Sefirot denmektedir. Teozofi ve okültizm farklı ancak özde birbirine yakın yollardır. Gerçek insan her yolu araştırır. Ruhunun çıktığı bu uzun spiral yolculukta katman katman merkeze doğru ilerleme gayretini gösterirken ihtiyacı olan tamamlanma için her fikre açıktır, ön yargı ile yaklaşmaz. Bir yolun koşulsuz takipçisi olup diğer yolları yok saymaz. Kendi bileşiminde kendi yolunu kendi ihtiyacına göre kendi çizer. Kendine yardımcı olacak avadanlıkları çok geniş olan seçeneklerinden temin eder.
Rene Guenon: “Rönesans sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında bıraktığı şeylerdir.”
“Okültizm kelimesinin Türkçe karşılığı "gizli bilim, gizli ilimler, gizlicilik" olarak ifade edilmektedir. Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (batıni) doktrin anlaşılmaktadır.” "Ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.
Okültizmin üç ana yasası vardır: Tek tanrı; tekâmül ve tekrar doğuş. Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:“Ölüm ötesinde ne vardır? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır? Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz? Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?”
“"Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." “Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle görünenden yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar. Eflatun'un "idea"ları, Jung'un "arketip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler.”
Okültizmin üç ana esası şöyle sıralanabilir:
“1-Tanrı, İlkeler koymuştur.
2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dâhilinde meydana gelir.
3- İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları tanımaya çalışarak yasaları araştırır.”
“Teozofi ise (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Yunanca Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir.” “Teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefesi denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte, Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefi bir sistemdir.” Teozofiyi Batı'da kurumsallaştıran kişi H.P. Blavatsky'dir.
“Teosofi de denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların "İlahi"yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatin bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür.” Teozofi, tutarlı bir düşünce sistemi olarak, Helena Petrovna Blavatsky'nin çalışmalarından geliştirilmiştir. Henry Steel Olcott, William Quan Judge ile birlikte Blavatsky, 1875'te Teozofi Derneğini kurmuştur. “Cemiyetin üç amacı vardır: Evrensel insan kardeşliğini kurmak, kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, doğa kanunlarını araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.”
“H.P. Blavatsky’nin en önemli eseri 1888’de yayınlanan "The Secret Doctrine"(Gizli Doktrin)dir. Gizli Doktrin'in ilk cildi "Cosmogenesis", evrenin yaratılışı, yapısı ve arkasındaki kozmik yasaları anlatırken, ikinci cildi "Anthropogenesis" insan ırkının devinimleri, yedi kök ırk ve yedi alt kök ırklar, Lemuria (Mu) ve Atlantis gibi kayıp uygarlıklar, reenkarnasyon ile insanların ruhsal ve psişik tekamülünü anlatmaktadır.” Kitabın tamamı Tibet manastırlarından edinilen “Dyzan Stanza”ları diye adı geçen kadim bir kutsal metnin satır satır açıklanmasıdır.
"The Secret Doctrine"’in temel önerileri şöyledir:
Birinci öneri: “Sonsuz, ebedi, sınırsız ve değişmez olanın üzerinde konuşulamaz, bu imkânsızdır. Mandukya´ya göre (Hint destanı Upanişadlar´dan) O, düşünülemez ve telaffuz edilemez... " Antik toplumlar O´nu simgelemeyi reddetiler; Buna karşın Museviler "Eyn soph" (Sınırsız), Hindular "Tat" (O) dediler.”
İkinci öneri: “Evrenin ebediliği sınırsızlık planının gereğidir. Periyodik olarak sayısız evrenler oyun sahasında belirir ve kaybolurlar. Mutlak evrensellik, belirli aralıklarla var olma yasasıdır. Akışkan ve durağandır, med ve cezirdir, fizik bilim bunu gözlemler ve doğanın her yerinden örnekler alır. Aynı düşünce, gündüz ve gece, yaşam ve ölüm, uyku ve uyanma gibi de düşünülerek genelleştirilebilir. "
“Birinci öneri, her şeyin kaynağının sınırsızlığının resmini çizer, ikinci öneri görünen varoluşun modelini yani atomları, insanları, tanrıları, evrenleri tanımlarken, özün yolunu gösterir. Eski düşünürlerin çoğu, bilinmeyen doğurgan kaosdan veya ana prensipten gelen doğurganlık ve verimlilik ışınından söz ederlerdi, kozmos ve görünen dünyalar oradan doğmuşlardı. Bu kutsal üçlemenin gerçek anlamıdır yani Baba, Anne, Oğul; Baba, Kutsal Ruh, Oğul ya da Osiris, İsis, Horus veya Parabrahman, Mulaprakriti, Brahman gibi...”
Üçüncü Öneri: “Yaşamın görünümlerine ait olma saplantısı, bizi karmaşaya götürür. Tüm ruhların temel tanımı evrensel Tek Ruh´la anlaşılabilir... Ezoterik Felsefenin temel doktrini ayrıcalık olmadığının kabul edilmesidir ya da bir insana özel bir hak verilmediğidir yani kutsal, ilahi ayrıcalık yoktur. Ego kişisel gayreti ve çabasıyla beraber değişimler, dönüşümler yaşayacak, reenkarnasyonlarla deneyim kazanacaktır. " “Oluşumların yayılımı, en ince atom altı zerreciklerden başlayarak galaksilere ve evrenlere doğrudur. Kozmos zekânın her türü ile doludur, iç içe kat kat var olurlar.” “Yaşayan evren neden ve etki kanunuyla veya karma ile ilk aşamada anlaşılabilir. Doğduğumuzda karma yüküyle beraber geliyor ve geçmişin dışına çıkıyoruz, biz kendimiz karmayız. Geçmiş yaşamlar şu andaki bizi yaparlar, ne biz şimdiki gibiyiz, ne de kendimizi oluşturuyoruz. Gelecekteki enkarnasyonlarda daha çok biz olacağız yani gerçek bize ya da "Ben"e doğru gidiyoruz.”“Evrendeki her şey, kendine özgün egemenlik veya bilinç alanındadır aralarında karışıklık ve çok özel evrensel nedenler dışında ilişki olmaz çünkü özgünlük geçerlidir. Her bilinç düzeyi kendi türünde ve farkındalık planında var olur.”
“İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: Tanrı, İnsan, Doğa. Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır. Dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. Dolayısıyla modern matematiğin, modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır.”
“Ezoterik bilginin hedefi, kişinin kendi Tanrısallığına kavuşarak zaten bir olduğunu anlaması, bir diğer deyişle özne ve nesne arasındaki uzaklığın geçici bir süre için de olsa ortadan kalkmasıdır. Okült bilgi ise, madde ve dünya olayları üzerinde etkili birtakım güçler elde etmeye ve bunları uygulamaya yöneliktir.”
Teozofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindedir. “Duyusal dünyanın ötesine uzanan yolları arayanlar gelişigüzel dolanmayacaklardır. Bu yolların yolcuları zaman zaman kaybolsa da olduğundan, göründüğünden fazlası olmayı hissetmiş ve arayışa geçmiş az sayıda kimsedirler.”
Teozofi ve okültizm farklı ama birbirine yakın yollardır
Büyü, fal ve kehanet çalışmaları haline gelen bir okültizmin sonu her zaman hüsrandır. Simyacı kendi üzerinde çalışır, kendini tanımak için çabalar. Evreni, doğayı, insanı öğrenmek ister. Pek çok farklı kaynağı kullanarak, kendi stilini yaratma sanatının ustasıdır. Eklektik bir bakış açısı ile hakikati ezoterik bakış açısıyla arar. Bilginin saklı olduğu perdeleri teker teker açmak ister. Bilginin on katmanda açılışına Kabala’da Sefirot denmektedir. Teozofi ve okültizm farklı ancak özde birbirine yakın yollardır. Gerçek insan her yolu araştırır. Ruhunun çıktığı bu uzun spiral yolculukta katman katman merkeze doğru ilerleme gayretini gösterirken ihtiyacı olan tamamlanma için her fikre açıktır, ön yargı ile yaklaşmaz. Bir yolun koşulsuz takipçisi olup diğer yolları yok saymaz. Kendi bileşiminde kendi yolunu kendi ihtiyacına göre kendi çizer. Kendine yardımcı olacak avadanlıkları çok geniş olan seçeneklerinden temin eder.
Rene Guenon: “Rönesans sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında bıraktığı şeylerdir.”