2 Haziran günü The New York Times'da, dikkat çekici bir makale yayımlandı.
Makalenin başlığı “‘İslamcılık Öldü!', Çok Yaşasın Müslüman Demokratlar” idi (‘Islamisim Is Dead!' Long Live Muslim Democrats).
Yazıyı okuyunca, bu başlığın, Tunus'taki Nahda partisinin önde gelenlerinden Said Ferjani'nin bir demecini dayanak aldığını anlıyordunuz.
Yazar, Ferjani'nin “İslamcılık öldü” sözünü aktarıyor; İslamcı Nahda partisinin önde gelen figürlerinin kendilerini “Müslüman demokrat” olarak tanımladığını belirtiyordu.
Yine bu yazıdan öğreniyorduk ki, Nahda partisi 1200 delegenin katıldığı son kongresinde “dawa” (dava) gibi İslami referansları parti literatüründen çıkarmaya karar vermişti.
Kimileri onların da takiye yaptığını iddia ediyor, ama galiba “Arap Baharından” alnının akıyla çıkan tek ülke Tunus oldu.
Bu ülkede diktatörlük yıkılınca iktidara gelen İslamcılar iktidarı farklı görüşlerden insanlarla paylaşmayı becerebildiler.
Çoğulcu bir anayasanın yapılmasına büyük bir katkıda bulundular.
Yani, bir zamanlar dünyanın Türkiye'den beklediği rol, sadece Tunus'ta gerçekleşmiş gibi görünüyor.
Ama, bütün İslam aleminin demokrasi onurunu kurtarabilmek için Tunus çok küçük kalıyor.
İslamcıların iktidara geldikten sonra ne kadar demokrat olabileceklerine ilişkin testin en etkili olarak yapılabileceği ülke Türkiye idi.
AKP, hiç olmazsa Nahda'nın Tunus'ta oynadığı kadar pozitif bir rol oynayabilseydi, bugün Türkiye bütün dünyanın “yıldız” ülkesi olacaktı.
Huntington'un “uygarlıklar çatışması” tezini Erdoğan'ın yıktığı söylenecekti.
Türkiye'nin İslamcıları sadece demokrasi ve özgürlükleri ezip geçmediler, dünya tarihinin akışını değiştirecek büyük bir fırsatı da teptiler.
Oynadıkları rolü, bir tek kendileri anlayamıyor gibi görünüyor.
Ukrayna krizi, mülteci dramı gibi gelişmeler, zaman zaman ellerinin güçlendiği zehabını yaratsa da Türkiye'nin dünyadaki itibarı sıfırlanmış bulunuyor.
Son üç dört yılda dünyanın saygın gazetelerinde AKP iktidarı konusunda çıkmış bir tek pozitif yazı ya da değerlendirme bulamazsınız.
Sayın Cumhurbaşkanı Amerika'da konuşma yapacağı düşünce kuruluşu bile bulmakta zorlanıyor. Muhammed Ali'nin cenazesinde yapacağı konuşma, muhtemeldir ki dünyanın dört bir tarafından giden protesto mesajlarından sonra, apar topar son anda programdan çıkarılıyor.
Bir zamanlar bütün dünya için umudu temsil eden Türkiye, bugün yolsuzluklarla, insan hakları ihlalleriyle, diktatörlük kelimesiyle birlikte anılıyor.
Demokrat olmayı başaramayan Siyasal İslamcıların dünyaya verebileceği başka da bir şey yok gibi görünüyor!
Bunu bütün dünya anladı, bir tek kendileri anlamıyor.