Sevgili okuyucularım, televizyon kanallarında ve gazete sütunlarında ramazan ayı boyunca ahkâm kesen, ahaliden gelen sorulara yanıt vermeye çalışan anlı şanlı din adamlarımız var.
Bu, geçmişteki bir duruma biraz benziyor. Osmanlı döneminde din bilgisi falan olmayan imamlar ve medrese öğrencileri her ramazan ayında “Cerre” çıkardı. Her biri kendisine önceden bir köy ayarlar, ramazan boyunca orada yatıp kalkar, köylüden para tırtıklar, kışlık ununu bulgurunu torbasına
doldurup ramazan bitince medreseye dönerdi.
Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat isimli eserinde Arapça “Cerr” sözcüğü şöyle tanımlanıyor:
“Eskiden medrese talebesinin mübarek üç aylarda köylere dağılıp halka dini öğütlerde bulunmak, namaz kıldırmak veya müezzinlik etmek suretiyle para ve erzak toplaması.”
Bu cahil adamların yaptığı açıkça dolandırıcılık idi. Olmayan din bilgileri ve yobaz kafalarıyla Müslümanları kandırır, bu yolla saf vatandaşın sırtından para kazanırlardı.
Medreseleri kapatan Cumhuriyet yönetimi din adına sergilenen bu soygun ve rezilliğe son verdi.

* * *
Şimdi teknoloji devrindeyiz. Cerre çıkanların yerini medyada vaaz veren ve soruları yanıtlayan din bilginlerimiz aldı.
Vatandaş soruyor, onlar yanıt veriyor da, bu işin maddi boyutu nedir? Din bilginlerimiz hakları olan parayı nasıl kazanacak?
Araya sokuşturulan reklam gelirlerinden!

* * *
İftar yaklaşırken düzenlenen bu programları fırsat buldukça izliyorum.
Yarabbim, sorulan soruları duysanız aklınız durur. Bizim Müslümanlığımız, insanlarımızın din anlayışı meğer ne kadar düzeysizmiş.
İşte size canlı yayınlarda kulaklarımla duyduğum birkaç soru:
– “Selamünaleyküm hocam, erkek göğüs kıllarını tıraş ederse günah mıdır?”
– “Altın diş günah mıdır?”
– “Hocam ben dört evlilik yaptım. İkisi öldü, ikisinden boşandım. Ahirete gidince hangi kocamla buluşurum?”
– “Muskayla tuvalete girmek caiz midir?”
– “Ben evli bir adamla imam nikahıyla yaşıyorum. Yatıp kalkıyoruz, bunu karısı da biliyor. Acaba günah işliyor muyum?”
– “Oruçlu iken denize girdiğimde yellendim. Günaha girdim mi?”
– “Peygamber efendimizin yürüyüş tarzı nasıldı, nasıl yürürdü?
– “Ben şafiyim, Hanefi ile evlendim. Nikahımız Hanefi kurallarına göre kıyıldı. Bu durumda benim nikahım geçerli midir?”
– “Midye yemek haram mı?”
– “Rüyamda dinazor gördüm. Bu korkuyu nasıl yenerim?”
– “Gitar çalıp yabancı müzik dinliyorum, günah mı?”
Dikkat ediniz, soruların tamamına yakını günah üzerine!
Bir de hurafeler var.
Müslümanlığın özü derseniz o konuda neredeyse bir tek soru bile sorulmuyor.
Yine de izlemeye değer zira toplumun düzeyini (!) bu sorulardan anlıyorsunuz.

* * *
Aslında benim de bu çok sayın din bilginlerimize sormak istediğim bazı sorular var!
O canlı yayınlara katılmam mümkün olsa örneğin şunları sormak isterdim:
“Hocalarım, mübarek Ramazan ayında düzenlenen görkemli ve süperlüks iftar sofralarını herhalde siz de görüyorsunuz. Türkiye'yi yönetenler kutsal dinimizi açıkça sömürüyor, şov yapıyor ve oy avcılığına alet ediyor. Onların her iftar sofrasına kameralar ve foto muhabirleri çağrılıyor, yapılan çekimler medyaya servis ediliyor. Böylece dinimiz siyasi propagandaya alet edilmiş oluyor.
Acaba bu yaptıkları günah mıdır, değil midir?”

* * *
Kafamdaki bir başka soru:
“Selamünaleyküm hocalarım… Lütfen bana kaçamaksız bir yanıt verin, içinde hiçbir kıvırtma olmasın. Sayın hocalarım, başta çok sayın ve muhterem dünya liderimiz olmak üzere Meclis Başkanı, Başbakan, bakanlar, valiler, belediye başkanları ve diğerleri, her gece iftar sofralarında boy gösteriyor.
Yani iftarları onlar düzenliyor.
Hele sayın dünya liderimizin saraydaki iftar sofraları gerçekten muhteşem oluyor. Bu sofralarda yer alan lezzetli ve seçkin yemeklerin maliyeti çok yüksek.
Normal vatandaşa iftar çadırlarında soğumuş kuru fasulye pilav ve bir de soğuk çorba verilirken, onlara çıkarılan yemekler dört dörtlük.
Bir tek kuş sütü eksik.
Ancak sayın hocalarım, bildiğim kadarıyla bu sofraların bedelini onlar kendi ceplerinden ödemiyor. Yanlışım varsa düzeltsinler ama yemek faturalarını da göstermek koşuluyla!..
Şimdi soruma geliyorum hocalarım!..
Kalabalık kitlelere kendi cebinden değil de devlet ve millet kesesinden iftar sofraları düzenlemek günah mıdır, değil midir?
Bunun adına din ticareti veya din sömürüsü diyebilir miyiz?”

* * *
Kafamda çok soru var ama!.. İşte bir başkası:
“Değerli hocalarım, mübarek ayda iftar düzenliyorlar, her iftar yemeği öncesinde veya sonrasında kürsüye çıkıp siyasi nutuk atıyorlar. Muhalefete geçiriyorlar, birilerine en ağır sözlerle saldırıyorlar, toplumu bölüyorlar, oy avcılığına ve oy devşirmeye soyunuyorlar.
Çok merak ediyorum, bunların acaba dinimizde yeri var mıdır?
Sizler açısından zor olacaktır ama bu önemli konulara bir kez olsun değinip toplumu aydınlatmanız acaba mümkün olur mu sayın hocalarım?”

* * *
Hiç kuşkunuz olmasın, ramazan boyunca özellikle yandaş medyayı çok iyi kullanmayı bilen, çok iyi reklam geliri sağlayan, önceden belirlenmiş sakıncasız soruları yanıtlayan, ya da camilerde vaaz veren din adamlarının hiçbiri bu sorulara yanıt veremez.
Değil yanıt vermek, işlenen o günahları ağızlarına bile alamaz.
Devletin milletin parasıyla her akşam iftarlar düzenle, siyasi nutuk at, oy avcılığı yap ama din adamları korkup sessiz kalsın!
Ne biçim Müslümanlık, ne biçim insanlık bu!