aSk
10.Temmuz.2014, 13:57
http://ds2.ds.static.rtbf.be/article/image/624x351/b/f/5/600281fdb93c384276a7e9ddee5338d2-1381147961.jpg
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Derneği Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA Hastalığı'na sebep olan keneye karşı son yıllarda yapılan etkin eğitim çalışmalarının olumlu sonuçlar verdiğini söyledi.
Köksal, bu yıl kış mevsiminin uzun sürmesiyle daha önce Nisan, Mayıs aylarında görülen kenelerin bu yıl Haziran ayında görülmeye başladığını hatırlattı.
Kenelerden bulaşan hastalıklar konusunda özellikle 2004 yılından beri eğitim çalışmaları yaptıklarını kaydeden Köksal "Aradan geçen 10 yıl sürede çok yoğun etkin eğitim çalışmaları yapıldı. Bir kere hastalık artık herkes tarafından biliniyor. Bu hastalığı 'duymadım, görmedim, nasıl korunduğunu bilmiyorum?' diyen yok. Ama buna rağmen hastalık hala var. Geçen seneki bakanlık verilerine göre; hastalık sayısında gerçekten bir azalma var. Dolayısıyla bu azalma bölgemizde de hissedildi. Ancak ilk yıllarda hastalık sadece bazı bölgelerde seyretmesine rağmen bugün Türkiye’nin her yerinde var. Yani bu keneler Türkiye’nin her yerine yayıldı" dedi.
LYME VAKALARINDA ARTIŞ
KKKA Hastalığı vakalarının azaldığını ancak Lyme Hastalığı'nda ciddi artış yaşandığına dikkat çeken Köksal, şunları söyledi:
"Keneler sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı'nı bulaştırmıyorlar, yine artan bir tehlike karşımızda. KKKA vakaları yıllar içerisinde azalmasına rağmen keneler aracılığı ile bulaşan Lyme Hastalığı'nda bir artış görüyoruz. Eski yıllara göre görmediğimiz kadar vaka var. Bu vakaların nereden geliyor diye baktığımızda özellikle Giresun ve Artvin’in ormanlık yöresinden geldiğini görüyoruz. Peki bu iki hastalık bulaşması bakımından fark var mı diye baktığımızda biz şunu görüyoruz. KKKA sahil kesiminde gelmiyor. Daha çok yüksek kesim, yerleşim alanlarından denizden uzak yerlerdeki kenelerin ısırması ile kan emmesiyle bulaşıyor. Fakat Lyme hastalığı böyle değil. Lyme Hastalığı'na baktığınız zaman gelen vakaların daha sahil kesimlerine yakın, ya da böyle bir ayırım yapmaksızın yaşayan yerlerdeki bireylerden bulaştığını görüyoruz. Buda diğer önemli bir tehlike. Dolayısıyla keneler bölgemizde var. Kene ile bulaşan hastalıklara karşı uyanık, dikkatli olmamız lazım.”
PİKNİKLERDE KENELERE DİKKAT!
KENENİN ÜZERİNE SİGARA BASMAK, ALKOL, KOLONYA DÖKMEK ÇOK TEHLİKELİ
Kene ısırığına karşı yapılması gerekenler hakkında bilgi veren Köksal, şu tavsiyelerde bulundu:
“Kişi vücudunda kene gördüğü zaman eğer kendisi çıkaramayacağından şüphe ederse hemen bir sağlık kuruluşuna giderek çıkartmasını tavsiye ediyoruz. Kenenin üzerine sigara basmak, alkol, kolonya, ispirto, yağ dökmek gibi şeyler son derece tehlikeli. Çünkü kene böyle bir olaya maruz kaldığı zaman kendini korumak amacıyla kusuyor ve salgı çıkarıyor. Böylece bulaşması daha fazla oluyor. Kendisi zorlayarak keneyi çıkarmaya çalışırsa yine çok miktarda virüs vantuzları aracılığı ile tutunduğu için salgılarını boşaltıyor. Buda çok tehlikeli. Eğer bir cımbız aracılığı ile bir tutuşla çekebiliyorsa sorun yok. Bunların dışında hemen bir sağlık kuruluşuna başvurarak çıkarmasını öneriyoruz.
Keneden korunmak aslında çok kolay. Gezinti halinde pantolonun paçalarını çoraba sokmak. Tarımla, hayvancılıkla uğraşanlar eline bir eldiven veya çorap geçirmek suretiyle keneden korunabilirler. Gömleğini pantolonun içine koyması, başına şapka yada eşarp takmalarını öneriyoruz. Çünkü zaman zaman saçlı deriden çıkardığımız vakalar da var. Boynundan, kulak arkasından çıkardığımız keneler var. Kene ağaca pek çıkmıyor, yerdeki otlarda oluyor. Dolayısıyla yere yatıp uzananlarda yada hayvanını temizlemek için altına girenlerin başında, vücudunun farklı yerlerine kenenin bulunduğunu görüyoruz. Bunun dışında vücudunun her yerinden kene çıkardığımız vakalar var.
Eve döndükleri zaman mutlaka bir yakınlarına kene kontrolü yaptırsın. Çünkü kene ne kadar erken çıkartılırsa o kadar iyi. Vücutta ne kadar kalırsa virüsü aktarmak için doyana kadar şişene kadar kan emiyor. Kene çok aç olduğu için kan emme sırasında insana mutlaka virüsü bulaştırıyor. Kene zaten aç iken insana yapışıyor. Bazen üzerinde 4-5 gün kene kalıp da gelen vakalar var. Dolayısıyla bunlar şişman kene oluyor, çok kan emdikleri için çok tehlikeli oluyor. Ne kadar vücutta kalırsa o kadar çok tehlikeli.”
KENENİN DÜŞMANI TAVUK
Kuş gribi yüzünden gereksiz yere tavukların telef edildiğini bunun da doğal dengeyi bozduğunu ifade eden Köksal, açıklamaları şöyle sürdürdü:
“Kenenin kökünün kazınması mümkün. Kuş gribi sebebiyle çok gereksiz yere çok büyük tavuk itlafı yapıldı. Bu da doğal dengeyi bozdu. Bizim yaptığımız her yanlış doğal dengeyi bozuyor. Yani bir yerdeki fare sayısını azaltmak için kedilerin olması gerekiyor. Eğer biz kedileri öldürürsek fareler artar. Tavukları öldürdüğümüz zaman da kene popülasyonunda gerçekten bir artış yaşandı. Bu benim işim değil veterinerlerin işi ama biz gözlemledik. Kene artınca da elbette ki besin kaynağı azalıyor. Besin kaynağı azalınca da başka yerlere saldırıyorlar. Yani beslenecek ortam bulamıyorlar. Popülasyon artıyor dolayısıyla keneler insanlara saldırması daha fazla oluyor. Diğer canlılara da saldırıp ısırıyor. Böyle bakıldığında ben şunu öneriyorum. Özellikle kırsal kesimde ev tavukçuluğunu çok önemsiyoruz. Sadece çiftlik tavukçuluğu değil, ev tavukçuluğunu teşvik etmemiz lazım. Eskiden köylerde herkes kapısının önünde tavuk yetiştirirdi. Yine bunu öneriyorum. Çünkü bunlar keneleri tüketiyorlar, yiyorlar. Böylece ortalıktaki kene sayısı azalacaktır. Kene nüfusu azaldığı için de daha az kene olacağından insanlara daha az kene saldıracaktır. Onun için bunu önemsiyorum. Bunu bir proje olarak ele alabiliriz. Bunu teşvik etmemiz gerekiyor” diye konuştu.
KIŞ MEVSİMİNİN UZUN SÜRMESİ VAKA SAYISINI DÜŞÜRDÜ
Vaka sayısındaki düşüşte bu yıl kış mevsiminin uzun sürmesinin de etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. İftihar Köksal "Bu yıl kış mevsimi ve soğuk uzun sürdü. Kenelerin canlanmasında bunun biraz etkisi oldu. Biz vakalarımızı geçen sene Nisan, Mayıs ayında görürken, bu sene Haziran ayının sonuna doğru vakaları görmeye başladık. Haziran sonunda büyük bir artış olduğunu gözlemledik. Ama yine de geçen yıllara göre oran azaldı. Bu kenelerdeki hastalıkların seyrini tamamlaması da etken olabilir. İnfekte kene sayısının azalmış olması da etken ancak toplumun bilinçlenmesinin bir etken olduğunu düşünüyorum. Vakaların klinik seyirleri bakımından eski yıllara göre çok büyük bir fark yok. Bu konuyla ilgili zaman içerisinde bir yandan hastalığın etkeni,hastalık yapma mekanizmaları hakkında Bilimsel bir çalışmalar yürütüldü.
Bu çalışmalar sırasında görüldü ki kenelerde bölgeden bölgeye farklılık göstermekte, virüs de öyle. Kene arıcılığı ile insana bulaşan virüs bölgelere göre bir takım genetik farklılıklar gösterdiği, bazılarının hastalık yapma kapasitesinin bazılarına göre daha farklı olduğu görüldü. Örneğin Çorum, Tokat, Şebinkarahisar, yöresinde hastalık biraz daha ağır seyretmekte. Muhtemeldir ki oradaki virüs tipi biraz daha hastalık yapma kapasitesi yüksek olan virüsler. Gümüşhane, Kelkit ve Artvin civarından gelen hastalarımızın kliniklerinin daha iyi olduğunu görüyoruz. Muhtemelen bu farklılıktan ileri gelmektedir” diye konuştu.
DOĞU KARADENİZ'DE KKKA VAKASI 40 CİVARINDA
Kene mevsiminin ilkbahardan sonbahar sonlarına kadar sürdüğüne dikkat çeken İftihar Köksal, “İlkbahardan sonbahar sonuna kadar olan mevsim kene mevsimi. Bu mevsimlerde ısırık vakalarında dikkatli olmalıyız. Bize bu gelen vaka sayısı bu zamana kadar 17. Bu rakam geçen yıllara göre az bir vaka. Bu sayı sadece KTÜ Farabi Hastanesi’ne gelen vaka, her KKKA bize gelmiyor. Bunlar bir, iki ve üçüncü basamak olarak adlandırılırken, biz üçüncü basamak hastaneyiz. Bize gelen vakalar en ağır vakalar. Bunların kan değerleri daha düşmüş, kanamaya meyilli, klinikleri biraz daha ağır olan hastalar. Bize gelen 17 vaka ile birlikte diğer hastanelere gelen vaka sayısı 20-25 civarında olduğunu düşünürsek bölgemizdeki toplam sayı 40-50 civarında” şeklinde konuştu.
KKKA HASTALIĞI'NDAN TEK ÖLÜM ŞEBİNKARAHİSAR'DAN
Bu yıl Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinden gelen bir vakayı kaybettiklerini belirten Köksal ”Bu yıl 1 vaka kaybettik. O da Şebinkarahisar gelen bir vakaydı. Bize çok geç geldi. Yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra gelen bir vakaydı. Onun dışında kendi bölgemizden kaybettiğimiz vaka sayısı yok. Biz Türkiye’de en az vaka kaybeden merkeziz. Hem erken tanı hem de tedavi açısından yaklaşımımız dolayısıyla gelen hastaların infekte ettiği kenelerin daha düşük hastalandırma kapasitesi yada daha ölümcül olmasından kaynaklanan bir sebep. Son 4 yılda kaybettiğimiz vaka sayısı 5” bilgisini verdi.
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Derneği Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA Hastalığı'na sebep olan keneye karşı son yıllarda yapılan etkin eğitim çalışmalarının olumlu sonuçlar verdiğini söyledi.
Köksal, bu yıl kış mevsiminin uzun sürmesiyle daha önce Nisan, Mayıs aylarında görülen kenelerin bu yıl Haziran ayında görülmeye başladığını hatırlattı.
Kenelerden bulaşan hastalıklar konusunda özellikle 2004 yılından beri eğitim çalışmaları yaptıklarını kaydeden Köksal "Aradan geçen 10 yıl sürede çok yoğun etkin eğitim çalışmaları yapıldı. Bir kere hastalık artık herkes tarafından biliniyor. Bu hastalığı 'duymadım, görmedim, nasıl korunduğunu bilmiyorum?' diyen yok. Ama buna rağmen hastalık hala var. Geçen seneki bakanlık verilerine göre; hastalık sayısında gerçekten bir azalma var. Dolayısıyla bu azalma bölgemizde de hissedildi. Ancak ilk yıllarda hastalık sadece bazı bölgelerde seyretmesine rağmen bugün Türkiye’nin her yerinde var. Yani bu keneler Türkiye’nin her yerine yayıldı" dedi.
LYME VAKALARINDA ARTIŞ
KKKA Hastalığı vakalarının azaldığını ancak Lyme Hastalığı'nda ciddi artış yaşandığına dikkat çeken Köksal, şunları söyledi:
"Keneler sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı'nı bulaştırmıyorlar, yine artan bir tehlike karşımızda. KKKA vakaları yıllar içerisinde azalmasına rağmen keneler aracılığı ile bulaşan Lyme Hastalığı'nda bir artış görüyoruz. Eski yıllara göre görmediğimiz kadar vaka var. Bu vakaların nereden geliyor diye baktığımızda özellikle Giresun ve Artvin’in ormanlık yöresinden geldiğini görüyoruz. Peki bu iki hastalık bulaşması bakımından fark var mı diye baktığımızda biz şunu görüyoruz. KKKA sahil kesiminde gelmiyor. Daha çok yüksek kesim, yerleşim alanlarından denizden uzak yerlerdeki kenelerin ısırması ile kan emmesiyle bulaşıyor. Fakat Lyme hastalığı böyle değil. Lyme Hastalığı'na baktığınız zaman gelen vakaların daha sahil kesimlerine yakın, ya da böyle bir ayırım yapmaksızın yaşayan yerlerdeki bireylerden bulaştığını görüyoruz. Buda diğer önemli bir tehlike. Dolayısıyla keneler bölgemizde var. Kene ile bulaşan hastalıklara karşı uyanık, dikkatli olmamız lazım.”
PİKNİKLERDE KENELERE DİKKAT!
KENENİN ÜZERİNE SİGARA BASMAK, ALKOL, KOLONYA DÖKMEK ÇOK TEHLİKELİ
Kene ısırığına karşı yapılması gerekenler hakkında bilgi veren Köksal, şu tavsiyelerde bulundu:
“Kişi vücudunda kene gördüğü zaman eğer kendisi çıkaramayacağından şüphe ederse hemen bir sağlık kuruluşuna giderek çıkartmasını tavsiye ediyoruz. Kenenin üzerine sigara basmak, alkol, kolonya, ispirto, yağ dökmek gibi şeyler son derece tehlikeli. Çünkü kene böyle bir olaya maruz kaldığı zaman kendini korumak amacıyla kusuyor ve salgı çıkarıyor. Böylece bulaşması daha fazla oluyor. Kendisi zorlayarak keneyi çıkarmaya çalışırsa yine çok miktarda virüs vantuzları aracılığı ile tutunduğu için salgılarını boşaltıyor. Buda çok tehlikeli. Eğer bir cımbız aracılığı ile bir tutuşla çekebiliyorsa sorun yok. Bunların dışında hemen bir sağlık kuruluşuna başvurarak çıkarmasını öneriyoruz.
Keneden korunmak aslında çok kolay. Gezinti halinde pantolonun paçalarını çoraba sokmak. Tarımla, hayvancılıkla uğraşanlar eline bir eldiven veya çorap geçirmek suretiyle keneden korunabilirler. Gömleğini pantolonun içine koyması, başına şapka yada eşarp takmalarını öneriyoruz. Çünkü zaman zaman saçlı deriden çıkardığımız vakalar da var. Boynundan, kulak arkasından çıkardığımız keneler var. Kene ağaca pek çıkmıyor, yerdeki otlarda oluyor. Dolayısıyla yere yatıp uzananlarda yada hayvanını temizlemek için altına girenlerin başında, vücudunun farklı yerlerine kenenin bulunduğunu görüyoruz. Bunun dışında vücudunun her yerinden kene çıkardığımız vakalar var.
Eve döndükleri zaman mutlaka bir yakınlarına kene kontrolü yaptırsın. Çünkü kene ne kadar erken çıkartılırsa o kadar iyi. Vücutta ne kadar kalırsa virüsü aktarmak için doyana kadar şişene kadar kan emiyor. Kene çok aç olduğu için kan emme sırasında insana mutlaka virüsü bulaştırıyor. Kene zaten aç iken insana yapışıyor. Bazen üzerinde 4-5 gün kene kalıp da gelen vakalar var. Dolayısıyla bunlar şişman kene oluyor, çok kan emdikleri için çok tehlikeli oluyor. Ne kadar vücutta kalırsa o kadar çok tehlikeli.”
KENENİN DÜŞMANI TAVUK
Kuş gribi yüzünden gereksiz yere tavukların telef edildiğini bunun da doğal dengeyi bozduğunu ifade eden Köksal, açıklamaları şöyle sürdürdü:
“Kenenin kökünün kazınması mümkün. Kuş gribi sebebiyle çok gereksiz yere çok büyük tavuk itlafı yapıldı. Bu da doğal dengeyi bozdu. Bizim yaptığımız her yanlış doğal dengeyi bozuyor. Yani bir yerdeki fare sayısını azaltmak için kedilerin olması gerekiyor. Eğer biz kedileri öldürürsek fareler artar. Tavukları öldürdüğümüz zaman da kene popülasyonunda gerçekten bir artış yaşandı. Bu benim işim değil veterinerlerin işi ama biz gözlemledik. Kene artınca da elbette ki besin kaynağı azalıyor. Besin kaynağı azalınca da başka yerlere saldırıyorlar. Yani beslenecek ortam bulamıyorlar. Popülasyon artıyor dolayısıyla keneler insanlara saldırması daha fazla oluyor. Diğer canlılara da saldırıp ısırıyor. Böyle bakıldığında ben şunu öneriyorum. Özellikle kırsal kesimde ev tavukçuluğunu çok önemsiyoruz. Sadece çiftlik tavukçuluğu değil, ev tavukçuluğunu teşvik etmemiz lazım. Eskiden köylerde herkes kapısının önünde tavuk yetiştirirdi. Yine bunu öneriyorum. Çünkü bunlar keneleri tüketiyorlar, yiyorlar. Böylece ortalıktaki kene sayısı azalacaktır. Kene nüfusu azaldığı için de daha az kene olacağından insanlara daha az kene saldıracaktır. Onun için bunu önemsiyorum. Bunu bir proje olarak ele alabiliriz. Bunu teşvik etmemiz gerekiyor” diye konuştu.
KIŞ MEVSİMİNİN UZUN SÜRMESİ VAKA SAYISINI DÜŞÜRDÜ
Vaka sayısındaki düşüşte bu yıl kış mevsiminin uzun sürmesinin de etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. İftihar Köksal "Bu yıl kış mevsimi ve soğuk uzun sürdü. Kenelerin canlanmasında bunun biraz etkisi oldu. Biz vakalarımızı geçen sene Nisan, Mayıs ayında görürken, bu sene Haziran ayının sonuna doğru vakaları görmeye başladık. Haziran sonunda büyük bir artış olduğunu gözlemledik. Ama yine de geçen yıllara göre oran azaldı. Bu kenelerdeki hastalıkların seyrini tamamlaması da etken olabilir. İnfekte kene sayısının azalmış olması da etken ancak toplumun bilinçlenmesinin bir etken olduğunu düşünüyorum. Vakaların klinik seyirleri bakımından eski yıllara göre çok büyük bir fark yok. Bu konuyla ilgili zaman içerisinde bir yandan hastalığın etkeni,hastalık yapma mekanizmaları hakkında Bilimsel bir çalışmalar yürütüldü.
Bu çalışmalar sırasında görüldü ki kenelerde bölgeden bölgeye farklılık göstermekte, virüs de öyle. Kene arıcılığı ile insana bulaşan virüs bölgelere göre bir takım genetik farklılıklar gösterdiği, bazılarının hastalık yapma kapasitesinin bazılarına göre daha farklı olduğu görüldü. Örneğin Çorum, Tokat, Şebinkarahisar, yöresinde hastalık biraz daha ağır seyretmekte. Muhtemeldir ki oradaki virüs tipi biraz daha hastalık yapma kapasitesi yüksek olan virüsler. Gümüşhane, Kelkit ve Artvin civarından gelen hastalarımızın kliniklerinin daha iyi olduğunu görüyoruz. Muhtemelen bu farklılıktan ileri gelmektedir” diye konuştu.
DOĞU KARADENİZ'DE KKKA VAKASI 40 CİVARINDA
Kene mevsiminin ilkbahardan sonbahar sonlarına kadar sürdüğüne dikkat çeken İftihar Köksal, “İlkbahardan sonbahar sonuna kadar olan mevsim kene mevsimi. Bu mevsimlerde ısırık vakalarında dikkatli olmalıyız. Bize bu gelen vaka sayısı bu zamana kadar 17. Bu rakam geçen yıllara göre az bir vaka. Bu sayı sadece KTÜ Farabi Hastanesi’ne gelen vaka, her KKKA bize gelmiyor. Bunlar bir, iki ve üçüncü basamak olarak adlandırılırken, biz üçüncü basamak hastaneyiz. Bize gelen vakalar en ağır vakalar. Bunların kan değerleri daha düşmüş, kanamaya meyilli, klinikleri biraz daha ağır olan hastalar. Bize gelen 17 vaka ile birlikte diğer hastanelere gelen vaka sayısı 20-25 civarında olduğunu düşünürsek bölgemizdeki toplam sayı 40-50 civarında” şeklinde konuştu.
KKKA HASTALIĞI'NDAN TEK ÖLÜM ŞEBİNKARAHİSAR'DAN
Bu yıl Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinden gelen bir vakayı kaybettiklerini belirten Köksal ”Bu yıl 1 vaka kaybettik. O da Şebinkarahisar gelen bir vakaydı. Bize çok geç geldi. Yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra gelen bir vakaydı. Onun dışında kendi bölgemizden kaybettiğimiz vaka sayısı yok. Biz Türkiye’de en az vaka kaybeden merkeziz. Hem erken tanı hem de tedavi açısından yaklaşımımız dolayısıyla gelen hastaların infekte ettiği kenelerin daha düşük hastalandırma kapasitesi yada daha ölümcül olmasından kaynaklanan bir sebep. Son 4 yılda kaybettiğimiz vaka sayısı 5” bilgisini verdi.