aSk
11.Temmuz.2014, 00:45
http://www.donusumkonagi.net/images/Resim/mutluluk(3).jpg
Sonsuz bir lütuf farzetti isimsiz mutluluğunu.Sonu gelmeyecek bir hikaye gibiydi.Başlamak için hangi sözcükleri seçeceğini bilemediği.Mutluluğu arayacaktı bu hikayede.Çoğu zaman bu suali sorup dururdu kendine.Mutluluk neydi?Zamanın sürükleyip götürdüğü ruhlarda kalıcı olabilecek huzuru hissedebilmenin reçetesi neydi?Bu hikayede sorulardan çok cevapların peşine düşmeliydi.Hayattan öğrendiklerini,öğrenebileceği sonsuz bilgiyle sentezleyip mutluluğun formülüne ulaşmalıydı.Kalabalıklar içerisinde gittikçe yalnızlaşan insan,varlık içerisinde yokluğa gömülmeye başlamıştı.Ruhlar boşluklarında maddi dayanaklara tutunarak ayakta durmaya çalışıyordu.Başarı merdivenlerini azim ile tırmanan çoğu insanın cümlelerinde yoğun bir karamsarlık göze çarpıyordu.İnsanın konforunu sağlayan materyaller çoğaldıkça insan tekilleşmeye başlıyor.Mutluluk da bu karmaşanın içerisinde,laf kalabalığında fazlasıyla tüketilen kavram haline geldi ama mutluluğa ulaştıracak formüller sonuçları itibariyle başarısız oluyor.Mutluluğu arayıp üzerine düştükçe bu hissin uyuşmaya başladığını düşünüyor insan.Mutluluk yitirilen değerlerle beraber çok uzaklara gitmişti sanki.Mesela sevgi;içtenliğini ve samimiyetini bencilliğe bırakmadan önce,karşılıksız sevebilmeyi unuttuktan sonra mutluluktan yollarını ayırmaya başladı.Mesela saygı;ne zaman ki insanlar birbirlerinin düşüncelerine saygı erdemini kaldırdı,fikirlerini adapte etmeye yöneldi,mutlulukta insanlığa olan saygısını alıp gitti.Karıncalar gibi çalışkan olmaya başladı insanlık,çalışmak amaç yaşamak araç haline geldi.Eğitim ve iletişim ön plana yerleşti.Ama içerikleri kemirilmiş bir halde.Sabah,akşam bu rutinde kendi benliğinin yükünü sırtlandığını anlayamadan.Azim ve başarı sevgi ve saygıdan dostluğunu çekerek.Mutluluk dev kavramlarda arandı.Küçük,minicik detaylarda gizlendiği gözardı edildi veya farkedilmedi bile.Saatlerini tv başında,luzümsuzca pc başında geçirerek mutluluk cümlelerini kopyala yapıştır yaparak mutlu olduğunu düşünen bir nesil oluştu.Doğayı ve yaşamın canlı dokunuşlarını ekranların ve pencerelerin alanına hapsetti.Muhabbeti ve paylaşımı sanallaştırdı.Misafirlik ve ikramı hayatından çıkardı.Bir bardak çay eşliğinde,gözlerin içine bakılarak yapılan sohbetleri unuttu.Misafir geldi ise de odasına kapanarak arkadaş listesinde gezinerek insanlığını canlı tuttuğuna inandı.Beğeni ve takdiri bir tık ötede yaşamak varken kim uğraşacaktı samimiyeti kelimelere dökmeye.Paylaşmadıkça mutluluğu kendisinden parça parça uzaklara dağıttı.Hangi parçasını nerede bulacağını bilemedi.Büyüğe saygıyı unuttu.Ne mazisine merak saldı,okudu,araştırdı ne de geleceğini tasarlayacak bir zeka bıraktı kendinde.Zaman nasıl olsa geçiyordu,uyuşturmaya devam beyin hücrelerini.Okumadı,eline kitap yerine cep telefonu almayı tercih etti.Kısa mesajlarla kendi tarihini yazmayı kendine reva gördü.İnsan olabilmeyi fotğraflara bakınarak giderdiğini zannetti.Hayatının en güzel karelerini ziyan etiiğini farketmedi.Kendi başarısına ! kendi alkış tuttu.Eleştirenlere verilecek çok afilli cümleleri de vardı.Aile kavramını yitirdi bu nesil.Kendi gibi şahsiyetlerden bol olduğu için arkadaş edinip,menfaat dairesinde dönen dostluklar kurup bu ilgi ve alakanın yarısını anlayış olarak ailesine yansıtamadı.Dışarıda ve ekrandaki sosyalliği ailesine yüksek sesle bağırış olarak aksetti.Bu nesilde..Tarihine yabancı kaldı,özentilik damarlarına yerleşti.Özgün olacağım diye özendikçe özendi.Şeklini şemalini pür dikkat özenle insanlaştıran bu sınıf,ruhunu,kalbini kendi sesiyle yankılaştıracak kadar boşalttı.Sevgiyi ve aşkı yanlış anladı,heveslerine kahraman yaptı.Edebiyatına uzak kaldı,edebini çoktan yitirdi.Şiir okusa idi belki aşkı tanıyacaktı ama popüler kültür şarkılarındaki nakaratlar kadar idi aşk onun dünyasında.Bildiği ne ise tekrarlayıp durdu.Sevgiyide bu zihniyete kurban verdi.Mutluluğun gerçek kaynaklarından çok uzakta kendi dünyasının kahramanı oldu.Sözlerindeki özü yitirdi.Özündeki ise yapaylık ve sıradanlık oldu.
Oysaki mutluluk öncelikle sağlıklı olduğunu idrak edip şükretmekmiş.Mutluluk huzuru sağlayan,iç dünyayı zenginleştiren uhrevi gereksinimleri maddiyatın gölgesinden çıkarmakmış.insanı ve tüm canlıları çıkarsız sevebilmekmiş.Amacın doğrultusunda çalışırken insan kalabilmeyi hiç aklından çıkarmamakmış.Hayat hiç tahmin edemeyeceğiniz köşelerine mutluluğu saklar.Mutluluk küçük şeylerin birikimidir.Ne bu küçük şeyler?Çocukluğunuzu anımsayın.Minik bedenimiz ve zihnimiz mutluluğu her fırsatta yaşamaktan yorulmazdı.Yürürken,yemek yerken,koşarken,düştüğünde dahi gözlerimizden akan yaş saniyeler sonra gülücüklerle harmanlanırdı.Uyurken kocaman umutlarla uykuya dalardık.Mutlu olunacak ne kadar da şey vardı.Öğrenmeye açtık,büyümeye meraklıydık ama halimizden de hep çok memnunduk.Bayramlarda yanıbaşımıza hazırladığımız kıyafetleri giyinirken dünyada bizden mutlu olan yoktu.Arkadaşlarımızla oynarken paylaşmanın tadını saf kalbimizde doyasıya yaşardık.Şükretmenin ne olduğunu bilmezdik ama her halimiz şükrederdi.Yüzümüzdeki tebessüm asılı kalırdı.Gözyaşlarımız mızmızlığımızdandı.En fazla mızmız olurduk kötülük nedir diye bilmezdik.Büyüdük.Yüzümüzde bitmeyen telaşın,mutsuzluğun asılı kalmış ifadesi.Neden mutsuz olduğunu irdelemeyen kalıplaşmış yaşantıların eseri.Hakiki olanın azlığı,az olanın kıymetini bilememek.Çocuk ruhumuzda sürekli beynimizi kemiren doyumsuzluk ve endişe yoktu.İnce hesaplardan filizlenen hırsta yoktu.O zaman her anın tadını çıkaran saf tertemiz bir kalp rotası vardı.
İstiridyeleri anımsadım,dışı sert bir tabakayla örülmüş,kendisine faydası ve zararı dokunan şeyleri bu tabakayla ayrıştırır gibi.Bu tabaka hayatta kalmasını sağlayan unsur gibi.Güçlüklere takındığı gücü gibi.Ruhunu boşluklardan ve anlamsızlıklardan korumak ister gibi.Mutluluğu keşfeden bir kaşif gibi.Bu süreçte kendinden emin bir halde yaşar iken içerisinde oluşabilecek hazineden haberi var mıdır.Yoksa mutsuzluğu,umusuzlukla mı besliyordur.Tabiki haberdardır.Sabrıyla ve sevgisiyle bir inci doğurabileceğinin farkındadır.
Mutlu olmakta tıpkı böyle.İstiridyeler gibi her erdemin arkasından bir inci bırakır.Sevgi paylaşımı,saygı değeri,maneviyat huzur incileri oluşturur.İnci inci dizilmeye başlarlar zaman ile gönlümüzde.Bu süreç elbette ki kolay kazanılmaz.Zor olan herşeyde kıymette fazladır.Ruhumuzu mutluluk ile tanıştırmadan önce kıymetsiz ve faydasız olan herşeye güçlü kabuklarımızı zırh edelim.Sabır ve çalışmayla edindiğimiz her erdemden mutluluk incisini takınalım.Kendi mutluluğumuzun hikayesini yazmak için...
Sonsuz bir lütuf farzetti isimsiz mutluluğunu.Sonu gelmeyecek bir hikaye gibiydi.Başlamak için hangi sözcükleri seçeceğini bilemediği.Mutluluğu arayacaktı bu hikayede.Çoğu zaman bu suali sorup dururdu kendine.Mutluluk neydi?Zamanın sürükleyip götürdüğü ruhlarda kalıcı olabilecek huzuru hissedebilmenin reçetesi neydi?Bu hikayede sorulardan çok cevapların peşine düşmeliydi.Hayattan öğrendiklerini,öğrenebileceği sonsuz bilgiyle sentezleyip mutluluğun formülüne ulaşmalıydı.Kalabalıklar içerisinde gittikçe yalnızlaşan insan,varlık içerisinde yokluğa gömülmeye başlamıştı.Ruhlar boşluklarında maddi dayanaklara tutunarak ayakta durmaya çalışıyordu.Başarı merdivenlerini azim ile tırmanan çoğu insanın cümlelerinde yoğun bir karamsarlık göze çarpıyordu.İnsanın konforunu sağlayan materyaller çoğaldıkça insan tekilleşmeye başlıyor.Mutluluk da bu karmaşanın içerisinde,laf kalabalığında fazlasıyla tüketilen kavram haline geldi ama mutluluğa ulaştıracak formüller sonuçları itibariyle başarısız oluyor.Mutluluğu arayıp üzerine düştükçe bu hissin uyuşmaya başladığını düşünüyor insan.Mutluluk yitirilen değerlerle beraber çok uzaklara gitmişti sanki.Mesela sevgi;içtenliğini ve samimiyetini bencilliğe bırakmadan önce,karşılıksız sevebilmeyi unuttuktan sonra mutluluktan yollarını ayırmaya başladı.Mesela saygı;ne zaman ki insanlar birbirlerinin düşüncelerine saygı erdemini kaldırdı,fikirlerini adapte etmeye yöneldi,mutlulukta insanlığa olan saygısını alıp gitti.Karıncalar gibi çalışkan olmaya başladı insanlık,çalışmak amaç yaşamak araç haline geldi.Eğitim ve iletişim ön plana yerleşti.Ama içerikleri kemirilmiş bir halde.Sabah,akşam bu rutinde kendi benliğinin yükünü sırtlandığını anlayamadan.Azim ve başarı sevgi ve saygıdan dostluğunu çekerek.Mutluluk dev kavramlarda arandı.Küçük,minicik detaylarda gizlendiği gözardı edildi veya farkedilmedi bile.Saatlerini tv başında,luzümsuzca pc başında geçirerek mutluluk cümlelerini kopyala yapıştır yaparak mutlu olduğunu düşünen bir nesil oluştu.Doğayı ve yaşamın canlı dokunuşlarını ekranların ve pencerelerin alanına hapsetti.Muhabbeti ve paylaşımı sanallaştırdı.Misafirlik ve ikramı hayatından çıkardı.Bir bardak çay eşliğinde,gözlerin içine bakılarak yapılan sohbetleri unuttu.Misafir geldi ise de odasına kapanarak arkadaş listesinde gezinerek insanlığını canlı tuttuğuna inandı.Beğeni ve takdiri bir tık ötede yaşamak varken kim uğraşacaktı samimiyeti kelimelere dökmeye.Paylaşmadıkça mutluluğu kendisinden parça parça uzaklara dağıttı.Hangi parçasını nerede bulacağını bilemedi.Büyüğe saygıyı unuttu.Ne mazisine merak saldı,okudu,araştırdı ne de geleceğini tasarlayacak bir zeka bıraktı kendinde.Zaman nasıl olsa geçiyordu,uyuşturmaya devam beyin hücrelerini.Okumadı,eline kitap yerine cep telefonu almayı tercih etti.Kısa mesajlarla kendi tarihini yazmayı kendine reva gördü.İnsan olabilmeyi fotğraflara bakınarak giderdiğini zannetti.Hayatının en güzel karelerini ziyan etiiğini farketmedi.Kendi başarısına ! kendi alkış tuttu.Eleştirenlere verilecek çok afilli cümleleri de vardı.Aile kavramını yitirdi bu nesil.Kendi gibi şahsiyetlerden bol olduğu için arkadaş edinip,menfaat dairesinde dönen dostluklar kurup bu ilgi ve alakanın yarısını anlayış olarak ailesine yansıtamadı.Dışarıda ve ekrandaki sosyalliği ailesine yüksek sesle bağırış olarak aksetti.Bu nesilde..Tarihine yabancı kaldı,özentilik damarlarına yerleşti.Özgün olacağım diye özendikçe özendi.Şeklini şemalini pür dikkat özenle insanlaştıran bu sınıf,ruhunu,kalbini kendi sesiyle yankılaştıracak kadar boşalttı.Sevgiyi ve aşkı yanlış anladı,heveslerine kahraman yaptı.Edebiyatına uzak kaldı,edebini çoktan yitirdi.Şiir okusa idi belki aşkı tanıyacaktı ama popüler kültür şarkılarındaki nakaratlar kadar idi aşk onun dünyasında.Bildiği ne ise tekrarlayıp durdu.Sevgiyide bu zihniyete kurban verdi.Mutluluğun gerçek kaynaklarından çok uzakta kendi dünyasının kahramanı oldu.Sözlerindeki özü yitirdi.Özündeki ise yapaylık ve sıradanlık oldu.
Oysaki mutluluk öncelikle sağlıklı olduğunu idrak edip şükretmekmiş.Mutluluk huzuru sağlayan,iç dünyayı zenginleştiren uhrevi gereksinimleri maddiyatın gölgesinden çıkarmakmış.insanı ve tüm canlıları çıkarsız sevebilmekmiş.Amacın doğrultusunda çalışırken insan kalabilmeyi hiç aklından çıkarmamakmış.Hayat hiç tahmin edemeyeceğiniz köşelerine mutluluğu saklar.Mutluluk küçük şeylerin birikimidir.Ne bu küçük şeyler?Çocukluğunuzu anımsayın.Minik bedenimiz ve zihnimiz mutluluğu her fırsatta yaşamaktan yorulmazdı.Yürürken,yemek yerken,koşarken,düştüğünde dahi gözlerimizden akan yaş saniyeler sonra gülücüklerle harmanlanırdı.Uyurken kocaman umutlarla uykuya dalardık.Mutlu olunacak ne kadar da şey vardı.Öğrenmeye açtık,büyümeye meraklıydık ama halimizden de hep çok memnunduk.Bayramlarda yanıbaşımıza hazırladığımız kıyafetleri giyinirken dünyada bizden mutlu olan yoktu.Arkadaşlarımızla oynarken paylaşmanın tadını saf kalbimizde doyasıya yaşardık.Şükretmenin ne olduğunu bilmezdik ama her halimiz şükrederdi.Yüzümüzdeki tebessüm asılı kalırdı.Gözyaşlarımız mızmızlığımızdandı.En fazla mızmız olurduk kötülük nedir diye bilmezdik.Büyüdük.Yüzümüzde bitmeyen telaşın,mutsuzluğun asılı kalmış ifadesi.Neden mutsuz olduğunu irdelemeyen kalıplaşmış yaşantıların eseri.Hakiki olanın azlığı,az olanın kıymetini bilememek.Çocuk ruhumuzda sürekli beynimizi kemiren doyumsuzluk ve endişe yoktu.İnce hesaplardan filizlenen hırsta yoktu.O zaman her anın tadını çıkaran saf tertemiz bir kalp rotası vardı.
İstiridyeleri anımsadım,dışı sert bir tabakayla örülmüş,kendisine faydası ve zararı dokunan şeyleri bu tabakayla ayrıştırır gibi.Bu tabaka hayatta kalmasını sağlayan unsur gibi.Güçlüklere takındığı gücü gibi.Ruhunu boşluklardan ve anlamsızlıklardan korumak ister gibi.Mutluluğu keşfeden bir kaşif gibi.Bu süreçte kendinden emin bir halde yaşar iken içerisinde oluşabilecek hazineden haberi var mıdır.Yoksa mutsuzluğu,umusuzlukla mı besliyordur.Tabiki haberdardır.Sabrıyla ve sevgisiyle bir inci doğurabileceğinin farkındadır.
Mutlu olmakta tıpkı böyle.İstiridyeler gibi her erdemin arkasından bir inci bırakır.Sevgi paylaşımı,saygı değeri,maneviyat huzur incileri oluşturur.İnci inci dizilmeye başlarlar zaman ile gönlümüzde.Bu süreç elbette ki kolay kazanılmaz.Zor olan herşeyde kıymette fazladır.Ruhumuzu mutluluk ile tanıştırmadan önce kıymetsiz ve faydasız olan herşeye güçlü kabuklarımızı zırh edelim.Sabır ve çalışmayla edindiğimiz her erdemden mutluluk incisini takınalım.Kendi mutluluğumuzun hikayesini yazmak için...