Silya
05.Şubat.2014, 12:36
Vücudumuzda hayati öneme sahip birçok sıvı salgılanır. Bunlardan biri de gözyaşıdır. Gözyaşının muhteşem bileşimi Sağlıklı bir görüş için tahmin edilemeyecek kadar önemlidir.
Gözümüzde mükemmel bir gözyaşı üretim taşıma ve boşaltma sistemi vardır. Ancak gözümüzdeki mekanizmalar bu kadar değildir: Her göz kırpışımızda göz yüzeyindeki gözyaşı filmi otomatik olarak yenilenir. Bu işlem ortalama her altı saniyede bir tekrarlanır. Bu 60 yıl yaşayan bir insanın tüm ömrü boyunca 200 milyondan fazla göz kırpması anlamına gelir.
Gözyaşının % 98.2’si sudur. Geri kalan kısımda kan plazmasıyla aynı oranda üre ve plazmadakinden daha az oranda glikoz tuzlar ve organik Maddeler bulunur. Yani gözyaşı içinde farklı oranlarda farklı maddeler bulunan çok özel bir sıvıdır.
Gözyaşı bileşenlerinin varlığı iyi ve net bir görüş için şarttır. Bileşenlerin miktarında ya da yapısındaki ufak bir farklılık olduğunda göz kolaylıkla mikrop kapabilir ya da gözümüz net görme özelliğini yitirebilir. Gözyaşının görevleri 4 ana başlık şeklinde verilebilir:
Göz yüzeyini nemlendirmek ve kuruluğun vereceği hasarı engellemek
Mikroskobik olarak pürüzsüz olamayan göz yüzeyini pürüzsüz optik bir yüzey yapmak
Gözün kornea bölümüne ihtiyaç duyduğu oksijen ve diğer besinleri sağlamak
Gözü bakterilerden ve enfeksiyonlardan korumak.
Çok kompleks bir yapıda olan gözyaşını oluşturan bileşenler 3 katman oluşturacak şekilde gruplanmıştır
Yağ Katmanı
Gözyaşının en üstte yer alan katmanıdır. Bu sayede hemen altında bulunan sıvı katmanın buharlaşarak fonksiyonunu yitirmesini ve gözyaşının alt göz kapağından akıp gitmesini engeller.
Yağ salgılayan bezlerin bulunduğu katman çok ince olmasına karşın gözyaşının dışarı akmasını ve buharlaşmasını başarıyla engellemektedir. Peki kim gözyaşının üzerine buharlaşma etkisini hesap ederek böyle bir kaplama yapmıştır? Bu kadar özel bir tasarım nasıl ortaya çıkmıştır?
Sıvı Katman
Bu katman gözyaşının temel katmanıdır. Yağ tabakanın hemen altında ortada yer alan tabakadır. Üç katman arasında en kalın olanıdır. İçinde tuzları Proteinleri ve lizozim adlı özel bir kimyasal maddeyi barındıran karmaşık bir yapısı vardır.
Gözün kornea tabakasını besleyen oksijeni taşır atık ürünleri korneadan uzaklaştırır korneada oluşabilecek enfeksiyonları engeller. Algıladığımız görüntülerin normal olması için gözün kornea tabakasındaki su hacminin değişim göstermeden belirli bir oranda kalması şarttır. Eğer bu oran bozulursa kornea şişer ve formu bozulur. Sıvı katman korneadaki su hacminin dengede kalarak görüntü kalitesinin yüksek olmasını sağlar.
Mukus Katmanı
Göz yüzeyinde bulunan konjuktiva adlı ince zardaki hücreler tarafından üretilir. Gözün hemen üzerinde yer alır gözyaşının en alttaki katmanıdır. Üzerinde yer aldığı epitel yüzeyi hidrofobiktir yani suyu sevmeyen iten bir yapısı vardır. Eğer sıvı katman ile bu katman yer değiştirmiş olsalardı mukus tabakası göz üzerinde duramayacak dolayısıyla bir işe yaramayacaktı. Bu katmanda gözün üzerinde durabilen musin adlı özel bir kimyasal madde bulunur. Gözyaşı bu madde ve mukus katman sayesinde yerçekimine karşı koyarak gözün önünde durmayı başarır.
Gözyaşı sadece korneayı kurumaktan kurtaracak ve göz küresinin yüzeyinin kayganlığını kaybettirmeyecek miktarda üretilir. Böylece göz hareket ettiğinde göz kapağının iç kısmı ile gözün üstü arasında sürtünmeden kaynaklanan bir rahatsızlık meydana gelmez.
Gözyaşını oluşturan bileşenlerin yeterli miktarda üretilmemesi ya da bir bileşenin eksik olması göz yüzeyi üzerinde kuru noktaların oluşmasına neden olur. Bu durumda da göz ile göz kapağı arasında sürekli bir sürtünme olur ve gözün her hareketi bizim için bir eziyet haline gelirdi. Örneğin gözyaşı kuruluğu olan hastalarda gözlerde sürekli bir yanma ve gözün içinin kum dolu olduğu hissi duyulur. Gözler batar kaşınır şişer kızarır ve hastalığın ileri aşamalarında hasta gözünü kaybedebilir. Göz bileşenlerinde bozukluk ya da eksiklik olanlar her 10–15 dakikada bir gözlerine yapay gözyaşı damlatmalıdırlar. Pek çok insan bu rahatsızlığı yaşar ve kısıtlı bir rahatlama sağlayan göz damlası ve ilaçlar için pek çok para harcar.
Sağlıklı bir görüş sağlamak için gözyaşının tüm bileşenlerinin tümünün tam olarak üretilmesi yeteli değildir. Gözyaşının hangi yolla nasıl nakledileceği de son derece önemlidir. Gözyaşı gözyaşı bezlerinden çıkarak küçük kanallardan akar. Her göz kırptığımızda ince bir film gözlerimizin etrafında yayılır ve gözümüzü nemlendirerek tozdan ve diğer rahatsız edici maddelerden temiz tutar.
Tesadüfler sonucu göze zarar verecek rastgele milyarlarca bileşiğin oluşabilme ihtimali vardır. Peki nasıl olup da göz için hem böyle kuvvetli bir temizleyici görevi görecek hem de göze en ufak bir zarar vermeyecek bir sıvı sentezlenmiştir? Bu ideal sıvı tesadüfen oluşana kadar göz nasıl korunmuştur? Çünkü indirgenemez komplekslikte olan gözün sağlığını koruyabilmesi için tüm unsurlarıyla birlikte ve bir anda oluşması şarttır. Gözün tek bir parçasının bile tesadüfen oluşması mümkün değildir..
Gözümüzde mükemmel bir gözyaşı üretim taşıma ve boşaltma sistemi vardır. Ancak gözümüzdeki mekanizmalar bu kadar değildir: Her göz kırpışımızda göz yüzeyindeki gözyaşı filmi otomatik olarak yenilenir. Bu işlem ortalama her altı saniyede bir tekrarlanır. Bu 60 yıl yaşayan bir insanın tüm ömrü boyunca 200 milyondan fazla göz kırpması anlamına gelir.
Gözyaşının % 98.2’si sudur. Geri kalan kısımda kan plazmasıyla aynı oranda üre ve plazmadakinden daha az oranda glikoz tuzlar ve organik Maddeler bulunur. Yani gözyaşı içinde farklı oranlarda farklı maddeler bulunan çok özel bir sıvıdır.
Gözyaşı bileşenlerinin varlığı iyi ve net bir görüş için şarttır. Bileşenlerin miktarında ya da yapısındaki ufak bir farklılık olduğunda göz kolaylıkla mikrop kapabilir ya da gözümüz net görme özelliğini yitirebilir. Gözyaşının görevleri 4 ana başlık şeklinde verilebilir:
Göz yüzeyini nemlendirmek ve kuruluğun vereceği hasarı engellemek
Mikroskobik olarak pürüzsüz olamayan göz yüzeyini pürüzsüz optik bir yüzey yapmak
Gözün kornea bölümüne ihtiyaç duyduğu oksijen ve diğer besinleri sağlamak
Gözü bakterilerden ve enfeksiyonlardan korumak.
Çok kompleks bir yapıda olan gözyaşını oluşturan bileşenler 3 katman oluşturacak şekilde gruplanmıştır
Yağ Katmanı
Gözyaşının en üstte yer alan katmanıdır. Bu sayede hemen altında bulunan sıvı katmanın buharlaşarak fonksiyonunu yitirmesini ve gözyaşının alt göz kapağından akıp gitmesini engeller.
Yağ salgılayan bezlerin bulunduğu katman çok ince olmasına karşın gözyaşının dışarı akmasını ve buharlaşmasını başarıyla engellemektedir. Peki kim gözyaşının üzerine buharlaşma etkisini hesap ederek böyle bir kaplama yapmıştır? Bu kadar özel bir tasarım nasıl ortaya çıkmıştır?
Sıvı Katman
Bu katman gözyaşının temel katmanıdır. Yağ tabakanın hemen altında ortada yer alan tabakadır. Üç katman arasında en kalın olanıdır. İçinde tuzları Proteinleri ve lizozim adlı özel bir kimyasal maddeyi barındıran karmaşık bir yapısı vardır.
Gözün kornea tabakasını besleyen oksijeni taşır atık ürünleri korneadan uzaklaştırır korneada oluşabilecek enfeksiyonları engeller. Algıladığımız görüntülerin normal olması için gözün kornea tabakasındaki su hacminin değişim göstermeden belirli bir oranda kalması şarttır. Eğer bu oran bozulursa kornea şişer ve formu bozulur. Sıvı katman korneadaki su hacminin dengede kalarak görüntü kalitesinin yüksek olmasını sağlar.
Mukus Katmanı
Göz yüzeyinde bulunan konjuktiva adlı ince zardaki hücreler tarafından üretilir. Gözün hemen üzerinde yer alır gözyaşının en alttaki katmanıdır. Üzerinde yer aldığı epitel yüzeyi hidrofobiktir yani suyu sevmeyen iten bir yapısı vardır. Eğer sıvı katman ile bu katman yer değiştirmiş olsalardı mukus tabakası göz üzerinde duramayacak dolayısıyla bir işe yaramayacaktı. Bu katmanda gözün üzerinde durabilen musin adlı özel bir kimyasal madde bulunur. Gözyaşı bu madde ve mukus katman sayesinde yerçekimine karşı koyarak gözün önünde durmayı başarır.
Gözyaşı sadece korneayı kurumaktan kurtaracak ve göz küresinin yüzeyinin kayganlığını kaybettirmeyecek miktarda üretilir. Böylece göz hareket ettiğinde göz kapağının iç kısmı ile gözün üstü arasında sürtünmeden kaynaklanan bir rahatsızlık meydana gelmez.
Gözyaşını oluşturan bileşenlerin yeterli miktarda üretilmemesi ya da bir bileşenin eksik olması göz yüzeyi üzerinde kuru noktaların oluşmasına neden olur. Bu durumda da göz ile göz kapağı arasında sürekli bir sürtünme olur ve gözün her hareketi bizim için bir eziyet haline gelirdi. Örneğin gözyaşı kuruluğu olan hastalarda gözlerde sürekli bir yanma ve gözün içinin kum dolu olduğu hissi duyulur. Gözler batar kaşınır şişer kızarır ve hastalığın ileri aşamalarında hasta gözünü kaybedebilir. Göz bileşenlerinde bozukluk ya da eksiklik olanlar her 10–15 dakikada bir gözlerine yapay gözyaşı damlatmalıdırlar. Pek çok insan bu rahatsızlığı yaşar ve kısıtlı bir rahatlama sağlayan göz damlası ve ilaçlar için pek çok para harcar.
Sağlıklı bir görüş sağlamak için gözyaşının tüm bileşenlerinin tümünün tam olarak üretilmesi yeteli değildir. Gözyaşının hangi yolla nasıl nakledileceği de son derece önemlidir. Gözyaşı gözyaşı bezlerinden çıkarak küçük kanallardan akar. Her göz kırptığımızda ince bir film gözlerimizin etrafında yayılır ve gözümüzü nemlendirerek tozdan ve diğer rahatsız edici maddelerden temiz tutar.
Tesadüfler sonucu göze zarar verecek rastgele milyarlarca bileşiğin oluşabilme ihtimali vardır. Peki nasıl olup da göz için hem böyle kuvvetli bir temizleyici görevi görecek hem de göze en ufak bir zarar vermeyecek bir sıvı sentezlenmiştir? Bu ideal sıvı tesadüfen oluşana kadar göz nasıl korunmuştur? Çünkü indirgenemez komplekslikte olan gözün sağlığını koruyabilmesi için tüm unsurlarıyla birlikte ve bir anda oluşması şarttır. Gözün tek bir parçasının bile tesadüfen oluşması mümkün değildir..