ÇağanCan
31.Ağustos.2014, 14:35
Ama en önemlisi bir acı kahveyi paylaşabilirdik, olmadı ekmek arası peyniri…
Bütün şehir uyuduğunda ve sadece bizim gibi aşık ve derdi olanların ışığı yandığında bu kentte, üşüdüğümüzü birbirimize belli etmemek için, tüylerimiz diken diken olup, bedenimiz titreyene kadar gülümserdik.
Delik deşik edilmiş çocukluk hayallerinin, kimsenin bilmediği kasamızda saklandığını gülümsediğimizde hatırlardık belki.
Aşk bize yakışırdı mutlaka; ince belli bardakta çay gibi, sarardı sevda belimizi, içimiz sıcak, dışımız zarif, herkesin özendiği olurduk.
Herkesin bizden alıp götürdüklerini tamamlardık, başkalarının emanetlerini yüreğimizde taşımazdık.
Sesimiz kadar bağırırdık mesela, soframız kadar yerdik, aşkımız kadar sevişirdik veya kanardık Şeytan’a, dünyanın en tatlı günahına sarılırdık gece yarısında…
Yağmura çıkardım ben sıcaklarda, sen arkamdan gülerdin, dudaklarıma değen hayali damlaların altında etrafımda neşeyle dönerken.
Sonra senle ben bir şey olurduk belki, bizim dışımızda hani, adı olmayan ama çok aşina, hani dilimizin ucunda bir şey olurduk.
Senin kalbinde demlerdim tutkuları, benim sessizliğimde sabrı pişirirdik. Yani, gül gibi geçinip gidebilirdik, gül gibi solmayı tercih etmeseydik…
Bütün şehir uyuduğunda ve sadece bizim gibi aşık ve derdi olanların ışığı yandığında bu kentte, üşüdüğümüzü birbirimize belli etmemek için, tüylerimiz diken diken olup, bedenimiz titreyene kadar gülümserdik.
Delik deşik edilmiş çocukluk hayallerinin, kimsenin bilmediği kasamızda saklandığını gülümsediğimizde hatırlardık belki.
Aşk bize yakışırdı mutlaka; ince belli bardakta çay gibi, sarardı sevda belimizi, içimiz sıcak, dışımız zarif, herkesin özendiği olurduk.
Herkesin bizden alıp götürdüklerini tamamlardık, başkalarının emanetlerini yüreğimizde taşımazdık.
Sesimiz kadar bağırırdık mesela, soframız kadar yerdik, aşkımız kadar sevişirdik veya kanardık Şeytan’a, dünyanın en tatlı günahına sarılırdık gece yarısında…
Yağmura çıkardım ben sıcaklarda, sen arkamdan gülerdin, dudaklarıma değen hayali damlaların altında etrafımda neşeyle dönerken.
Sonra senle ben bir şey olurduk belki, bizim dışımızda hani, adı olmayan ama çok aşina, hani dilimizin ucunda bir şey olurduk.
Senin kalbinde demlerdim tutkuları, benim sessizliğimde sabrı pişirirdik. Yani, gül gibi geçinip gidebilirdik, gül gibi solmayı tercih etmeseydik…