Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Seyyid Abdürrahîm bin Abdürrahmân bin Ahmed bin Hasen bin Dâvûd bin Sâlim bin Me’âlî el-Abbâsî el-Kâhiri’dir. “Abbasî” diye meşhûr oldu. Künyesi Ebü’l-Feth olup, lakabı Bedrüddîn’dir. Hem seyyid, hem de şerîf, ya’nî Hazreti Hasen’in ve Hazreti Hüseyn’in soyundandır. 867 (m. 1462) senesi Ramazan ayının ondördüncü günü Kâhire’de doğdu. Aslen Hama şehrindendir. 963 (m. 1555) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Abbasî, küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı, önce Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Ayrıca “Minhâc” kitabını, “Cem’ul-cevâmi”, “Elfiye-i İbn-i Mâlik”, “Telhis” ve “Metali” kitabından bir bölümü de erberlemişti. Emînüddîn Aksarâyî, Şemseddîn Ebû Abdullah Neşâî, Muhyiddîn Kâfiyecî, Muhibbüddîn İbni Şıhne, Şerefüddîn Mûsâ bin Iyd, Burhânüddîn Lâkânî, Sirâcüddîn Ömer Abbâdî, Şemsüddîn Ebû Abdullah Cevcerî, Celâleddîn Bekrî, Şemseddîn bin Kâsım, Fahreddîn-i Deymî, Burhânüddîn bin Zahîre, Muhibbüddîn bin Fers el-Busravî ve daha başka birçok âlimden ilim tahsil edip, hadîs-i şerîf rivâyeti dinledi. Câmi’ul-Ezher’de Sahîh-i Buhârî’yi İzzeddîn-i Sahravî ile Abdülhamîd Haristânî’den dinledi. Burada öğrendiklerini Bedrüddîn bin Ne’bân’ın huzûrunda tekrarladı. Sonra bu zât ile Radıyyüddîn Gazzî’den uzun zaman ayrılmadı.
Daha sora Şam’a gitti. Orada fıkıh, usûl ve kelâm ilimlerini Muhibbüddîn-i Busravî’den okudu. Uzun zaman onun yanında kaldı. Bu zât, yazdığı ve yanındaki eserlerin vefâtından sonra Abdürrahmân Abbasî’ye verilmesini vasıyyet etti. Yine Şerefüddîn bin Iyd’den; Arabî, mantık ve arûz ilimleriyle birlikte usûl-i fıkıh ve kelâm ilimlerini okudu. Bu ilimlerde çok yükseldi. Nâsıriyye, Zâhiriyye, Azrâviyye medreselerinde ders okuttu. Burada iken, Şam kadılarının târihini içine alan bir eser yazmaya başladı, fakat tamamlayamadı. Yine orada, İbn-i Mâlik’in “Elfiye” kitabını da şerh etmeye başlamıştı. 893 (m. 1488) senesinde Şam’da sır kâtipliğine ta’yin edildi. 895 (m. 1489)’de Şam’dan ayrılarak memleketine gitti.
Şakâyık-ı Nu’mâniyye adlı eserde, onun hakkında şöyle deniyor “O, her ilimde derin ince bilgiye sahipti. Hadîs ilminde, her hadîs-i şerîfin râvilerinin silsilesini bilirdi. Târih, sohbet, edebiyat ilimlerinde tam ve mükemmel şekilde yetişmişti. İfâdeleri çok açık, yazısı ve şiirleri çok güzeldi. Tatlı bir çehresi olup, güleryürılü idi. Konuşması çok güzeldi. Herkesi hayrette bırakacak şekilde tatlı dilli idi. Mütevâzi olup, hiç kimsenin kalbini kırmazdı. Akıllı ve zekî bir kimse idi. Küçüklere şefkat gösterir, yaşlılara hürmet ve saygıda kusur etmezdi. Cömert idi. Mübârek ve makbûl bir zât idi.”
Sultan Bâyezid zamanında, Mısır Sultânı Gavrî’nin elçisi olarak İstanbul’a geldi Beraberinde yazdığı Buhârî Şerhi de vardı. Bunu Sultâna takdim edip, hediye olarak verince, Sultan Bâyezid de çok ihsân ve ikramlarda bulundu. İstanbul’da inşâ ettirdiği medresede hadîs-i şerîf dersleri okutması için teklifte bulundu. Abdürrahmân Abbasi buna râzı olmayıp, vatanına dönmek istedi. Mısır’da Sultan Gavrî’nin devleti yıkılınca İstanbul’a geldi ve buraya yerleşti.
Kıymetli eserler yazdı. Başlıcaları şunlardır: 1- Şerh-ül-Buhârî: Bu eserini Kâhire’de iken yazmıştır. 2- Şerhu Mebsût: Bunu Anadolu’ya gelince yazdı, fakat tamamlayamamıştır. 3-Şerhun alâ makâmât-il-Harîrî, 4- Kıt’atün alel-irşâd: Şafiî fıkhına dâir bir eserdir. 5- Şerhu alel-Hazreciyye: Aruz ilmine dâirdir. 6- Şerhun alâ Şevâhid-it-tahlis, 7- Hâşiyetün alâ şerhu lâmiyyet-il-Acem: Selâhaddîn-i Safdî’nin eserine yaptığı bir haşiyedir. 8- Me’âhid-üt-tensîs fî şerhu Sevâhid-it-telhîs, 9- Nazm-ül-vişâh alâ Şevâhidi telhis-il-miftâh.
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 410
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 459
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 563
4) El-Kevâkib-üs-sâire cild-2, sh. 161
5) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 335
6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 205
7) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-4, sh. 178