Nina ∞
04.Şubat.2014, 01:27
Eshab-ı kiram arasında Türkler var mıydı? Böyle bir soru, bir Türkü belki de en çok heyecanlandıracak sorulardan birisidir. Zira genlerine kadar işlemiş olan Peygamber sevgisi, bu sorunun cevabını merakla bekletecektir.
Hadis-i Şerif kaynakları tarandığı zaman, Sevgili Peygamberimizin, eshabına bazı milletlerin yanısıra Türkler hakkında da tavsiyelerde bulunduğunu görürüz. Bunlar, asr-ı saadette Türklerin varlığının yakından bilindiğini gösterir. Hadis-i Şerifler detaylı incelendikleri zaman bu bilginin yüzeysel olmadığı, Türklerin çok yakından tanındığını göstermektedir. Ancak bu tanıma, ticaretle uğraşan Mekkelilerin Türkistan'a gitmeleri sonucu elde edilen bir tanıma değildir.
GÖKTÜRKLER Bizi bu kanaate götüren en büyük sebeplerden birisi, asr-ı saadet döneminde Göktürk Devleti'nin varlığıdır. Eski ihtişamında olmasa da İran'ın kuzeyinde organize bir devlettir. İpek Yolu adı verilen eski dünyanın en önemli ticaret yolunun büyük bir kesimi bunların kontrolü altındadır. Dahası, İran Sasani Kisrası Nuşirevan, Göktürk Hakanı'nın kızı ile evlidir. Bütün bunlar o dönemde Türklerin yakından bilindiğini göstermektedir. Ayrıca asr-ı saadette bulduğumuz öyle ipuçları vardır ki, Eshab-ı Kiram içerisinde Efendimizin mübarek dizleri dibinde yetişmiş Türklerin bulunabileceği kanaatini kuvvetlendirmektedir.
Ancak bugüne kadar Türk tarihçileri ve hadis-i şerif uzmanları bu konuda müşahhas çalışmalar yapmamışlardır. Bizim yaşadığımız şanlı bir tarihi maalesef başkaları kaleme almıştır. Bugün, özellikle İslam öncesi Türk tarihi hakkındaki bilgilerimiz Rus ve İsveçli bilim adamlarının yaptığı çalışmalara dayanmaktadır. Göktürk Devleti gibi pek çok muazzam devletler kurulmuştur. Ancak sorulduğu zaman bir iki balbal taşıyla birkaç kitabeden başka bir şey gösterilememektedir. Zira yabancı bilim adamları ancak bu kadarını ortaya koyabilmişlerdir. Ayrıca onların kaleminden çıkan tarihi bilgilerin gerçeği ne kadar yansıttığı, zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır.
ASLA ŞAMANİST DEĞİLLERDİ Bunlardan en belirgini, Türklerin İslam öncesi Şamanist oldukları iddiasıdır. Oysa Türkler, tarihi boyunca asla Şamanist olmamıştır. Şamanlık Moğolların dinidir. Ortaasyada yaşayan üç büyük milletin üçü de kültür bakımından birbirlerine taban tabana zıttır. Bunlar; Türkler, Moğollar ve Çinlilerdir. Hem ırk, hem de din bakımından birbirleriyle yakınlıkları yoktur. Çin'de, Türklerin mızmız dinler olarak vasıflandırdığı Konfüçyanizm, Budizm gibi inanışlar yaygın iken, Moğollar Şamanist idiler. Din adamlarına da Şaman adı verilirdi. Türkler, Şamanist olmadığı gibi aralarında Şaman adı verilen din adamları da yoktu. Çin ve Moğolistan'daki inançların çok daha saf olanına sahiptiler. Bir olan yaratıcıya, Ulu Tanrı anlamında Gök Tanrı adını kullanılıyordu.(1)
İslamiyetten önceki Türk dini inancına bakıldığında şaşılacak derecede İslam akaidine benzeyen noktalar görülür. Bunları Çin ve Moğol dinlerinde görmek mümkün değildir. En başta geleni vahdaniyet / yaradanın bir olması inancıdır. Doğulu ve batılı bütün tarihçiler bunda birleşmişlerdir. Bunun yanısıra ahirete, öldükten sonra hesabın varlığına, cennet ve cehenneme inançları vardır. Din adamları bulunmuyordu, ancak Kam adı verilen büyücü / kahin karışımı bir mesleği icra edenler vardır. Fakat bunların din adamlığı ile ilgisi yoktur. Moğollardaki Şaman ile Türklerdeki Kam arasındaki fark ise, bugün cinci hoca adı verilen insanlarla diyanet görevlilerin arasındaki fark gibiydi. Bu inançlarını müslüman oldukları 10. yüzyıla kadar devam ettirmişlerdir. Budizm, Mecusilik, Şamanizm, Taoizm, Maniheizm gibi bin türlü dinin kaynaştığı bir bölgede İslama bu kadar yakın olan inançlarının kaynağı ne idi? Maalesef bugüne kadar araştırılması yapılmamıştır. Ancak kaynaklar tarandığı zaman bir takım ip uçlarına rastlamak mümkündür.
OĞUZ HAN Türklerin Soy Kütüğü kitabında, Nuh aleyhisselamdan Kara Han'a kadar Türklerin islam itikadında oldukları, bu hükümdardan itibaren bozuldukları kaydı vardır. Kara Han, Oğuz Han'ın babasıdır. Oğuz Han'ın hayat hikayesi de ilginçtir. Doğumundan itibaren üç gün boyunca annesini emmez. Annesi bu duruma çok üzülür. Rüyasında, oğlunun "bir olan yaratıcıya inan, aksi halde seni emmeceğim" dediğini görür. Şefkatinden dolayı annesi bir olan yaratıcıya iman eder. Oğuz da böylece annesini emmeye başlar. Büyüyüp serpildiğinde ise etrafındaki nice güzel kızları, putperest oldukları için kabul etmez. Fazla güzel olmayan amcasının en küçük kızı ile putperest olmadığı için evlenir. Bundan erkek evlatları olur.
Aradan uzun yıllar geçer. Türk Töresini çiğneyen babasıyla çatışır ve obayı terkeder. Bir süre sonra aralarında bir savaş çıkar. Bu savaşta babası hayatını kaybeder. (2)Devletin başına Oğuz geçer. Oğuz Kağan'ın bu haliyle bir peygamberin rahle-i tedrisinde bulunmuş olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle bir çok islami kaynakta ismi anıldığında Rahmetullahi aleyh / Allah'ın rahmeti üzerine olsun diye dua edilir.(3)
Oğuz Han'ın bir başka özelliği de Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e kadar muazzam bir bölgeye hakim olmasıdır. O zaman dünyasının neredeyse dörtte üçünü kontrol altına almış olmasıdır. Bu özelliğinden dolayı Oğuz'un, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen Zülkarneyn aleyhisselam olduğu dahi ileri sürülmüştür
Hadis-i Şerif kaynakları tarandığı zaman, Sevgili Peygamberimizin, eshabına bazı milletlerin yanısıra Türkler hakkında da tavsiyelerde bulunduğunu görürüz. Bunlar, asr-ı saadette Türklerin varlığının yakından bilindiğini gösterir. Hadis-i Şerifler detaylı incelendikleri zaman bu bilginin yüzeysel olmadığı, Türklerin çok yakından tanındığını göstermektedir. Ancak bu tanıma, ticaretle uğraşan Mekkelilerin Türkistan'a gitmeleri sonucu elde edilen bir tanıma değildir.
GÖKTÜRKLER Bizi bu kanaate götüren en büyük sebeplerden birisi, asr-ı saadet döneminde Göktürk Devleti'nin varlığıdır. Eski ihtişamında olmasa da İran'ın kuzeyinde organize bir devlettir. İpek Yolu adı verilen eski dünyanın en önemli ticaret yolunun büyük bir kesimi bunların kontrolü altındadır. Dahası, İran Sasani Kisrası Nuşirevan, Göktürk Hakanı'nın kızı ile evlidir. Bütün bunlar o dönemde Türklerin yakından bilindiğini göstermektedir. Ayrıca asr-ı saadette bulduğumuz öyle ipuçları vardır ki, Eshab-ı Kiram içerisinde Efendimizin mübarek dizleri dibinde yetişmiş Türklerin bulunabileceği kanaatini kuvvetlendirmektedir.
Ancak bugüne kadar Türk tarihçileri ve hadis-i şerif uzmanları bu konuda müşahhas çalışmalar yapmamışlardır. Bizim yaşadığımız şanlı bir tarihi maalesef başkaları kaleme almıştır. Bugün, özellikle İslam öncesi Türk tarihi hakkındaki bilgilerimiz Rus ve İsveçli bilim adamlarının yaptığı çalışmalara dayanmaktadır. Göktürk Devleti gibi pek çok muazzam devletler kurulmuştur. Ancak sorulduğu zaman bir iki balbal taşıyla birkaç kitabeden başka bir şey gösterilememektedir. Zira yabancı bilim adamları ancak bu kadarını ortaya koyabilmişlerdir. Ayrıca onların kaleminden çıkan tarihi bilgilerin gerçeği ne kadar yansıttığı, zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır.
ASLA ŞAMANİST DEĞİLLERDİ Bunlardan en belirgini, Türklerin İslam öncesi Şamanist oldukları iddiasıdır. Oysa Türkler, tarihi boyunca asla Şamanist olmamıştır. Şamanlık Moğolların dinidir. Ortaasyada yaşayan üç büyük milletin üçü de kültür bakımından birbirlerine taban tabana zıttır. Bunlar; Türkler, Moğollar ve Çinlilerdir. Hem ırk, hem de din bakımından birbirleriyle yakınlıkları yoktur. Çin'de, Türklerin mızmız dinler olarak vasıflandırdığı Konfüçyanizm, Budizm gibi inanışlar yaygın iken, Moğollar Şamanist idiler. Din adamlarına da Şaman adı verilirdi. Türkler, Şamanist olmadığı gibi aralarında Şaman adı verilen din adamları da yoktu. Çin ve Moğolistan'daki inançların çok daha saf olanına sahiptiler. Bir olan yaratıcıya, Ulu Tanrı anlamında Gök Tanrı adını kullanılıyordu.(1)
İslamiyetten önceki Türk dini inancına bakıldığında şaşılacak derecede İslam akaidine benzeyen noktalar görülür. Bunları Çin ve Moğol dinlerinde görmek mümkün değildir. En başta geleni vahdaniyet / yaradanın bir olması inancıdır. Doğulu ve batılı bütün tarihçiler bunda birleşmişlerdir. Bunun yanısıra ahirete, öldükten sonra hesabın varlığına, cennet ve cehenneme inançları vardır. Din adamları bulunmuyordu, ancak Kam adı verilen büyücü / kahin karışımı bir mesleği icra edenler vardır. Fakat bunların din adamlığı ile ilgisi yoktur. Moğollardaki Şaman ile Türklerdeki Kam arasındaki fark ise, bugün cinci hoca adı verilen insanlarla diyanet görevlilerin arasındaki fark gibiydi. Bu inançlarını müslüman oldukları 10. yüzyıla kadar devam ettirmişlerdir. Budizm, Mecusilik, Şamanizm, Taoizm, Maniheizm gibi bin türlü dinin kaynaştığı bir bölgede İslama bu kadar yakın olan inançlarının kaynağı ne idi? Maalesef bugüne kadar araştırılması yapılmamıştır. Ancak kaynaklar tarandığı zaman bir takım ip uçlarına rastlamak mümkündür.
OĞUZ HAN Türklerin Soy Kütüğü kitabında, Nuh aleyhisselamdan Kara Han'a kadar Türklerin islam itikadında oldukları, bu hükümdardan itibaren bozuldukları kaydı vardır. Kara Han, Oğuz Han'ın babasıdır. Oğuz Han'ın hayat hikayesi de ilginçtir. Doğumundan itibaren üç gün boyunca annesini emmez. Annesi bu duruma çok üzülür. Rüyasında, oğlunun "bir olan yaratıcıya inan, aksi halde seni emmeceğim" dediğini görür. Şefkatinden dolayı annesi bir olan yaratıcıya iman eder. Oğuz da böylece annesini emmeye başlar. Büyüyüp serpildiğinde ise etrafındaki nice güzel kızları, putperest oldukları için kabul etmez. Fazla güzel olmayan amcasının en küçük kızı ile putperest olmadığı için evlenir. Bundan erkek evlatları olur.
Aradan uzun yıllar geçer. Türk Töresini çiğneyen babasıyla çatışır ve obayı terkeder. Bir süre sonra aralarında bir savaş çıkar. Bu savaşta babası hayatını kaybeder. (2)Devletin başına Oğuz geçer. Oğuz Kağan'ın bu haliyle bir peygamberin rahle-i tedrisinde bulunmuş olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle bir çok islami kaynakta ismi anıldığında Rahmetullahi aleyh / Allah'ın rahmeti üzerine olsun diye dua edilir.(3)
Oğuz Han'ın bir başka özelliği de Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e kadar muazzam bir bölgeye hakim olmasıdır. O zaman dünyasının neredeyse dörtte üçünü kontrol altına almış olmasıdır. Bu özelliğinden dolayı Oğuz'un, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen Zülkarneyn aleyhisselam olduğu dahi ileri sürülmüştür