Seni Seçtim
Rayların vagonlara değerken çıkardığı ses büyüyor, büyüyordu. Rüyada gibiydim. Bir yandan trendeki insan sesi, bir yandan dudaklarımda bir an hissettiğim kadın nefesi. Duygularım karmaşıktı. O gördüğüm sen miydin, yanındaki o mu ? Tüm bu sorular beni içten içe kemiriyor, 23 yıl öncesine, İzmir'de bir yaz sonuna götürüyordu.
Rüzgarda uçuşan eteklerini hatırladım önce, sonra gitgide tizleşen kahkahanı. Ömer, çocukluk arkadaşım, uzun süredir gelmemi istediği evlerine çağırmıştı beni, ilerde yaşanacaklardan habersiz. O gün karşılaştığım sıcaklık hayatımın hiç bir evresinde yaşamadığım duygular yaşatmıştı bana. Babasızlığın eksikliğini ilk o zaman anladım. O aile, o yaşantı, o lüks.. Belki aşık olduğum onlardı, ama nasıl fark edebilirdim ki. Hayat karmaşıktı, farksız insanların farklı hayatlar yaşamasını fark edecek kadar zeki değildim. O gün hayatımın cenneti ve cehennemiyle karşılaşacağımı nereden bilebilirdim ..
Ben bunları düşünürken birden düdük çaldı. Makinistin sabırsızolduğubelliydi. Kompartımana 40-45 yaşlarında bir bayan bindi, yanıma oturdu.. Bayanın gizliden gömleğinin içinden havaya karışanlavanta kokusu beni yine geçmişe götürmüştü. Bu kokuyu nasıl
unutabilirdim ki ..?
Yatılıdayken Ömer ve ben çok iyi arkadaştık;Yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmez, hafta sonları onların evine giderdik. Evleri güzel fakat soğuk bir binaydı. Ne zaman gelirsem geleyim temiz, tertipli olurdu. Ayşe bacı bizi pencerede görür görmez çayı demler, o pek sevdiğimiz kedi dili bisküvilerini tabaklara dizerdi. Ama Ömer'lerin evine beni bağlayan bambaşka bir şey, kuzeni, Hayal'di ..
Hayal, uzun boyu, çelimsiz fakat zarif vücuduyla, tıpkı bi Fransız kadınını anımsatırdı. Ömer'in teyzesinin kızı olurdu, benden de 2 yas büyüktü. O eve her gelişimde Hayal' i annesi Nedime hanımın başucunda, nakış işlerken bulurdum. Her görüşümde yüreğimdeki boşluk azalmaya, hayatım boyunca sahip olmayı düşlediğim hayallerse artmaya devam edecekti. Ömer de benim bu sevdamı öteden beri biliyor, fakat kuzeninin üstümdeki cazibesine engel olamıyordu. Ve bizi bir araya getirmek, en azından arkadaş olmamızı sağlamak, tek amacı olmuştu.
Okula döndüğümde onun düşüyle yaşardım, ya da yaşayamazdım ikisi de aynıydı ne de olsa.. Nihayetinde ağabeyimin İzmir'e taşınmasıyla Ömer'lerin evine gitmekten de, Hayal' i görmekten de kurtulmuştum. Ağabeyim Hayal' e olan hislerimi bilmiyordu, ona söylemeye hem çekiniyor, hem de içten içe bir istek duyuyordum. Fakat kararlıydım söylemeyecektim. Kimsenin bilmemesi belki onu unutmama yardımcı olurdu. Ama hayır aslında asıl istediğim unutmak değildi, onunla evlenmek istiyordum. Fakat gerçeklerle yüzleştiğimde bunun da tıpkı onun gibi hayalden öteye geçemeyeceğini, boş ümitlerle sonu olmayan yollara çıkılamayacağını gördüm. Hepsi birer hayaldi..
2 yıl geçmişti, okulda son ayımız, Ömer'le arkadaşlığımız hala devam ediyordu. Hatta bir gün onu ağabeyimin evine bile davet etmiştim. O gün Ömer çok sevineceğimi düşünerek Hayal'i de yanında getirmişti. Onu gördüğümde sanki kalbim durmuş, ellerim buz kesmişti. Özlemişim hem de nasıl..Uzun zamandır görüşmemiştik. Yüzünü unutmuşum.. Her şeye rağmen o essiz kokuyu tabii ki unutamazdım. Etkileyici olmak için sürdüğü belli olan, yoğun lavanta havaya onda asla hissedilmeyen bir cesaretle dağılıyordu. Sızlarken kalbimde sevgim, hep o kokuyu düşünerek uyumaya çalışmamış mıydım günlerce ne de olsa ? Geceleri özleminden hep rüyamda görmeyi umduğum o saflık değil miydi beni aşık eden Hayal'e. O nakış işleyen eşsiz zarif eller, konuşurken arada bir tonlaşan, kısılıp kalınlaşan kemansı ses, gülerken yanağında beliren o minik gamzenin getirdiği gizem.. Bunlar nasıl unutulabilirdi ki ..! Fakat o gün karşımda hiç tanımadığım bir hayal vardı sanki ..: Kahkahaları, rahatlığı, şımarıklığı hiç tanımadığım harikulade bir varlığın diğer gizemleriyle doluydu içten içe. Ağabeyimle anlaşmış gibiydiler. Muhabbet derindi. Ömer ve benle pek ilgilenmiyorlar, kitaplardan, sergilerden bahsediyorlar, daha önce adını hiç duymadığım kelimeleri büyük bir özenle kurdukları cümlelerde iltifat yerine kullanıyorlardı. Hayal kırıklığı mıydı o an yaşadığım, yoksa şaşkınlık mı ? Amaç neydi ? Sonuç ne ? Karmaşık yüzlerini görmüştüm hayatın. Belki farkındaydım, ya da farkında olmamak için çaba harcadım. Ağabeyimin yüzündeki mutluluk ifadesi, o an gelecekle ilgili işaretleri veriyordu sanki. Ama yakıştıramamak kötü bir kardeşe .. Ömer duyduğu pişmanlığı kızarmış yüzünün altında kendince gizlemeye çalışıyor, Hayal ise başından beri hiç fark etmediğini sandığım hislerimi fark etmemeye devam ediyordu. O gün, dakikalar hayatım boyunca hiç unutamayacağım izleri beynime kazımış, parça parça olmuş kalbime son darbesini vurmuştu. Hayal'di, hayal olup gitti..
Yıl sonu geldi, okul bitmişti. Ağabeyim çalışmak için geldiği İzmir'de işi büyütmüştü. Büyüktü artık, çok büyüktü. Sık sık alay eder, beni küçümser olmuştu. Küçüklüğümden beri anlaşamazdık zaten. Konuşmuyorduk. Ara sıra o, eline almak istediği mesleğinden, bir de bana açıkça hiç anlatmadığı sevgilisinden bahseder olmuştu. Ben işsizdim, bomboş ..
Aylar, yıllar derken askerliğim gelmişti. Gitmeliydim artık .. Hem bu ev, hem bu kırık kalp, hem bu yalnızlık, ayırmıştı beni zaten .. Zaman dolmuştu, hayata atılma vakti .. "Üzüntüye yer yok içimde" dedim, ve gittim. Askerlik güzeldi, biraz sıkıcı, ama heyecanlı .. Ta ki o güne kadar!
Ağabeyimden mektup gelmişti. Korktum, bana değer vermezdi, anama bir şey oldu sandım, daha mı kötüsü desem .. Evlendiğini yazmış, gülüm yazmış Hayal için, küçüldüm .. İçimden ne sıfatlar geçerdi onu tanımlamak için tanımlayamazdım. O, bir "gülüm" yazmış, yeter miydi ? Fotoğraf yollamış bir de .. O hayatım boyunca hep göğsümde taşıyacağım bir kısmı kesik resim bu olacaktı ilerde .. Nedense pek üzülmedim, farkında mıydım ne ? Gelinlik yakışmış dedim .. Hiçbir zaman açamadığım kalbimi acaba açmalı mıydım diye düşündüm. Fakat artık her şey için geçti. Onu severken kaybetmiş, kaybederken ölmüş biriydim. Gerçek son buydu işte ..
Trenin gürleyen sesi fısıltı gibi ürpertiyordu kulaklarımı, bu rüyadan uyanmak, geçmişi unutmak istiyordum artık. Vazgeçmeliydim .. Oğlumun sesiyle irkildim önce, beni kurtarmıştı. Uzun bir süredir uyandırmak için uğraştığı belliydi. Sıkıntıdan dopdonuk kesilmiş gözleri, şaşkın bi sevinçle bakıyordu yüzüme ..
O gün İzmir'e ağabeyimin Hayal'le evlenip Ankara'ya yerleştikten sonra bana bıraktığı eve gittik. Karım elinde mektup beni bekliyordu. Her şeyi biliyordu. Mektubu verdi, oğlumu alıp küçük odaya gitti. İntiharımı çoktan kabullenmiş gibiydi. Okudum; gözümdeki bir damla yaş kağıda aktı; Hayal'in "SENİ HEP SEVMİŞTİM !" yazısını ıslatmıştı. Şaşırtıcı değil mi ? Benden bekleneni yapmadım, bana olan sevgisi uğruna ölmemi göze alan bir eşi terk edemezdim. Kağıdı çakmağımla yaktım. Artık yaşamak için de, ölmek için de çok geçti. Hayat özlemlerimle, tutkularımla geçip gidecekti. Odaya gittiğimde Ceyda'yı uyur buldum. Uyandırdığımda ürktü, vedalaştığımı sandı." Seni seçtim" dedim. Ne onu, ne ölmeyi, ne de yalnızlığı .. Seni seçtim" dedim. "Seni seçtim" ..