Kenan107
15.Temmuz.2014, 03:26
Kayseri’de 1345’te doğdu. Oğuz Türkleri’nin Salur boyundan olup Anadolu’ya göçeden bir soya mensup. Babası Kayseri Kadısı Şemseddin Mehmed. 4 yaşında eğitime başladı, kısa sürede Arapça ve Farsça öğrendi.
12 yaşındana itibaren kentteki okullarda öğretmenlik yapıyordu. Mısır’da tıp dahil birçok bilim dalında eğitim gördü. Şam’da, Mevlana Kutbedin Razi’nin öğrencisi oldu. Eğitimini tamamladı, Kayseri’ye döndü. Kayseri Hükümdarı Eretnaoğulları’ndan Mehmet Bey tarafından Kayseri Kadısı görevine getirildi. Aynı zamanda hükümdara damat da oldu. 1381’de veziri olduğu Ali Bey’in ölümünden sonra onun emirlerinden Kılıç Arslan’ı öldürüp Sivas’ta bağımsız bir devlet kurduğunu açıkladı. 18 yıl kadar Kayseri-Sivas sultanı olarak kaldı. 1398 yılında Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’le savaşırken esir düştü ve öldürüldü. Sürekli mücadele ve savaş içinde geçen yaşamında şiire de geniş yer ayırdı.
İran şiirini çok iyi bilen Kadı Burhaneddin divan şiirinin öğelerini Türkçe'ye mal etmede emeği geçen baş Türk şairlerdendir. Divan şiirinin ilk Türkçe örneklerini veren bir şair olarak Türkçe'yi aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür. Bu aruz vezin eksikliği o kadar önemlidir ki Kadı Burhaneddin'in şiirlerinin çoğunda kullanılan vezini tayin etmek güç ve hatta bazılarında imkansız olur. Ancak bu eksiklik XIV. yüzyıl Türk divan edebiyatına katkısı bulunan şairlerin nerede ise hepsinde görülmektedir. Kadı Burhaneddin bu müşkülatını, canlı ve samimi edası ile giderir. Günlük konuşma dilini de şiirlerinde kullanması onun şiirlerine ayrı bir özellik verir. Edebi sanatlara, özellikle cinasa, düşkündür. Doğup, büyüyüp yaşadığı yerlerde Azeri lehçesi kullanılmamakla beraber, Kadı Burhaneddin'in şiir dilinde Azeri lehçesi özellikleri barizce görüldüğü için, Azeri lehçesi edebiyatında olduğu iddia edilebilmesine rağmen, Kadı Burhanedin'i bir Anadolu şairi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bazı şiirlerinde tasavvuf izleri gayet açıkca görülmekle beraber Kadı Burhaneddin'i bir sûfî ve mutasavvıf bir şair olarak dünya işlerinden el etek çekmiş bir kişi saymak doğru olmaz. Kadı Burhaneddin'in gerçek yaşamında zevk ve safa alemleri düzenlediği bilinmektedir. Kadı Burhaneddin esas itibarı ile beşeri, maddi aşkı işlemiş ve maceracı, döğüşcü, savasçı hayatının ve ruhunun izleri çok bariz olarak şiirlerinde yansımıştır.
Divanında 1500 gazel, 119 tuyuğ, 20 rubai var. Şiirinde adını ya da mahlasını anmaz. Edebi sanatlara, özellikle cinasa düşkündür. Divanının yanısıra dini konuları işlediği İksîr-üs Saadet fî Esrâr-ül İbâdet ve Tercîh-üt Tavzîh adlı iki eseri daha vardır.
Beyit
Er odur Hak yoluna baş oynaya
Döşekte olen yiğit murdar bulur
Tuyuğ
Hakka şükür koçlarun devrânıdur
Cümle âlem bu demün hayrânıdur
Gün batardan gün toğan yire değün
Işk erinün bir nefes seyrânidur
Rubai
Didüm ki lebün didi ne şîrîn söyler
Didüm ki bilün didi ne nârin söyler
Didüm ki canum cümle fedâdur saçuna
Didi ki bu miskîn hele varın söyler
Gazel
Gönülüme ben didüm ki kandesin
Gamzesinün oklarıyla kandesin
Gisusiyle bende düşdüm dir gönül
Didüm ana nola çünki bendesin
N'ola öpdüm gözüme sürdüm seni
Sen dahi âlemde bir turvendesin
Bendesin sen bendeyim ben tapuna
Bendeyim ben nice ki sen bendesin
Gözlerüm giryan ü biryândur gönül
Leblerüm şekker özün pür-handesin
Gazel
Şaha sinün camâlüni göreyim andan öleyim
susamışam visâlüne ireyüm andan öleyim
Bunca zemân lebün için saçun karanusındayam
Âb-ı hayât kandadur sorayum andan öleyim
Dün gice düşde ben sini binüm ile görir idüm
Bu düşümün ta’bîrini yorayum andan öleyim
Bezm-i ezelde ireli cânuma ışkı hüsninün
İremedüm varamadum ireyim andan öleyim
Canum u aklum u gönül zülfün içinde yitdiler
Teşviş eğer olmaz ise tarayım ondan öleyim
12 yaşındana itibaren kentteki okullarda öğretmenlik yapıyordu. Mısır’da tıp dahil birçok bilim dalında eğitim gördü. Şam’da, Mevlana Kutbedin Razi’nin öğrencisi oldu. Eğitimini tamamladı, Kayseri’ye döndü. Kayseri Hükümdarı Eretnaoğulları’ndan Mehmet Bey tarafından Kayseri Kadısı görevine getirildi. Aynı zamanda hükümdara damat da oldu. 1381’de veziri olduğu Ali Bey’in ölümünden sonra onun emirlerinden Kılıç Arslan’ı öldürüp Sivas’ta bağımsız bir devlet kurduğunu açıkladı. 18 yıl kadar Kayseri-Sivas sultanı olarak kaldı. 1398 yılında Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’le savaşırken esir düştü ve öldürüldü. Sürekli mücadele ve savaş içinde geçen yaşamında şiire de geniş yer ayırdı.
İran şiirini çok iyi bilen Kadı Burhaneddin divan şiirinin öğelerini Türkçe'ye mal etmede emeği geçen baş Türk şairlerdendir. Divan şiirinin ilk Türkçe örneklerini veren bir şair olarak Türkçe'yi aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür. Bu aruz vezin eksikliği o kadar önemlidir ki Kadı Burhaneddin'in şiirlerinin çoğunda kullanılan vezini tayin etmek güç ve hatta bazılarında imkansız olur. Ancak bu eksiklik XIV. yüzyıl Türk divan edebiyatına katkısı bulunan şairlerin nerede ise hepsinde görülmektedir. Kadı Burhaneddin bu müşkülatını, canlı ve samimi edası ile giderir. Günlük konuşma dilini de şiirlerinde kullanması onun şiirlerine ayrı bir özellik verir. Edebi sanatlara, özellikle cinasa, düşkündür. Doğup, büyüyüp yaşadığı yerlerde Azeri lehçesi kullanılmamakla beraber, Kadı Burhaneddin'in şiir dilinde Azeri lehçesi özellikleri barizce görüldüğü için, Azeri lehçesi edebiyatında olduğu iddia edilebilmesine rağmen, Kadı Burhanedin'i bir Anadolu şairi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bazı şiirlerinde tasavvuf izleri gayet açıkca görülmekle beraber Kadı Burhaneddin'i bir sûfî ve mutasavvıf bir şair olarak dünya işlerinden el etek çekmiş bir kişi saymak doğru olmaz. Kadı Burhaneddin'in gerçek yaşamında zevk ve safa alemleri düzenlediği bilinmektedir. Kadı Burhaneddin esas itibarı ile beşeri, maddi aşkı işlemiş ve maceracı, döğüşcü, savasçı hayatının ve ruhunun izleri çok bariz olarak şiirlerinde yansımıştır.
Divanında 1500 gazel, 119 tuyuğ, 20 rubai var. Şiirinde adını ya da mahlasını anmaz. Edebi sanatlara, özellikle cinasa düşkündür. Divanının yanısıra dini konuları işlediği İksîr-üs Saadet fî Esrâr-ül İbâdet ve Tercîh-üt Tavzîh adlı iki eseri daha vardır.
Beyit
Er odur Hak yoluna baş oynaya
Döşekte olen yiğit murdar bulur
Tuyuğ
Hakka şükür koçlarun devrânıdur
Cümle âlem bu demün hayrânıdur
Gün batardan gün toğan yire değün
Işk erinün bir nefes seyrânidur
Rubai
Didüm ki lebün didi ne şîrîn söyler
Didüm ki bilün didi ne nârin söyler
Didüm ki canum cümle fedâdur saçuna
Didi ki bu miskîn hele varın söyler
Gazel
Gönülüme ben didüm ki kandesin
Gamzesinün oklarıyla kandesin
Gisusiyle bende düşdüm dir gönül
Didüm ana nola çünki bendesin
N'ola öpdüm gözüme sürdüm seni
Sen dahi âlemde bir turvendesin
Bendesin sen bendeyim ben tapuna
Bendeyim ben nice ki sen bendesin
Gözlerüm giryan ü biryândur gönül
Leblerüm şekker özün pür-handesin
Gazel
Şaha sinün camâlüni göreyim andan öleyim
susamışam visâlüne ireyüm andan öleyim
Bunca zemân lebün için saçun karanusındayam
Âb-ı hayât kandadur sorayum andan öleyim
Dün gice düşde ben sini binüm ile görir idüm
Bu düşümün ta’bîrini yorayum andan öleyim
Bezm-i ezelde ireli cânuma ışkı hüsninün
İremedüm varamadum ireyim andan öleyim
Canum u aklum u gönül zülfün içinde yitdiler
Teşviş eğer olmaz ise tarayım ondan öleyim