BOZKURT21
09.Şubat.2016, 19:09
A. Dinî İnançlar ve İnanışlar
İnanç kelimesinin sözlük anlamı “kişi veya toplum tarafından, bir düşüncenin, bir olgunun, bir nesnenin, bir varlığın gerçek olduğunun kabul edilmesi” demektir. Bu şekliyle inanç kavramı insan düşüncesinin çok geniş bir kısmını ele alır. Halkbilimi, belli bir toplumun eski dinlerinden miras kalıp yeni dininde yaşattığı, uyumlaştırdığı yeni biçimler, yeni içerikler ve anlatışlar ile ilgilenir. Yazılı kurallara bağlı, “kitabi” ve toplumun resmi eğitim ve öğretim kurumlarınca benimsenip öğretilmesi anlamında belli bir kesinlik ve katılığa kavuşmuş bulunan din ve ahlak kurallarıyla, inanç ve inanışlar ile ilâhiyatçılar ilgilenir. Halkbiliminin ilgilendiği ve kısaca “halk inançları” diye adlandırılan araştırma alanı ise, yukarıda işaret edildiği gibi, eski dinlerden aktarılanlarla, resmi dinin inançlarının türlü nedenlerle geniş halk yığınları arasında çeşitlenerek aldığı yeni yorum ve inanış şekilleridir. Bunlar, “resmi” veya “kitabi” din öğretisini temsil eden din adamları ve bilginlerince çoğunlukla “hurâfe” veya “batıl inanç” olarak adlandırılmak suretiyle, resmi dinin dışında oldukları vurgulanan, yaygın inanış şekilleri, yorum ve uygulamalardır.
Halkbilimi, normatif, yâni “iyi” veya “kötü” şeklinde bir “değer koyucu” bilim alanı değildir. Bu nedenle, halk inanışları konusunda da, onların “iyi, kötü” veya “doğru, yanlış” olup olmadıklarını araştırmaz. Halkbilimi, geniş halk yığınları arasında inanılan ve uygulanan olgular olarak, halk inanışlarım tespit eder ve onların içeriklerini, uygulanış biçimlerini ve belli örnekler üzerine kalıplaşarak yapılanışlarınıı anlamaya ve açıklamaya çalışır. En önemlisi de, bütün bunları yaparken, olay ve olgular karşısında nesnellikten ayrılmasına yol açabilecek herhangi bir şekilde değer hükmü belirtmez.
B. Nazar İnancı
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/nazarlik.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/nazarlik.jpg)Türk kültüründe nazar inancı vardır. Bu inanca göre, kimi insanların bakışlarında zararlı güç vardır ve bu nitelikleriyle, bir kişiye bir hayvana ya da bir nesneye bakmakla onlara zarar verirler. Canlı üzerinde hastalık, sakatlık, ölüm; nesne üzerinde, sakatlanma, kırılma gibi olumsuzluklar yaratırlar. Herhangi bir zararlı olay böyle bir nedene bağlandığı zaman “nazar değdi” deyimi kullanılır. Kişi, “Kem göze uğradı.” deyimi de aynı anlama gelir. Özellikle, açık, çiğ mavi, yeşil renkli gözlerde nazar gücünün çok yoğun olduğuna inanılır.
Türk kültüründe nazardan korunmanın tek çaresi kişiyi“kem gözler“den kaçırmaktır. Çocukların yakınlarına, sevgi ve hayranlık bakışlarının, aşırı okşamalarının kötü sonuçlar verebileceği inancı ile, onları severken tatlı sözler yerine “maskara”, “çirkin” gibi kötüleyici sözcükleri söylemesi tavsiye edilir; “maşallah” denmesi istenir ve buna “tü, tü.. ” tükürme taklidi sesler eklenerek çocuk, nazara karşı afsunlanmış sayılır. Bu sözler ve hareketlerle, kötü gözlerin etkisini ürkütüp kaçırmak amacı güdülür.
Nazar değmesine karşı çocukları koruma araçları arasında en yaygın olanı “nazarlıktır. Nazarlık, çoğu kez bir mavi boncuktur. Bazı nazarlıklarda, büyükçe bir boncuğun üstünde bir göz resmi olur. Nazarlıkların daha gelişmiş biçimleri, altından, ya da gümüşten yapılmış “maşallah”lardır; bunlar aynı zamanda, süs görevi görürler. Kültürümüzde yer alan pek çok nazarlık çeşidi vardır.
C. Fal Bakma Geleneği
Fal, özel teknikleri, gereçleri ve bazı uygulamaları olan özel bir uzmanlık isteyen bir iş ve yorumlama bilgisidir. Yorum veya yorumlama bilgisi, olaylarda ve nesnelerde gizlenmiş bulunan ve geleceği haber verme yeteneği taşıdığına inanılan görüntüleri açıklamak demektir. Kültürümüzde bu yorum, kişinin herhangi bir etki altında olmaksızın, kendiliğinden oluşan bir durumu, bir olayı, bir görüntüyü, gelecek için olumlu veya olumsuz biçimde açıklama işlemidir. Fallar, tekniklerine, niteliklerine, kullanılan gereçlere, veya yorumlama biçimlerine göre sınıflandırılabilirler. Kültürümüzde, “kahve falı, bakla falı, kürek kemiği, suya bakma, aynaya bakma, kurşun dökme, köz ve tütsü” yaygın fal çeşitleri olarak sayılabilir.
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ziyaret_yatir.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ziyaret_yatir.jpg)
Ç. Yatır Ziyaret Gelenekleri
Yatır ziyaretleri ermişliğine inanılan kişilerin mezarlarına gidilerek onların aracılığı ile Tanrıdan dertlerine deva dileme temel düşüncesi etrafında gerçekleşen bir törendir. Türk kültüründe yatır ziyaretleri, aynı zamanda belli günlerde yöre halkının buluştukları yerlerdir.
Yatır ziyaret törenleri, yatırın mahiyetine göre birkaç temel tipe ayrılabilir. Bunlardanbirincisi yatırın yılda bir kez ve belli bir tarihte büyük bir kalabalık tarafından ziyaret edilmesidir. Bu tür ziyaretlerde, bireysel veya ortaklaşa kesilen adak kurbanları ve yapılan büyük “hayır yemeği” ile dualar, ziyaretin esasını teşkil eder. İkinci tür yatır ziyaretlerinde, yatırın soyundan olduğuna inanılan “ocak” veya “ocaklı” ziyaret edilir. “Sarılık ocağı, fıtık ocağı, köstebek ocağı” gibi adlar taşıyan bu ocaklarda, dertliler, “ocaklı” denilen kişilerin yaptığı çeşitli ilâçlardan çare umar. Üçüncü bir tip yatır ziyareti ise, belli bir tarihe bağlanmamıştır ve ihtiyaç sahipleri bu tür bir ziyareti gerekli gördükleri zaman gerçekleştirirler ve gittikleri yatıra adak ve dua niyetlerini gerçekleştirirler.
D. Kurban Kesme Geleneği
Türk kültüründe yaygın olan geleneklerden birisi de kurban kesmedir. Adak kurbanı inanç gereği kurban kesmek, şölen vermek, cömertlik göstermek ile bağlıdır. Kültürümüzde, kurban kesme geleneği Kurban Bayramı’ndan başka, konut ve benzeri yapıların temel atma törenlerinde, sünnet, düğün, uğurlama, karşılama törenlerinde, yağmur duası ve çeşitli adakların adanması halinde kesilmektedir.
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ugurlu_ugursuz.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ugurlu_ugursuz.jpg)
E. Uğur/Uğursuzluk ve Bereket İnançları
Türk kültüründe eski ve yaygın olarak kullanımlı kavramlardan birisi “uğur”dur. Bir nesnenin, bir kişinin, bir hayvanın, bir işin, bir zamanın, bir yerin özündeki iyiliği, mutluluğu, bereketi, kolaylığı, kısacası “olumlu niteliği ve gücü” dilimizde “uğur” sözcüğü ve kavramı ile karşılanır. Halkın inanış ve işlemlerindeki bütün davranışlar, yönler, zamanlar, çevresindeki nesneler, kişiler, hayvanlar ve hatta bazen yerler “uğurlu” ve “uğursuz” diye belirlenmiştir. Uğurlu olanları tercih etmek ve uğursuz olanlardan kaçınmak veya onlardan gelecek olumsuzlukları giderme yön-temlerini gözetmek gerekli görülmüştür. Bu gereklilik Türk kültüründe pek çok halk inancının kaynağını oluşturmaktadır.
Uğur kavramı, özellikle “elde edilen ürünlerde bolluk” ve “iyi, faydalı şeylerin, mal, para ve yiyeceğin artması” anlamlarını taşıyan “bereket” kavramı ile birleşerek veya örtüşerek, tabiat yasalarını etkileme ve böylece daha bol ve bereketli ürün sağlama amacı taşıyan halk inançları ile birleşir. Kültürümüzde bir çok uygulamanın ve işlemin ortaya çıkışı ve süreklilik kazanması sebebi bu birleşmedir.
F. Yağmur Duası Geleneği
Türk kültüründe en çok rastlanan bereket törenlerinden birisi de, yağmur duasıdır. Yağmur duası, geciken yağmurları yağdırmak ve böylece kuraklığı, kıtlığı önlemek için girişilen bir işlemdir. Birkaç temel uygulanma şekli olmakla birlikte, yağmur dualarının temel özellikleri şunlardır: Çok sayıda çakıl taşlarının her biri üzerine kısa dualar okunur ve bunlar torba içinde suya daldırılır. Yağmurun yeterince yağdığı düşünülürse taşlar sudan çıkarılır; ancak bu esnada bir tek taşın bile suya düşmemesine dikkat edilmesi gerekir; bir tane bile çakıl taşının suda kalması halinde yağmurun dinmeyeceğine ve yağışların tufan hâlini alacağına inanılır. Taşların sayısı yöresine göre değişmekle birlikte en az kırk bir en fazla yetmiş veya yetmiş beş bin olabilir. Taş sayısı binleri on binleri geçtiği zaman, çakıl taşlarının toplanması ve duaların okunması işlemi topluluğun bir çok ferdi tarafından paylaşılır.
İnanç kelimesinin sözlük anlamı “kişi veya toplum tarafından, bir düşüncenin, bir olgunun, bir nesnenin, bir varlığın gerçek olduğunun kabul edilmesi” demektir. Bu şekliyle inanç kavramı insan düşüncesinin çok geniş bir kısmını ele alır. Halkbilimi, belli bir toplumun eski dinlerinden miras kalıp yeni dininde yaşattığı, uyumlaştırdığı yeni biçimler, yeni içerikler ve anlatışlar ile ilgilenir. Yazılı kurallara bağlı, “kitabi” ve toplumun resmi eğitim ve öğretim kurumlarınca benimsenip öğretilmesi anlamında belli bir kesinlik ve katılığa kavuşmuş bulunan din ve ahlak kurallarıyla, inanç ve inanışlar ile ilâhiyatçılar ilgilenir. Halkbiliminin ilgilendiği ve kısaca “halk inançları” diye adlandırılan araştırma alanı ise, yukarıda işaret edildiği gibi, eski dinlerden aktarılanlarla, resmi dinin inançlarının türlü nedenlerle geniş halk yığınları arasında çeşitlenerek aldığı yeni yorum ve inanış şekilleridir. Bunlar, “resmi” veya “kitabi” din öğretisini temsil eden din adamları ve bilginlerince çoğunlukla “hurâfe” veya “batıl inanç” olarak adlandırılmak suretiyle, resmi dinin dışında oldukları vurgulanan, yaygın inanış şekilleri, yorum ve uygulamalardır.
Halkbilimi, normatif, yâni “iyi” veya “kötü” şeklinde bir “değer koyucu” bilim alanı değildir. Bu nedenle, halk inanışları konusunda da, onların “iyi, kötü” veya “doğru, yanlış” olup olmadıklarını araştırmaz. Halkbilimi, geniş halk yığınları arasında inanılan ve uygulanan olgular olarak, halk inanışlarım tespit eder ve onların içeriklerini, uygulanış biçimlerini ve belli örnekler üzerine kalıplaşarak yapılanışlarınıı anlamaya ve açıklamaya çalışır. En önemlisi de, bütün bunları yaparken, olay ve olgular karşısında nesnellikten ayrılmasına yol açabilecek herhangi bir şekilde değer hükmü belirtmez.
B. Nazar İnancı
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/nazarlik.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/nazarlik.jpg)Türk kültüründe nazar inancı vardır. Bu inanca göre, kimi insanların bakışlarında zararlı güç vardır ve bu nitelikleriyle, bir kişiye bir hayvana ya da bir nesneye bakmakla onlara zarar verirler. Canlı üzerinde hastalık, sakatlık, ölüm; nesne üzerinde, sakatlanma, kırılma gibi olumsuzluklar yaratırlar. Herhangi bir zararlı olay böyle bir nedene bağlandığı zaman “nazar değdi” deyimi kullanılır. Kişi, “Kem göze uğradı.” deyimi de aynı anlama gelir. Özellikle, açık, çiğ mavi, yeşil renkli gözlerde nazar gücünün çok yoğun olduğuna inanılır.
Türk kültüründe nazardan korunmanın tek çaresi kişiyi“kem gözler“den kaçırmaktır. Çocukların yakınlarına, sevgi ve hayranlık bakışlarının, aşırı okşamalarının kötü sonuçlar verebileceği inancı ile, onları severken tatlı sözler yerine “maskara”, “çirkin” gibi kötüleyici sözcükleri söylemesi tavsiye edilir; “maşallah” denmesi istenir ve buna “tü, tü.. ” tükürme taklidi sesler eklenerek çocuk, nazara karşı afsunlanmış sayılır. Bu sözler ve hareketlerle, kötü gözlerin etkisini ürkütüp kaçırmak amacı güdülür.
Nazar değmesine karşı çocukları koruma araçları arasında en yaygın olanı “nazarlıktır. Nazarlık, çoğu kez bir mavi boncuktur. Bazı nazarlıklarda, büyükçe bir boncuğun üstünde bir göz resmi olur. Nazarlıkların daha gelişmiş biçimleri, altından, ya da gümüşten yapılmış “maşallah”lardır; bunlar aynı zamanda, süs görevi görürler. Kültürümüzde yer alan pek çok nazarlık çeşidi vardır.
C. Fal Bakma Geleneği
Fal, özel teknikleri, gereçleri ve bazı uygulamaları olan özel bir uzmanlık isteyen bir iş ve yorumlama bilgisidir. Yorum veya yorumlama bilgisi, olaylarda ve nesnelerde gizlenmiş bulunan ve geleceği haber verme yeteneği taşıdığına inanılan görüntüleri açıklamak demektir. Kültürümüzde bu yorum, kişinin herhangi bir etki altında olmaksızın, kendiliğinden oluşan bir durumu, bir olayı, bir görüntüyü, gelecek için olumlu veya olumsuz biçimde açıklama işlemidir. Fallar, tekniklerine, niteliklerine, kullanılan gereçlere, veya yorumlama biçimlerine göre sınıflandırılabilirler. Kültürümüzde, “kahve falı, bakla falı, kürek kemiği, suya bakma, aynaya bakma, kurşun dökme, köz ve tütsü” yaygın fal çeşitleri olarak sayılabilir.
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ziyaret_yatir.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ziyaret_yatir.jpg)
Ç. Yatır Ziyaret Gelenekleri
Yatır ziyaretleri ermişliğine inanılan kişilerin mezarlarına gidilerek onların aracılığı ile Tanrıdan dertlerine deva dileme temel düşüncesi etrafında gerçekleşen bir törendir. Türk kültüründe yatır ziyaretleri, aynı zamanda belli günlerde yöre halkının buluştukları yerlerdir.
Yatır ziyaret törenleri, yatırın mahiyetine göre birkaç temel tipe ayrılabilir. Bunlardanbirincisi yatırın yılda bir kez ve belli bir tarihte büyük bir kalabalık tarafından ziyaret edilmesidir. Bu tür ziyaretlerde, bireysel veya ortaklaşa kesilen adak kurbanları ve yapılan büyük “hayır yemeği” ile dualar, ziyaretin esasını teşkil eder. İkinci tür yatır ziyaretlerinde, yatırın soyundan olduğuna inanılan “ocak” veya “ocaklı” ziyaret edilir. “Sarılık ocağı, fıtık ocağı, köstebek ocağı” gibi adlar taşıyan bu ocaklarda, dertliler, “ocaklı” denilen kişilerin yaptığı çeşitli ilâçlardan çare umar. Üçüncü bir tip yatır ziyareti ise, belli bir tarihe bağlanmamıştır ve ihtiyaç sahipleri bu tür bir ziyareti gerekli gördükleri zaman gerçekleştirirler ve gittikleri yatıra adak ve dua niyetlerini gerçekleştirirler.
D. Kurban Kesme Geleneği
Türk kültüründe yaygın olan geleneklerden birisi de kurban kesmedir. Adak kurbanı inanç gereği kurban kesmek, şölen vermek, cömertlik göstermek ile bağlıdır. Kültürümüzde, kurban kesme geleneği Kurban Bayramı’ndan başka, konut ve benzeri yapıların temel atma törenlerinde, sünnet, düğün, uğurlama, karşılama törenlerinde, yağmur duası ve çeşitli adakların adanması halinde kesilmektedir.
http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ugurlu_ugursuz.jpg (http://www.kulturelbellek.com/wp-content/uploads/2011/05/ugurlu_ugursuz.jpg)
E. Uğur/Uğursuzluk ve Bereket İnançları
Türk kültüründe eski ve yaygın olarak kullanımlı kavramlardan birisi “uğur”dur. Bir nesnenin, bir kişinin, bir hayvanın, bir işin, bir zamanın, bir yerin özündeki iyiliği, mutluluğu, bereketi, kolaylığı, kısacası “olumlu niteliği ve gücü” dilimizde “uğur” sözcüğü ve kavramı ile karşılanır. Halkın inanış ve işlemlerindeki bütün davranışlar, yönler, zamanlar, çevresindeki nesneler, kişiler, hayvanlar ve hatta bazen yerler “uğurlu” ve “uğursuz” diye belirlenmiştir. Uğurlu olanları tercih etmek ve uğursuz olanlardan kaçınmak veya onlardan gelecek olumsuzlukları giderme yön-temlerini gözetmek gerekli görülmüştür. Bu gereklilik Türk kültüründe pek çok halk inancının kaynağını oluşturmaktadır.
Uğur kavramı, özellikle “elde edilen ürünlerde bolluk” ve “iyi, faydalı şeylerin, mal, para ve yiyeceğin artması” anlamlarını taşıyan “bereket” kavramı ile birleşerek veya örtüşerek, tabiat yasalarını etkileme ve böylece daha bol ve bereketli ürün sağlama amacı taşıyan halk inançları ile birleşir. Kültürümüzde bir çok uygulamanın ve işlemin ortaya çıkışı ve süreklilik kazanması sebebi bu birleşmedir.
F. Yağmur Duası Geleneği
Türk kültüründe en çok rastlanan bereket törenlerinden birisi de, yağmur duasıdır. Yağmur duası, geciken yağmurları yağdırmak ve böylece kuraklığı, kıtlığı önlemek için girişilen bir işlemdir. Birkaç temel uygulanma şekli olmakla birlikte, yağmur dualarının temel özellikleri şunlardır: Çok sayıda çakıl taşlarının her biri üzerine kısa dualar okunur ve bunlar torba içinde suya daldırılır. Yağmurun yeterince yağdığı düşünülürse taşlar sudan çıkarılır; ancak bu esnada bir tek taşın bile suya düşmemesine dikkat edilmesi gerekir; bir tane bile çakıl taşının suda kalması halinde yağmurun dinmeyeceğine ve yağışların tufan hâlini alacağına inanılır. Taşların sayısı yöresine göre değişmekle birlikte en az kırk bir en fazla yetmiş veya yetmiş beş bin olabilir. Taş sayısı binleri on binleri geçtiği zaman, çakıl taşlarının toplanması ve duaların okunması işlemi topluluğun bir çok ferdi tarafından paylaşılır.