Snake
22.Ağustos.2014, 14:40
Nabzı durmak: Ölmek.
Nabzına göre şerbet vermek : Birinin hoşuna gidecek, gururunu ok şayacak davranışlarda bulunmak.
Nabzını yoklamak : Bir kimsenin eğilimini ve ereğini anlamaya çalış mak.
Nafile yere: Boş yere, boşu boşuna; yok yere.
Nağme yapmak : -1, Bildiği bir şeyi bilmez gibi görünmek. -2. Birini güzel sözlerle aldatmaya çalışmak.
Nah kafa : “Akılsız, kafa kafa değil ki.” anlamında birinin aklını hafifse me yollu kullanılır.
Nal deyip mıh dememek: Düşüncesinde direnmek.
Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Yalnız kendi çıkarını gözet mek; kendine yontmak.
Nalları dikmek : (Hayvan ya da değer verilmeyen kişiler için) ölmek.
Namazında niyazında (namazı niyazı yerinde) : Dini görevlerini tam olarak yerine getiren kimse.
Namus belası: Namusunu ya da toplum İçindeki değerini korumak için kişinin kabullendiği zarar, katlandığı sıkıntı.
Namus sözü : Bir şeyi yapacağına dair, şeref ve onur üzerine verilen söz; şeref sözü.
Namusu İki paralık olmak : Çevresinde onuru, saygınlığı kalmamış bir kimse durumuna düşmek.
Namusuna dokunmak: Şeref ve onurunu olumsuz biçimde etkile mek
Namusunu temizlemek : -1. Bir işin içinden saygınlığını yitirmeden çık mak. -2. Ahlak ve onuruna ters düşen bir durumdan kendini ya da il gili kimseyi öldürerek kurtulmak.
Nam vermek (salmak): Ün kazanmak, ünü yayılmak.
Nane molla : Zayıf, çelimsiz, dayanıksız kimseler için alay yollu söyle nir.
Nane yemek : Yakışıksız davranışta bulunmak.
Nanik yapmak (birine) : Birini kızdırmak ya da onunla alay etmek için nanik işareti yapmak
Nara atmak (basmak): Yüksek sesle haykırmak, bağırmak.
Narına yanmak (bir kimsenin) : Bir kimse yüzünden büyük zarara uğ ramak
Nasıl olsa : Her durumda, ergeç, mutlaka.
Nasır bağlamak (tutmak) : -1. Masır oluşma*.-2, Duygusuz laşrnak duyarlığını yitirmek
Nasibini almak Kısa ve geçid bir süre için hoşa giden bir şeyden yararlanmak, cavk almak. -2. (Olumsuz ar lamda) Söz ko nusu nitelikleri yoksun olmak:.
Hasrettin Hoca’nın türbesi gibi: Her yanı açık olduğu halde, yalnız bir girişi bulunan yer için söylenir.
Naza çekmek (kendini) : Bir şeyi yapmaya istekli olduğu halde yal-/artmak amacıyla kendini isteksiz davranıyor göstermek.
Nazara gelmek: Kötü ve kıskanç bakımların etkisinde kalmak
Nazar değmek (bir şeye, birine) : Uğursuzluk, kötülük gibi olumsuz sonuçlar veren kıskanç bakışlardan ötürü fena bir duruma düşmek; göz değmek.
Nazarı dikkatini çekmek (celp etmek) : İlgisini, dikkatini çekmek.
Nazarı itibara almak (bir şeyi, birini) : Ona önem ve değer vermek
Nazı geçmek (birine) : Ona isteğini kabul ettirecek, yaptırabilecek ka dar yakınlığı bulunmak, hatırı sayılmak
Nazını çekmek: Her isteğini yerine getirmek, onu kırmamaya özen göstermek.
Ne akla hizmet ediyor? : Bir işi hangi nedenle yaptığı bir türlü anlaşıl mayan insanlar için kullanılır; hangi akla hizmet ediyor?
Ne âlâ memleket: -1. Haksızlıkların hoş görüldüğü ortam. -2. “Ne gü zel, diyecek yok.” anlamında alay yollu söylenir.
Ne âlemi var? : bk. Âlemi var mı?
Ne alıp veremiyor? : “İsteği, amacı nedir?” anlamında.
Ne arar : “O kişide istenen, aranan şey bulunamaz.” anlamında; ne gezer.
Ne arıyor? (bir yerde) : “Niçin oraya gitmiş? Orada ne İşi var?” anla mında.
Ne buyrulur: “Buna ne diyorsunuz?” anlamında olumsuzluk bildirir.
Neci oluyor? : “Niçin karışıyor, ona ne?” anlamında.
Ne çare : “Çaresi yok.” anlamında acizlik anlatır.
Ne çıkar? : -1. “Ondan yarar da, zarar da gelmez.” -2. “Nasıl yarar umulur?” -3. “Bir sonuç vermez.” anlamlarında.
Ne çiçektir biliriz : bk. Ne mal olduğunu biliriz.
Nedamet getirmek (duymak) : Pişman olmak, pişmanlık duymak.
Ne dedim de…: “Yaptığıma pişmanım, ne yaptım ki.” anlamında.
Ne demek? (ne dernek olsun?) : -1. “Bunun anlamı nedir” -2. “Böyle şey olur rnu? O nasıl şey öyle?” anlamlarında.
Ne demeye”? : ‘Hangi amaçla, hangi nedenle? Niçin?” anlamında; ne diye.
Ne denir? (ne dersin?) : ‘Bu konuda söylenecek herhaiigi bir şey kal madı”.’ anlamında.
Neden sonra: Çok sonra, gereğinden çok- sonra.
Ne de olsa: ‘Ne denli eksiği, küsuru olursa olsun; böyle olmakla bir likte.” anlamında.
Ne dese beğenirsin : Beklenmeyen, umulmayan bir söz söylendiğin de gösterilen tepkiyi anlat r.
Nedir ki: bk. Ne var ki
Ne dîye? : “Niçin, hangi amaçla?” anlamında, ne demeye.
Ne fayda : Artık geçmişte kalan bir durum karşısında öne sürülenin ya da istenenin geçersizliğini, işe yaramadığını göstermek için kullanılır.
Nefes aldırmamak (birine) : bk. Soluk aldırmamak.
Nefes almak: bk. Soluk almak.
Nefes çekmek: -1. Sigara, pipo vb’nin dumanını ciğerlere çekmek. -2. Esrar çekmek.
Nefes etmek : Boş bir inançla hasta olan bir kişiyi iyi etmek amacıyla okuyup üflemek. (Kars. Okuyup üflemek.)
Nefesi durmak : -1. Ölmek. -2. Şaşırıp kalmak.
Nefesi kesilmek (daralmak, tutulmak) : -1. Çok çalışmaktan, çok iş yapmaktan dolayı bunalmak. -2..Şaşırıp kalmak.
Nefesi keskin : Hastaları okuyup üfleyerek iyileştirdiğine inanılan kim se.
Nefesi kokmak : bk. Açlıktan nefesi kokmak.
Nefesi tükenmek : Artık çalışacak, konuşacak gücü kalmamak.
Nefes kesmek : Şaşırtıcı, heyecan verici, çok güzel olmak; soluk kes mek.
Nefes nefese : bk. Soluk soluğa.
Nefes tüketmek : Bir konu ya da sorun üzerinde çok durmak.
Nefis mücadelesi: İnsanın kendi nefsinin isteklerini önleme çabası.
Nefsine yedirememek (bir şeyi): İstenmeyen ya da onur kırıcı bir işi kendine uygun görmemek; kendine yedirememek, onuruna yedire memek.
Nefsini körletmek (kırmak): İsteklerini en az ölçüde karşılamak.
Nefsini yenmek (zaptetmek): İsteklerini, tutkularını denetim altına al mak.
Ne gezer : bk. Ne arar.
Ne günlere kaldık? : Sürüp gid«n düzenin bozulması, y«ni yaşama düzenlerinin ortaya çıkması karşısında özellice olgun kuşağın isyanı nı gösterir.
Ne haber: -1. “Nasılsın.” -2. “Bildiğin yeni şeyler var mı?” -3. Bir tartış mada haklı 9 kanın söylediği söz.
Ne haddine: *0, bunu yapamaz, haddini bilsin.” anlamında uyarma sözü.
ne hali varsa görsün: Yanlış bir yolda olduğu İddia edilen bir kişinin sÖ2 dinlenmezliği karşısında artık onun kendi başına bırakıldığını an latır.
Ne hikmetse : Bilinmeyen bir nedenden ötürü.
Ne idiği (itfüği) belirsiz: Nereden geldiği, ne yaptığı, nelerle uğraştığı belli olmayan.
Ne kadar olsa : “Sonuçta ne de olsa.
Ne karen ağrısıysa : Sevilmeyen rahatsızık duyulan bir kimse ya da şey için söylenir.
Ne ki: bk. Ne var ki.
Ne kokar ne bulaşır: “Ne yararı, ne zararı dokunur.” anlamında; tav şan boku gibi (ne kokar, ne bulaşır).
Ne mal (meta) olduğunu biliriz : “İşe yaramayan, çevresince kötü tanı nan kişi olduğunu biliriz.” anlamında; ne çiçektir biliriz.
Neme (ne üstüme) tazım (gerek) : -1. “Bu işle ilgilenmek bana düş mez.” -2. ‘Doğrusunu söylemek gerekirse.” anlamlarında kullanılır.
Ne mene : Bir şeyin “Ne türlü, nasıl.” olduğunu belirtmek İçin kullanılır.
Ne mümkün : “Olanaksız, mümkün değil.” anlamında.
Ne münasebet: -1. “Konuyla hiç ilgisi yok” -2. “öyle şey olmaz.” anla mında çıkışma amacıyla söylenir.
Ne olacak : -1. ‘Olmasa da olur, ne önemi var.” -2. Sonradan görmüş, şımarık vb anlamlarda küçümseme düşüncesiyle söylenir.
Ne oldum delisi olmak: Birdenbire özellikle maddi zenginliklere kavu şarak şımarmak.
Ne olur (olursunuz): ‘Lütfen, rica ederim, yalvarırım.” anlamında
Ne olur ne olmaz: *Ne olacağı belli değiI, rıer ihtimale karşı” anlamın-
da kullanılır.
Ne olursa olsun : ‘Sonuç iyi de olsa, kötü de olsa kabulüm” anlamın da.
Ne oluyor? : -1. “Ne gereği /ar.” -2. “O ne karışıyor.” anlamında.
Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sı kırıt yi, tehlikeyi, çeşitli kayıptan göze alarak.
Nerede akşam orada sabah : Sadece yaşamayı, eğlenmeyi, gününü gün etmeyi düşünen insanların tavrını anlatmak için kullanılır.-
Nerede kaldı? : ‘Ne yararı oldu?” anlamında olumsuzluk bildirir.
Nerede kaldı ki? : Kolay olanı bile yapamazken, güç olanına el atma ya çabalayan insanların davranış biçimini göstermek için kuianılır,
Nereden esti? : “Nereden aklına geldi, nasıl oldu da düşündün.” anla mında sitem yollu kullanılır.
Nereden nereye : -1. “Pek akla gelmeyen uzak bir İlişki içerisinde.” -2. “Gerçekleşme olasılığı az bir durum.” anlamlarında.
Ne selam, ne sabah : Aralarındaki dostluk bozulup ilişki kesilince ko nuşma, anlaşma bağının kopması durumu. -
Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet: Gözbağanın gerçekte olmayan bir işi olur gibi gösterme tutumu ile yapılan iş.
Nesi var, nesi yok : “Bütün serveti, sahip’olduğu her şey.” anlamında.
Ne söylüyorsun? : -1. “Söylediklerine dikkat ediyor musun?” anlamın da uyarı. -2. “Gerçek mi, doğru mu?’ anlamında.
Ne sularda : -1. “Saat kaçta?” -2. “Ne durumda?” anlamında sorulur.
Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü (zekeri) : “Onunla karşılaşmak ya da görüşmek yarar sağlasa bile yine de karşılaşmak, görüşmek iste mem.” anlamında.
Neşesi bozulmak : Rahatı huzuru kalmamak; keyfi bozulmak.
Neşesi kaçmak : Sevimli neşeli durumu yok olmak; keyfi kaçmak.
Neşesini bulmak: Neşelenmek.
Ne şiş yansın ne kebap : “Hiç kimseyi, hiçbir yanı zarara sokmaya cak bir çözüm yolu bulunsun.” anlamında.
Neşter vurmak (bir şeye): Bir sorunu kesin orarak çözmek, sonuç el de etmek amacıyla ele almak.
Ne tadı var ne tuzu : “Beğenip, zevk atıp mutlu olacağımız bir şey, bir durum değil.’ anlamında.
Ne üstüme lazım : bk. Neme lazım.
Ne var ki, (nadir ki, ne. ki, şu kadar }: ‘Fakat, ancak, ama gel gele lim.1 anlamında karşılık içeren cümleleri birbirine bağlar.
Ne var, ne yok? : -1. “Hangi haberler, ne gibi havadisler var? -2. “Na sılsınız?” “İşler nasıl gidiyor?” anlamında.
Ne var ne yok : Olanların tümü.
Nev-i şahsına münhasır: Kendi türünde benzeri olmayan kimse ya da şey için söylenir.
Nevri dönmek: Bir olay ya da durum karşısında çok sinirlenmek.
Ne yalan söyliyeyim : ‘İşin doğrusunu söylemek gerekirse.’ anlamın da.
Ne yapıp yapıp (edip) : Her çareye başvurarak, her yolu deneyerek.
Ne yapmalı ki (ne yaparsın ki) : “Ne çare ki, çaresiz durumda, elden bir şey gelmez” anlamında.
Ne yârdan geçer, ne serden : “Elde etmek istediği şey için ne feda kârlık yapmak istiyor, ne de istediğinden vazgeçiyor.” anlamında.
Ne yazar: ‘Hiçbir yararı, etkisi olmaz.” anlamında umutsuzluk bildirir.
Neye uğradığını bilememek : Beklenmedik kötü bir şeyle karşılaşıldı ğında şaşırıp kalmak.
Neyin nesi, kimin fesi: “Kim olduğu, ne tür karakter özellikleri olduğu bilinmiyor.” anlamında. ..
Neyse ne : “Bir yere kadar, bir dereoeye kadar.” anlamında.
Ne yüzle : Kırıcı davranışta bulunan bir kimsenin, hiçbir şey olmamış gibi ilişkisini sürdürmek istemesi halinde “Hiç utanıp sıkılmıyor mu yaptıklarından” aniamında söylenir.
Nifak sokmak (çıkarmak) : Anlaşmazlık çıkarmak, ara açmak.
Nikâh kıymak : -1. Nikâh memuru, evlenecek olanların nikâh işlemini gerçekleştirmek. -2. Erkek bir kadınla evlilik ilişkisine girmek, onunla evlenmek.
Nikâh tazelemek : Ayrıldığı eşiyle yeniden evlenmek.
Nimeti ayağıyla tepmek: Çok yakınına gelmiş fırsatların, iyi durumla rın değerini bilmemek.
Nispet kabul etmemek : Söz konusu şeyle eşit gibi tutulamamak, ara larında farklar bulunmak.
Nispet vermek (yapmak) (birine) : Birini üzecek, kıskandıracak, kızdı racak davranışta bulunmak
Nimeti bozuk: Kötü ya da islenmeyen bir işi yapacağı sezilen (kimse].
Niyet tutmak: Fala baktırırken nasıl olacağını merak ettiği şeyi ya da durumu kafasından geçirmek, bir dilekte bulunmak
Nokta koymak : Sonuçlandırmak, sözü bitirmek.
Noktası noktasına : Tastamam, tıpatıp aynı.
Not almak: -1. Bir şey hakkında bir yere not yazmak -2. Bir kimse ya da şeyin nitelikleri hakkında karar verilmek -3. Öğrenci yazılı ve söz lü sınavlarda belirli bir derece almak.
Not almak : öğrencinin basan durumuna uygun not vermek.
Not düşmek: Bir açıklama eklemek
Notunu vermek: Eylemlerine bakarak, olaylar karşısındaki tutumunu inceleyerek bir kişi hakkında yargıya varmak
Not vermek (birine, bir şeye) : -1. Bir şey ya da bir kimse için iyi ya da kötü bir kanıya varmak. -2. Öğrenciye başarısıyla orantılı bir not at mak.
Nuh der, peygamber demez: Düşüncelerini, inançlarını hiçbir biçim de değiştirmeyen (kimse).
Nuh NebPden kalma : Çok eski, değerini yitirmiş modası geçmiş (kişi ya da nesne).
Numara yapmak (çekmek): Yalancıktan tavırlar takınarak, olmamış şeyi olmuş göstererek aldatmaya çalışmak.
Nutku tutulmak: Gelişen olağandışı olaylar karşısında şaşkınlıktan konuşamamak.
Nutuk atmak (çekmek): Çok uzun, sıkıcı, özden yoksun konuşma yapmak.
Nüfuz ticareti: Bulunulan mevkiin, makamın gücünü, olanaklarını özel çıkarlar uğruna kullanma.
Nüfuzu altında tutmak (bir yeri): Orayı egemenliği artında bulundurmak.
Nabzına göre şerbet vermek : Birinin hoşuna gidecek, gururunu ok şayacak davranışlarda bulunmak.
Nabzını yoklamak : Bir kimsenin eğilimini ve ereğini anlamaya çalış mak.
Nafile yere: Boş yere, boşu boşuna; yok yere.
Nağme yapmak : -1, Bildiği bir şeyi bilmez gibi görünmek. -2. Birini güzel sözlerle aldatmaya çalışmak.
Nah kafa : “Akılsız, kafa kafa değil ki.” anlamında birinin aklını hafifse me yollu kullanılır.
Nal deyip mıh dememek: Düşüncesinde direnmek.
Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Yalnız kendi çıkarını gözet mek; kendine yontmak.
Nalları dikmek : (Hayvan ya da değer verilmeyen kişiler için) ölmek.
Namazında niyazında (namazı niyazı yerinde) : Dini görevlerini tam olarak yerine getiren kimse.
Namus belası: Namusunu ya da toplum İçindeki değerini korumak için kişinin kabullendiği zarar, katlandığı sıkıntı.
Namus sözü : Bir şeyi yapacağına dair, şeref ve onur üzerine verilen söz; şeref sözü.
Namusu İki paralık olmak : Çevresinde onuru, saygınlığı kalmamış bir kimse durumuna düşmek.
Namusuna dokunmak: Şeref ve onurunu olumsuz biçimde etkile mek
Namusunu temizlemek : -1. Bir işin içinden saygınlığını yitirmeden çık mak. -2. Ahlak ve onuruna ters düşen bir durumdan kendini ya da il gili kimseyi öldürerek kurtulmak.
Nam vermek (salmak): Ün kazanmak, ünü yayılmak.
Nane molla : Zayıf, çelimsiz, dayanıksız kimseler için alay yollu söyle nir.
Nane yemek : Yakışıksız davranışta bulunmak.
Nanik yapmak (birine) : Birini kızdırmak ya da onunla alay etmek için nanik işareti yapmak
Nara atmak (basmak): Yüksek sesle haykırmak, bağırmak.
Narına yanmak (bir kimsenin) : Bir kimse yüzünden büyük zarara uğ ramak
Nasıl olsa : Her durumda, ergeç, mutlaka.
Nasır bağlamak (tutmak) : -1. Masır oluşma*.-2, Duygusuz laşrnak duyarlığını yitirmek
Nasibini almak Kısa ve geçid bir süre için hoşa giden bir şeyden yararlanmak, cavk almak. -2. (Olumsuz ar lamda) Söz ko nusu nitelikleri yoksun olmak:.
Hasrettin Hoca’nın türbesi gibi: Her yanı açık olduğu halde, yalnız bir girişi bulunan yer için söylenir.
Naza çekmek (kendini) : Bir şeyi yapmaya istekli olduğu halde yal-/artmak amacıyla kendini isteksiz davranıyor göstermek.
Nazara gelmek: Kötü ve kıskanç bakımların etkisinde kalmak
Nazar değmek (bir şeye, birine) : Uğursuzluk, kötülük gibi olumsuz sonuçlar veren kıskanç bakışlardan ötürü fena bir duruma düşmek; göz değmek.
Nazarı dikkatini çekmek (celp etmek) : İlgisini, dikkatini çekmek.
Nazarı itibara almak (bir şeyi, birini) : Ona önem ve değer vermek
Nazı geçmek (birine) : Ona isteğini kabul ettirecek, yaptırabilecek ka dar yakınlığı bulunmak, hatırı sayılmak
Nazını çekmek: Her isteğini yerine getirmek, onu kırmamaya özen göstermek.
Ne akla hizmet ediyor? : Bir işi hangi nedenle yaptığı bir türlü anlaşıl mayan insanlar için kullanılır; hangi akla hizmet ediyor?
Ne âlâ memleket: -1. Haksızlıkların hoş görüldüğü ortam. -2. “Ne gü zel, diyecek yok.” anlamında alay yollu söylenir.
Ne âlemi var? : bk. Âlemi var mı?
Ne alıp veremiyor? : “İsteği, amacı nedir?” anlamında.
Ne arar : “O kişide istenen, aranan şey bulunamaz.” anlamında; ne gezer.
Ne arıyor? (bir yerde) : “Niçin oraya gitmiş? Orada ne İşi var?” anla mında.
Ne buyrulur: “Buna ne diyorsunuz?” anlamında olumsuzluk bildirir.
Neci oluyor? : “Niçin karışıyor, ona ne?” anlamında.
Ne çare : “Çaresi yok.” anlamında acizlik anlatır.
Ne çıkar? : -1. “Ondan yarar da, zarar da gelmez.” -2. “Nasıl yarar umulur?” -3. “Bir sonuç vermez.” anlamlarında.
Ne çiçektir biliriz : bk. Ne mal olduğunu biliriz.
Nedamet getirmek (duymak) : Pişman olmak, pişmanlık duymak.
Ne dedim de…: “Yaptığıma pişmanım, ne yaptım ki.” anlamında.
Ne demek? (ne dernek olsun?) : -1. “Bunun anlamı nedir” -2. “Böyle şey olur rnu? O nasıl şey öyle?” anlamlarında.
Ne demeye”? : ‘Hangi amaçla, hangi nedenle? Niçin?” anlamında; ne diye.
Ne denir? (ne dersin?) : ‘Bu konuda söylenecek herhaiigi bir şey kal madı”.’ anlamında.
Neden sonra: Çok sonra, gereğinden çok- sonra.
Ne de olsa: ‘Ne denli eksiği, küsuru olursa olsun; böyle olmakla bir likte.” anlamında.
Ne dese beğenirsin : Beklenmeyen, umulmayan bir söz söylendiğin de gösterilen tepkiyi anlat r.
Nedir ki: bk. Ne var ki
Ne dîye? : “Niçin, hangi amaçla?” anlamında, ne demeye.
Ne fayda : Artık geçmişte kalan bir durum karşısında öne sürülenin ya da istenenin geçersizliğini, işe yaramadığını göstermek için kullanılır.
Nefes aldırmamak (birine) : bk. Soluk aldırmamak.
Nefes almak: bk. Soluk almak.
Nefes çekmek: -1. Sigara, pipo vb’nin dumanını ciğerlere çekmek. -2. Esrar çekmek.
Nefes etmek : Boş bir inançla hasta olan bir kişiyi iyi etmek amacıyla okuyup üflemek. (Kars. Okuyup üflemek.)
Nefesi durmak : -1. Ölmek. -2. Şaşırıp kalmak.
Nefesi kesilmek (daralmak, tutulmak) : -1. Çok çalışmaktan, çok iş yapmaktan dolayı bunalmak. -2..Şaşırıp kalmak.
Nefesi keskin : Hastaları okuyup üfleyerek iyileştirdiğine inanılan kim se.
Nefesi kokmak : bk. Açlıktan nefesi kokmak.
Nefesi tükenmek : Artık çalışacak, konuşacak gücü kalmamak.
Nefes kesmek : Şaşırtıcı, heyecan verici, çok güzel olmak; soluk kes mek.
Nefes nefese : bk. Soluk soluğa.
Nefes tüketmek : Bir konu ya da sorun üzerinde çok durmak.
Nefis mücadelesi: İnsanın kendi nefsinin isteklerini önleme çabası.
Nefsine yedirememek (bir şeyi): İstenmeyen ya da onur kırıcı bir işi kendine uygun görmemek; kendine yedirememek, onuruna yedire memek.
Nefsini körletmek (kırmak): İsteklerini en az ölçüde karşılamak.
Nefsini yenmek (zaptetmek): İsteklerini, tutkularını denetim altına al mak.
Ne gezer : bk. Ne arar.
Ne günlere kaldık? : Sürüp gid«n düzenin bozulması, y«ni yaşama düzenlerinin ortaya çıkması karşısında özellice olgun kuşağın isyanı nı gösterir.
Ne haber: -1. “Nasılsın.” -2. “Bildiğin yeni şeyler var mı?” -3. Bir tartış mada haklı 9 kanın söylediği söz.
Ne haddine: *0, bunu yapamaz, haddini bilsin.” anlamında uyarma sözü.
ne hali varsa görsün: Yanlış bir yolda olduğu İddia edilen bir kişinin sÖ2 dinlenmezliği karşısında artık onun kendi başına bırakıldığını an latır.
Ne hikmetse : Bilinmeyen bir nedenden ötürü.
Ne idiği (itfüği) belirsiz: Nereden geldiği, ne yaptığı, nelerle uğraştığı belli olmayan.
Ne kadar olsa : “Sonuçta ne de olsa.
Ne karen ağrısıysa : Sevilmeyen rahatsızık duyulan bir kimse ya da şey için söylenir.
Ne ki: bk. Ne var ki.
Ne kokar ne bulaşır: “Ne yararı, ne zararı dokunur.” anlamında; tav şan boku gibi (ne kokar, ne bulaşır).
Ne mal (meta) olduğunu biliriz : “İşe yaramayan, çevresince kötü tanı nan kişi olduğunu biliriz.” anlamında; ne çiçektir biliriz.
Neme (ne üstüme) tazım (gerek) : -1. “Bu işle ilgilenmek bana düş mez.” -2. ‘Doğrusunu söylemek gerekirse.” anlamlarında kullanılır.
Ne mene : Bir şeyin “Ne türlü, nasıl.” olduğunu belirtmek İçin kullanılır.
Ne mümkün : “Olanaksız, mümkün değil.” anlamında.
Ne münasebet: -1. “Konuyla hiç ilgisi yok” -2. “öyle şey olmaz.” anla mında çıkışma amacıyla söylenir.
Ne olacak : -1. ‘Olmasa da olur, ne önemi var.” -2. Sonradan görmüş, şımarık vb anlamlarda küçümseme düşüncesiyle söylenir.
Ne oldum delisi olmak: Birdenbire özellikle maddi zenginliklere kavu şarak şımarmak.
Ne olur (olursunuz): ‘Lütfen, rica ederim, yalvarırım.” anlamında
Ne olur ne olmaz: *Ne olacağı belli değiI, rıer ihtimale karşı” anlamın-
da kullanılır.
Ne olursa olsun : ‘Sonuç iyi de olsa, kötü de olsa kabulüm” anlamın da.
Ne oluyor? : -1. “Ne gereği /ar.” -2. “O ne karışıyor.” anlamında.
Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sı kırıt yi, tehlikeyi, çeşitli kayıptan göze alarak.
Nerede akşam orada sabah : Sadece yaşamayı, eğlenmeyi, gününü gün etmeyi düşünen insanların tavrını anlatmak için kullanılır.-
Nerede kaldı? : ‘Ne yararı oldu?” anlamında olumsuzluk bildirir.
Nerede kaldı ki? : Kolay olanı bile yapamazken, güç olanına el atma ya çabalayan insanların davranış biçimini göstermek için kuianılır,
Nereden esti? : “Nereden aklına geldi, nasıl oldu da düşündün.” anla mında sitem yollu kullanılır.
Nereden nereye : -1. “Pek akla gelmeyen uzak bir İlişki içerisinde.” -2. “Gerçekleşme olasılığı az bir durum.” anlamlarında.
Ne selam, ne sabah : Aralarındaki dostluk bozulup ilişki kesilince ko nuşma, anlaşma bağının kopması durumu. -
Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet: Gözbağanın gerçekte olmayan bir işi olur gibi gösterme tutumu ile yapılan iş.
Nesi var, nesi yok : “Bütün serveti, sahip’olduğu her şey.” anlamında.
Ne söylüyorsun? : -1. “Söylediklerine dikkat ediyor musun?” anlamın da uyarı. -2. “Gerçek mi, doğru mu?’ anlamında.
Ne sularda : -1. “Saat kaçta?” -2. “Ne durumda?” anlamında sorulur.
Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü (zekeri) : “Onunla karşılaşmak ya da görüşmek yarar sağlasa bile yine de karşılaşmak, görüşmek iste mem.” anlamında.
Neşesi bozulmak : Rahatı huzuru kalmamak; keyfi bozulmak.
Neşesi kaçmak : Sevimli neşeli durumu yok olmak; keyfi kaçmak.
Neşesini bulmak: Neşelenmek.
Ne şiş yansın ne kebap : “Hiç kimseyi, hiçbir yanı zarara sokmaya cak bir çözüm yolu bulunsun.” anlamında.
Neşter vurmak (bir şeye): Bir sorunu kesin orarak çözmek, sonuç el de etmek amacıyla ele almak.
Ne tadı var ne tuzu : “Beğenip, zevk atıp mutlu olacağımız bir şey, bir durum değil.’ anlamında.
Ne üstüme lazım : bk. Neme lazım.
Ne var ki, (nadir ki, ne. ki, şu kadar }: ‘Fakat, ancak, ama gel gele lim.1 anlamında karşılık içeren cümleleri birbirine bağlar.
Ne var, ne yok? : -1. “Hangi haberler, ne gibi havadisler var? -2. “Na sılsınız?” “İşler nasıl gidiyor?” anlamında.
Ne var ne yok : Olanların tümü.
Nev-i şahsına münhasır: Kendi türünde benzeri olmayan kimse ya da şey için söylenir.
Nevri dönmek: Bir olay ya da durum karşısında çok sinirlenmek.
Ne yalan söyliyeyim : ‘İşin doğrusunu söylemek gerekirse.’ anlamın da.
Ne yapıp yapıp (edip) : Her çareye başvurarak, her yolu deneyerek.
Ne yapmalı ki (ne yaparsın ki) : “Ne çare ki, çaresiz durumda, elden bir şey gelmez” anlamında.
Ne yârdan geçer, ne serden : “Elde etmek istediği şey için ne feda kârlık yapmak istiyor, ne de istediğinden vazgeçiyor.” anlamında.
Ne yazar: ‘Hiçbir yararı, etkisi olmaz.” anlamında umutsuzluk bildirir.
Neye uğradığını bilememek : Beklenmedik kötü bir şeyle karşılaşıldı ğında şaşırıp kalmak.
Neyin nesi, kimin fesi: “Kim olduğu, ne tür karakter özellikleri olduğu bilinmiyor.” anlamında. ..
Neyse ne : “Bir yere kadar, bir dereoeye kadar.” anlamında.
Ne yüzle : Kırıcı davranışta bulunan bir kimsenin, hiçbir şey olmamış gibi ilişkisini sürdürmek istemesi halinde “Hiç utanıp sıkılmıyor mu yaptıklarından” aniamında söylenir.
Nifak sokmak (çıkarmak) : Anlaşmazlık çıkarmak, ara açmak.
Nikâh kıymak : -1. Nikâh memuru, evlenecek olanların nikâh işlemini gerçekleştirmek. -2. Erkek bir kadınla evlilik ilişkisine girmek, onunla evlenmek.
Nikâh tazelemek : Ayrıldığı eşiyle yeniden evlenmek.
Nimeti ayağıyla tepmek: Çok yakınına gelmiş fırsatların, iyi durumla rın değerini bilmemek.
Nispet kabul etmemek : Söz konusu şeyle eşit gibi tutulamamak, ara larında farklar bulunmak.
Nispet vermek (yapmak) (birine) : Birini üzecek, kıskandıracak, kızdı racak davranışta bulunmak
Nimeti bozuk: Kötü ya da islenmeyen bir işi yapacağı sezilen (kimse].
Niyet tutmak: Fala baktırırken nasıl olacağını merak ettiği şeyi ya da durumu kafasından geçirmek, bir dilekte bulunmak
Nokta koymak : Sonuçlandırmak, sözü bitirmek.
Noktası noktasına : Tastamam, tıpatıp aynı.
Not almak: -1. Bir şey hakkında bir yere not yazmak -2. Bir kimse ya da şeyin nitelikleri hakkında karar verilmek -3. Öğrenci yazılı ve söz lü sınavlarda belirli bir derece almak.
Not almak : öğrencinin basan durumuna uygun not vermek.
Not düşmek: Bir açıklama eklemek
Notunu vermek: Eylemlerine bakarak, olaylar karşısındaki tutumunu inceleyerek bir kişi hakkında yargıya varmak
Not vermek (birine, bir şeye) : -1. Bir şey ya da bir kimse için iyi ya da kötü bir kanıya varmak. -2. Öğrenciye başarısıyla orantılı bir not at mak.
Nuh der, peygamber demez: Düşüncelerini, inançlarını hiçbir biçim de değiştirmeyen (kimse).
Nuh NebPden kalma : Çok eski, değerini yitirmiş modası geçmiş (kişi ya da nesne).
Numara yapmak (çekmek): Yalancıktan tavırlar takınarak, olmamış şeyi olmuş göstererek aldatmaya çalışmak.
Nutku tutulmak: Gelişen olağandışı olaylar karşısında şaşkınlıktan konuşamamak.
Nutuk atmak (çekmek): Çok uzun, sıkıcı, özden yoksun konuşma yapmak.
Nüfuz ticareti: Bulunulan mevkiin, makamın gücünü, olanaklarını özel çıkarlar uğruna kullanma.
Nüfuzu altında tutmak (bir yeri): Orayı egemenliği artında bulundurmak.