Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Abdülkâdir bin Ebü’l-Kâsım Ahmed es-Sa’dî’dir. Lakabı Muhyiddîn’dir. Nesebi Sahâbe-i Kirâmdan Sa’d bin Ubâde’ye ( radıyallahü anh ) kadar dayandığı için, Abbâdî Mekkî nisbetiyle meşhûr olmuştur. 814 (m. 1411) senesinde Mekke-i mükerremede doğdu. 880 (m. 1475) senesinde yine Mekke-i mükerremede vefât etti ve oradaki Muallâ kabristanına defn edildi.
Mekke-i mükerremede büyüdü ve orada zamânının ileri gelen âlimlerinden fıkıh, hadîs, tefsîr, usûl ve edebî ilimleri tahsil etti. Fakîh Alâüddîn el-Hayyât’ın hizmetinde bulunup, ondan Kur’ân-ı kerîm okumayı öğrendi. İmâm-ı Nevevî’nin “Erbâ’în”ini, İbn-i Hâcib’in “Erbâîn”ini, İbn-i Mâlik’in “Elfiye”sini ve “Telhis”i okudu. Takıyyüddîn el-Fâsî’den ve Ebü’l-Hasen bin Selâme’den hadîs-i şerîf dinledi. Dinlediği hadîs-i şerîfleri birçok zâtlara arz etti. Bu sebeple İbn-ül-Küyek, Abdülkâdir Ermevi, Bedrüddîn Demâîni, ona hadîsle ilgili icâzet verdiler. Bir ara hadîs ilmini tahsil için Mısır’a, Kâhire’ye gitti. Sonra tekrar Mekke’ye dönüp, birkaç defa Medîne-i münevvereyi ziyâret etti. Ba’zı ziyâretlerinde orada mücavir olarak kaldı. Bu sırada İbn-i Cezerî, İbn-i Selâme el-Fâsî ve Muhammed bin Ali en-Nüveyrî’den hadîs-i şerîf dinledi. Ebü’l-Feth-i Merâgî’den Kütüb-i sitte, Muvatta’, Şifâ ve Elfiyet-ül-hadîs’i ayrıca Irâkî’den Elfiyet-ül-hadîs ve es-Sîret adlı eserleri okudu. Mekke-i mükerremede mücavir bulunduğu sırada, Ebû Şa’r-il-Hanbelî’den hadîs-i şerîf dinledi. Ebû Amr’dan ve İbn-i Cezerî’nin talebesi İbn-i Kesir Ali Muhammed bin Ebû Yezîd el-Kiylânî’den kırâat ilmini tahsil etti. Muhammed bin Mûsâ bin Aid el-Vanuî, Şeyh Ribât-ül-Muvâffık, Ebü’l-Abbâs Ahmed el-Lüccâî el-Fâsî, İbrâhim et-Terîkî Tûnusî, Şîhâbüddîn Ahmed el-Magribî, Bisâti gibi âlimlerden fıkıh ilmini, Emîn-ül-Aksarâyî, Bisâti ve Terikî’den usûl-i fıkıh ilmini tahsil etti. Yukarıda sayılan zâtlar, Abbâdî Mekkî hazretlerine fıkıh öğretme ve fetvâ verme husûsunda icâzet verdiler. Takıyyüddîn el-Fâsî’nin fıkıh derslerini dinledi. Hocası onunla özel olarak ilgilenir ve onunla ilmî mütâlâalarda bulunurdu. Abbâdî Mekkî, Arab dili ve edebiyatını; el-Lüccâî, Ebü’l-Bekâ, Ebü’l-Hamîd ve Bisâti gibi âlimlerden öğrendi ve icâzet aldı. Ferâizle ilgili Zâhiret-ür-Râid adlı kasideyi, nahiv ilminde Elfiye adlı eser ile birlikte Abdullah bin Abdürrahmân bin Mes’ûd el-Mısrî’den okudu. Mantık ilmini Şeyh-ül-Bâsitiyye Seyyid Alâüddîn’den öğrendi.
Abbâdî Mekkî çok güzel yazı yazardı. Fetvâ vermek, fıkıh, tefsîr ve Arabî ilimleri öğretmek üzere Mekke-i mükerremede kaldı. Bir müddet Mekke’de Mâlikî kadılığı yaptı. Sonra kadılıktan ayrılarak, Bencâlîye Medresesi’nde babasının yerine, hocası el-Fâsî hayatta iken ders okuttu. Harem Nâzırı Südün el-Muhammedî’nin inâyetiyle, Ebû Abdullah en-Nüveyrî’nin vefâtından sonra, tekrar Mekke’de Mâlikî kadılığına ta’yin edildi. Kâdılık vazîfesini iffetle, adâletle ve iyilikle yürüttü. Birkaç defa bu görevden ayrılıp tekrar görevlendirildi. Çok zarurî ve muhtaç olduğundan dolayı, Harem Nâzırı Südün el-Muhammedî, ona Mekke’de büyük bir ev yaptırdı. Bu arada gözleri a’mâ oldu, sevdiği oğlunu kaybetti. Bu belâlara sabretti. Daha sonra tekrar gözleri açılınca, kadılığa ta’yin edildi. Vefât edinceye kadar kadılığa devam etti.
O, ders vermek ve ilminden istifâde edilmek için beldesinde seçilmiş bir zât idi. Mekke’nin ileri gelenleri ondan ilim öğrendiler, sohbetlerinde bulunup istifâde ettiler. Derslerinin faydalı olması sebebi ile uzaktan ve yakından onu dinlemek üzere çok kimse gelirdi. Zamanında ilmi yönden onun denginde kimse yoktu.
Abbâdî Mekkî, tefsîr ilminde gizlilikleri keşf edebilen, hadîs ilminde rivâyet ve zabt yönüyle müracaat noktası olan, fıkıhta son derece derin ilim sahibi, nahiv ilminde unutulanları ortaya çıkarıp, bilinenlerin en mübhem olanlarını çözen bir zât idi. Sibeveyh onu görseydi, onun ilmî üstünlüğünü kabûl ederdi. Münâzara ilminde deryadır dense yeridir. Onun sohbetleri çok tatlı, çiçek açtığı zamandaki bahçe gibi güzel idi. Daha başka güzelliklerini ve üstünlüklerini saymak mümkün değildi. O, ilimde bir derya, rüşd ve hidâyette bir yıldız gibiydi. Tatlı sözlü, hoşsohbet, bildiklerini insanlara nesir ve nazım sûretiyle en fasih ifâdelerle ve pürüzsüz bir lisanla anlatırdı. Onun sohbetinde bulunmaktan kimse sıkılmazdı. Çok ibâdet eder, namaz kılar ve Kur’ân-ı kerîm okurdu. Tevâzu sahibi olup çok merhametliydi.
Onun hakkında Abdürrahmân es-Sehâvî şöyle demektedir. “Onunla Mekke-i mükerremede mücavir olduğum sırada karşılaştım. Ondan çok şey öğrendim. O, zamanının ilim ve fesahat yönüyle en seçilmişi idi. Tevâzu, vekar, edeb, diyanet ve ibâdet yönüyle eşsizdi. Onun sohbet meclislerinde faziletli kimseler bulunur, sohbetlerine çok kimse katılırdı. O, dünyâya önem vermezdi. Mürüvvet sahibi idi. Kâdılık yaptığı sırada da insanlara çok iyi davranırdı.”
Burhânüddîn el-Bakâî de onun hakkında; “O, gücü yettiğince her ilimde yeni bir çığır açardı. Çok güzel yazı yazardı. O, ince bir zekâya sahip, ağırbaşlılığı ile birlikte, geniş bir görüş ufkuna sahipti. Çok akıllı ve hoşsohbet idi. Münâzarada ve ilmî sohbetlerde karşısındakini kırmadan ikna ederdi. Harem-i şerîfde ders okuttu. Ondan çok insanlar faydalandı. Şimdi o hayırla yâd edilmektedir” demektedir.
Abbâdî Mekkî’nin yazmış olduğu kıymetli eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1-Hidâyet-üs-Sebil fî şerh-it-teshîl fin-nahv, 2-Hâşiyetü alet-Tavzîh şerh-ut-Tenkîh fî usûl-il-fıkh, 3-Evdah-ül-Mesâlik fî haşiyeti alâ şerh-il-Elfiyeti İbn-i Mâlik, 4-Şerhu Hutbeti Halîl, 5-Şerhu Kavâid-ül-Arab li İbn-i Hişâm.


1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 297
2) Ed-Dav-ül-lâmî’ cild-1, sh. 283-285
3) Şez’erât-üz-zeheb cild-7, sh. 329
4) Bugyet-ül-vuât cild-2, sh. 104
5) Neyl-ül-ibtihâc sh. 185-186
6) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 31-309
7) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 597