Töz denilen putların en basit şekilleri de aslında put olarak kullanılmayan fetiş deni*len doğal maddelerin başka maddeler ya da meydana getirilen şekiller üzerine tutturulması sonucunda oluşuyordu.
ESKİ TĞRK MİTOLOJİSİNDE TÖZLER (PUTLAR)
Türk mitolojisinde görülen ve erken devirlerden itibaren ortaya çıkan tözler (ruh), yani idoller esas olarak animizm ve fetişizmle ilgilidir. Bu tözle*rin ortaya çıkışındaysa en önemli etken atalar kül*tü, yani atalara gösterilen saygıdan dolayı oluşan inançlar bütünüdür,
Animizm esas olarak ve en basit şekliyle bütün varlıkların, canlı cansız her şeyin bir ruhunun bulunduğuna inanmaktır. İnsanların değişik inançlarına göre farklı özelliklere sahip olan ruhlarla ilgili olan animist inanç, ruhları ya da ataları temsil ettiğine inanılan tözler için de geçerlidir. Animizm Türk mitoloji*sinde söz konusu olan Yer-Su inançlarının başka bir ifade tarzıdır. Ancak derelerde, vadilerde, ağaçlarda, kayalarda ya da hayvanların gövdelerinde yaşadıkları ileri sürü*len doğaüstü varlıkların dışında kalan unsurlar da bu kavram içine girebilir. Beden*sel varlığı olmayan, hayalet, cin, ruh gibi varlıkların tümünün içine girdiği animizmin özel bir biçimi olan ataya tapınma ya da saygı gösterme olgusu tözlerin oluşumun*daki en önemli etkenlerdendir. Ataya saygı ya da tapınma kavramının aile bütünlü*ğünü sağlayıcı ya da koruyucu sonuçları da vardır.
Çin kaynaklarında Göktürklerin atalarına yedinci ayın yedinci gününde kurban sundukları açıklanmaktadır. Bu kurban, bir erkek ve bir dişi kurttan oluşan bir ataya tapma şeklindeydi ve atalar mağarası denilen bir mağarada gerçekleşiyordu. Öte yan*dan aynı devirde insan-atalara tapma biçimindeki bu ata kültü, ölülere tapınılan bir tapınağın ya da ölüyü temsil eden yazılı mezar taşı ya da heykelin yanında da icra ediliyordu. Hunlarda olduğu gibi insan ataların ruhlarına da kurban sunuluyordu. Bazı araştırmacılar bu erken devir Türklerinde atalara insan kurban edildiğinden de söz ederler; ancak bu tartışmalıdır.
Töz kültünün gelişmesiyle kısmen ilgisi olan fetişizm, esas itibariyle doğada bulu*nan (taş, deri, pençe, boynuz vb.) birtakım nesnelerin ya da maddelerin kutsal sayılması (içlerinde büyüsel güç bulunduğuna inanılması), bunların nazardan sakın*ma, büyü yapma, uğur getireceğine inanma gibi amaçlarla kullanılması nedeniyledir. Töz denilen putların en basit şekilleri de aslında put olarak kullanılmayan fetiş deni*len doğal maddelerin başka maddeler ya da meydana getirilen şekiller üzerine tutturulması sonucunda oluşuyordu.
Tözler, atalar kültüyle ilgili olarak çok eski devirlerde (proto-Türk devri) inanılan hayvan-ata ya da hayvan-ana kültlerine de işaret etmektedir. Hayvan-ana/ata konu*suyla ilişkili en ilginç ve tanınmış örnek Oğuz Türkleriyle ilgilidir. Nitekim Oğuz boylarının her birine ait bir hayvan-ana/ata kavramına karşılık gelen kuş simgeleri aynı zamanda birer tözdü. Dolayısıyla bu inançlarla ilgili olan ongunlar da, tarihin içinde ne kadar değişik veçhe alırlarsa alsınlar töz kavramı içine girerler.
Bu tözler, aynı zamanda koruyucu ruh tasavvuruyla ilgilidir. Hayvan-ana/ata kül*tünün bir yansıması olarak günümüzde de bazı yerlerde yaşayan bu inanca göre, her*hangi bir kahramanın, din adamının ya da önemli bir kişinin bir hayvan-eşinin oldu*ğu kabul edilir. Bu onun koruyucusudur. Nitekim bu hayvan öldüğünde kahraman da ölmekte ya da herhangi bir nedenle bir insan öldüğü zaman onun koruyucu ruhu da hayatını yitirmektedir. Yakutlarda, Sa***larda, Kazak ve Kırgızlarda ve başka Türk boylarında çeşitli efsanelerde bu konuya işaret eden hususlar vardır.
Bununla ilgili bir Sa*** menkıbesinde Topçan adlı bir kam, bir ayini gerçekleşti*rirken bir gök ve bir kara boğanın birbirleriyle mücadele ettiklerini görür. Topcan gök boğaya saldırır. Yenilen gök boğa kurt biçimine girerek kaçar; dolayısıyla Topcan kendi hayvan eşi olan kara boğaya yardım etmiş olur. Bu menkıbede hem biçim değiştirme hem koruyucu-ruh teması hem de hayvan üslubunun en önemli sahnelerinden olan hayvan mücadele tasvirlerine değinilmektedir. Islamiyetten sonra hayvan donuna girip birbirleriyle mücadele eden kamların yerini, dervişler ve şeyhler almıştır. Özellikle Bektaşi menakıbnamelerinde bu konuyla ilgili ilginç ör*nekler mevcuttur.
Çeşitli Türk topluluklarında olduğu gi*bi Yakutlarda da koruyucu ruh düşüncesi vardır. Mircae Eliadeye göre her şamanın saklı tuttuğu hayvan-anası, onun koruyucu ru*hudur. Güçlü şamanlar da bu koruyucu ruh kartal, boğa, boz ayı, sığın ya da tay gi*bi hayvanlar olabilirken, güçsüz şamanların koruyucu ruhu bir köpektir.
Günümüz Türk topluluklarında ve komşularında yapılan araştırmalara göre, on- gon sözcüğünün daha çok Moğollarda, tös (töz) sözcüğününse Türklerde yaygın ol*duğuna dair ipuçları vardır. Bu konuda bir incelemesi bulunan Abdulkadir İnan, Yenisey ve Altay Türklerinin tös, töz sözcüğünü kullandıkları, Tuba, Uranhay Türklerinin aynı ahlama gelmek üzere eren, Yakutların tangara ya da emeget sözcüklerini tercih ettikle*rini belirtiyor. Aynı araştırmacı tözlerin, soylu ölülerin ve şamanlarm şerefine yapıl*dığını, Altaylarda her oymağın bir büyük tözü olduğunu belirtiyor. Onlar ezelden beri mevcut olan ruhlardır. Tözler aru töz, kara töz olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu*günkü Altaylılar ve Yeniseyliler de dağların ve hayvanların bazılarını töz sayarlar.
Ancak Eliade, Yakutların ye-kıla (hayvan ana, Rusçası Ija kul, Yakut söyleyişinde inye kıılıu) dediği ruhları koruyucu ruh olarak kabul ederken, A. İnanın töz olarak kabul ettiği Emeget’in tamamıyla farklı bir varlık olduğunu söyleyerek, onun ölmüş bir şamanın ruhu ya da önemsiz gök ruhlarından biri olduğunu belirtiyor.
Eski Çin yıllıklarında Hunlar ve Göktürklerde tözlerin varlığından bahsedilmek*tedir. Erken Altay mezarlarında bulunan ve muhtemelen bir bayrak direğinin tepesine dikilmiş geyik heykeli bu hususlardaki örneklerden biridir.
Öte yandan Çin kaynaklarında anlatıldığına göre MÖ 121 yılında, bir Hun prensi*ni yenen Çinlilerin ele geçirdikleri altın put belki de başlangıçta tözlerin tanrı sure*tinde olduğuna işaret ediyordu; çünkü belirtildiğine göre Hun prensi bu altın heyke*lin karşısına geçerek Gök Tanrı’ya kurban sunuyordu.
Töz denilen keçeden yapılmış hayvan ve insan şeklindeki kuklalara benzer tasvir*ler Taştık devrinden önce ve sonra devam etmişti. Ancak Türk bozkır kültürüne uy*gun olarak hayvan başlı tözler de (tös) çok yoğun olarak görülmekteydi. Özellikle Türklerde yaygın olan kurt ongunu da töz olarak kullanılıyordu. Bilindiği gibi kurt ongunu Wu-sunlardan Uygurlara kadar pek çok Türk kavminde önemli bir yer tutu*yordu.
Hunlara atfedilen Noın-Ula mezarlarından birinde ortaya çıkarılan hayvan şeklin*de torbanın töz konusuyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Değişik renkteki keçelerin dikilmesinden meydana gelen torba, aynı mezarda bulunan tahtadan yapılmış kurt başıyla beraber direğe takıldığında kurt ongunuyla ilişkili olarak devletin simgesi bayrak ya da sancak ortaya çıkmıştır. Proto-Türkler, Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda; hatta başka Türk topluluklarında da bayraklar bu tip tözlerin gelişmiş şekille*riyle ilgiliydiler. Part bayrağını anlatan (l. yy.) Arrianus’un yaptığı açıklama, Nom Ula’dan çıkarılan torba şeklindeki töz, Flavius için de doğrudur. Bir direğe asılı on*gunun keçeden yapılmış torba şeklindeki gövdesi, rüzgâr onu şişirince hareket edi*yormuş gibi (canlıymış gibi) görünüyordu. Torbanın içine giren rüzgârın çıkardığı sesler de bu anlama katkıda bulunuyordu.
Göktürkler de deri bir torba içinde sakladıkları keçe idoller yaparlardı. Yine iç ya*ğıyla yağlanan bu tasvirler aynı zamanda sırık üzerine tutturuluyordu.
Noın Ula’daki kurt başına göre daha gerçekçi olan Göktürk bayrağında keçe kı*sım bir ejder gövdesini andırır şekilde yapılmış olup kumaş bayrağa geçiş evresine işaret etmektedir. Bu kısmın üzerindeki kurt başı da genellikle madenden yapılıyor*du. Kurt başlı töz ya da sancağın en gelişmiş tasvirlerine Doğu Türkistan freskolarında rastlanmaktadır.
En yaygın olanları geyik, kurt, kartal şeklinde olan hayvan biçimli tözler bazen çadırın önünde duran bir direğe takılıyor, bazen ana direğinin ucuna denk gelecek şekilde, çadırın tepesine yerleştiriliyordu. Bunların dışında yapılan kukla gibi tasvirlerde çadırın içine atalara saygının bir ifadesi olarak aılıyor ya da konuluyordu. Chtchoukin'in bir Sibirya seyahatinde bulduğu iki eski Yakut elyazmasında Yakutların çadırlarındaki tözler*den bahsedilmektedir. Bunlar tahtadan yapılmış, kayın ağacı kabuklarıyla ör*tülü ve mercan gözlü tasvirlerdir. El* yazması metinlerde Yakutların ilgili hayvanın etini yemeye başladıklarında, söz konusu heykelciklerin yüzünü yağla sıvadıkları belirtilmektedir. Başka bir kaynakta bu tözlerin keçe gibi maddelerden, bazen içi doldurulmuş hayvan derisinden yapıldığı söylenir. Yine mercan gözlü olan bu tasvirlerin tahtadan olanları boyalı da olabiliyordu.
Görüldüğü gibi tözler kutsal nesnelerdi. Bazı araştırmacılar bunların tanrı sure*tiyle ilişkisi olmadığını, bir uğur, kötü ruhları kovan bir simge olduğunu iddia eder*ler. Ancak özellikle erken dönemlerde tözlerin ilah ya da ruhlarla ilgili olduğu dü*şüncesi hiç de yanlış değildir.
Töz kültünün atalar kültü haline gelmiş şeklinin izleri, Türkiye’de de sürmekte*dir. Çoğu yerde yaşlılara büyük saygı gösterilmesi, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kar-kocalarm adlarının söylenmemesi, baba otoritesi ve evin sahibinin en yaşlı erkek sayılması (krş. evin sahibi sayılan ruhlar) ve bunun daha sonra oğullara aktarılmas gibi gelenekler ata kültlerinin kalmtılarmdandır.