Kuveyt Türk’le ilgili “terör finansmanı” davası

ÜMİT KIVANÇ
Suriye’de cihadı destekleyenler, KTKB'deki bir hesapta bağış topluyor ama ‘’dava’’nın Türkiye bağlantısı bundan ibaret değil


Hürriyet’ten Tolga Tanış, Pazar günü, ABD’de “terör finansmanı” ile ilgili olarak açılan davanın Türkiye’ye uzanabileceğini gösteren bir haber yazdı. Çok kısaca: Kuveyt Türk Katılım Bankası, Kuveyt Finans Evi ve namlı bir Kuveytli adamla birlikte, “terör finansmanı”yla suçlanıyor. Burada aktaracaklarımın anlam ifade etmesi için o haberi lütfen okuyun.

Haccac bin Fahd El-Acmi
Tanış’ın haberinde ismi geçen zat, Haccac el-Acmi (o İngilizce yazılışına sadık kalıp, Hajjaj al-Ajmi demiş, ben, daha önceki örneklere bakarak, el-Acmi’yi tercih ettim). Bu kimse, Suriye’deki silahlı cihatçı gruplara yardım toplayıp gönderme işlerinde organizatör olarak rol oynadığı uzun zamandır bilinen bir Kuveytli. Hattâ toplanan paraları Suriye'ye bizzat götürüp teslim ettiği ve bu işi neredeyse periyodik olarak yaptığı ileri sürülüyor. Kendini gizleyen biri de değil. Hep ortalıkta. Konferanslar veriyor, televizyonlara çıkıyor. 2014 Mart'ında Suriyeli cihatçı örgütler Lazkiye'de Ermeni kasabası Keseb'e saldırdıklarında el-Acmi’nin tweet'ler atıp, kendisinin de orada olduğunu cümle âleme ilan ettiği söyleniyor.

El-Acmi, Britanya hükümetinin 27 Nisan 2016 tarihli “malî yaptırıma hedef kişiler” (malvarlıkları dondurulanlar) listesinde, 26 numarada yeralıyor. Listeye 2014'ün 15 Ağustos’unda girmiş. Tanış’ın zikrettiği, Birleşmiş Milletler’in “terör listesi” üzerinden. 2014 Ağustos'unda, ABD hükümetinden kısa süre sonra, BM, el-Acmi ve beş kişiye ilişkin seyahat yasağı ve malvarlıklarının dondurulması kararı almıştı. El-Acmi esas olarak, El-Kaide’nin Suriye şubesi El-Nusra Cephesi’ne finansman sağladığı için bu listede. “İslâm Devleti” ile ilişkisine dair bir ibare yok. Aşağıda göreceğiz ki, bu ilişki yok değil; yalnız burada zikredilmemiş.

Türki el-Binali
Britanya hükümetinin listesinde 42 numarada yeralan şahıs ise, “İslâm Devleti” örgütü ile ilgilenenler için tanıdık: örgütün şu andaki müftüsü Türki el-Binali. Din âlimi olarak büyük tecrübesi, saygınlığı, herkesin referans aldığı eserleri falan yok, ama uluslararası cihatçı âleminde şöhreti var. Ebu Hamem el-Eseri (umarım Türkçe’sini doğru yazmışımdır) adıyla cihatçı forumlarında epey isim yapmış. 2009 yılında, Irak El-Kaide’sinin kurucusu meşhur Zerkavi’nin başlangıçtaki akıl hocası Ebu Muhammed el-Makdisi’den fetva yetkisi aldığı söyleniyor. 2013’te –daha sonra IŞİD’e dönüşecek olan– “Irak İslâm Devleti” hapishanelerden yüzlerce militanını kaçırır, ortalığı kana bularken, el-Binali Irak’a geçip örgüte katıldı. Şu anda “İslâm Devleti”nin baş ideologu o. Özellikle Müslüman'ı kâfir yapan davranışlar konusuna meraklı.
Türki el-Binali, Birleşmiş Milletler'in –ve dolayısıyla Britanya hükümetinin– yaptırım uygulanacak kişiler listesine bu yıl girmiş. Nisan ayında. “İD’in din polisinin başındaki adam” olarak kaydedilmiş. Bir de, yabancı savaşçı toplama işinde görev yaptığı belirtilmiş. Esas görevi niyeyse burada geçmiyor; müftüdür, ideologtur, diye belirtilmemiş.

Bağlantı
Kuveytli cihatçı finansörüyle “İslâm Devleti”nin Dubai, Kuveyt, Mısır, Katar ve anavatanı Bahreyn’den sınırdışı edilmiş bulunan haşin ideologunun aynı listede birarada bulunuşu ilginç görünmeyebilir. Lâkin İD’in El-Kaide’den kopmasından önce, el-Binali Irak’a geçmeden, bunlar arasında doğrudan irtibat varmış.
Bağlantının en azından kopuşa kadar sürdüğünü tahmin edebiliriz. Devam etti mi, bilmek zor. Gerçi el-Acmi Şiiler ve başka din mensupları hakkında İD'çilerin asla yanına yaklaşmayacağı sözler etti, ama bu, sahiden araya epey mesafe girmiş olduğunu mu gösteriyor yoksa kamuflajdan ibaret mi, bilemiyoruz. (El-Acmi'nin “Şiilere düşman değilim, Şii dostum var” falan dediği TV programını Arapça bilenler buraya tıklayarak izleyebilir.) Zira el-Acmi'nin, Kuveyt Türk’ten hesap numaraları paylaşarak yardım topladığı örgütler arasında “İslâm Devleti”nin de olduğu, dava dosyasında apaçık ifadelerle ileri sürülüyor: “Haccac bin Fahd el-Acmi, çeşitli hayır kuruluşlarını IŞİD’e finansman sağlamak için kullanmıştır.”
Velhâsıl, el-Acmi'nin İD ile görece "seviyeli ilişki" sürdürdüğü, El-Nusra ile ise daha bir yüz göz olduğu anlaşılıyor. Sağlayacağı maddî destek karşılığında Nusra'nın birtakım Kuveytlileri yönetici konumlara getirmesini istemiş, meselâ.

“Hayır kurumları”
İD'e yardımların birtakım "hayır kurumları" paravan edilerek toplanmış oluşu, Ankara'da epey baş ağrıtabilecek bir başka husus. BM'nin malî yaptırım listesinde, el-Acmi'nin silahlı gruplar için para toplama faaliyetlerini “Zekât Komitesi” adına yürüttüğü belirtiliyor. Bu nitelikte birden çok dernek-vakıf vs. kurduğu da biliniyor.
Türkiye'nin yardımı veya göz yummasıyla İD ve başka cihatçı silahlı örgütlere sağlanan destekler araştırıldığında hayır kuruluşu kisvesi altında yapılan, Türkiye merkezli birtakım faaliyetler de kurcalanacaktır. Rusya'nın bombaladığı Türk “insanî yardım” konvoyu konusunda, ilk andaki birkaç çığlığın dışında ses çıkarılmamış oluşu kimbilir neye işarettir?..

Kuveyt Türk’ün vaziyeti
Dava dosyasındaki manzaraya bakılırsa Kuveyt Türk bankası açısından vaziyet fena. Tanış’ın haberinde sözettiği, terör finansmanının önlenmesi konusunda görevini yapmamakla itham edilen Vakıflar Genel Müdürü ile KTKB başkan yardımcısının aynı kimse –TC vatandaşı Adnan Ertem– oluşu, savcıları, araştırmacıları bu yönde kışkırtacaktır. Üst, alt, ön, arka, her türlü akıl bu yönde "kışkırır", böyle bir durumda.
Nasıl kışkırmasın? El-Acmi'nin "İslâm Devleti" örgütü ve El-Kaide'nin Suriye koluna yardım toplamak için müstakbel bağışçıların para yatırmasını istediği hesap, İstanbul merkezli Kuveyt Türk Katılım Bankası'nda İslâmî Şam Heyeti Derneği adına açılmış, müşteri numarası 8695311, IBAN numarası TR960020500000869531100123. (Bu hesap numarasını size ilk duyuran olmak isterdim, ama Oda TV’de Mert Taşçılar ve oradan alarak aktaran BirGün gazetesi bunu daha önce haberleştirdiler.)
El-Acmi’nin Suriye’de cihadı destekleyenleri KTKB’deki hesaba para yatırmaya çağırdığı bir videonun linki de dava dosyasında yeralıyor. (Videonun 21 Haziran gecesi itibarıyla halen Youtube’da yayında olması ayrı bir hoşluk!)

Mumder muamması
Davanın Türkiye bağlantısı bunlardan ibaret de değil. Bir de Mumder meselesi var. Sözkonusu davada Mumder, El-Nusra’yla ilişkili olmak ve onu desteklemekle suçlanıyor.
Mumder, açık adıyla Muhtaç Mahkumlara Ve Ailelerine Yardım Derneği, kendini tanıtışına bakılırsa,“cezaevindeki kardeşlerimiz ve ailelerine” yardım amacıyla kurulmuş bir dernek. Hangi “kardeşler” sözkonusu, bilemiyoruz, çünkü derneğin kendini tanıtışı, sitesinin anasayfasındaki birkaç cümle ile sınırlı. “Hakkımızda”, “Amacımız”, “İletişim” başlıklarına tıkladığınızda link herhangi bir sayfaya ulaşmıyor. “Ben” özneli şu ifadeyse insanda keşke daha çok bilgi verseler de okusak isteği uyandırıyor:
“Yaklaşık 10 yılını Rusya, Azerbaycan ve Türkiye cezaevlerinde geçirmiş ve cezaevlerindeki kardeşlerimizin nelere ihtiyacı olduğunu iliklerine kadar bilen bir kardeşiniz olarak, kardeşlerimizle birlikte gücümüz yettiğince hem cezaevlerindeki kardeşlerimizle hem de geride bıraktıkları ailelerle ilgilenmeye çalıştık/çalışıyoruz.”
Bu “kardeşimiz”, derneği başka “kardeşlerimize” danışarak kurmuş: “Kardeşlerimizle yaptığımız istişare neticesinde bir dernek açmaya karar verdik ve Allah’a hamd olsun ki derneğimizi MUM-DER ismiyle kurduk.”
Dava dosyasındaki bilgilere göre, Suriyeli birleşik cihatçı örgütlerden İslâmî Cephe’nin Türkçe konuşan (ve tweet atan) bir mensubu, @Mumder hesabından 20 Haziran 2015 günü atılan bir tweet’i takipçilerine iletmiş (yani “RT etmiş”); bu mesajda, derneğin Kuveyt Türk’teki hesabına ait numaralar varmış.
Mumder, dosyada, somut olarak, El-Nusra’nın “Türkçe konuşan üyeleriyle” ve sosyal medya mecralarında birtakım radikal hesaplarla ilişkide olmakla itham ediliyor. Bunların,“İslâm Devleti” örgütünü savunan ve Türkçe tweet atan hesaplar olduğu ve bir ağ oluşturduğu ileri sürülüyor. Derneğin 2015 yılı Mayıs ayında kurulmuş oluşu, Suriye’de savaşıp Türkiye’de hapse düşen savaşçıların “ilgilenilmesi” gereken sayıya ulaşmasıyla mı bağlantılı; haliyle bilemiyoruz.
ABD’deki “terör finansmanı” davası dosyasında Mumder hakkında yeralan iddialar, kanıtlanmaya muhtaç.
Buna karşılık, Oda TV’nin ABD’deki davaya ilişkin haberi üzerine Mumder’in yaptığı, “Mezhepçi Sol Azgınlığın/Azınlığın Emperyalizm Tetikçiliği Hakkında Açıklama”, dernek hakkındaki şüpheleri epeyce artıracak nitelikte. Çünkü bu, âdetâ ilgiyi esas mevzudan uzaklaştırmak üzere hazırlanmış, demagojik ifadelerle dolu bir metin.
Mumder, Oda TV’nin haberinde yeralmayan şeylerden sözediyor, “ABD’de açıldığı iddia edilen dava”gibi pek garip ifadeler kullanıyor, konuyu bambaşka bir yere, “azgın azınlığın Türkiye'deki çoğunluk Sünni halk ile 70 yıldır arkalarına emperyalistleri de alarak yürüttükleri hesaplaşma”ya falan çekiyor, kaçınılmaz olarak “algı operasyonu”ndan, Esad’ı destekleyenlerin oyunlarından sözediyor, ortaya alâkasız bir 2012 tarihi atarak, “Türkiye’deki derneğe ABD ne karışsın” gibi mantıklar yürüterek, Oda TV’nin haberinde şöyle bir aktarıp geçiştirdiği iddiayı fazlasıyla ciddiye alınır hale getiriyor. ( Linki bir de buradan vereyim, açıklamayı okumanızı tavsiye ederim.)
Her şeyden önemlisi, ortada bir dava dosyası var, Oda TV veya başka birileri durumu değiştiremez: o dosyada yazılı iddialar bütün dünyanın gözü önünde.
Mumder’in bu oyundaki rolü ne olursa olsun, İstanbul’da kurulmuş olan, Türkiye’de faaliyet gösteren, yine! Kuveyt Türk’te yardım-bağış hesapları açan bir derneğin dava kapsamında soruşturulması, Türkiye’yi daha fazla işin içine çekiyor. Her hâlükârda Kuveyt Türk her şeyin merkezinde.

İnsanlığa Karşı Suçlar!
Bütün bunlardan sonra, "efendim valla bizim haberimiz yoktu, halı saha için para topluyorlar sanıyorduk" falan denemeyeceği ortada. Fakat durum fazlasıyla ağır.
Kuveyt Türk’ün de aralarında bulunduğu şüpheliler, sadece “terörle mücadele anlaşmasına aykırı hareket”, “terörle mücadele yasasının ihlal edilmesine yardım ve yataklık”, “terörizmi finanse etme” ile suçlanmıyor. İşin içine El-Kaide'nin Suriye kolu ve özellikle “İslâm Devleti” örgütü girince şu suçlar da iddianameye dahil oluyor: “soykırım faaliyetlerine yardım, yataklık, ortaklık ve bir yerinden bulaşma”, “İnsanlığa Karşı Suçların işlenmesine bilerek yardım ve yataklık etme veya ihmalle meydan verme”.
Nasıl? Bakanlara çukulata paketi içerisinde dolar desteleri yollamanın çok ötesinde değil mi bütün bunlar?..