PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Klasik Edebiyatımızda Nesir Geleneği



ÇağanCan
06.Eylül.2014, 20:19
Edebiyat mahsulleri genel olarak nazım ve nesir şeklinde ikiye ayrılırlar. Bununla beraber nazım ve nesir karışık olarak yazılmış eserler de vardır. Hatta bazı modern edebiyat teorileri edebiyatı artık ve nesir diye ikiye ayrılmakta, nazım ve nesir karışık üçüncü bir grup düşünmektedirler.
Nesir kelimesi “yayma, saçma” ilk anlamlarını taşır. Nesir “manzum olmayan söz” karşılığında kullanılmaya başlanmıştır.
Edebiyat bütün topluluklarda sözlü yaratmalar olarak başlar ve bu dönemde büyük ölçüde manzum karakter taşır. Bunun sebebi de sıralı ve birbirleriyle bağlantılı ifadelerin insan hafızasında daha kolay yer etmesi ve başkalarına daha kolay aktarılabilmesidir. Çeşitli ses düzenlemelerindeki bağlantılarından faydalanan nazmın nesre karşı bu tür avantajları, yazılı kültürün yeşerdiği devirlerde bile edebiyatın uzun süre nazım ağırlıklı olmasına yol açmıştır. Bununla beraber edebiyat sanatının söylemenin yanısıra anlatmayı da ihmal etmemesi nesir sanatını varlığını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle bütün gelişmiş edebiyatlarda gelişmiş bir nesrin varlığından da söz etmek mümkündür.
Türk edebiyatında zamanla bir dil ve edebiyat geleneği oluşmuştur. Türk edebiyat geleneğinde nazım, nesre oranla ağırlıktadır. Bu da nazımdan pek çok unsurun nesre girmesine yol açmıştır. Bu nedenle şiirdeki bazı ses araçlarının nesirde de varlığından söz edilebilir. Söz konusu ses araçlar; tekrarlarlar, ses ve anlam birimleri, söz dizimi ve paralelliklerdir. Şiirin temel mekanizmasını oluşturan bu ses araçları mensur eserlerde dil zevki ile gelen yardımcı unsurlar durumundadırlar. Türk nesrinde rastladığımız ses araçları tekrar teknikleri ile sınırlı değildir. Türkçe’nin yüzyıllar boyunca oluşturduğu bazı söyleyiş biçimlerini ve ifade kalıplarının da Türk nesrinde bir ses ve anlam bütünlüğü oluşturmada rol oynadığı söylenebilir. Buna bir örnek olarak insanımızın dua ederken kullandığı üslubu verebiliriz. Kültür seviyesi, şahsi özellikleri, hatta içinde yaşadığı yüzyıl ne olursa olsun inanmış bir Türk’ün duasında hep aynı eda vardır. Bunu farklı karakterdeki eserlerde görmek mümkündür.