SonSuzLuq
03.Mayıs.2015, 15:58
Son zamanlarda Ahmed Arif’in aşkı olarak anılsa da, o, öykü ve roman yazarı olarak edebiyatımızın önemli kadın yazarlarındandır.
Leyla Erbil'in Hayatı
Orta gelirli bir ailenin 3 kızından birisidir. 1931 yılında İstanbul’da o ailenin ikinci kızı olarak dünyaya gelmiş ve liseye kadar İstanbul’da okumuştur. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İngililiz Dili ve Edebiyatı bölümüne girmek istemiş ve girmiştir de; lakin eğitimini tamamlayamadan son sınıfta okulu bırakmak zorunda kalmıştır. 1953 yılında İskandinav Hava Yolları’nda, 1956 Ankara Devlet Su İşleri’nde sekreter- çevirmen / daktilo olarak çalıştı.
1961 yılında evlenmiştir ve Fatoş ve Pınar adını verdiği iki kız evlada sahip olmuştur.
1970 yılında Türkiye Sanatçılar Birliği’ni kurdu. Ardından 1974 yılında Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından birisi oldu. Kendisi aynı zamana PEN Yazarlar Derneği üyesidir; aynı zamanda 1961 yılından bu yana Türkiye İşçi Partisi üyesidir.
1979 yılında Iowa Üniversitesi onur üyeliğine layık görülmüştür.
PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk ve tek ( şimdiye kadar başka kadın yazarımız aday olarak gösterilmedi) kadın yazarımızdır. O, edebiyat aydını tavrını koruyarak hiçbir edebiyat ödülüne katılmamıştır.
Henüz yeni bir zamanda 2013 yılında 82 yaşında hayata gözlerini yummuş ama ölümüne kadar da eser vermeye devam etmiştir.
Leyla Erbil'in Edebi Kişiliği
Edebiyatı önce uğraş sonra meslek edinmiş yazarlarımızdandır.
Edebiyata 1945 yılında şiirle girmiştir; lakin 1950 sonrasında yazdığı ve çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanan öyküleriyle ününü yakalamıştır.
Atilla Özkırımlı onun öykücülük anlayışı için şu yorumu yapmaktadır : “Alışılmış öykü tekniğinin dışına çıkarak yeni biçimler aradığı, söz dizimini kırarak kendine özgü bir anlatım dili oluşturduğu yapıtlarında, önceleri varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını, başkaldırıya varan bunalımını işledi. Daha sonra biçim arayışlarını sürdürerek ele aldığı kişileri toplumcu bakış açısıyla irdelemeye çalışan, gerçekçiliği değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan öyküler yazdı.”
Asım Bezirci ise Yeni adlı yapıtının 3.sayfasında Leyla Erbil’in “Gecede” adlı öykü kitabını yorumlamıştır. 1972 basımlı bu inceleme kitabında Asım Bezirci “Gecede” ve “Leyla Erbil” için şunları söylemiştir : “ Erbil, ilk eserinde varoluşu hiçlenen, bağsız, bırakılmış, yabancılaşmış, kişilerin boğunçlu durumunu yansıtıyordu çoğunlukla. Bunu yaparken – dolaylı da olsa – bozuk düzene baş kaldırıyor, fakat kötülüklerin kaynağına inmiyor, temel çelişkilerden, değiştirici güçlerden söz açmıyordu. Kendi deyimiyle bir “seçmeye bağlanmaya” gitmiyordu. Ne felsefî, ideolojik bir sistemde, ne de toplum bilimsel bir yönteme yaslanıyordu. Bu yüzden de devrimciden çok yıkıcı, toplumcudan çok bireyci bir görünümü vardı.
“Gecede” ile bu görünüm epey değişiyor. Gerçi yazar, o eski başkaldırıcı, yergici tavrı bırakmıyor: Çevresindeki bağlayıcı töreleri, yozlaşmış kişileri, azgınlaşmış saçmalıkları yine iğneleyici, eğlenici bir anlatımla sergiliyor, yine bunda ölçüyü kaçırdığı anlar oluyor ama bu arada “olması gereken”’i de sezdirmekten geri durmuyor. “ Ne yapmalı?” sorusuna kendine göre bir cevap getirmeğe yöneliyor ( Özellikle “Çekmece” ve “Vapur” hikâyelerinde ). Böylece, yıkıcılık eğilimli yapıcılık çabasıyla, devrimci anlayışla birleşerek bir bütünlük kazanıyor.“
Dost, Yeni Ufaklar, Yeditepe, Ataç, Papirüs, Yelken gibi dergilerde yazı ve hikayeler yayımlamıştır.
Eserlerindeki düşünce metodu Marksist yaklaşımdır. Yalnız onun bu Marksist yaklaşımı, katı ve bağlayıcı düşünceden uzak, daha modern bir Marksist yaklaşımdır.
Sigmund Freud, James Joyce, Samuel Beckett gibi yazarlardan etkilenmiştir.
Postmodern anlatımın tüm olanaklarından yararlanmıştır. Postmodern edebiyatın gereklerini yerine getirmiştir ki bu bakımdan oldukça kapalı ve karmaşık bir anlatımı vardır.
Bilinç akışı yöntemini oldukça fazla kullanmıştır. Bazı öykülerinde okuru saf dışı bırakacak ölçüde bilinç akışı yöntemine başvurmuştur.
Psikanaliz yöntemini kullanmıştır.
Özgürlükçüdür. Dinin, toplumun, okulun ve sosyal hayatın getirdiği tüm baskı ve diretmelere karşıdır. Bu özgürlükçü görüşünü eserlerine de yansıtmıştır.
Kitapları
Öykü
Hallaç (1961)
Gecede (1968)
Eski Sevgili (1977)
Roman
Tuhaf Bir Kadın (1971)
Karanlığın Günü (1985)
Mektup Aşkları (1988)
Cüce (2001)
Üç Başlı Ejderha (2005)
Kalan (2011)
Tuhaf Bir Erkek (2013)
Diğer eserleri
Tezer Özlü'den Leylâ Erbil'e Mektuplar (1995)
Düşler Öyküler (1997)
Zihin Kuşları (1998)
Leyla Erbil'in Hayatı
Orta gelirli bir ailenin 3 kızından birisidir. 1931 yılında İstanbul’da o ailenin ikinci kızı olarak dünyaya gelmiş ve liseye kadar İstanbul’da okumuştur. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İngililiz Dili ve Edebiyatı bölümüne girmek istemiş ve girmiştir de; lakin eğitimini tamamlayamadan son sınıfta okulu bırakmak zorunda kalmıştır. 1953 yılında İskandinav Hava Yolları’nda, 1956 Ankara Devlet Su İşleri’nde sekreter- çevirmen / daktilo olarak çalıştı.
1961 yılında evlenmiştir ve Fatoş ve Pınar adını verdiği iki kız evlada sahip olmuştur.
1970 yılında Türkiye Sanatçılar Birliği’ni kurdu. Ardından 1974 yılında Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından birisi oldu. Kendisi aynı zamana PEN Yazarlar Derneği üyesidir; aynı zamanda 1961 yılından bu yana Türkiye İşçi Partisi üyesidir.
1979 yılında Iowa Üniversitesi onur üyeliğine layık görülmüştür.
PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk ve tek ( şimdiye kadar başka kadın yazarımız aday olarak gösterilmedi) kadın yazarımızdır. O, edebiyat aydını tavrını koruyarak hiçbir edebiyat ödülüne katılmamıştır.
Henüz yeni bir zamanda 2013 yılında 82 yaşında hayata gözlerini yummuş ama ölümüne kadar da eser vermeye devam etmiştir.
Leyla Erbil'in Edebi Kişiliği
Edebiyatı önce uğraş sonra meslek edinmiş yazarlarımızdandır.
Edebiyata 1945 yılında şiirle girmiştir; lakin 1950 sonrasında yazdığı ve çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanan öyküleriyle ününü yakalamıştır.
Atilla Özkırımlı onun öykücülük anlayışı için şu yorumu yapmaktadır : “Alışılmış öykü tekniğinin dışına çıkarak yeni biçimler aradığı, söz dizimini kırarak kendine özgü bir anlatım dili oluşturduğu yapıtlarında, önceleri varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını, başkaldırıya varan bunalımını işledi. Daha sonra biçim arayışlarını sürdürerek ele aldığı kişileri toplumcu bakış açısıyla irdelemeye çalışan, gerçekçiliği değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan öyküler yazdı.”
Asım Bezirci ise Yeni adlı yapıtının 3.sayfasında Leyla Erbil’in “Gecede” adlı öykü kitabını yorumlamıştır. 1972 basımlı bu inceleme kitabında Asım Bezirci “Gecede” ve “Leyla Erbil” için şunları söylemiştir : “ Erbil, ilk eserinde varoluşu hiçlenen, bağsız, bırakılmış, yabancılaşmış, kişilerin boğunçlu durumunu yansıtıyordu çoğunlukla. Bunu yaparken – dolaylı da olsa – bozuk düzene baş kaldırıyor, fakat kötülüklerin kaynağına inmiyor, temel çelişkilerden, değiştirici güçlerden söz açmıyordu. Kendi deyimiyle bir “seçmeye bağlanmaya” gitmiyordu. Ne felsefî, ideolojik bir sistemde, ne de toplum bilimsel bir yönteme yaslanıyordu. Bu yüzden de devrimciden çok yıkıcı, toplumcudan çok bireyci bir görünümü vardı.
“Gecede” ile bu görünüm epey değişiyor. Gerçi yazar, o eski başkaldırıcı, yergici tavrı bırakmıyor: Çevresindeki bağlayıcı töreleri, yozlaşmış kişileri, azgınlaşmış saçmalıkları yine iğneleyici, eğlenici bir anlatımla sergiliyor, yine bunda ölçüyü kaçırdığı anlar oluyor ama bu arada “olması gereken”’i de sezdirmekten geri durmuyor. “ Ne yapmalı?” sorusuna kendine göre bir cevap getirmeğe yöneliyor ( Özellikle “Çekmece” ve “Vapur” hikâyelerinde ). Böylece, yıkıcılık eğilimli yapıcılık çabasıyla, devrimci anlayışla birleşerek bir bütünlük kazanıyor.“
Dost, Yeni Ufaklar, Yeditepe, Ataç, Papirüs, Yelken gibi dergilerde yazı ve hikayeler yayımlamıştır.
Eserlerindeki düşünce metodu Marksist yaklaşımdır. Yalnız onun bu Marksist yaklaşımı, katı ve bağlayıcı düşünceden uzak, daha modern bir Marksist yaklaşımdır.
Sigmund Freud, James Joyce, Samuel Beckett gibi yazarlardan etkilenmiştir.
Postmodern anlatımın tüm olanaklarından yararlanmıştır. Postmodern edebiyatın gereklerini yerine getirmiştir ki bu bakımdan oldukça kapalı ve karmaşık bir anlatımı vardır.
Bilinç akışı yöntemini oldukça fazla kullanmıştır. Bazı öykülerinde okuru saf dışı bırakacak ölçüde bilinç akışı yöntemine başvurmuştur.
Psikanaliz yöntemini kullanmıştır.
Özgürlükçüdür. Dinin, toplumun, okulun ve sosyal hayatın getirdiği tüm baskı ve diretmelere karşıdır. Bu özgürlükçü görüşünü eserlerine de yansıtmıştır.
Kitapları
Öykü
Hallaç (1961)
Gecede (1968)
Eski Sevgili (1977)
Roman
Tuhaf Bir Kadın (1971)
Karanlığın Günü (1985)
Mektup Aşkları (1988)
Cüce (2001)
Üç Başlı Ejderha (2005)
Kalan (2011)
Tuhaf Bir Erkek (2013)
Diğer eserleri
Tezer Özlü'den Leylâ Erbil'e Mektuplar (1995)
Düşler Öyküler (1997)
Zihin Kuşları (1998)