Bozkurt
20.Mayıs.2014, 03:19
http://www.timeturk.com/resim/tr/2014/04/22/cengiz-han-in-onunde-egildigi-minare_m.jpg
Özbekistan'ın Buhara kentinde, bir efsaneye göre bölgeyi istila eden Cengiz Han'ın, yere düşen miğferini alıp doğrulduktan sonra gördüğü ve hiç kimsenin, hiçbir şeyin önünde eğilmediği için zarar verilmesini istemediği Kalon Minaresi, yaklaşık 9 asırdır ihtişamını koruyor.
Buhara'nın en çok dikkati çeken yapılarından biri olan minare, adını, Özbek dilinde 'büyük' anlamına gelen 'kalon'dan aldı.
'Büyük minare' olarak da anılan Kalon Minaresi'nin kitabesinde, 1127 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan Han tarafından Bako adlı bir mimara inşa ettirildiği belirtildi.
Mimari özellikleri itibarıyla Özbekistan'a has olan ve yaklaşık 48 metre yüksekliğine sahip, 105 basamaklı bu minare, 13 kuşaktan oluşuyor. Her kuşakta farklı desen ve şekiller yer alıyor.
Pişmiş tuğladan dairesel plan özelliğine sahip minarenin çapı, aşağıdan yukarıya yükseldikçe daralarak devam ediyor. Tepe kısmı ise mukarneslerle (İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşidi) genişletilerek estetik bir görünüm sağlandı. Minare, hareketliliği oluşturmak için yer yer sırlı tuğlalarla süslendi.
Özbekistan minarelerinin genelinde olduğu gibi burada da şerefeye yer verilmedi.
Ezan sesinin duyurulabilmesi için üst bölümde minare çevresine sivri kemerli 16 açıklık bırakılarak bu ihtiyaç karşılandı. Bu kısmın üstü de mukarneslerle bezendi. Tepe bölümünün ortasına ise koni biçiminde kubbecik konuldu.
'Yıkılırsa evimin üzerine düşecek, başıma yıkılacak'
Aynı isme sahip camiden ayakta kalabilen tek unsur olan minareden, ezan okumanın yanı sıra gözetleme kulesi ve yolcuların şehre giden istikameti kolayca bulabilmesi için üzerinde ateş yakılmak suretiyle fener olarak da yararlanıldı.
Mimar Bako tarafından yapılan ilk Kalon Minaresi, altındaki su tabakası hesaba katılmadığı için yıkıldı. Bunun ardından tekrar inşa edildi ve 'Minare yıkılacak mı, yıkılmayacak mı' diye 10 yıl beklendi. Bu sırada Bako, can güvenliği endişesiyle ülkeyi terk etti. Buhara'ya 10 yıl sonra döndüğünde minarenin yerinde sağlam durduğunu gören usta, 'Merak etmeyin, minareyi bu sefer sağlam yaptım. Gölgesinden ve ışığından hesap ettim. Yıkılırsa evimin üzerine düşecek, başıma yıkılacak' ifadesini kullandı.
Kalon Minaresi daha sonra belli dönemlerde restore edildi.
Efsanelerde Kalon Minaresi
Minare ile ilgili halk arasında asırlardır anlatılagelen bir efsane ise şöyle:
'Cengiz Han, Buhara şehrini yakarken Kalon Minaresi'nin yanına kadar gelir. O sırada miğferi başından düşer. Eğilip miğferini yerden alır. O güne kadar Cengiz Han, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmemiştir. Eğilip miğferini yerden alır ve bir an duraklar, sonra da 'Bugüne kadar hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmedim. Bu yapının önünde ise eğildim. Onun için bu yapıya dokunmayın, bırakın sağlam kalsın' der. Böylece minare yıkılmaktan kurtulur.'
Bir başka rivayete göre Cengiz Han, Buhara'ya geldiğinde halkı bir korku kaplar. Şehirde büyük bir katliam olacağını tahmin ederler. Minarenin yanındaki camiye sığınırlarsa katliamdan kurtulabileceklerini, Cengiz Han'ın bir mabede sığınan insanlara dokunmayacağını düşünürler. Mescide giren Cengiz Han ve askerleri, içeridekilerin tamamını kılıçtan geçirir.
Özbekistan'ın Buhara kentinde, bir efsaneye göre bölgeyi istila eden Cengiz Han'ın, yere düşen miğferini alıp doğrulduktan sonra gördüğü ve hiç kimsenin, hiçbir şeyin önünde eğilmediği için zarar verilmesini istemediği Kalon Minaresi, yaklaşık 9 asırdır ihtişamını koruyor.
Buhara'nın en çok dikkati çeken yapılarından biri olan minare, adını, Özbek dilinde 'büyük' anlamına gelen 'kalon'dan aldı.
'Büyük minare' olarak da anılan Kalon Minaresi'nin kitabesinde, 1127 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan Han tarafından Bako adlı bir mimara inşa ettirildiği belirtildi.
Mimari özellikleri itibarıyla Özbekistan'a has olan ve yaklaşık 48 metre yüksekliğine sahip, 105 basamaklı bu minare, 13 kuşaktan oluşuyor. Her kuşakta farklı desen ve şekiller yer alıyor.
Pişmiş tuğladan dairesel plan özelliğine sahip minarenin çapı, aşağıdan yukarıya yükseldikçe daralarak devam ediyor. Tepe kısmı ise mukarneslerle (İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşidi) genişletilerek estetik bir görünüm sağlandı. Minare, hareketliliği oluşturmak için yer yer sırlı tuğlalarla süslendi.
Özbekistan minarelerinin genelinde olduğu gibi burada da şerefeye yer verilmedi.
Ezan sesinin duyurulabilmesi için üst bölümde minare çevresine sivri kemerli 16 açıklık bırakılarak bu ihtiyaç karşılandı. Bu kısmın üstü de mukarneslerle bezendi. Tepe bölümünün ortasına ise koni biçiminde kubbecik konuldu.
'Yıkılırsa evimin üzerine düşecek, başıma yıkılacak'
Aynı isme sahip camiden ayakta kalabilen tek unsur olan minareden, ezan okumanın yanı sıra gözetleme kulesi ve yolcuların şehre giden istikameti kolayca bulabilmesi için üzerinde ateş yakılmak suretiyle fener olarak da yararlanıldı.
Mimar Bako tarafından yapılan ilk Kalon Minaresi, altındaki su tabakası hesaba katılmadığı için yıkıldı. Bunun ardından tekrar inşa edildi ve 'Minare yıkılacak mı, yıkılmayacak mı' diye 10 yıl beklendi. Bu sırada Bako, can güvenliği endişesiyle ülkeyi terk etti. Buhara'ya 10 yıl sonra döndüğünde minarenin yerinde sağlam durduğunu gören usta, 'Merak etmeyin, minareyi bu sefer sağlam yaptım. Gölgesinden ve ışığından hesap ettim. Yıkılırsa evimin üzerine düşecek, başıma yıkılacak' ifadesini kullandı.
Kalon Minaresi daha sonra belli dönemlerde restore edildi.
Efsanelerde Kalon Minaresi
Minare ile ilgili halk arasında asırlardır anlatılagelen bir efsane ise şöyle:
'Cengiz Han, Buhara şehrini yakarken Kalon Minaresi'nin yanına kadar gelir. O sırada miğferi başından düşer. Eğilip miğferini yerden alır. O güne kadar Cengiz Han, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmemiştir. Eğilip miğferini yerden alır ve bir an duraklar, sonra da 'Bugüne kadar hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmedim. Bu yapının önünde ise eğildim. Onun için bu yapıya dokunmayın, bırakın sağlam kalsın' der. Böylece minare yıkılmaktan kurtulur.'
Bir başka rivayete göre Cengiz Han, Buhara'ya geldiğinde halkı bir korku kaplar. Şehirde büyük bir katliam olacağını tahmin ederler. Minarenin yanındaki camiye sığınırlarsa katliamdan kurtulabileceklerini, Cengiz Han'ın bir mabede sığınan insanlara dokunmayacağını düşünürler. Mescide giren Cengiz Han ve askerleri, içeridekilerin tamamını kılıçtan geçirir.