1518 yılında, o zamanlar Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun bir parçası olan Strasburg şehrinde haftalarca süren bir salgın yaşandı. Bu bir dans salgınıydı. Evet, 400’den fazla kişi haftalarca kendilerini durduramadan dans etti. Uyumadan, yemek yemeden, aralıksız süren dans esnasında yorgunluk, kalp krizi ve felç gibi sebeplerden bir çok insan hayatını kaybetti. Toplu histeri olarak adlandırılabilecek bu olay bir Temmuz günü Frau Troffea adında kadının sokaklarda çılgınca dans etmesiyle başladı. Ne duyulan bir müzik, ne de kadının yüzünde bir neşe ifadesi vardı… Bir hafta boyunca tek başına şehirde dans ederek dolaşan kadına, bir haftanın sonunda yavaş yavaş başkaları da katılmaya başladı. Kimsenin nedenini tam olarak hala açıklayamadığı bu olaya sonunda 400’den fazla kişi dahil oldu.


Bu hadiseler bazen öyle kasabalarla da sınırlı kalmıyor, aynı anda birkaç ayrı şehirde birden başlayan bu toplu histeri farklı ülkelerde de gözlenebilir



1020 Bir Noel akşamında yaşananlar: 7. yüzyıldan beri görülen bu hadiseler tipik olarak bir grubun sebepsiz yere dans etmeye başlamasıyla start alıyor, ardından hadisenin yaşandığıtopluluktan katılımlarla çığ gibi büyüyordu. Otoritelerin (o dönemde kilise) ellerini kollarını bağlayan bu garip fenomeni durdurmak için (ya da durumdurumu normal göstermek için) müzisyenler araya sokuluyor, tabii bu girişim genellikle durumu daha da kötü hale getiriyordu. Bu hadiselerin açıkça belgelenmiş olanlarından ilki, 1020'li yıllarda, Almanya'nın Berburg şehrinde yaşanmıştı.Bir grup çiftçi sebepsiz yere çılgınlar gibi dans etmeye başlamış, şehir meydanındaki bir kilisede yapılan Noel Duasını bozmuşlardı. Tabii dönemin ruhuna uygun olarak hadise şeytanın işi olarak görülmüş, dans edenlerin ruhlarının iblis tarafından ele geçirildiğine kanaat getirilmişti. Hadise çok büyük ölçekli olmadığı için göze batmamış ve zamanla unutulmuştu.



1237 Fareli köyün kavalcısı: 1237 yılında gözlemlenen bu hadisede baş rolde çocuklar vardı. Yine Almanya'da yaşanan olayda büyük bir grup çocuk, neredeyse bilinçleri kapalı bir şebir şekilde, zıplayıp dans ederek Erfurt şehrinden komşu kasaba Arnstadt'a tabiri caizse karnavalları andıran bir geçit töreni düzeniyle yürümüştü. Olay o kadar garip ve ürkütücüydü ki, kolektif bilinçlerde yer etmiş ve Fareli Köyün Kavalcısı masalına ilham olmuştu.



1278 Aziz Vitus dans salgını: Belgelemiş dans salgınlarının ilk büyük ölçekli örneği, Maas Nehri üzerinde yaşanmıştı. 200 kadar insan, biz biliyoruz da mı oynuyoruz diyerek, ortada bir müzik veya etkinlik yokken sebepsiz yere dans etmeye başlamıştı. Bir köprünün üzerine çıkan ve danslarına hız kesmeden devam eden topluluksonunda köprünün çökmesine sebep olmuş, yaralananlar hadiseye ismini veren Aziz Vitus manastırında tedavi edilmişti. Yine dansın kıvılcımının nereden çıktığı bulunamamış, insanlar iyileştikten sonra neden öyle davrandıklarını açıklayamamıştı.



1374 Sınırları aşan ilk salgın: 25 Haziran 1374'de başlayan bu salgın en iyi belgelenmiş olan salgınlardan biriydi çünkü boyutları ülke sınırlarını aşmıştı. Yine sebepsiz yere bir grup insan dans etmeye başlamış, ardından yüzlercesi onlara katılmıştı. Danslara bu kez manastır rahipleri de katılmıştı. Kısa sürede Köln, yakınlardaki Flaman şehri Utrecht, Fransız şehri Metz ve Strasbourg, ve sonunda Luxemburg'a kadar yayılan dans salgını can alıcı boyutlara ulaşmıştı. Dans etmekten.. yorgun düşüp ölenler rapor edilmiş, olay 1375 ve 1376 yılına kadar artçı şoklarla devam etmişti. Kilise yaşanan bu hadiselere anlam veremiyor, herkes işin içinde ilahi bir dokunuş olduğunu düşünüyordu. Bu uzun süreli salgın bir görünüp bir kaybolarak 1381 yılına kadar sürmüştü



1518 Otoriteleri harekete geçiren salgın: En iyi şekilde belgelenen ve bu yüzden de en bilinen salgın, 1518'de o dönem Kutsal Roma İmparatorluğu topraklarında bulunan Strasbourg'da başlamıştıDört gün boyunca aralıksız dans eden kadına bir hafta içinde 34 kişi katılmış, bir ay içinde bu sayı 400 dansçıya çıkmıştı. Dans edenlerden çoğu ya kalp krizinden, ya da yorgunluktan ölmüştü. Aralıksız bir ayı aşkın bir süre boyunca devam eden bu salgın otoriteleri harekete geçirmişti. Manastırlar ve dönemin doktorları insanları durduramıyor, bazen onlar da bu dal***a kapılıp dans etmeye başlıyorlardı. Soylular, emirleri altındaki rençperlerin de bu salgına yakalanacağından korkarak astrologlara, hatta büyücülere bile başvurmuş, ancak bu derde bir deva bulunamamıştı. Doktorlar bu işin tek çaresinin hastaları kendi haline bırakmak, hatta dans etmeye teşvik etmek olduğuna karar verdiler. Sonunda şehir otoriteleri pazar yerlerini, şehir meydanlarını halka dans için tahsis etmiş, hatta dansı teşvik etmek için müzisyenler bile tutulmuştu.Bazı dansçılar yardım almak için, dans ederek manastırlara sığındılar. Sayısız ölümün ardından salgın bir anda kesildi, ancak bu hadisenin neden veya nasıl ortaya çıktığını kimse cevaplayamadı.



17. yüzyıl - 21. yüzyıl Cevap arayışları Bu 'mania' derecesindeki dans salgınlarını inceleyen tarihçiler, ellerindeki bulgularla birbirinden bağımsız yaşanan hadiselerin belli bir karakteristiği olup olmadığını bulmaya çalışmış ve garip sonuçlar elde etmişlerdi. Dans salgınları genellikle tüm topluluğu etkileyen zorluk dönemlerinin ardından ortaya çıkıyordu. Küçük gruplarda başlayan bu salgınlar binlerce insanı içine çekebiliyor ve bazen aylarca sürebiliyordu. Her ne kadar modern literatürde bu salgınların genellikle kadınları etkilediğine dair bir algı yaratılmış olsa da, kaynaklar incelendiğinde salgının erkek, çocuk, yaşlı genç demeden herkesi etkisi altına aldığı anlaşılıyordu.



7. yüzyıl - 17. yüzyıl Cevap arayışları: Belki de bir çeşit gıda zehirlenmesi? Salgınlarda bazen ortalıkta çıplak gezinenler, uzuvlarını kontrol edemeyerek garip hareketlerle sokakları dolduran kitleler, hatta kamu alanlarında cinsel ilişkiye girenler görülüyordu. İnsanlar hayvanlar gibi davranıyor, oradan oraya atlaya zıplaya dolanıyorlardı. Çoğu kendini durduramıyor, bazıları kaburgaları kırılana, kalp krizi geçirene kadar dans ediyordu. Bu insanlar kendilerine katılmayı reddedenlere şiddet uyguluyor (oturmaya mı geldiniz baskısı) ve genellikle kırmızı renge karşı garip bir tepki veriyorlardı. Dans edenlerin çığlıklar attıkları ve sanrılar gördükleri de rapor edilmişti. Bir teoriye göre dans salgınlarına arpa gibi tahıllarda görülen bir çeşit mantar yol açmış olabilirdi. Bu o yıl aynı ürünü hasat eden insanların aynı durumdan muzdarip oluşunu da açıklıyordu. Buradan hareketle küçük çaplı, sadece aileleri ve bir mahallenin sakinlerini kapsayan küçük 'dans-mania' hadiselerine de doğadan toplanan vahşi mantarların yol açmış olabileceği söylenebilirdi.



7. yüzyıl - 17. yüzyıl Cevap arayışları: Toplu histeri? Günümüzde bazı uzmanlarsa bunun gibi olayların toplu histeriyle açıklanabileceğini düşünüyor. Bu teoriye göre zor zamanlar yaşanan bir topluluk bir anda ortaya çıkan bir kıvılcımla kırılma noktası yaşıyor ve bu katarsis durumu bir çığ gibi büyüyerek geniş kitlelere yayılabiliyordu. Tarih içinde çok farklı zamanlarda, farklı yerlerde bir anda zuhur bulan bu garip fenomenin sebebine dair hâlâ bir görüş birliği yok ve konu farklı disiplinlerden akademisyenleri halen meşgul etmeye devam ediyor.