PKK’nın Sur, Şırnak ve Nusaybin’de yoğunlaşan “şehir savaşları” konseptine karşı asker, polis, kolluk gücü koordinasyonuyla sonuç alındı.
Şırnak ve Nusaybin’e dönük rakamlar işin boyutunu göstermeye yetiyor.


Ölü ele geçirilen bin terörist, kapatılan 753 barikat, imha edilen 2 bin 822 el yapımı patlayıcı.
Örgütün şehir konseptine darbe indirilmesi bir sayfanın kapanması anlamını taşısa da defter tamamen kapanmıyor.
Yaz teyakkuzu
Güvenlik kaynakları, yaz döneminde bölgede örgütün şehir kalkışmasının büyük çaplı bir müdahaleyi gerektirecek düzeyde uç vermesini beklemiyor. Münferit olaylara hazırlıklılar. Ancak asıl tetikte olacakları iki alan büyükşehirler ve kırsal.
PKK’nın, örgüt tabanının moralini yüksek tutmak, “yıkılmadım ayaktayım”ı kanıtlamak için etkisi büyük eylemlere yönelebileceği tespitleri var. İstihbarat ve güvenlik birimleri bunları önleme konusuna yoğunlaşmış durumda.
İlçelerde mücadele yürütülürken kırsal ihmal edilmedi, örgütün yaza hazırlık amacı taşıyan üslenmeleri takibe alındı. Özel kuvvetler kışı çok hareketli geçirdi. Buna karşılık, güvenlik kaynakları örgütün bu yazı kırsalda yol tuzaklamasından karakol saldırısına kadar geniş bir yelpazede eylemlerle geçirmeye çalışacağını hesaplıyor.
Öte yandan, dün İstanbul’u kana bulayan bombalı araç saldırısı bir kez daha gösterdi; yaz ayları, başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde de teyakkuzda olmayı gerektiriyor.
PKK açısından hedefin daha çok polis, asker olacağı aşikâr.
Polisi, askeri, kamu binasını hedef aldığında kendisi; büyükşehirlerde, sembol bölgelerde sivilleri hedef aldığında muhtemelen TAK gibi türevleri eylemi üstlenecektir.
Yaz teyakkuzunun PKK kadar önemli diğer bir gerekçesi de DAEŞ. Özellikle turizm bölgeleri açısından.
Bütün bunlara karşı devlet teyakkuzda.
Yeni hükümetin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan ilk Bakanlar Kurulutoplantısında ana gündem maddesi terörle mücadeleydi. MGK toplantısında da aynıydı.
Başbakan Binali Yıldırım’ın başkanlık ettiği güvenlik toplantısını dün Beştepe’deki genişletilmiş güvenlik zirvesi izledi.
Bu toplantıların tamamında asker-polis-istihbarat koordinasyonunun üzerinde hassasiyetle durulduğu öğrendik.
2 Haziran’dan çıkan karar
“Koordinasyon, uyum, seri karar alma ve bunu hatasız uygulama” yeni aşamanın şifreleri olacak.
Bu noktada, dün TBMM’ye sunulan ve askere yasal koruma olarak özetleyebileceğimiz tasarı kritik bir örnek.
Tabiri caizse yılan hikâyesine dönen bir düzenlemede sona gelindi.
Konuyu bu köşede birçok kez işledim.
Türk Silahlı Kuvvetleri; Güneydoğu Anadolu’da teröristle mücadele, sınır hattında gelişen olaylar ve burada güvenli bölgeler oluşturulması düşüncesinin etkisiyle, görev yapacak personeli gelecekte karşılaşabileceği gelişigüzel yargılanmalara karşı rahatlatmak amacıyla taslak bir yasa metni hazırlayarak yasal güvence istediğinde tarihler 2012’nin kasım ayını gösteriyordu.
Aradan 2 yıla yakın zaman geçti, ancak somut bir gelişme yaşanmadı.
4 Kasım 2014’te, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Genelkurmay tarafından verilen brifingde asker konuyu hükümete bir kez daha iletti. MİT Kanunu’na eklenen düzenlemeye benzer “soruşturma izni” odaklı bir düzenleme talebinde bulunuldu.
Aynı dönemde bir taslak, Milli Savunma Bakanlığı’na ve Başbakanlığa gönderildi, ancak bir süre sonra Adalet Bakanlığı’nda bekletildiği haberi geldi.
Hükümetin, çözüm süreci kapsamında çıkarılan çerçeve yasada askerlere de koruma getirildiği gerekçesine dayanan bir görüşe sahip olduğu haberlerine, CHP ve HDP’nin, “Faili meçhullere yeniden zemin hazırlanacak” yorumlarının eşlik ettiği bir süreç yaşandı.
Konu geçtiğimiz mart ayında yeniden gündemdeydi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın hazırlayıp Adalet Bakanlığı’na sunduğu taslağın esası, terörle mücadelede görev alan askerlerin görevleriyle ilgili suçlar konusunda doğrudan soruşturulamayacağıydı.
Genelkurmay, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile İç Hizmet Kanunu’ndaki yetki ve sorumluluk kapsamının yeterli olmadığı görüşündeydi.
Asker, terörle mücadele kapsamında görev tanımı ve altına girilen ağır sorumluluğun dayatacağı koşullar nedeniyle gri bir alan bulunduğunu savunuyor, bunun giderilmesini talep ediyordu.
2 Haziran 2016 tarihi, talep edilen yasal düzenleme kırılma noktası oldu.
Yeni Başbakan Binali Yıldırım, bu tarihte Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret ederek komuta kademesinden bir brifing aldı.
Bu görüşmede konu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar tarafından yeniden, gerekçeleriyle ve detaylı olarak anlatıldı, örnekler verildi. Önümüzdeki dönemde illerde yeniden askere duyulabilecek ihtiyaç vurgulandı.
Başbakan Yıldırım’ın inisiyatifiyle yasal düzenleme süreci hızlandırıldı.
Terörle topyekün mücadele kapsamındaki kararlığı bilinen Cumhurbaşkanı’nın söz konusu yasal düzenleme konusuna onay vermesi üzerine tasarı dün Meclis’e sunuldu.
Asker: ‘Yasal zırh’ yanlış
Tasarı yasalaşırsa, terörle mücadele operasyonlarına katılan askeri personelle ilgili soruşturma açılması ve yargılama yapılması izne bağlı olacak. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının soruşturulması Başbakan iznine bağlanacak. İzin mekanizması görevli personelin rütbesine göre şekillenecek.
Askerin terörle mücadelede işlediği iddia edilen suçlara ilişkin davalar sivil yargıda görülmeyecek. TCK’nın hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hükümleri askeri suçlar için de uygulanacak.
Askeri yargılamalarda yeni bir dönem açılıyor.
Ancak asker, meselenin, “terör zırhı, yasal zırh” tanımlaması üzerinden tartışılmasından çok rahatsız.
Asker, “TSK, Anayasa’ya, ilgili yasalara ve İç Hizmet Kanunu’na bağlıdır. Siyasi iradenin verdiği görevi yapar. Suç işleme özgürlüğü gibi bir algı yaratmaya dönük tanımlamalar terörle mücadeleye büyük zarar veriyor” diyor.