Escobar
25.Mart.2015, 19:02
Tarihi Miraslarımız Olan,
Medreseler Hakkında Detaylı Bilgi.
Şifaiye Medresesi : Taç kapısı üzerinde yer alan kitabesinde Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavus tarafından 1217 M. yılında inşa ettirildiği yazmaktadır. Anadolu'daki Selçuklu tıp sitelerinin ve hastanelerin en büyük boyutlusudur. Hastane 48x68 m. ölçülerinde olup üzeri açık, iç avlusu 22x32 m. ölçülerindedir. 1768 yılında çıkarılan bir fermanla medreseye çevrilmiş, I. Dünya Savaşı esnasında levazım ambarı olarak kullanılmıştır. Genç yaşta hastalanan İzzettin Kevkavus vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas'a yaptırdığı Şifaiye'deki türbeye getirilerek 1220 yılında defnedilmiştir. I. Izzettin Keykavus; bilgin, iyi huylu, şair bir insandı. Genç yaşta hastalanması sebebiyle tıbba ve hekimlere çok önem vermiştir. Babası III. Gıyasettin Keyhüsrev, hocası Mecdeddin Ishak, halası Gevher Nesibe, karısı Mengücekli Behram Şah'ın kızı Selçuk Hatundur.
Binada taş ve tuğla malzeme karışık olarak kullanılmıştır. Selçuklu yapılarında olduğu gibi taç kapısı süslemelerine önem verilmiştir. Dışarı doğru taşıntılı taç kapı alınlığının sağında ve solunda aslan ve boğa kabartmaları yapılmıştır. Taç kapı da; pencere bordürlerinde, ana eyvan cephesinde Rumi tezyinata önem verilmiştir. Dikkatle incelendiğinde stilize çift başlı kartal ve kuş motifleri olduğu ortaya çıkar. Ana eyvanın sağında ay sembolünün içinde örgülü saçları olan bir hanım başı ve çevresinde kelime-i şahadet yazılıdır. Ana eyvanın solunda ise; bir güneş sembolü ve ortada bir erkek başı figürü yer almaktadır. Bugün bu figürler tanınmayacak haldedir. Gerek taç kapı cephesi, gerek pencereler, gerekse ana eyvan cephesi iç içe geçmiş yıldız biçiminde zarif motiflerle kaplıdır.
Darüşşifa'nın güney eyvanı I. İzzettin Keykavus'a türbe olarak ayrılmış ve inşa edilmiştir. Türbe kare bir plana sahip olup ongen tuğla örgülü bir kasnağa sahip kubbe ile örtülü ve sivri külahlıdır.
1220 yılında vefat eden I. İzzettin Keykavus'un sandukasından başka, hanedanına mensup on iki mezar sandukası daha yer almaktadır. Türbe cephesi, Selçuklu sanatının zengin çini süslemelerine sahiptir. Süslemede geometrik geçmeler, yıldızlar, kufi yazılar, mavi, lacivert, firuze ve beyaz renkleri ile şifa hanenin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu çini süslemeyi yapanın Ahmed Bekirül Marendi olduğu sağ pencere üzerindeki alınlıkta yazılıdır. Üstteki büyük çini kabartma kitabede; "Biz geniş saraylardan dar kabirlere çıkarıldık. Malın mülkün bana fayda vermedi, saltanatım mahvoldu." Fani dünyadan ahrete yolculuk günü 617 Şevvalin dördü anlamına gelen bir yazı kuşağı yer almaktadır.1220 tarihli en eski vakfiyeye de sahip olan ve dönemin tıp öğrenimi yapılması yanında hastane olarak hizmet veren Şifaiye Medresesi Selçuklu döneminin şaheserlerinden birisidir.
Gök Medrese :Batı yönünde giriş kapısının yer aldığı ana portal üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 yılında Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Taç kapısının yan sütunca başlıkları üzerinde karşılıklı olarak yazılı imzaya göre Gök medresenin mimarı Konyalı Kaluyan'dır.
Gök Medrese açık avlulu dört eyvan şemasının uygulandığı iki katlı olduğu iddia edilen bir medresedir. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi genel görünümünü etkilemektedir. Ayrıca sırlı tuğla ve mavi çini işçilikli tuğla örgülü minarelerde taç kapıya daha da önem kazandırmaktadır. Cephenin solunda üç dilimli kemeri, iki satırlık kitabesi ve üç yönü dolaşan geometrik bordürüyle çeşmesi cepheyi daha hareketlendirmiştir.
Bu hareketliliği sağ ve sol tarafta bezemeli pencereler ve bekitme kuleler tamamlamaktadır. Medrese taç kapının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan başları doldurmaktadır. Koç, domuz, aslan, yılan, ejder başlarının tanındığı bu kompozisyonda burç işaretlerinin kast edildiği iddia edilmektedir. Türklerin on iki hayvanlı takvimlerinde de bu hayvanların bir kısmı mevcuttur.
Türk takviminin hayvanları da şunlardır; Fare, sığır, pars, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur.
Minare kaidelerinden aşağı doğru inen mermer yüzeyde büyük boyutlarda geometrik, yazı ve bitkisel motifler simetrik durumda ve plastik görünümünde yapılmıştır.
Medreseye girişte sağda mescidi bulunmaktadır. Ahşap minberi sonradan yapılmıştır. Mihrabın büyük bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Çini ile kaplı olup üzerinde Ayet-el Kürsi yazılıdır. Üçgenler ile kubbeye geçişin sağlandığı mescidin kubbesi ve etekleri de çini tezyinatlıdır.
Girişin solundaki kare planlı kubbeli oda ise Dar-ül Hadis bölümüdür. İç duvarları sıvanmıştır. Üzeri açık dikdörtgen planlı iç avlunun ortasında bir havuzu olması gerekir. Bugün yapının içinde bu havuzun mermer taşları hala durmaktadır. Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur. 22 köşeli poligonil bir plana sahiptir.
Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üzerine inşa edilmiş bir revak kısmı bulunmaktadır. Bu revakların gerisinde küçük kapılardan hücrelere girilir. Doğu yönündeki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneydeki yan eyvanların içi çini tezyinatla süslüdür.
Çifte Minareli Medrese : Taç kapı üzerinde yer alan kitabesine göre 1271 yılında Vezir Sahip Şemsettin Mehmed Cüveyni tarafından yaptırılmıştır. XIII. yüzyılın yarısından sonra Anadolu Selçuklu tarihinde imar faaliyetleri ve dönemin kültür hayatı ile önemli bir devresi olarak görülür. Bu yüzyılın içerisinde Buruciye Medresesi, Gök Medrese ve Çifte Minareli Medrese gibi taş, tuğla ve çini sanatının Anadolu da en önemli yapıtlarını meydana getirmişlerdir.
http://www.sivasplatformu.com/Files/images/turizmalani/SivasCifteMinareMedresesi.jpg
http://www.erzurumhabergazetesi.com/wp-content/uploads/2011/03/restorasyon.gif
Bugün doğu yönünde yer alan medrese girişinin taş süslemeli cephesi büyük boyutları ve tuğla-çini örgülü iki minaresi ile dikkati çekmektedir. Sivas Gök Medrese Erzurum Çifte Minareli Medrese ile benzerlik gösteren yapının iki katlı olduğu öğrenilmektedir.
Ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanındaki pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir. Ön yüzündeki süslemeli pencereler yerleştirilirken bir simetri aranmamıştır.
Cephedeki taş süsleme ve oran itibariyle mimari bir olgunluğun yanı sıra aynı süslemeyi tekrardan kaçınan bir anlayışın hakim olduğu göze çarpar. Böyle bir uygulama ile daha canlı, hareketli, ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe elde edilmiştir. Taşın yanısıra sırlı tuğla ve çinilerle bezeli iki minaresi bu olgun ve doyurucu kompozisyonu renklendirmiştir. Taç kapının solunda, üç dilimli küçük bir niş içinde bugün okunmayacak kadar tahrip olmuş bir yazı görülür. Bu yazıda amel-i üstat zorlukla okunabiliyor. Bu yazıdan mimarının adının yazılı olduğu anlaşılıyor. Kesin olmamakla birlikte Konyalı Kaluyan veya keluk Bin Abdullah olduğu sanılmaktadır.
Buruciye Medresesi : 1271 M. yılında Anadolu Selçuklu Sultanlarından III. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Hibetullah Burucerdioğlu Muzaffer Bey tarafından yaptırılmıştır. İlmiye çalışmaları için medrese olarak yaptırılmış ve devrin pozitif ilimlerinin okutulduğu bina olarak uzun yıllar kullanılmıştır.
Sarımtırak renkli taşların oyma olarak yapılan giriş kapısı ve avlu karşısındaki iç cephe, devrin Selçuklu taş oymacılığının en güzel örneklerindendir.
Yapı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri açık avlu etrafındaki sütunlu revaklar ve bunların gerisinde bulunan hücrelerden oluşmaktadır. Giriş kapısının sol yanında mavi ve siyah çinilerle süslü türbe hücrede medrese binasını yaptıran Burucerdioğlu Muzaffer Beyin ve çocuklarının mezarları bulunmaktadır. Vakfiyesinden binada bir de kütüphane bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mukarnas kavsaralı bir nişin belirlediği taç kapıda dışa taşıntılı rozetler dikkati çekmektedir. Cephenin her iki köşesindeki demet payelerden oluşan köşe kuleleri yazı kuşağı ve pencereler cepheyi zenginleştirmektedir. Taş işletmeciliğinde ağırlığın taç kapıda yer aldığı görülür. yıldız, rumi ve geometrik motifler yüzeysel ancak bir dantel gibi işlenmiştir. Yapıda kesme taş, moloz taş, devşirme, tuğla ve çini olmak üzere beş tür malzeme kullanılmıştır.
Medreseler Hakkında Detaylı Bilgi.
Şifaiye Medresesi : Taç kapısı üzerinde yer alan kitabesinde Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavus tarafından 1217 M. yılında inşa ettirildiği yazmaktadır. Anadolu'daki Selçuklu tıp sitelerinin ve hastanelerin en büyük boyutlusudur. Hastane 48x68 m. ölçülerinde olup üzeri açık, iç avlusu 22x32 m. ölçülerindedir. 1768 yılında çıkarılan bir fermanla medreseye çevrilmiş, I. Dünya Savaşı esnasında levazım ambarı olarak kullanılmıştır. Genç yaşta hastalanan İzzettin Kevkavus vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas'a yaptırdığı Şifaiye'deki türbeye getirilerek 1220 yılında defnedilmiştir. I. Izzettin Keykavus; bilgin, iyi huylu, şair bir insandı. Genç yaşta hastalanması sebebiyle tıbba ve hekimlere çok önem vermiştir. Babası III. Gıyasettin Keyhüsrev, hocası Mecdeddin Ishak, halası Gevher Nesibe, karısı Mengücekli Behram Şah'ın kızı Selçuk Hatundur.
Binada taş ve tuğla malzeme karışık olarak kullanılmıştır. Selçuklu yapılarında olduğu gibi taç kapısı süslemelerine önem verilmiştir. Dışarı doğru taşıntılı taç kapı alınlığının sağında ve solunda aslan ve boğa kabartmaları yapılmıştır. Taç kapı da; pencere bordürlerinde, ana eyvan cephesinde Rumi tezyinata önem verilmiştir. Dikkatle incelendiğinde stilize çift başlı kartal ve kuş motifleri olduğu ortaya çıkar. Ana eyvanın sağında ay sembolünün içinde örgülü saçları olan bir hanım başı ve çevresinde kelime-i şahadet yazılıdır. Ana eyvanın solunda ise; bir güneş sembolü ve ortada bir erkek başı figürü yer almaktadır. Bugün bu figürler tanınmayacak haldedir. Gerek taç kapı cephesi, gerek pencereler, gerekse ana eyvan cephesi iç içe geçmiş yıldız biçiminde zarif motiflerle kaplıdır.
Darüşşifa'nın güney eyvanı I. İzzettin Keykavus'a türbe olarak ayrılmış ve inşa edilmiştir. Türbe kare bir plana sahip olup ongen tuğla örgülü bir kasnağa sahip kubbe ile örtülü ve sivri külahlıdır.
1220 yılında vefat eden I. İzzettin Keykavus'un sandukasından başka, hanedanına mensup on iki mezar sandukası daha yer almaktadır. Türbe cephesi, Selçuklu sanatının zengin çini süslemelerine sahiptir. Süslemede geometrik geçmeler, yıldızlar, kufi yazılar, mavi, lacivert, firuze ve beyaz renkleri ile şifa hanenin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu çini süslemeyi yapanın Ahmed Bekirül Marendi olduğu sağ pencere üzerindeki alınlıkta yazılıdır. Üstteki büyük çini kabartma kitabede; "Biz geniş saraylardan dar kabirlere çıkarıldık. Malın mülkün bana fayda vermedi, saltanatım mahvoldu." Fani dünyadan ahrete yolculuk günü 617 Şevvalin dördü anlamına gelen bir yazı kuşağı yer almaktadır.1220 tarihli en eski vakfiyeye de sahip olan ve dönemin tıp öğrenimi yapılması yanında hastane olarak hizmet veren Şifaiye Medresesi Selçuklu döneminin şaheserlerinden birisidir.
Gök Medrese :Batı yönünde giriş kapısının yer aldığı ana portal üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 yılında Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Taç kapısının yan sütunca başlıkları üzerinde karşılıklı olarak yazılı imzaya göre Gök medresenin mimarı Konyalı Kaluyan'dır.
Gök Medrese açık avlulu dört eyvan şemasının uygulandığı iki katlı olduğu iddia edilen bir medresedir. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi genel görünümünü etkilemektedir. Ayrıca sırlı tuğla ve mavi çini işçilikli tuğla örgülü minarelerde taç kapıya daha da önem kazandırmaktadır. Cephenin solunda üç dilimli kemeri, iki satırlık kitabesi ve üç yönü dolaşan geometrik bordürüyle çeşmesi cepheyi daha hareketlendirmiştir.
Bu hareketliliği sağ ve sol tarafta bezemeli pencereler ve bekitme kuleler tamamlamaktadır. Medrese taç kapının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan başları doldurmaktadır. Koç, domuz, aslan, yılan, ejder başlarının tanındığı bu kompozisyonda burç işaretlerinin kast edildiği iddia edilmektedir. Türklerin on iki hayvanlı takvimlerinde de bu hayvanların bir kısmı mevcuttur.
Türk takviminin hayvanları da şunlardır; Fare, sığır, pars, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur.
Minare kaidelerinden aşağı doğru inen mermer yüzeyde büyük boyutlarda geometrik, yazı ve bitkisel motifler simetrik durumda ve plastik görünümünde yapılmıştır.
Medreseye girişte sağda mescidi bulunmaktadır. Ahşap minberi sonradan yapılmıştır. Mihrabın büyük bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Çini ile kaplı olup üzerinde Ayet-el Kürsi yazılıdır. Üçgenler ile kubbeye geçişin sağlandığı mescidin kubbesi ve etekleri de çini tezyinatlıdır.
Girişin solundaki kare planlı kubbeli oda ise Dar-ül Hadis bölümüdür. İç duvarları sıvanmıştır. Üzeri açık dikdörtgen planlı iç avlunun ortasında bir havuzu olması gerekir. Bugün yapının içinde bu havuzun mermer taşları hala durmaktadır. Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur. 22 köşeli poligonil bir plana sahiptir.
Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üzerine inşa edilmiş bir revak kısmı bulunmaktadır. Bu revakların gerisinde küçük kapılardan hücrelere girilir. Doğu yönündeki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneydeki yan eyvanların içi çini tezyinatla süslüdür.
Çifte Minareli Medrese : Taç kapı üzerinde yer alan kitabesine göre 1271 yılında Vezir Sahip Şemsettin Mehmed Cüveyni tarafından yaptırılmıştır. XIII. yüzyılın yarısından sonra Anadolu Selçuklu tarihinde imar faaliyetleri ve dönemin kültür hayatı ile önemli bir devresi olarak görülür. Bu yüzyılın içerisinde Buruciye Medresesi, Gök Medrese ve Çifte Minareli Medrese gibi taş, tuğla ve çini sanatının Anadolu da en önemli yapıtlarını meydana getirmişlerdir.
http://www.sivasplatformu.com/Files/images/turizmalani/SivasCifteMinareMedresesi.jpg
http://www.erzurumhabergazetesi.com/wp-content/uploads/2011/03/restorasyon.gif
Bugün doğu yönünde yer alan medrese girişinin taş süslemeli cephesi büyük boyutları ve tuğla-çini örgülü iki minaresi ile dikkati çekmektedir. Sivas Gök Medrese Erzurum Çifte Minareli Medrese ile benzerlik gösteren yapının iki katlı olduğu öğrenilmektedir.
Ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanındaki pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir. Ön yüzündeki süslemeli pencereler yerleştirilirken bir simetri aranmamıştır.
Cephedeki taş süsleme ve oran itibariyle mimari bir olgunluğun yanı sıra aynı süslemeyi tekrardan kaçınan bir anlayışın hakim olduğu göze çarpar. Böyle bir uygulama ile daha canlı, hareketli, ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe elde edilmiştir. Taşın yanısıra sırlı tuğla ve çinilerle bezeli iki minaresi bu olgun ve doyurucu kompozisyonu renklendirmiştir. Taç kapının solunda, üç dilimli küçük bir niş içinde bugün okunmayacak kadar tahrip olmuş bir yazı görülür. Bu yazıda amel-i üstat zorlukla okunabiliyor. Bu yazıdan mimarının adının yazılı olduğu anlaşılıyor. Kesin olmamakla birlikte Konyalı Kaluyan veya keluk Bin Abdullah olduğu sanılmaktadır.
Buruciye Medresesi : 1271 M. yılında Anadolu Selçuklu Sultanlarından III. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Hibetullah Burucerdioğlu Muzaffer Bey tarafından yaptırılmıştır. İlmiye çalışmaları için medrese olarak yaptırılmış ve devrin pozitif ilimlerinin okutulduğu bina olarak uzun yıllar kullanılmıştır.
Sarımtırak renkli taşların oyma olarak yapılan giriş kapısı ve avlu karşısındaki iç cephe, devrin Selçuklu taş oymacılığının en güzel örneklerindendir.
Yapı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri açık avlu etrafındaki sütunlu revaklar ve bunların gerisinde bulunan hücrelerden oluşmaktadır. Giriş kapısının sol yanında mavi ve siyah çinilerle süslü türbe hücrede medrese binasını yaptıran Burucerdioğlu Muzaffer Beyin ve çocuklarının mezarları bulunmaktadır. Vakfiyesinden binada bir de kütüphane bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mukarnas kavsaralı bir nişin belirlediği taç kapıda dışa taşıntılı rozetler dikkati çekmektedir. Cephenin her iki köşesindeki demet payelerden oluşan köşe kuleleri yazı kuşağı ve pencereler cepheyi zenginleştirmektedir. Taş işletmeciliğinde ağırlığın taç kapıda yer aldığı görülür. yıldız, rumi ve geometrik motifler yüzeysel ancak bir dantel gibi işlenmiştir. Yapıda kesme taş, moloz taş, devşirme, tuğla ve çini olmak üzere beş tür malzeme kullanılmıştır.