Amazonia
09.Ekim.2018, 04:51
Bu mezheb hakkında yazma nedeni onun îslâmi bir mezhep oluşundan değildir. Biz bu mezhebi, İslâmî olduğu için değil, müslümanların arasında yayıldığı ve asıl kurucusunun, İslâmî mezheplerden birine mensup bir kişi olduğu için önemsiyoruz.
Bu mezhep, müslümanlann, üzerinde ittifak ettikleri esaslardan ve îsîâm dininin temel prensiplerinden sapmış bir mezheptir.
Bu mezhebin kurucusu, Hicri 1252, Miladî 1820 de İran´da doğan «Mirza Ali Muhammed eş-Şirazi» dir. Bu zat, daha önce Isnaaşeriye mezhebine mensuptu. Fakat bu mezhebin sınırlarını aştı. Bu mezhep ile «İsmailiyye» mezhebinin sapık görüşlerini ve «Sebeiyyo» fırkasının «Hulul» fikrini birleştirdi. Böylece, İslâm inancından çok uzak olan karma bir mezhep ortaya koydu.
îsnaaşeriye mezhebinde «gizlenen iman» diye bir prensip vardır. Bu mezhebe göre, onikinci İmam, gözler önünden kaybolmuştur. îsmaşerîler, bu imamın dönmesini beklemektedirler. Mirza Ali Muhammed, İran halkının çoğunluğunu teşkil eden İsnaaşeriyye fırkası içinde yaşadığı için, önceleri bu mezhebin inançlarına sıkı sıkıya bağlıydı.
Mezhebini büyük gayretlerle savunmuş ve bu sebeple, dikkatleri üzerine çekmişti. Kendisini psikolojik incelemelere ve felsefi düşüncelere vermişti. İnsanların, kendisino itibar etmeleri ve çalışmalarında kendisini teşvik etmeleri, Mirza´yi. «Kaybolan İmanı adına konuşan tek kişi ve ona açılan tek kapı» olma iddiasına sürükledi. Çünkü, İsnaaşeriye mezhebinin bir gereği olarak, diğer imamlar gibi, kaybolan bu imamın da, kendisine özel olarak verilen yetki mucibince, kendisine tâbi olmayı gerektiren bir ilmi bulunduğu, kendisinin, hidayet ve bilgi kaynağı olduğu kabul edilmektedir.
Mirza Ali, Nurani lmam´ın bilgisinin kendisine verildiği varsayımından hareket ettiği için, kendisine uyanlara göre, sözleri, diğer imamlarmki gibi tartışma kabul etmeyen bir hüccet, bir delil kabul ediliyordu. Bu sebeple Mirza Ali, taraftarlarından mutlak bir itaat gördü ve her söylediği kesinlikle kabul edileli.
Mirza Ali, zamanla çok aşın gitti. «Kaybolan İmamın ilmini aktardığı» iddiasını ortaya atfı. Hicri 260 tarihinde kaybolan imamdan bin sene sonra ortaya çıkacak Mehci nin kendisi olduğunu iddia etti. Bununla da yetinmeyip, Allah´ın kendisine girdiğini, yarattıklarına O´nun şekline bürünerek göründüğünü, Hz. Musa ile Hz. İsa´nın, âhir zamanda ortaya çıkmalarının tek yolunun, kendisi olduğunu iddia etti. Umumi olarak inanıldığı gibi, sadece Hz. İsa´nın döneceğini söylemekle kalmayıp, ona Hz. Musa´yı da ilâve etti. Ve bunların tekrar geri dönmelerinin tek yolunun kendisi olduğunu iddia etti.
Mirza Ali, bu iddialarla, kendi tesirinde kalan bir topluluk elde etti.Fakat, îmamiye mezhebine mensup olsun veya olmasın, bütün âlimler bu iddialara karşı çıktılar. Çünkü bu adamın, kendisinde varlığını iddia ettiği hususlar, Islâmi gerçeklere ve Kur´an-ı Kerîm´in getirdiği esaslara tamamen ters düşmek´e idi.
Fakat Mirza Ali, âlimlerin eleştirilerine kulak asmadı. Aksine, insanları onlardan nefret ettirmeye girişti. Onları, ikiyüzlülük, maddecilik ve idarecilere yağcılıkla suçladı. Her söylediğini delilsiz olarak, safça kabul eden insanlar da buldu.
Mirza Âli, kendisinde bir kısım şeylerin varlığını iddia ettikten sonra, itikadi mevzularda ve hukuki meselelerde bazı saçma düşünceler ileri sürdü. İtikadı mevzularda ileri sürdüğü saçma düşüncelerden bazıları şunlardır:
a) Âhiret gününe, müminlerin mükâfatlandırılacaklar! bir cennetin ve suçluların cezalandırılacakları bir cehennemin varlığına ve bunların, insanın hesaba çekilmesinden sonra gerçekleşeceğine inanmaması.
Mirza AH, Allah´ın huzuruna çıkmanın ve âhiret gününün, yenilenmekte olan ruhi bir hayatın sembollerinden başka bir şey olmadığım kabul eder.
b) Mirza Ali´nin, davet ettiği itikadi meselelerden biri de, kendisinin, geçmişteki bütün peygamberlerin gerçek temsilcisi olduğuna, ilâhî peygamberliklerin kendisinde toplandığına, bu nedenle bütün diğer din sahiplerinin kendisinde birleştiğine iman etmeye ça-
ğırmasıdır.
Babailikte, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm birleşmekte ve aralarında herhangi bir fark gözetilmemektedir.
c) Allah´ın bizzat kendisine girdiğine inanması. Mirza Ali, Allah´ın, kendisine huîûl ettiğini ve kendisinden sonra da başkalarına hulul edeceğini ilân etti. Böylece hululü, sadece kendi tekelinde bulundurmadı.
d) Mirza Ali, Hz. Muhammed´in peygamberliğinin, son peygamberlik olduğuna inanmaz.
e) Mirza Ali, birlikte bulunan bazı harfleri ve harflerin, hesapta kullanılan rakamlarını zikrederek birçok garip iddialara girişti. Rakamların, bu adamın görüşlerine büyük tesiri vardı. Özellikle (19) rakamının ona göre ayrı ve üstün bir değeri vardı.
Bu mezhep, müslümanlann, üzerinde ittifak ettikleri esaslardan ve îsîâm dininin temel prensiplerinden sapmış bir mezheptir.
Bu mezhebin kurucusu, Hicri 1252, Miladî 1820 de İran´da doğan «Mirza Ali Muhammed eş-Şirazi» dir. Bu zat, daha önce Isnaaşeriye mezhebine mensuptu. Fakat bu mezhebin sınırlarını aştı. Bu mezhep ile «İsmailiyye» mezhebinin sapık görüşlerini ve «Sebeiyyo» fırkasının «Hulul» fikrini birleştirdi. Böylece, İslâm inancından çok uzak olan karma bir mezhep ortaya koydu.
îsnaaşeriye mezhebinde «gizlenen iman» diye bir prensip vardır. Bu mezhebe göre, onikinci İmam, gözler önünden kaybolmuştur. îsmaşerîler, bu imamın dönmesini beklemektedirler. Mirza Ali Muhammed, İran halkının çoğunluğunu teşkil eden İsnaaşeriyye fırkası içinde yaşadığı için, önceleri bu mezhebin inançlarına sıkı sıkıya bağlıydı.
Mezhebini büyük gayretlerle savunmuş ve bu sebeple, dikkatleri üzerine çekmişti. Kendisini psikolojik incelemelere ve felsefi düşüncelere vermişti. İnsanların, kendisino itibar etmeleri ve çalışmalarında kendisini teşvik etmeleri, Mirza´yi. «Kaybolan İmanı adına konuşan tek kişi ve ona açılan tek kapı» olma iddiasına sürükledi. Çünkü, İsnaaşeriye mezhebinin bir gereği olarak, diğer imamlar gibi, kaybolan bu imamın da, kendisine özel olarak verilen yetki mucibince, kendisine tâbi olmayı gerektiren bir ilmi bulunduğu, kendisinin, hidayet ve bilgi kaynağı olduğu kabul edilmektedir.
Mirza Ali, Nurani lmam´ın bilgisinin kendisine verildiği varsayımından hareket ettiği için, kendisine uyanlara göre, sözleri, diğer imamlarmki gibi tartışma kabul etmeyen bir hüccet, bir delil kabul ediliyordu. Bu sebeple Mirza Ali, taraftarlarından mutlak bir itaat gördü ve her söylediği kesinlikle kabul edileli.
Mirza Ali, zamanla çok aşın gitti. «Kaybolan İmamın ilmini aktardığı» iddiasını ortaya atfı. Hicri 260 tarihinde kaybolan imamdan bin sene sonra ortaya çıkacak Mehci nin kendisi olduğunu iddia etti. Bununla da yetinmeyip, Allah´ın kendisine girdiğini, yarattıklarına O´nun şekline bürünerek göründüğünü, Hz. Musa ile Hz. İsa´nın, âhir zamanda ortaya çıkmalarının tek yolunun, kendisi olduğunu iddia etti. Umumi olarak inanıldığı gibi, sadece Hz. İsa´nın döneceğini söylemekle kalmayıp, ona Hz. Musa´yı da ilâve etti. Ve bunların tekrar geri dönmelerinin tek yolunun kendisi olduğunu iddia etti.
Mirza Ali, bu iddialarla, kendi tesirinde kalan bir topluluk elde etti.Fakat, îmamiye mezhebine mensup olsun veya olmasın, bütün âlimler bu iddialara karşı çıktılar. Çünkü bu adamın, kendisinde varlığını iddia ettiği hususlar, Islâmi gerçeklere ve Kur´an-ı Kerîm´in getirdiği esaslara tamamen ters düşmek´e idi.
Fakat Mirza Ali, âlimlerin eleştirilerine kulak asmadı. Aksine, insanları onlardan nefret ettirmeye girişti. Onları, ikiyüzlülük, maddecilik ve idarecilere yağcılıkla suçladı. Her söylediğini delilsiz olarak, safça kabul eden insanlar da buldu.
Mirza Âli, kendisinde bir kısım şeylerin varlığını iddia ettikten sonra, itikadi mevzularda ve hukuki meselelerde bazı saçma düşünceler ileri sürdü. İtikadı mevzularda ileri sürdüğü saçma düşüncelerden bazıları şunlardır:
a) Âhiret gününe, müminlerin mükâfatlandırılacaklar! bir cennetin ve suçluların cezalandırılacakları bir cehennemin varlığına ve bunların, insanın hesaba çekilmesinden sonra gerçekleşeceğine inanmaması.
Mirza AH, Allah´ın huzuruna çıkmanın ve âhiret gününün, yenilenmekte olan ruhi bir hayatın sembollerinden başka bir şey olmadığım kabul eder.
b) Mirza Ali´nin, davet ettiği itikadi meselelerden biri de, kendisinin, geçmişteki bütün peygamberlerin gerçek temsilcisi olduğuna, ilâhî peygamberliklerin kendisinde toplandığına, bu nedenle bütün diğer din sahiplerinin kendisinde birleştiğine iman etmeye ça-
ğırmasıdır.
Babailikte, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm birleşmekte ve aralarında herhangi bir fark gözetilmemektedir.
c) Allah´ın bizzat kendisine girdiğine inanması. Mirza Ali, Allah´ın, kendisine huîûl ettiğini ve kendisinden sonra da başkalarına hulul edeceğini ilân etti. Böylece hululü, sadece kendi tekelinde bulundurmadı.
d) Mirza Ali, Hz. Muhammed´in peygamberliğinin, son peygamberlik olduğuna inanmaz.
e) Mirza Ali, birlikte bulunan bazı harfleri ve harflerin, hesapta kullanılan rakamlarını zikrederek birçok garip iddialara girişti. Rakamların, bu adamın görüşlerine büyük tesiri vardı. Özellikle (19) rakamının ona göre ayrı ve üstün bir değeri vardı.