ALBATUKAGAN
22.Şubat.2015, 20:25
Babam kağan uçtuğunda,
Küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşındaydı.
Annem hatunun bahtı sayesinde,
Yiğit bir er olarak yetişti, nam saldı.
Milletine çok büyük hizmetler etti.
Daha on altı yaşındayken,
Amcam kağanın ili, ülkesi,
Devleti ve hükümeti için
Çok önemli işler yaptı.
Amcam kağanın imparatorluğu zayıflayıp, sarsıldığında,
Millet arasında ikilik çıkıp, bölücülük peydahlandığında,
Kül Tigin, yine büyük işler başardı, yararlıklar gösterdi.
Benim kağanlığımda da hiçbir hizmetini esirgemedi, öle yite didindi.
Bir defasında Magı Kalesinde kışlamış,
İlkbaharda Oğuzlara karşı ordu çıkarmıştık.
Kül Tigin’i merkez karargâhımızda bırakmış,
Bütün savunma önlemlerimizi almıştık.
Ama düşman Oğuzlar,
Ansızın ordu merkezimizi bastılar.
Kül Tigin, onlara karşı kahramanca savaştı,
Pek çoğunu öldürdü, merkezimizi vermedi.
Kül Tigin olmasa hepiniz ölecektiniz.
Cesetleriniz de orada, burada,
Yolda, izde, yurtta, çadırda
Ayak altında yatıp kalacaktı.
Onun yiğitliği olmasa,
Annem hatun, analarım, bacılarım,
Gelinlerim, ablalarım, şah kızlarım,
Sağ kalan kadınlarımız cariye olacaktı.
Türk milleti ayak titretmişti,
Az kalsın perişan olacaktı.
Kül Tigin’in emri altında ileri atıldık,
Üstümüze gelen düşman ordusunu yenip dağıttık.
Böylece çok ölecekler, o gün orada dirildi.
Yırtıcı kuşlar gibi
Etrafımızı sarmış düşmanlarımız vardı.
Biz de yemleriymişiz gibi bize iştahla
Ve ateş gibi kızgın gözlerle bakıyorlardı.
Birleşmişler, anlaşmışlar,
Dört bir yandan üstümüze saldırmaya,
Bizi yok etmeye hazırlanıyorlardı.
Bu haberleri alınca,
Gece uyuyamadım, gündüz oturamadım.
Yufka olanın delinmesi,
İnce olanın kırılıp parçalanması kolaydır.
Yufka, kalınlaştıkça delinmesi,
İnce yoğunlaştıkça kırılması zorlaşır.
Saldırgan düşmanlarımızın arasına düşerek
Ezilip yok olmayalım diye düşündük.
Düşmanlarımızın birleşmelerine fırsat tanımadık.
Onlar bizi basmadan, biz onları bastık, dağıttık.
Türk beyleri!
Ne büyük ordulara karşı,
Ne çetin savaşlar yaptığımızı
Hepiniz biliyorsunuz.
Ateş gibi, bora gibi, fırtına gibi
Üzerimize gelen nice düşmanları yendik.
Yolsuz izsiz dağları aştık,
Geçit vermez nehirleri geçtik.
Sarp tepelere tırmandık,
Aşılmaz engelleri dolandık.
Ağaçlardan, dallardan tutunarak dağlara tırmandık.
Mızrak boyu karları çiğneyip söktük.
Yüce dağların doruklardan yuvarlanırcasına indik.
Altı boydan oluşan Soğdaklara karşı
Ordu sevk ettik, bozguna uğrattık.
Çinliler elli bin askerle üzerimize geldiler, savaştık, yendik.
Yarış Ovasında yüz bin kişilik orduyu dağıttık.
Dokuz Oğuzlar benim kendi milletimdendi.
Aramızda hiçbir ayrılık gayrılık yoktu.
Ama gök ve yer, fitneden bulanıp karıştığı için,
İçlerine kıskançlık değdiği için bize düşman oldular.
Seçkin, saygın, yiğit kağanlarına baş kaldırdılar.
Oğuz kavmi, Dokuz Tatar ile toplanıp üzerimize geldi.
Bir yılda beş defa savaştık.
Bununla da yetinmediler.
Bize karşı Çinlilerle de birleştiler.
Yani kendi içlerine ve özlerine karşı
Dış düşmanla birlik oldular, işbirliği yaptılar.
Dış düşmanlarımızla birlik olan
İçimizdeki hainlerin saldırısına uğramıştık.
Azığı azalmış, biniti zayıflamış Türk halkı,
Bu iç savaşlarda yorgun, bitkin düşürmüştü.
Morali bozulmuş, tehlike iyice büyümüştü.
Ama herhalde bunu Yüce Tanrı,
Türk’ün beden çamurunun karıldığı kutsal toprak ve su,
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim
Babam kağan uçtuğunda,
Küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşındaydı.
Annem hatunun bahtı sayesinde,
Yiğit bir er olarak yetişti, nam saldı.
Milletine çok büyük hizmetler etti.
Daha on altı yaşındayken,
Amcam kağanın ili, ülkesi,
Devleti ve hükümeti için
Çok önemli işler yaptı.
Amcam kağanın imparatorluğu zayıflayıp, sarsıldığında,
Millet arasında ikilik çıkıp, bölücülük peydahlandığında,
Kül Tigin, yine büyük işler başardı, yararlıklar gösterdi.
Benim kağanlığımda da hiçbir hizmetini esirgemedi, öle yite didindi.
Bir defasında Magı Kalesinde kışlamış,
İlkbaharda Oğuzlara karşı ordu çıkarmıştık.
Kül Tigin’i merkez karargâhımızda bırakmış,
Bütün savunma önlemlerimizi almıştık.
Ama düşman Oğuzlar,
Ansızın ordu merkezimizi bastılar.
Kül Tigin, onlara karşı kahramanca savaştı,
Pek çoğunu öldürdü, merkezimizi vermedi.
Kül Tigin olmasa hepiniz ölecektiniz.
Cesetleriniz de orada, burada,
Yolda, izde, yurtta, çadırda
Ayak altında yatıp kalacaktı.
Onun yiğitliği olmasa,
Annem hatun, analarım, bacılarım,
Gelinlerim, ablalarım, şah kızlarım,
Sağ kalan kadınlarımız cariye olacaktı.
Türk milleti ayak titretmişti,
Az kalsın perişan olacaktı.
Kül Tigin’in emri altında ileri atıldık,
Üstümüze gelen düşman ordusunu yenip dağıttık.
Böylece çok ölecekler, o gün orada dirildi.
Yırtıcı kuşlar gibi
Etrafımızı sarmış düşmanlarımız vardı.
Biz de yemleriymişiz gibi bize iştahla
Ve ateş gibi kızgın gözlerle bakıyorlardı.
Birleşmişler, anlaşmışlar,
Dört bir yandan üstümüze saldırmaya,
Bizi yok etmeye hazırlanıyorlardı.
Bu haberleri alınca,
Gece uyuyamadım, gündüz oturamadım.
Yufka olanın delinmesi,
İnce olanın kırılıp parçalanması kolaydır.
Yufka, kalınlaştıkça delinmesi,
İnce yoğunlaştıkça kırılması zorlaşır.
Saldırgan düşmanlarımızın arasına düşerek
Ezilip yok olmayalım diye düşündük.
Düşmanlarımızın birleşmelerine fırsat tanımadık.
Onlar bizi basmadan, biz onları bastık, dağıttık.
Türk beyleri!
Ne büyük ordulara karşı,
Ne çetin savaşlar yaptığımızı
Hepiniz biliyorsunuz.
Ateş gibi, bora gibi, fırtına gibi
Üzerimize gelen nice düşmanları yendik.
Yolsuz izsiz dağları aştık,
Geçit vermez nehirleri geçtik.
Sarp tepelere tırmandık,
Aşılmaz engelleri dolandık.
Ağaçlardan, dallardan tutunarak dağlara tırmandık.
Mızrak boyu karları çiğneyip söktük.
Yüce dağların doruklardan yuvarlanırcasına indik.
Altı boydan oluşan Soğdaklara karşı
Ordu sevk ettik, bozguna uğrattık.
Çinliler elli bin askerle üzerimize geldiler, savaştık, yendik.
Yarış Ovasında yüz bin kişilik orduyu dağıttık.
Dokuz Oğuzlar benim kendi milletimdendi.
Aramızda hiçbir ayrılık gayrılık yoktu.
Ama gök ve yer, fitneden bulanıp karıştığı için,
İçlerine kıskançlık değdiği için bize düşman oldular.
Seçkin, saygın, yiğit kağanlarına baş kaldırdılar.
Oğuz kavmi, Dokuz Tatar ile toplanıp üzerimize geldi.
Bir yılda beş defa savaştık.
Bununla da yetinmediler.
Bize karşı Çinlilerle de birleştiler.
Yani kendi içlerine ve özlerine karşı
Dış düşmanla birlik oldular, işbirliği yaptılar.
Dış düşmanlarımızla birlik olan
İçimizdeki hainlerin saldırısına uğramıştık.
Azığı azalmış, biniti zayıflamış Türk halkı,
Bu iç savaşlarda yorgun, bitkin düşürmüştü.
Morali bozulmuş, tehlike iyice büyümüştü.
Ama herhalde bunu Yüce Tanrı,
Türk’ün beden çamurunun karıldığı kutsal toprak ve su,
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim
Küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşındaydı.
Annem hatunun bahtı sayesinde,
Yiğit bir er olarak yetişti, nam saldı.
Milletine çok büyük hizmetler etti.
Daha on altı yaşındayken,
Amcam kağanın ili, ülkesi,
Devleti ve hükümeti için
Çok önemli işler yaptı.
Amcam kağanın imparatorluğu zayıflayıp, sarsıldığında,
Millet arasında ikilik çıkıp, bölücülük peydahlandığında,
Kül Tigin, yine büyük işler başardı, yararlıklar gösterdi.
Benim kağanlığımda da hiçbir hizmetini esirgemedi, öle yite didindi.
Bir defasında Magı Kalesinde kışlamış,
İlkbaharda Oğuzlara karşı ordu çıkarmıştık.
Kül Tigin’i merkez karargâhımızda bırakmış,
Bütün savunma önlemlerimizi almıştık.
Ama düşman Oğuzlar,
Ansızın ordu merkezimizi bastılar.
Kül Tigin, onlara karşı kahramanca savaştı,
Pek çoğunu öldürdü, merkezimizi vermedi.
Kül Tigin olmasa hepiniz ölecektiniz.
Cesetleriniz de orada, burada,
Yolda, izde, yurtta, çadırda
Ayak altında yatıp kalacaktı.
Onun yiğitliği olmasa,
Annem hatun, analarım, bacılarım,
Gelinlerim, ablalarım, şah kızlarım,
Sağ kalan kadınlarımız cariye olacaktı.
Türk milleti ayak titretmişti,
Az kalsın perişan olacaktı.
Kül Tigin’in emri altında ileri atıldık,
Üstümüze gelen düşman ordusunu yenip dağıttık.
Böylece çok ölecekler, o gün orada dirildi.
Yırtıcı kuşlar gibi
Etrafımızı sarmış düşmanlarımız vardı.
Biz de yemleriymişiz gibi bize iştahla
Ve ateş gibi kızgın gözlerle bakıyorlardı.
Birleşmişler, anlaşmışlar,
Dört bir yandan üstümüze saldırmaya,
Bizi yok etmeye hazırlanıyorlardı.
Bu haberleri alınca,
Gece uyuyamadım, gündüz oturamadım.
Yufka olanın delinmesi,
İnce olanın kırılıp parçalanması kolaydır.
Yufka, kalınlaştıkça delinmesi,
İnce yoğunlaştıkça kırılması zorlaşır.
Saldırgan düşmanlarımızın arasına düşerek
Ezilip yok olmayalım diye düşündük.
Düşmanlarımızın birleşmelerine fırsat tanımadık.
Onlar bizi basmadan, biz onları bastık, dağıttık.
Türk beyleri!
Ne büyük ordulara karşı,
Ne çetin savaşlar yaptığımızı
Hepiniz biliyorsunuz.
Ateş gibi, bora gibi, fırtına gibi
Üzerimize gelen nice düşmanları yendik.
Yolsuz izsiz dağları aştık,
Geçit vermez nehirleri geçtik.
Sarp tepelere tırmandık,
Aşılmaz engelleri dolandık.
Ağaçlardan, dallardan tutunarak dağlara tırmandık.
Mızrak boyu karları çiğneyip söktük.
Yüce dağların doruklardan yuvarlanırcasına indik.
Altı boydan oluşan Soğdaklara karşı
Ordu sevk ettik, bozguna uğrattık.
Çinliler elli bin askerle üzerimize geldiler, savaştık, yendik.
Yarış Ovasında yüz bin kişilik orduyu dağıttık.
Dokuz Oğuzlar benim kendi milletimdendi.
Aramızda hiçbir ayrılık gayrılık yoktu.
Ama gök ve yer, fitneden bulanıp karıştığı için,
İçlerine kıskançlık değdiği için bize düşman oldular.
Seçkin, saygın, yiğit kağanlarına baş kaldırdılar.
Oğuz kavmi, Dokuz Tatar ile toplanıp üzerimize geldi.
Bir yılda beş defa savaştık.
Bununla da yetinmediler.
Bize karşı Çinlilerle de birleştiler.
Yani kendi içlerine ve özlerine karşı
Dış düşmanla birlik oldular, işbirliği yaptılar.
Dış düşmanlarımızla birlik olan
İçimizdeki hainlerin saldırısına uğramıştık.
Azığı azalmış, biniti zayıflamış Türk halkı,
Bu iç savaşlarda yorgun, bitkin düşürmüştü.
Morali bozulmuş, tehlike iyice büyümüştü.
Ama herhalde bunu Yüce Tanrı,
Türk’ün beden çamurunun karıldığı kutsal toprak ve su,
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim
Babam kağan uçtuğunda,
Küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşındaydı.
Annem hatunun bahtı sayesinde,
Yiğit bir er olarak yetişti, nam saldı.
Milletine çok büyük hizmetler etti.
Daha on altı yaşındayken,
Amcam kağanın ili, ülkesi,
Devleti ve hükümeti için
Çok önemli işler yaptı.
Amcam kağanın imparatorluğu zayıflayıp, sarsıldığında,
Millet arasında ikilik çıkıp, bölücülük peydahlandığında,
Kül Tigin, yine büyük işler başardı, yararlıklar gösterdi.
Benim kağanlığımda da hiçbir hizmetini esirgemedi, öle yite didindi.
Bir defasında Magı Kalesinde kışlamış,
İlkbaharda Oğuzlara karşı ordu çıkarmıştık.
Kül Tigin’i merkez karargâhımızda bırakmış,
Bütün savunma önlemlerimizi almıştık.
Ama düşman Oğuzlar,
Ansızın ordu merkezimizi bastılar.
Kül Tigin, onlara karşı kahramanca savaştı,
Pek çoğunu öldürdü, merkezimizi vermedi.
Kül Tigin olmasa hepiniz ölecektiniz.
Cesetleriniz de orada, burada,
Yolda, izde, yurtta, çadırda
Ayak altında yatıp kalacaktı.
Onun yiğitliği olmasa,
Annem hatun, analarım, bacılarım,
Gelinlerim, ablalarım, şah kızlarım,
Sağ kalan kadınlarımız cariye olacaktı.
Türk milleti ayak titretmişti,
Az kalsın perişan olacaktı.
Kül Tigin’in emri altında ileri atıldık,
Üstümüze gelen düşman ordusunu yenip dağıttık.
Böylece çok ölecekler, o gün orada dirildi.
Yırtıcı kuşlar gibi
Etrafımızı sarmış düşmanlarımız vardı.
Biz de yemleriymişiz gibi bize iştahla
Ve ateş gibi kızgın gözlerle bakıyorlardı.
Birleşmişler, anlaşmışlar,
Dört bir yandan üstümüze saldırmaya,
Bizi yok etmeye hazırlanıyorlardı.
Bu haberleri alınca,
Gece uyuyamadım, gündüz oturamadım.
Yufka olanın delinmesi,
İnce olanın kırılıp parçalanması kolaydır.
Yufka, kalınlaştıkça delinmesi,
İnce yoğunlaştıkça kırılması zorlaşır.
Saldırgan düşmanlarımızın arasına düşerek
Ezilip yok olmayalım diye düşündük.
Düşmanlarımızın birleşmelerine fırsat tanımadık.
Onlar bizi basmadan, biz onları bastık, dağıttık.
Türk beyleri!
Ne büyük ordulara karşı,
Ne çetin savaşlar yaptığımızı
Hepiniz biliyorsunuz.
Ateş gibi, bora gibi, fırtına gibi
Üzerimize gelen nice düşmanları yendik.
Yolsuz izsiz dağları aştık,
Geçit vermez nehirleri geçtik.
Sarp tepelere tırmandık,
Aşılmaz engelleri dolandık.
Ağaçlardan, dallardan tutunarak dağlara tırmandık.
Mızrak boyu karları çiğneyip söktük.
Yüce dağların doruklardan yuvarlanırcasına indik.
Altı boydan oluşan Soğdaklara karşı
Ordu sevk ettik, bozguna uğrattık.
Çinliler elli bin askerle üzerimize geldiler, savaştık, yendik.
Yarış Ovasında yüz bin kişilik orduyu dağıttık.
Dokuz Oğuzlar benim kendi milletimdendi.
Aramızda hiçbir ayrılık gayrılık yoktu.
Ama gök ve yer, fitneden bulanıp karıştığı için,
İçlerine kıskançlık değdiği için bize düşman oldular.
Seçkin, saygın, yiğit kağanlarına baş kaldırdılar.
Oğuz kavmi, Dokuz Tatar ile toplanıp üzerimize geldi.
Bir yılda beş defa savaştık.
Bununla da yetinmediler.
Bize karşı Çinlilerle de birleştiler.
Yani kendi içlerine ve özlerine karşı
Dış düşmanla birlik oldular, işbirliği yaptılar.
Dış düşmanlarımızla birlik olan
İçimizdeki hainlerin saldırısına uğramıştık.
Azığı azalmış, biniti zayıflamış Türk halkı,
Bu iç savaşlarda yorgun, bitkin düşürmüştü.
Morali bozulmuş, tehlike iyice büyümüştü.
Ama herhalde bunu Yüce Tanrı,
Türk’ün beden çamurunun karıldığı kutsal toprak ve su,
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim
Amcam kağanın devleti de kabul etmemiş olacak ki,
Hainlerin ordularını bozduk, illerini aldık.
İsyan çıkaran Dokuz Oğuz kavmi,
Toprağını, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti.
Çin’de adları da kayboldu, sanları da.
Bu topraklar da bize kaldı.
Amcam Kağan’dan sonra ben
Küçük kardeşim Kül Tigin’in
Kağan olmasını istedim.
Çünkü o, her bakımdan Kağanlığa layıktı.
Bunu kendisine de önerdim
Ama o, kağan olmayı kabul etmedi.
Kağanlığı bana layık gördü.
Kül Tigin’in ısrarıyla Kağan oldum.
Kül Tigin, benim kağanlığım, ilim, ülkem için,
Çok çalıştı, çok büyük işler başardı.
Babamızın, amcamızın kazandığı
Milletimizin adı sanı yok olmasın diye
Küçük kardeşim Kül Tigin’le söz birliği ettik.
İki prens şad ve diğer yardımcılarımla bir araya geldik.
Elele, kafa kafaya, omuz omuza verdik,
Görüştük, konuştuk danıştık.
Gece uyumadım, gündüz oturmadım,
Türk milleti için ölesiye, yitesiye çalıştım, çabaladım.
Kızıl kanımı akıtarak,
Kara terimi dökerek,
Emek ve güç harcadım.
Devletin ve milletin
İşini, gücünü yoluna koydum.
Babam ve amcam kağan olup oturduklarında,
Dört bir yandaki milletleri nasıl düzene sokmuşlarsa,
Tanrı buyruğuyla kağan olup oturduğumda,
Ben de dört taraftaki milletleri düzene soktum,
Tertipledim, teşkilatlandırdım.
Ülkeye, devlete düzen ve nizam verdim.
Milletimi dertsiz, kedersiz kıldım.
Milletimi her bakımdan mutlu ve müreffeh kılacak,
Onu huzur ve barış içinde yaşatacak
Her milletten onurlu ve üstün kılacak
Geliştirip, kalkındıracak, iyi ve sağlam
Bir düzen ve sistem kurmaya çalıştım.
Haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadım.
Kurduğum düzeni herkes için kurdum.
Koyduğum kurallara
Kendim de uydum.
Beylerimle, danışmanlarımla,
Yöneticilerimle birlikte,
Türk milletinin her sorununa çözüm,
Her derdine çare buldum.
Tanrı bağışlasın,
Devletim, şansım, talihim, kısmetim de olduğu için,
Ölecek milleti yeniden diriltip, büyüttüm.
Milleti beslemek, halkı giydirip doyurmak için her tedbiri aldım.
Aç, çıplak milleti, tok ve iyi giyimli,
Fakir milleti zengin kıldım.
Az milleti çok kıldım.
Kul olmuş milleti kullu,
Cariye olmuş milleti cariyeli kıldım.
Halkımın hepsini hoşnut kıldım.
Servet ve zenginliğin,
Belli ellerde toplanmasına,
Fırsat vermedim.
Adil ve yaygın dağılması için
Her tedbiri aldım.
Milletime sıkıntı ve dert çektirmedim.
Milletimi bölmedim bütünledim,
Derledim toparladım.
Milletimden dağılanları topladım,
Ayrılanları birledim.
Birleyip bütünlediğim milletimi,
Ateş ve su gibi birbirine düşman etmemek için uğraşıp didindim.
Adaleti, barışı, refahı, huzur ve mutluluğu yerleştirdim.
Milletimin iç ve dış güvenliği için gereken her şeyi yaptım.
Tanrı korusun, bu Türk milletinin arasında,
Silahlı düşmanı koşturmadım.
Hiçbir sorun bırakmadım hepsini çözdüm,
Hiçbir kötülük bırakmadım hepsini düzelttim.
Kötülere ve kötülüklere aman vermedim.
Kötülüğün yerleşmesine,
Kötülerin birleşmesine fırsat tanımadım.
Düşmanları ve düşmanlıkları azalttım.
Dostlukları ve dostlarımızı çoğalttım.
Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırdım.
Yeni düşmanlar yaratmamaya çalıştım.
Dostluğumuzun ne kadar değerli ve kârlı,
Düşmanlığımızın ne kadar tehlikeli ve zararlı,
Olduğunu herkese ispat ettim.
Düşmanlığından korkulan, dostluğu umulan oldum.
Düşmanlıkta inat edenleri dize getirdim.
Etrafımızdaki bize düşman kavimlere karşı,
On iki kez büyük ordular sevk ettim… savaştım.
Her yere ordular sevk ettim.
Dört bir yandaki milletleri kendime bağladım.
Hepsini düzene soktum, derledim, toparladım.
Halkı ve kağanı benimle birlik olanlara iyilik ettim.
Nice düşmanlarımızı, düşmanlıktan vaz geçirdim.
Milletimi düşmansız kıldım.
Kaynakların, servet ve zenginliklerin
Ülkemden dışarıya değil,
Dışarıdan ülkeme akmasını sağladım.
Başka milletlerin sarı altınını,
Beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini,
İpekli kumaşını, binek atını,
Aygırını, kara samurunu, mavi sincabını,
Türküme, milletime kazanıverdim.
Milletimi kimsenin boyunduruğuna sokmadım.
Bugün nice milletler
Bize bağlı ve bağımlı durumdadır.
Bize hizmet ediyorlar,
Bizim işimizi gücümüzü görüyorlar.
Yönetim merkezim olan Ötüken Ormanı’nda oturup,
Çin milleti ile iyi ilişkiler kurdum, anlaşmalar yaptım.
Onlarla ilişkilerimiz de şimdi barış içinde sürüp gidiyor.
Bir benzerini gözlerin görmediği,
Kulakların işitmediği milletimi,
Yüce Tanrı’nın lutuf ve yardımıyla
Doğuda gün doğusuna,
Güneyde gün ortasına,
Batıda gün batısına,
Kuzeyde gece ortasına kadar ulaştırdım.
Türk milleti var olalı,
Türk Kağanı tahta oturalı
Doğudaki Şantung şehrine
Ve büyük denize ulaşan olmamıştı.
Milletimi doğuda Şantung şehrine ulaştırdım,
Büyük denize ulaşmama az kaldı.
Türk milletini, doğunun ve batının
En güzel yerlerine kondurdum, düzene soktum.
İli, ülkeyi, zengin, müreffeh,
Sağlam töreli, düzgün yasalı kıldım.
Milletimi, en verimli topraklara,
En değerli ülkelere,
En saygın, en şerefli, en güçlü kağanlara
Ve yöneticilere sahip milletlere
İmrendirmedim, yerindirmedim.
Hepsinden daha iyi, daha üstün, daha yüce kıldım.
Ne mutlu bana ve şükür Tanrı’ya ki başardım ve kazandım!
Türk milleti ve beyleri!
Ben ondokuz yıl bey olarak görev yaptım.
Ondokuz yıl kağan oldum, devlet yönettim.
Hüküm sürdüm, il tuttum.
Türküme, milletime en iyisini kazandım.
Ben kişisel hırs ve çıkarlar peşinde koşmadım.
Hep milletim için çalıştım, çabaladım, kazandım.
Benim kazancım, Türk milletinin kazancı oldu.
Ben kazandığım için,
Türk milleti de kazandı.
Yüce Tanrı, beni kağanlık tahtına oturtmakla
Türk milletini de korumuş,
Ona büyük lutflarda, ihsanlarda bulunmuş oldu.
Ben, başa geçip, küçük kardeşimle beraber
Böyle çalışıp kazanmasam,
Türk milleti ölecek, yok olacaktı.
Biz kazandığımız için
İl de, ülke de, devlet de kazanmış oldu.
İl de il oldu, millet de millet oldu, devlet de devlet oldu.
Bunu böyle bilin, böyle düşünün!
Şimdi milletimiz iyi, mutlu ve huzurludur!
Bu dünyada bunca yer çiğnedim, gezdim, dolaştım.
Ama Ötüken Ormanı’ndan daha iyisini bulamadım.
Yurt edinilecek yerin burası olduğunu anladım.
Türk Kağanı, milletinin başında
Ötüken Ormanında şan ve şerefiyle oturdukça,
Yöneticileri, beyleri, danışmanları
İyi, bilge ve cesur oldukça,
İlde, ülkede hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmaz.
Zamanı Yüce Tanrı paylaştırır.
İyi ve kötü günleri, İnsanlar arasında
Yine O, döndürür, dolaştırır.
İnsanoğlunun hepsi, ölmek için doğar.
Ölümsüz olan yalnız Yüce Tanrı’dır.
Bunca töreyi, düzeni kazandıktan sonra
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti.
Kül Tigin kırk yedi yaşında
Puslu bulut ardında uçup, kaybolup gitti.
Ben, üzüntülere, yaslara boğuldum.
Görür gözüm görmez gibi,
Bilir aklım bilmez gibi oldu.
Öyle derin düşüncelere daldım.
Gözümden yaş gelse akıtmayarak,
Gönülden ağlamak gelse susturup yanarak,
Çok derin düşüncelere daldım.
Beylerimin, milletimin yeğenimin,
Oğlumun, çocuklarımın,
Gözü kaşı acıyla çatılacak,
Çok kötü ve perişan olacak diye,
Düşüncelerim katıldı kaldı.
Her milletten yasçılar, ağlayıcılar geldi.
Taziye için fazla fazla hazineler,
Altınlar ve gümüşlerle
Başka devletlerden yöneticiler,
Vezirler, elçiler, komutanlar geldi.
Çin Kağanından ressamlar istedim.
Bana kendi ressamını gönderdi.
Yiğit kardeşimin yas törenini tamamladık.
Ona yakışacak farklı bir türbe yaptırdık.
Binanın içini, dışını süsleyip, bezedik.
Gözalıcı resimlerle donattık.
Adına ölümsüz taş yontturduk.
Gönlümdeki sözleri üstüne yazıp diktik.
Sizde onu görün, böylece bilin!
Ey benim Türk Milletimin bütün beyleri, yöneticileri!
Otuz boydan oluşan Tatar Milletimin,
Dokuz boydan oluşan Oğuz milletimin beyleri, buyruk beyleri!
Siz de özellikle şu sözlerimi iyice işitin, can kulağıyla dinleyin!
Milletimle iyi ve yakından ilgilenin!
Onu besleyin, büyütün, eğitin, yetiştirin,
Kalkındırın, yüceltin, yükseltin!
Sakın ola ki, milletimi ezmeyin, üzmeyin, incitmeyin! !
Ona sıkıntı vermeyin, eza, cefa etmeyin!
Acı çektirmeyin, zora koşmayın!
Milletimi sıkmayın, sıkıştırmayın
Milletime yük olmayın!
Üzerinden ağır yükleri kaldırın!
Ben Çin hakanından heykeltıraşlar getirttim,
Onlara taş yontturdum.
Taşın üstünü yazılarla donattım.
Gönlümdeki sözleri yazdırdım.
Bu çorak vadiye bunu diktirdim.
Sevgili oğullarımız, torunlarımız,
Bunları görüp okusunlar,
Bilip, öğrensinler,
Bunlardan ders ve ibret alsınlar istedim.
Ben Kül Tigin’in kuzeni Yollug Tigin.
Bu yazıları ben yazdım.
Kül Tigin yazıtını yirmi gün,
Bilge Kağan yazıtını bir ay dört gün
Burada oturarak yazdım.
Milletimizi onduran,
Ona büyük hizmetler eden
Bu büyük insanlar
Ebediyen unutulmasınlar,
Gelecek nesillerin gönlünde yaşasınlar dilerim