PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Öylesine



aSk
01.Eylül.2014, 12:04
http://www.prenses-im.com/images/20.08.2007.jpg



Akşama kadar tek başıma dolaştım. Ne dünün gün geçtikçe rahatsız eden baskısını ne yarının belirsiz kaygısını duydum. Dal yeşermiş, kuş uçmuş, mavi en tatlı halindeymiş bana ne. Dedim ya öylesine…

Etrafta ne bir kaygı ne buna benzer bir şey. Herkes koşuyor, koşturuyor ama… elde bir şey yok gibi. Bir duygu eksikliği var her yüzde. Sevgi, saygı, dostluk, sorumluluk tek ifadede birleşmiş. Buyurun çözün. Amacım çözmek değil. İşte öylesine.

Bir yerlere gidip geliyoruz. Kalabalık, büyük binalara girip çıkıyoruz. Hergün yüzlerce insanla karşılaşıyoruz; ama birini görmüyoruz. Yarına aktardığımız, etrafa coşkuyla anlattığımız bir hikaye yok. Kayıp hanesi cilt cilt büyürken hiç aklımıza bile gelmiyor bunlar. Bakıyoruz ama öylesine…

Kalın kalın kitaplar geçiyor elimizden. Günlük hayatta gördüklerimizden daha canlı insanları göz ucuyla geçiyoruz. Hayatın şifrelerini anlatan cümlelere gönlümüz kapalı. Üç cümle kalmıyor aklımızda yine de okuyoruz. Anladınız işte.

Gün boyu çenemiz durmuyor. Konuşuyoruz, konuşuyoruz… Sahi arada bir kendimizi dinlesek ne olur. Beş on cümlenin içinde çırpınan sığlığımızı ve çaresizliğimizi duysak. İşte o zaman bütün karanlığı ve ağırlığıyla oturur içimize öylesine.

Birkaç cümle yazayım derken nasırlarımızı kanatmak istemezdim. Herkes bir bağırtının içinde kaybolup giderken ben de ayrı kalamazdım. E bunları niye yazdın diye sormayın. Siz de biliyorsunuz ki şimdi yaşamak öylesine…

aSk
01.Eylül.2014, 12:09
Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Korkar oldum noktalar koymanin ardindan yeni cümleler kurmaya... Artik yokmussun, artik yokmusum, artik yokmusuz... Gün batimlari yokmus oturdugumuz odanin sari duvarlarina yansiyan... Ellerin yokmus en beklenmedik anda ellerimle kavusan... Asklar yokmus artik, bir zamanlar var olduguna inanilan...

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Içimde kirilan bir ayna kaldi sadece... Geceler yokmus artik, gündüzler de. Saatlerin kadranlari kirilmis, küsmüs zamana... Kala kala bir rüya kalmis geceleri bulustugum... Bir zamanlar bir romantigin sarhos eden gitar sesini dinledigimiz yer de silinmis gitmis haritalardan... Ne çok sey kalmamis, ne çok hiçbir sey var olmus yasanip bitmislerden.

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. En çok da isminin içinde geçenleri... Bir pusula ömründe ilk kez yanlis yönü göstermis... Gururuyla intihari seçmis, düsüp kirilmis yanlis yönü gösterdi diye... Güney de yokmus artik, kuzey de. Sabahlari yasadigimiz dogu silinip gitmis, batiysa hiç olmamis ki daha önceden zaten.

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasina yerlestirilen birkaç küçük nokta kalmis... Sadece üç nokta. Apostroflar yokmus artik, virgüller de çoktan yitip gitmis geldikleri masallar alemine... Ne bir ünleme rastlayabilirmisiz artik bu ucunu göremedigimiz sokagin ortasinda, ne de kendini sorgulayip duran tek bir soru isaretine.

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Yok olmus dakikalar, saatler, saniyeler... Ve sen biraz da... Sahi biz hiç var olduk mu dersin? Belki olduk, belki olmadik... Aslinda ne kadar yanildik, ne kadar aldandik... Biz koskoca birer yalandik... Odanda daginikligimi toplayan bir gölge vardi ya hani, o da yok artik... Daginikligim da yok, serzenislerim, bosvermisliklerim de... Artik biz yokuz ki.

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Ancak, bana aldirmadan geçip giden zaman kalabilirdi ardimdan... Devam etti takvim yapraklari ardi ardinca koparilip atilmaya... Aylar yillara dönüp gitti... Artik ay yok, yildizlari da kaybettim ne zamandir... Sahi gökyüzü var miydi seni sevdigim zamanlar? Bilmiyorum ama, banyonda her sabah baktigim aynada gördügüm siluetin yok artik... Ya da telefonlarda duydugum sesin... Yoklar ne zaman var oldu! Veda etmeyi mi unuttuk artik olmayanlara yoksa!

Öylesine yuttum ki sesli harflerimi. Iki sehir, bir köprü vardi bir zamanlar... Eskiden izledigimiz filmler yok artik, ilk kez gittigimiz bale de oynanmadi bir daha hiç... Belki bir tiyatro oyununun ta kendisi bizdik... Tanrim, sen ve ben ne çok sey yitirdik... Birdik, bizdik, "en"dik, tektik. Sahi biz ne zaman bittik! Ne kadar zaman geçtiyse üzerinden, bu gece o kadar yutuyorum sesli harflerimi.

"Ah"larimi yutuyorum artik... Avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz çigliklar atiyorum bu gece kendi kendime... Bitenlere gülüp baslamak isteyenlere agliyorum... Hüzünler mutlu ediyor beni, mutluluklara agliyorum... Her sey ters dönüyor ama ben yirtip atiyorum bir kagida yazdigim seni, yutuyorum bütün sesli harflerimi