Snake
22.Ağustos.2014, 14:45
Çakılıp kalmak: Bulunduğu yerde uzun süre kımıldamadan kalmak, hareketsiz durmak.
Çalımına getirmek: Tasarlanan bir İş için uygun zamanı ya da duru mu bulmak.
Çalımından geçilmemek : Kurumundan, büyülenmesinden yanına yaklaşılmaz olmak.
Çalım satmak: Yapay davranışlarla büyüklük taslamak. (Kars. Hava atmak.)
Çalıp çırpmak : Az çok demeden, eline ne geçerse çalmak.
Çalmadan oynamak : Çok neşeli, keyifli bir dyrumda olmak.
Çam devirmek : -1. Karşısındakini gücendirecek söz söylemek. -2. Bil gisizliğini ele verecek sözler söylemek. (Kars. Pot kırmak, gaf yap mak.)
Çamur atmak (sıçratmak) (birine) : Birini kötü bir işe bulaşmış göste rip lekelemeye çalışmak, İftira etmek. (Kars. Kara çalmak, leke sür mek.)
Çamura yatmak: Borcunu ödememek, verdiği sözü yerine getirme mek.
Çam yarması gibi: İhyan, iri gövdeli kimse için kullanılır.
Çanak tutmak (açmak) (bir şeye) : Davranışlarıyla ya da sözleriyle kendisine kötü bir söz söylenmesine, kötü davranışlarda bulunulması na yol açmak. ‘
Çanak yalamak : Dalkavukluk etmek, yaltaklanmak.
Çanak yalayıcı: Yaltaklanan kimse, dalkavuk.
Çan çan etmek (Ötmek) : Durmadan yüksek sesle gevezelik etmek.
Çanına ot tıkamak : Birini sesini çıkaramayacak, zarar veremeyecek bîr duruma getirmek.
Çantada (torbada) keklik : Elde edilmiş sayılan, elde edileceğine ke sin gözüyle bakılan (şey).
Çapraza getirmek (birini) : Onu tuzağa düşürmek.
Çapraza sarmak : İçinden çıkılması güç duruma gelmek. (Kars. Çar şafa dolanmak.)
Çaptan düşmek : -1. Çalışma düzenini bozmuş olmak. -2. Değerin den bir şeyler yitirmek.
Çarçur etmek (bir şeyi) : Elindeki parayı vb’yi gereksiz yerlere harca yıp tüketmek.
Çarçur olmak : Yararsız yere harcanıp ziyan olmak.
Çaresine bakmak : Bir işin, sorunun çözüm yolunu bulmak.
Çarığı ters giydirmek (birine) : bk. Pabucu ters giydirmek.
Çarıklı erkânıharp : Okuması yazması olmadığı halde kurnaz ya da uyanık davranan kimseler için şaka yollu kullandır.
Çark etmek: Verdiği sözden ya da yapacağı İşten dönmek. (Kars. Yüz geri etmek.)
Çarpık çurpuk : Çok çarpık; eğri büğrü. (Kars. Eciş bücüş.)
Çarşafa dolanmak : İçinden çıkılmaz duruma gelmek. (Kars. Çapraza sarmak.)
Çarşambadır çarşamba (demek): Bir konuda gereksiz yere inat (et mek).
Çatal kazık : -1. Bir konuda değişik tutumları yüzünden işin yürümesi ni engelleyen yetkili kimseler. -2. Çok karışık durum.
Çatık yüz (çehre, surat) : Öfkeli yüz.
Çatır çatır çatlamak : Çok kıskanmak.
Çat kapı: Beklenmedik bir anda.
Çatlak ses : Uyumu bozan, istenmeyen söz ya da davranış.
Çatlasa da patlasa da ; “Her türlü çareye başvursa da, ne kadar karşı çıkarsa çıksın.” anlamında.
Çat pat: -1. Her yerde hazır ve nazır bulunan. -2. Biraz, yarım yama lak.
Çaydan (denizden) geçip darede boğulmak : Bir işin yapılması sıra sında büyük engelleri aşıp tam sonuca ulaşılacağı anda önemsiz bir-neden yüzünden başarısız olmak.
Çayı görmeden paçaları sıvamak : bk. Dereyi görmeden paçaları sı vamak.
Çek arabanı: ‘Yıkıl, git, defol.” anlamında hakaret sözü.
Çekeceği olmak (birinden, bir şeyden) : Karşılaşacağı kötü durumlar olmak.
Çekidüzen vermek (üstüne başına, bir yere) : Dağınık bir yeri, üstü nü başını düzgün duruma getirmek, düzeltmek.
Çekip çevirmek (bir yeri) (birini) : -1 .Bir yeri, kuruluşu düzene koy mak, iyi biçimde yönetmek. -2. Birini tutumlu, düzgün yaşayabilir du ruma getirmek.
Çekip gitmek : Uzaklaşmak, sıvışmak, kaybolmak.
Çekirdekten yetişme : Bir meslekte küçük yaştan itibaren görgü ve deneyimini arttırarak ustalaşan kimse için kullanılır.
Çek (çekiver) kuyruğunu: “Artık ondan hiçbir şey bekleme!”
Çelişkiye düşmek : Sözleri ya da davranışları; sözleri ile davranışları birbirini tutmamak, birbiriyle çelişmek; tenakuza düşmek.
Çelme atmak (takmak) (birine) (bir işe) : -1. Çelme ile onu düşür meye çalışmak. -2. İşin başarı ile sonuçlanmasını engellemek.
Çene çalmak : Oradan buradan konuşmak, gevezelik etmek.
Çenen tutulsun : “Konuşamaz ot” anlamına İlenme sözü.
Çenesi açılmak : Durmaksızın konuşmak, gevezelik etmek.
Çenesi durmamak (düşmek) : Durmadan konuşmak, gevezelik et mek.
Çenesi düşük : Sürekti ve dayanılmayacak kadar çok konuşan, geve ze kimse için söylenir.
Çenesi kuvvetli: Kolay ve etkili konuşan kimse için kullanılır.
Çenesini açtırmak: Konuşması için uygun ortam hazırlamak, fırsat vermek.
Çenesini (bıçak) açmamak : Herhangi bir nedenle, hiç konuşmamak.
Çenesini kapamak (kesmek) : -1. Artık konuşturmamak. -2. Susmak.
Çenesini tutmak : Konuşmamak, sır saklamak; ağzını tutmak*
Çene yarıştırmak : Gevezelik etmek.
Çeneye tutmak (birini) : Aralıksız konuşarak ve konuşturarak onu oyalamak.
Çene yormak : Boşuna konuşmak.
Çetin ceviz: -1. Yola getirilmesi, kendisine bir durum ya da düşünce nin benimsetilmesi zor olan kimse için söylenir. -’2. Başarılması ol dukça güç olan iş için söylenir.
Çevir kazı yanmasın : Kırdığı potun farkına varınca sözünü çevirmeye kalkışanlara alay ya da şaka yollu söylenir.
Çevre yapmak : Girişkeniigiyle pekçpk dost edinmek; muhit yapmak.
Çıban başı: -1. Kurcalanırsa sonucu kötüye varma olasılığı bulunan sorun. -2. Varlığı, düşünceleri, eylemleri sûrun yaratan kimse.
Çrfrt çarşısı (gibi): Çok karışık yer için söylenir.
Çığır açmak : Bir alanda eski görüş, anlayış, biçim ya da yöntem yeri ne yenisini getirmek, başlatmak.
Çığırından çıkmak: -1. Doğru yoldan ayrılmak. -2. Düzeltilmesi güç bir duruma girmek.
Çığlık atmak (koparmak) (çığlığı basmak) : Kulakları tırmalayacak korkunç sesler çıkararak acı acı bağırmak.
Çığlık çığlığa : Çığılık ata ata, bağırıp çağırarak.
Çıkar yol: İnsanı güç durumlardan kurtaran davranış, başarıya ulaştı ran seçenek, çare; çözüm yolu.
Çıkış yapmak: Bir tartışmada, karşıt görüşte olanları susturmak ama cıyla sert davranışta bulunmak.
Çıkmaza girmek: Bir iş içinden çıkılamayacak bir duruma gelmek, (Kars. Batağa saplanmak.)
Çıkmaz ayın son çarşambası: “Bilinmeyen ve bilinmeyecek olan bir zamanda, hiçbir zaman.’ anlamında şaka yollu söylenir.
Çıldırmak işten (bile) değil: “Söz konusu ters, aykırı bir durum karşı sında insan delirebilir.” anlamında söylenir.
Çıngar çıkarmak : Gürültü ve kavgaya yol açmak.
Çırasını yakmak: Olumsuz ilişkisi ya da kötü davranışı yüzünden biri’ ni büyük bir zarar uğratmak.
Çıt çıkarmamak: En küçük bir ses bile çıkarmamak.
Çıt çıkmamak : En hafif bir ses bile çıkmamak.
Çıtı çıkmamak : Sessiz durmak, uslu oturmak, yaramazlık etmemek.
Çiçeği burnunda (çiçeği burnunda, çamuru karnında) : -1. Taze, he nüz çıkmış şey için söylenir. -2. Yeni oluşmuş, yeni yapılmış, şey için söylenir. -3. Bir konuda yeni olan kimse için söylenir.
Çiçek gibi olmak: Temizlenip paklanmak, göze hoş görünen duruma gelmek.
Çift çubuk : Tarım yapabilmek için gerekli üretim araç ve gereçleri.
Çift dikiş : Aynı sınıfta iki yıl okuyan öğrenci.
Çifte kumrular: Birbirlerinden hiç ayrılmayan, birbirlerini çok seven kimseler. (Kars. Ahbap çavuşlar, iki ahbap çavuşlar.)
Çiğ çiğ yemek<(birinî): Öldürecek derecede Öfkelenmek.
Çiğlik etmek : Uygunsuz, yersiz davranışta bulunmak.
Çiğneyip geçmek : Gereken ilgi ve saygıyı göstermemek.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın : “Suç işlemedim, neden korkayım?” anlamında.
Çile çekmek : Sıkıntı içinde bulunmak, sıkıntı çekmek.
Çileden çıkarmak (birini): Birini densiz söz ve davranışlarıyla çok kız dırmak. (Kars. İfrit etmek.)
Çileden çıkmak: Sabır ve dayanma gücünü yitirip taşkınlık göster mek; kendini kaybetmek. (Kars. İfrit olmak.)
Çile doldurmak (çıkarmak): Sürekli sıkıntı ve eziyet içinde bulunma nın sona ermesini beklemek.
Çilingir sofrası: Hafif mezelerle donatılmış içki sofrası.
Çil yavrusu gibi dağılmak: Kotu bir durum karşısında, perişanca her biri bir yana dağılmak; kaçışmak.
Çimdik atmak (basmak) (birine): Onu çimdiMemek.
Çirkefe bulaşmak: Kötü sonuçlar doğurabilecek bir işe ya da şirret bi rine sataşmak.
Çirkefe taş atmak (çirkefi üzerine sıçratmak); Kötülüğü dokunabile cek birinin saldırısına yol açacak bir davranışta bulunmak, söz söyle mek.
Çivi gibi: -1. Sağlam yapılı, çevik (insan). -2. (Su için) Çok soğuk.
Çivi kesmek : Çok üşümek.
Çizmeden yukarı çıkmak : Olanaklarının elvermeyeceği bir işe karış mak, aşın gitmek
Çocuk işi: Kolay ya da önemsiz iş.
Çocuk oyuncağı :-1. Pek Önemli sayılmayan. -2. Kolay yapılabilecek iş için kullanılır.
Çoğu gitti azı kaldı (keli gitti, dazı kaldı): “Ele alınmış olan işin bü yük bölümü, en zor, en önemli yanı tamamlandı, geriye önemsiz bir bölümü kaldı.” anlamında.
Çok bilmiş: -1. Zeki, akıllı (kimse). -2. Sinsi, kurnaz, çıkarını gözeten (kimse).
Çok gelmek: -1. Gereğinden fazla olmak. -2. Katlanılmaz, çekilmez ol mak.
Çok görmek (bir şeyi birine): -1. Bir şeyi bir kimseden esirgemek, o şeyi ona değer bulmamak. -2. Birinin bir davranışını yadırgamak.
Çok olmak : Davranışları sınmnı aşarak dayanılmaz, çekilmez duruma gelmek, usandırmak.
Çoluk çocuk: -1. Bir kimsenin çocukları. -2. Bir kimsenin ailesi; eşi ve çocuklan. -3. Yaşça küçük ve deneyimsiz kimseler için alay yolu söy lenir.
Çorap örmek: bk. Başına çorap örmek.
Çorap söküğü gibi gitmek (gelmek): Bir kez başlayınca arkası çok kolay, kendiliğinden gelmek.
Çorbada tuzu bulunmak: Yapılan işte ya da bir hizmette küçük de ol sa bir katkısı katkısı olmak, ona emeği geçmek.
Çöp atlamamak: Çok titiz ve dikkatli olmak, gözünden hiçbir şey kaç mamak.
Çöpe dönmek : Çok zayıflamak; çok güçsüz olmak.
Çöp gibi (çöpten çelebi}: Çok zayıf, güçsüz (kimse).
Çöpsüz üzüm : -1. Sorun çıkaracak pürüzleri olmayan, kârlı İş. -2. Bak mak zorunda olduğu çok yakın akrabası olmayan eş.
Çubuğunu tüttürmek: Sorunsuz ve sıkıntısız bir hayat sürmek.
Çukurunu kazmak: Birinin felaketine yol açacak girişimlerde bulun mak. (Kars. Tuzak kurmak.)
Çulu düzeltmek (düzmek): -1. Giyimini yenilemek. -2. Paraca iyi du ruma gelmek.
Çürük tahtaya basmak: İncelemeden, önlem almadan tehlikeli bir işe girişmek; aldatılmak.
Çalımına getirmek: Tasarlanan bir İş için uygun zamanı ya da duru mu bulmak.
Çalımından geçilmemek : Kurumundan, büyülenmesinden yanına yaklaşılmaz olmak.
Çalım satmak: Yapay davranışlarla büyüklük taslamak. (Kars. Hava atmak.)
Çalıp çırpmak : Az çok demeden, eline ne geçerse çalmak.
Çalmadan oynamak : Çok neşeli, keyifli bir dyrumda olmak.
Çam devirmek : -1. Karşısındakini gücendirecek söz söylemek. -2. Bil gisizliğini ele verecek sözler söylemek. (Kars. Pot kırmak, gaf yap mak.)
Çamur atmak (sıçratmak) (birine) : Birini kötü bir işe bulaşmış göste rip lekelemeye çalışmak, İftira etmek. (Kars. Kara çalmak, leke sür mek.)
Çamura yatmak: Borcunu ödememek, verdiği sözü yerine getirme mek.
Çam yarması gibi: İhyan, iri gövdeli kimse için kullanılır.
Çanak tutmak (açmak) (bir şeye) : Davranışlarıyla ya da sözleriyle kendisine kötü bir söz söylenmesine, kötü davranışlarda bulunulması na yol açmak. ‘
Çanak yalamak : Dalkavukluk etmek, yaltaklanmak.
Çanak yalayıcı: Yaltaklanan kimse, dalkavuk.
Çan çan etmek (Ötmek) : Durmadan yüksek sesle gevezelik etmek.
Çanına ot tıkamak : Birini sesini çıkaramayacak, zarar veremeyecek bîr duruma getirmek.
Çantada (torbada) keklik : Elde edilmiş sayılan, elde edileceğine ke sin gözüyle bakılan (şey).
Çapraza getirmek (birini) : Onu tuzağa düşürmek.
Çapraza sarmak : İçinden çıkılması güç duruma gelmek. (Kars. Çar şafa dolanmak.)
Çaptan düşmek : -1. Çalışma düzenini bozmuş olmak. -2. Değerin den bir şeyler yitirmek.
Çarçur etmek (bir şeyi) : Elindeki parayı vb’yi gereksiz yerlere harca yıp tüketmek.
Çarçur olmak : Yararsız yere harcanıp ziyan olmak.
Çaresine bakmak : Bir işin, sorunun çözüm yolunu bulmak.
Çarığı ters giydirmek (birine) : bk. Pabucu ters giydirmek.
Çarıklı erkânıharp : Okuması yazması olmadığı halde kurnaz ya da uyanık davranan kimseler için şaka yollu kullandır.
Çark etmek: Verdiği sözden ya da yapacağı İşten dönmek. (Kars. Yüz geri etmek.)
Çarpık çurpuk : Çok çarpık; eğri büğrü. (Kars. Eciş bücüş.)
Çarşafa dolanmak : İçinden çıkılmaz duruma gelmek. (Kars. Çapraza sarmak.)
Çarşambadır çarşamba (demek): Bir konuda gereksiz yere inat (et mek).
Çatal kazık : -1. Bir konuda değişik tutumları yüzünden işin yürümesi ni engelleyen yetkili kimseler. -2. Çok karışık durum.
Çatık yüz (çehre, surat) : Öfkeli yüz.
Çatır çatır çatlamak : Çok kıskanmak.
Çat kapı: Beklenmedik bir anda.
Çatlak ses : Uyumu bozan, istenmeyen söz ya da davranış.
Çatlasa da patlasa da ; “Her türlü çareye başvursa da, ne kadar karşı çıkarsa çıksın.” anlamında.
Çat pat: -1. Her yerde hazır ve nazır bulunan. -2. Biraz, yarım yama lak.
Çaydan (denizden) geçip darede boğulmak : Bir işin yapılması sıra sında büyük engelleri aşıp tam sonuca ulaşılacağı anda önemsiz bir-neden yüzünden başarısız olmak.
Çayı görmeden paçaları sıvamak : bk. Dereyi görmeden paçaları sı vamak.
Çek arabanı: ‘Yıkıl, git, defol.” anlamında hakaret sözü.
Çekeceği olmak (birinden, bir şeyden) : Karşılaşacağı kötü durumlar olmak.
Çekidüzen vermek (üstüne başına, bir yere) : Dağınık bir yeri, üstü nü başını düzgün duruma getirmek, düzeltmek.
Çekip çevirmek (bir yeri) (birini) : -1 .Bir yeri, kuruluşu düzene koy mak, iyi biçimde yönetmek. -2. Birini tutumlu, düzgün yaşayabilir du ruma getirmek.
Çekip gitmek : Uzaklaşmak, sıvışmak, kaybolmak.
Çekirdekten yetişme : Bir meslekte küçük yaştan itibaren görgü ve deneyimini arttırarak ustalaşan kimse için kullanılır.
Çek (çekiver) kuyruğunu: “Artık ondan hiçbir şey bekleme!”
Çelişkiye düşmek : Sözleri ya da davranışları; sözleri ile davranışları birbirini tutmamak, birbiriyle çelişmek; tenakuza düşmek.
Çelme atmak (takmak) (birine) (bir işe) : -1. Çelme ile onu düşür meye çalışmak. -2. İşin başarı ile sonuçlanmasını engellemek.
Çene çalmak : Oradan buradan konuşmak, gevezelik etmek.
Çenen tutulsun : “Konuşamaz ot” anlamına İlenme sözü.
Çenesi açılmak : Durmaksızın konuşmak, gevezelik etmek.
Çenesi durmamak (düşmek) : Durmadan konuşmak, gevezelik et mek.
Çenesi düşük : Sürekti ve dayanılmayacak kadar çok konuşan, geve ze kimse için söylenir.
Çenesi kuvvetli: Kolay ve etkili konuşan kimse için kullanılır.
Çenesini açtırmak: Konuşması için uygun ortam hazırlamak, fırsat vermek.
Çenesini (bıçak) açmamak : Herhangi bir nedenle, hiç konuşmamak.
Çenesini kapamak (kesmek) : -1. Artık konuşturmamak. -2. Susmak.
Çenesini tutmak : Konuşmamak, sır saklamak; ağzını tutmak*
Çene yarıştırmak : Gevezelik etmek.
Çeneye tutmak (birini) : Aralıksız konuşarak ve konuşturarak onu oyalamak.
Çene yormak : Boşuna konuşmak.
Çetin ceviz: -1. Yola getirilmesi, kendisine bir durum ya da düşünce nin benimsetilmesi zor olan kimse için söylenir. -’2. Başarılması ol dukça güç olan iş için söylenir.
Çevir kazı yanmasın : Kırdığı potun farkına varınca sözünü çevirmeye kalkışanlara alay ya da şaka yollu söylenir.
Çevre yapmak : Girişkeniigiyle pekçpk dost edinmek; muhit yapmak.
Çıban başı: -1. Kurcalanırsa sonucu kötüye varma olasılığı bulunan sorun. -2. Varlığı, düşünceleri, eylemleri sûrun yaratan kimse.
Çrfrt çarşısı (gibi): Çok karışık yer için söylenir.
Çığır açmak : Bir alanda eski görüş, anlayış, biçim ya da yöntem yeri ne yenisini getirmek, başlatmak.
Çığırından çıkmak: -1. Doğru yoldan ayrılmak. -2. Düzeltilmesi güç bir duruma girmek.
Çığlık atmak (koparmak) (çığlığı basmak) : Kulakları tırmalayacak korkunç sesler çıkararak acı acı bağırmak.
Çığlık çığlığa : Çığılık ata ata, bağırıp çağırarak.
Çıkar yol: İnsanı güç durumlardan kurtaran davranış, başarıya ulaştı ran seçenek, çare; çözüm yolu.
Çıkış yapmak: Bir tartışmada, karşıt görüşte olanları susturmak ama cıyla sert davranışta bulunmak.
Çıkmaza girmek: Bir iş içinden çıkılamayacak bir duruma gelmek, (Kars. Batağa saplanmak.)
Çıkmaz ayın son çarşambası: “Bilinmeyen ve bilinmeyecek olan bir zamanda, hiçbir zaman.’ anlamında şaka yollu söylenir.
Çıldırmak işten (bile) değil: “Söz konusu ters, aykırı bir durum karşı sında insan delirebilir.” anlamında söylenir.
Çıngar çıkarmak : Gürültü ve kavgaya yol açmak.
Çırasını yakmak: Olumsuz ilişkisi ya da kötü davranışı yüzünden biri’ ni büyük bir zarar uğratmak.
Çıt çıkarmamak: En küçük bir ses bile çıkarmamak.
Çıt çıkmamak : En hafif bir ses bile çıkmamak.
Çıtı çıkmamak : Sessiz durmak, uslu oturmak, yaramazlık etmemek.
Çiçeği burnunda (çiçeği burnunda, çamuru karnında) : -1. Taze, he nüz çıkmış şey için söylenir. -2. Yeni oluşmuş, yeni yapılmış, şey için söylenir. -3. Bir konuda yeni olan kimse için söylenir.
Çiçek gibi olmak: Temizlenip paklanmak, göze hoş görünen duruma gelmek.
Çift çubuk : Tarım yapabilmek için gerekli üretim araç ve gereçleri.
Çift dikiş : Aynı sınıfta iki yıl okuyan öğrenci.
Çifte kumrular: Birbirlerinden hiç ayrılmayan, birbirlerini çok seven kimseler. (Kars. Ahbap çavuşlar, iki ahbap çavuşlar.)
Çiğ çiğ yemek<(birinî): Öldürecek derecede Öfkelenmek.
Çiğlik etmek : Uygunsuz, yersiz davranışta bulunmak.
Çiğneyip geçmek : Gereken ilgi ve saygıyı göstermemek.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın : “Suç işlemedim, neden korkayım?” anlamında.
Çile çekmek : Sıkıntı içinde bulunmak, sıkıntı çekmek.
Çileden çıkarmak (birini): Birini densiz söz ve davranışlarıyla çok kız dırmak. (Kars. İfrit etmek.)
Çileden çıkmak: Sabır ve dayanma gücünü yitirip taşkınlık göster mek; kendini kaybetmek. (Kars. İfrit olmak.)
Çile doldurmak (çıkarmak): Sürekli sıkıntı ve eziyet içinde bulunma nın sona ermesini beklemek.
Çilingir sofrası: Hafif mezelerle donatılmış içki sofrası.
Çil yavrusu gibi dağılmak: Kotu bir durum karşısında, perişanca her biri bir yana dağılmak; kaçışmak.
Çimdik atmak (basmak) (birine): Onu çimdiMemek.
Çirkefe bulaşmak: Kötü sonuçlar doğurabilecek bir işe ya da şirret bi rine sataşmak.
Çirkefe taş atmak (çirkefi üzerine sıçratmak); Kötülüğü dokunabile cek birinin saldırısına yol açacak bir davranışta bulunmak, söz söyle mek.
Çivi gibi: -1. Sağlam yapılı, çevik (insan). -2. (Su için) Çok soğuk.
Çivi kesmek : Çok üşümek.
Çizmeden yukarı çıkmak : Olanaklarının elvermeyeceği bir işe karış mak, aşın gitmek
Çocuk işi: Kolay ya da önemsiz iş.
Çocuk oyuncağı :-1. Pek Önemli sayılmayan. -2. Kolay yapılabilecek iş için kullanılır.
Çoğu gitti azı kaldı (keli gitti, dazı kaldı): “Ele alınmış olan işin bü yük bölümü, en zor, en önemli yanı tamamlandı, geriye önemsiz bir bölümü kaldı.” anlamında.
Çok bilmiş: -1. Zeki, akıllı (kimse). -2. Sinsi, kurnaz, çıkarını gözeten (kimse).
Çok gelmek: -1. Gereğinden fazla olmak. -2. Katlanılmaz, çekilmez ol mak.
Çok görmek (bir şeyi birine): -1. Bir şeyi bir kimseden esirgemek, o şeyi ona değer bulmamak. -2. Birinin bir davranışını yadırgamak.
Çok olmak : Davranışları sınmnı aşarak dayanılmaz, çekilmez duruma gelmek, usandırmak.
Çoluk çocuk: -1. Bir kimsenin çocukları. -2. Bir kimsenin ailesi; eşi ve çocuklan. -3. Yaşça küçük ve deneyimsiz kimseler için alay yolu söy lenir.
Çorap örmek: bk. Başına çorap örmek.
Çorap söküğü gibi gitmek (gelmek): Bir kez başlayınca arkası çok kolay, kendiliğinden gelmek.
Çorbada tuzu bulunmak: Yapılan işte ya da bir hizmette küçük de ol sa bir katkısı katkısı olmak, ona emeği geçmek.
Çöp atlamamak: Çok titiz ve dikkatli olmak, gözünden hiçbir şey kaç mamak.
Çöpe dönmek : Çok zayıflamak; çok güçsüz olmak.
Çöp gibi (çöpten çelebi}: Çok zayıf, güçsüz (kimse).
Çöpsüz üzüm : -1. Sorun çıkaracak pürüzleri olmayan, kârlı İş. -2. Bak mak zorunda olduğu çok yakın akrabası olmayan eş.
Çubuğunu tüttürmek: Sorunsuz ve sıkıntısız bir hayat sürmek.
Çukurunu kazmak: Birinin felaketine yol açacak girişimlerde bulun mak. (Kars. Tuzak kurmak.)
Çulu düzeltmek (düzmek): -1. Giyimini yenilemek. -2. Paraca iyi du ruma gelmek.
Çürük tahtaya basmak: İncelemeden, önlem almadan tehlikeli bir işe girişmek; aldatılmak.