Türkiye bugünkü kadar belirsiz bir döneme girmedi….
Ülkede bir yönetim var ama nasıl!?
Tek adam yönetimi mi, yoksa parlamenter rejim mi belli değil…
Başbakan Binali Yıldırım açıkça ilan etti.
“Anayasa’ya bakmamak gerek, Cumhurbaşkanı’nı halk seçti o nedenle siyasi bir sorumluluğu var” şeklinde açıklamada bulundu.
***
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş; “Yargı Cumhurbaşkanı’na bağlıdır” dedi…
Sonradan her ikisi de biz aslında şunu demek istemiştik diye sözde düzeltmede bulunmaya çalıştılarsa da; Hükümet yetkililerinin AKP’ye özgü dönüş yapmaları artık bilinen bir durum…
***
Ülkede müthiş bir gerilim var.
Tansiyon öyle böyle değil…
Tehlike ciddi boyutta…
Bir şeyler patladı patlayacak duruma geldi…
Almanya’nın durup dururken soykırım yasasını kabul etmesi, içte ve dışta ülkemiz adına bir şeylerin iyi gitmediğinin çarpıcı örneği…
Batı yıkıma yönelik, bilinen ve beklenen plan ve projeleriyle, ülkemiz aleyhine olan senaryolarını mahirane biçimde ortaya koymayı sürdürüyor…
***
Mevcut iktidarın ise iki çok önemli(!) çabası var…
Din baskısının giderek artırma, başkanlık sistemini ne yapıp edip getirmek…
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, açık açık laikliğe karşı olduğunu, Anayasa’da dinin yer alması gerektiğini savunurken, Atatürk devrimlerine saldırı ve yok etme çabaları da tüm hızıyla sürmekte…
***
Ne yazık ki, muhalefet ve iktidar arasında kan dökme tehditlerine varan düello ve rejim savaşı, toplumun dengelerini ciddi biçimde sarsıyor…
Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uymama konusunda ödünsüz tavırlarını tüm hızıyla sürdürmeye devam ediyor…
Cumhurbaşkanı’nın partiler arasında ayırım yaparak, muhalefet partisine ve liderine akıl almaz suçlama ve hakarete varan ağır eleştirilerde bulunması, artık nasıl yorumlanabilir bilemiyoruz…
***
Başlıkta ne demiştik?
Rejim belirsizleşti….
Basında çıkan haberlerden okuyor ve öğreniyoruz…
Ülkede durumu iyi olan kimi aileler, çocuklarının geleceği için ülkeyi terk edip başka ülkelere yerleşiyormuş…
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Olanak tanınsın, yüzde 70-80’le varan aileler evlatlarının geleceği adına, onların gidip başka ülkelere yerleşmelerine tereddütsüz onay verirler…
***
Vah ki vah ülkem!
Oysa bizler ne hayallerle büyümüş, ilkokullardan başlayarak; “Türküm doğruyum çalışkanım…” ya da;
“Ne mutlu Türküm diyene” haykırarak, büyük hayallerle ve coşkuyla bugünlere gelmiştik….
Şimdiyse, göz nurumuz biricik evlatlarımızın, torunlarımızın geleceği adına derin üzüntü ve kederler içerisindeyiz…
***
Peki… Bu gidişi durdurulamaz mı?
Umut var… Henüz köprüden önce son çıkış gelinmedi…
Nasıl mı?
Derhal, hemen ve ivedi olarak UYANARAK!..
Tez elden UYANMAK, UYANMAK!...
BURHAN ÖZBEY