BOZKURT21
08.Ekim.2018, 17:17
HUKUK ALANINDA YAPILAN DEVRİMLER (İNKILAPLAR)
1921 ANAYASASI
1921 Anayasası’nda yer alan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” İfadesiyle egemenliği koşulsuz olarak Türk ulusuna veren ilk anayasamızdır. Bu anayasa ile millet ilk defa yönetimde tek başına söz sahibi oldu.
Bu Anayasamızda yasama, yürütme ve yargı yetkileri TBMM’ye verilmiştir.
1921 Anayasası’nda yönetim biçimiyle ilgili bir madde konmamış olmasına rağmen Cumhuriyet’in ilanıyla anayasada yapılan değişiklikle “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” maddesi eklenmiştir.
1924 ANAYASASI (20 Nisan 1924)
Olağanüstü bir dönemde yapılan 1921 Anayasası ve İmparatorluk döneminden kalan yasalar Türk halkının ihtiyaçlarına bütünüyle cevap veremiyordu. Bu nedenlerle 20 Nisan 1924’te Yeni Türk Devleti’nin ikinci anayasası kabul edilmiştir.
http://www.nkfu.com/wp-content/uploads/2016/12/anayasa-300x151.jpg
1924 ANAYASASI’NIN ÖNEMLİ MADDELERİ
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Devletin yönetim şekli Cumhuriyettir.
Devletin dini İslam, başkenti Ankara, dili Türkçe’dir.
Yasama, yürütme ve yargı yetkisi Meclis’in kontrolündedir. Meclis, yürütme yetkisini hükümet aracılığı ile kullanır
TBMM üyeleri 4 yılda bir seçilir, seçme yaşı 22, seçilme yaşı ise 30’dur.
Cumhurbaşkanı 4 yıllık bir süre için Meclis içinden ve Meclis tarafından seçilir.
Seçme ve seçilme hakkı sadece erkekler tarafından kullanılır.
Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde eşittir.
1924 Anayasası 27 Mayıs 1960 yılına kadar yürürlükte kalmış ve 1961’de yeni bir anayasa yapılmıştır.
1924 Anayasası’nda yapılan değişiklikler şunlardır:
1928 yılında anayasadan “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır.” maddesi çıkarılarak anayasa laikleştirilmiştir.
1930’da kadınlara belediye seçimlerine, 1934’te milletvekili seçimlerine katılma hakları verilerek Türkiye’de siyasal ve egemenlik alanlarında kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
1937 yılında Atatürk ilkeleri anayasaya girmiştir.
1945’te anayasanın dili öz Türkçeleştirilmiş, ancak 1952’de yeniden eski haline çevrilmiştir.
1924 Anayasası eksiklik ve değişiklikleriyle Türk Anayasa tarihinin en uzun ömürlü metni oldu. Tam ve kesintisiz olarak 36 yıl yürürlükte kaldı.
Türkiye’deki değişimler doğrultusunda 1961 ve 1982 Anayasaları hazırlanarak millet egemenliği hükmü korunmuştur.
MEDENİ KANUN’UN KABUL EDİLMESİ (17 Şubat 1926)
Osmanlı Devleti kanunlarında erkeğin üstünlüğüne dayanan bir düzen vardı. Aile hayatında, mirasta, şahitlikte ve bunun gibi birçok konuda erkeklerin daha fazla hakkı vardı. Laik hukuk anlayışı ise bu farklılıkları kabul edemezdi. Bu nedenle, dini kurallara göre düzenlenmiş olan Mecelle adlı kanun kitabı,Türkiye Cumhuriyeti’nin medeni kanununu oluşturamazdı. Bu amaçla, Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan medeni kanunlar incelenmiş ve İsviçre Medeni Kanunu, tercüme edilip düzenlenerek Türk Medeni Kanunu olarak kabul edilmiştir.
İSVİÇRE MEDENİ KANUNU’NUN SEÇİLMESİNİN NEDENLERİ
Avrupa’da hazırlanan en son Medeni Kanun olması ve her türlü yenilikleri içermesi
Sorunlara akılcı ve pratik çözümler getirmesi
Demokratik olması
Toplumsal alanda kadın-erkek eşitliğine dayanması
Laik bir anlayışla düzenlenmiş olması
TÜRK MEDENİ KANUNU’NUN KABULUNÜN SONUÇLARI
Resmi nikâh zorunlu hale getirilmiştir.
Böylece evlilik devlet kontrolü altına alınmıştır.
Kadınlara istedikleri işte çalışabilme hakkı tanınmıştır.
Kadın ve erkekler arasında ekonomik ve sosyal alanlarda eşitlik sağlanmıştır.
Tek eşle evlilik zorunlu hale getirilmiştir. Böylece Türk ailesi modern bir yapıya kavuşturulmuştur.
Mirasta kız ve erkek çocukların eşit pay almaları sağlanmıştır.
Boşanma hakkı düzenlenmiş ve kadınlara da bu konuda haklar tanınmıştır.
Toplumsal hayatın çağdaş kurallara göre düzenlenmesinin sağlanması, Türkiye’de yaşayan gayrimüslim halkı da etkilemiştir.
Müslüman olmayan halk Lozan Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı haklardan vazgeçerek Türk Medeni Kanunu’na uymak istemişler ve onların bu istekleri kabul edilmiştir.
Patrikhane ve konsoloslukların yargı yetkileri sona ermiştir.
Türkiye’de hukuk birliği sağlanmıştır.
Laik hukuk anlayışı toplumun her kesiminde uygulanır hale gelmiştir.
HUKUK ALANINDAKİ DİĞER DÜZENLEMELER
Türkiye Cumhuriyeti’ne her alanda laik hukuk sistemini kazandırmak için diğer konularda da Avrupa’da uygulanmakta olan hukuk sistemleri incelenmiş ve Türkiye için uygun olanlar belirlenerek düzenlendikten sonra Türk hukuk sistemine kazandırılmıştır.
Böylece;
İsviçre’den Borçlar Kanunu 8 Mayıs 1928’de,
Almanya’dan Ticaret Kanunu 10 Mayıs 1928’de,
İtalya’dan Ceza Kanunu 1 Temmuz 1928’de alınarak uygulanmaya başlanmıştır.
1921 ANAYASASI
1921 Anayasası’nda yer alan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” İfadesiyle egemenliği koşulsuz olarak Türk ulusuna veren ilk anayasamızdır. Bu anayasa ile millet ilk defa yönetimde tek başına söz sahibi oldu.
Bu Anayasamızda yasama, yürütme ve yargı yetkileri TBMM’ye verilmiştir.
1921 Anayasası’nda yönetim biçimiyle ilgili bir madde konmamış olmasına rağmen Cumhuriyet’in ilanıyla anayasada yapılan değişiklikle “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” maddesi eklenmiştir.
1924 ANAYASASI (20 Nisan 1924)
Olağanüstü bir dönemde yapılan 1921 Anayasası ve İmparatorluk döneminden kalan yasalar Türk halkının ihtiyaçlarına bütünüyle cevap veremiyordu. Bu nedenlerle 20 Nisan 1924’te Yeni Türk Devleti’nin ikinci anayasası kabul edilmiştir.
http://www.nkfu.com/wp-content/uploads/2016/12/anayasa-300x151.jpg
1924 ANAYASASI’NIN ÖNEMLİ MADDELERİ
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Devletin yönetim şekli Cumhuriyettir.
Devletin dini İslam, başkenti Ankara, dili Türkçe’dir.
Yasama, yürütme ve yargı yetkisi Meclis’in kontrolündedir. Meclis, yürütme yetkisini hükümet aracılığı ile kullanır
TBMM üyeleri 4 yılda bir seçilir, seçme yaşı 22, seçilme yaşı ise 30’dur.
Cumhurbaşkanı 4 yıllık bir süre için Meclis içinden ve Meclis tarafından seçilir.
Seçme ve seçilme hakkı sadece erkekler tarafından kullanılır.
Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde eşittir.
1924 Anayasası 27 Mayıs 1960 yılına kadar yürürlükte kalmış ve 1961’de yeni bir anayasa yapılmıştır.
1924 Anayasası’nda yapılan değişiklikler şunlardır:
1928 yılında anayasadan “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır.” maddesi çıkarılarak anayasa laikleştirilmiştir.
1930’da kadınlara belediye seçimlerine, 1934’te milletvekili seçimlerine katılma hakları verilerek Türkiye’de siyasal ve egemenlik alanlarında kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
1937 yılında Atatürk ilkeleri anayasaya girmiştir.
1945’te anayasanın dili öz Türkçeleştirilmiş, ancak 1952’de yeniden eski haline çevrilmiştir.
1924 Anayasası eksiklik ve değişiklikleriyle Türk Anayasa tarihinin en uzun ömürlü metni oldu. Tam ve kesintisiz olarak 36 yıl yürürlükte kaldı.
Türkiye’deki değişimler doğrultusunda 1961 ve 1982 Anayasaları hazırlanarak millet egemenliği hükmü korunmuştur.
MEDENİ KANUN’UN KABUL EDİLMESİ (17 Şubat 1926)
Osmanlı Devleti kanunlarında erkeğin üstünlüğüne dayanan bir düzen vardı. Aile hayatında, mirasta, şahitlikte ve bunun gibi birçok konuda erkeklerin daha fazla hakkı vardı. Laik hukuk anlayışı ise bu farklılıkları kabul edemezdi. Bu nedenle, dini kurallara göre düzenlenmiş olan Mecelle adlı kanun kitabı,Türkiye Cumhuriyeti’nin medeni kanununu oluşturamazdı. Bu amaçla, Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan medeni kanunlar incelenmiş ve İsviçre Medeni Kanunu, tercüme edilip düzenlenerek Türk Medeni Kanunu olarak kabul edilmiştir.
İSVİÇRE MEDENİ KANUNU’NUN SEÇİLMESİNİN NEDENLERİ
Avrupa’da hazırlanan en son Medeni Kanun olması ve her türlü yenilikleri içermesi
Sorunlara akılcı ve pratik çözümler getirmesi
Demokratik olması
Toplumsal alanda kadın-erkek eşitliğine dayanması
Laik bir anlayışla düzenlenmiş olması
TÜRK MEDENİ KANUNU’NUN KABULUNÜN SONUÇLARI
Resmi nikâh zorunlu hale getirilmiştir.
Böylece evlilik devlet kontrolü altına alınmıştır.
Kadınlara istedikleri işte çalışabilme hakkı tanınmıştır.
Kadın ve erkekler arasında ekonomik ve sosyal alanlarda eşitlik sağlanmıştır.
Tek eşle evlilik zorunlu hale getirilmiştir. Böylece Türk ailesi modern bir yapıya kavuşturulmuştur.
Mirasta kız ve erkek çocukların eşit pay almaları sağlanmıştır.
Boşanma hakkı düzenlenmiş ve kadınlara da bu konuda haklar tanınmıştır.
Toplumsal hayatın çağdaş kurallara göre düzenlenmesinin sağlanması, Türkiye’de yaşayan gayrimüslim halkı da etkilemiştir.
Müslüman olmayan halk Lozan Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı haklardan vazgeçerek Türk Medeni Kanunu’na uymak istemişler ve onların bu istekleri kabul edilmiştir.
Patrikhane ve konsoloslukların yargı yetkileri sona ermiştir.
Türkiye’de hukuk birliği sağlanmıştır.
Laik hukuk anlayışı toplumun her kesiminde uygulanır hale gelmiştir.
HUKUK ALANINDAKİ DİĞER DÜZENLEMELER
Türkiye Cumhuriyeti’ne her alanda laik hukuk sistemini kazandırmak için diğer konularda da Avrupa’da uygulanmakta olan hukuk sistemleri incelenmiş ve Türkiye için uygun olanlar belirlenerek düzenlendikten sonra Türk hukuk sistemine kazandırılmıştır.
Böylece;
İsviçre’den Borçlar Kanunu 8 Mayıs 1928’de,
Almanya’dan Ticaret Kanunu 10 Mayıs 1928’de,
İtalya’dan Ceza Kanunu 1 Temmuz 1928’de alınarak uygulanmaya başlanmıştır.