Sevgili okuyucularım, bazı kanallarda akşamüzeri saatlerinde yayınlanan evlendirme programlarını sık sık izliyorum. Sergilenen rezaleti, kepazeliği, utanç verici olayları ve toplumun nasıl kandırıldığını görüyorum.
Bu programların tamamına yakını düzmece. Öncedensenaryolar hazırlanıyor ve belli bir ücret karşılığında, katılanfigüranlara rolleri dağıtılıyor.
Böylece bir sürü “Düzmece büyük aşk (!)” başlatılıp izleyenlere yutturuluyor.
Karşılıklı hakaretler, iftiralar, yalanlar, suçlamalar birbirini izliyor. Zaten programların temelinde de bunlar yatıyor.
Kimsenin evlendiği veya evleneceği yok. Her şey sahte, her şey kurgu ve rol icabı.

* * *
Evlendirme programı düzenleyen kanallar paraya para demiyor. Reklam gelirleri korkunç boyutlarda. Uyanık kadın sunucular bu furyadan paylarını fazlasıyla alıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre bunların günlük kazancı 100 bin ile 60 bin lira arasında değişiyor. Şu rakamlara bakar mısınız, yıllık veya aylık değil günlük!
Kazançlar akıl almaz boyutlarda. Bir kanal geçtiğimiz günlerde katılanlara otomobil hediye etti.
Bir diğeri şimdi çekiliş yapıp apartman dairesi verecek.
Geçenlerde bir çift güya evlenecek. Damat stüdyoda ama gelin gelmemiş. Cübbesini giyen nikah memuru da orada bekliyor. Sonra ortaya çıktı ki o şahıs nikah memuru değil kanalda görevli bir şofördür. Sahtekârlığın bu kadara az görülür!
Bir çift evlendi. Adam iki ay sonra karısını öldürdü, şimdi hapis yatıyor.

* * *
Evlendirme rezaletini düzenleyenler aslında Türk toplumuna resmen hakaret ediyor. Evlilik, sevgi, saygı, onur kavramları ayaklar altında çiğneniyor.
Programlar resmen insan sirki gösterisine dönüştü.
Kavga dövüş kıyamet kopuyor. Ekranda her gün, özenle seçilmiş olan, ağzı laf yapan, verilen rolü oynayan başroloyuncusu kadınlar, kızlar ve erkekler…
Yevmiyeli aktörler…
Sunucu kadınlar günde en az 60 bin lira götürürken kendilerinin nasıl sömürüldüğünün farkına bile varamayan,ucuz şöhret kovalayan figüranlar.
Çoğu işsiz güçsüz takımından derlenmiş, belli bir yevmiye karşılığında bazıları iki yıldan beri orada oturup kısmet (!) bekliyor.

* * *
Geçenlerde kanalın birine bir gariban, hafif de geri zekalıbir adam düştü. Sunucu bu madeni hemen keşfetti. Şimdi sıra (eğer olursa) ona gelecek taliplerin aranmasına gelmişti! Durum hemen ayarlandı.
İşveli, cilveli, yırtık, kaçın kurası olduğu hemen anlaşılan kadınlar o zavallıya talip olarak gelmeye başladı. Garibanı işletme süreci başlamıştı ve halen devam ediyor. Gariban gerçek bir soytarı oldu ama hiç dert değil!.. Şöhrete ulaştığını gördükçe o da kabak çiçeği gibi açıldı, sağa sola laf yetiştirmeye başladı. Program öncesinde başrol oyuncuları için rol dağıtımı yapılıyor:
“Ahmet, sen şimdi Ayşe'ye aşkını ilan edeceksin. Bir hafta boyunca ikinizi ekranda tutacağız ama siz bol bol kavga edeceksiniz, tamam mı!..”
Düzmece aşklar devam ediyor, bıktırıcı oluyor.
Kadın dul, çocuğu memlekette, ailesine bırakmış ve aylardır orada. Bunlar nasıl sorumsuz annelerdir ki, kendilerine talip gelen herkesle ilişki kuruyor…

* * *
İş bununla da kalmıyor. Kanal, kadınla erkeği deniz kıyısında tatile gönderiyor, çekimleri yayınlanıyor. Sonra bir bakıyorsunuz, bunların öpüşürken sevişirken çekilen cinsel içerikli resimleri medyada yer buluyor.
Yani evlendirme programları bazen bu çiftlerin tanışıp birlikte olmasını sağlıyor.
“İş bitirme” seansları!
Artık utanma arlanma duygusu hiç kalmamış, iş tümüyle parasal çıkarlara ve bazı başrol oyuncularının belli zevklerinin tatmin edilmesine kalmış durumda.

* * *
Programlara katılan işsiz güçsüz yevmiyeli tiplerin önemli bir bölümü ajanslar tarafından sağlanıyor. Çeşitli kurumlara garson, şoför, dizi figüranı gibi personel bulan ajanslar… Başka bir deyişle onlar rol icabı kiralanıyor.
Programlarda iki kesim var.
İlki, başrol oyuncuları. Onlara iyi para ödeniyor. Görevleri bıktırıcı sahte aşklarda oynayıp boy göstermek. Ekranda hep onlar ve aşkları (!) var. Biri bitiyor öbürü başlıyor.
İkincisi ise figüranlar. Onlar her gün stüdyoda oturuyor, arada bir lafa karışmalarına izin veriliyor. Figüranlar hep arka planda. Yevmiyeleri çok düşük!
Her programın temelinde kavga, hakaret, iftira, suçlamavar.
Yeni katılan olmayınca program bunlar sayesinde kilometre dolduruyor. Bir kavga bitince öbürü başlatılıyor. Karşılıklı küfür ve hakaretler havada uçuşuyor.
Ağızlardan çıkan hakaret sözleri sık sık (ses sıfırlanarak) sansür ediliyor.
Sunucu kadınlar bu olanları zevkle izliyor zira programlar bu kavgalar sayesinde sürüp gidiyor.

* * *
Bir örtülü kız var, her gün bir başkasıyla aşk yaşıyor. Aşklarıyla ünlü ve ekranda her gün o!.. Bu kız maşallah“Müslüman!..” Hele örtülü kızlara iyi bir örnek!
İnanmayacaksınız ama başrol oyuncuları ve figüranlar arasında sürüp giden kavga ve hakaretlere anneler, kardeşler davet ediliyor, devreye onlar da sokuluyor. Kavga süreci hafifler gibi olunca sunucular onları çağırıyor ki iş uzasın. Telefonla bağlanıyor veya stüdyoya gelip kav***a bire bir, canlı katılıyorlar.
Düzmece ağlamalar!.. Önüne gelen güya ağlıyor, tümü palavra. Dikkatle bakınız, hiçbirinin gözünden yaş gelmiyor! Sonra sinirlenip stüdyoyu terk ediyor ama ertesi gün bir bakıyorsunuz ki yerini yine almış!
Onursuzluğun, utanma arlanma duygusunu yitirmenin bu kadarı olmaz.

* * *
Bir de, aynen futbolda olduğu gibi kanallar arasında oyuncu transferleri oluyor. Bir bakıyorsunuz falanca kanaldaki oyuncu, başka bir kanala geçmiş!
Peki bu sürecin sonu nasıl, acaba evlenen falan oluyor mu?
Hayır, evlenen kimse yok. Zaten programların amacı evlendirmek değil, her yayında kavga ve tartışma yaratıp bu yolla ilgi çekmek ve paraları cukkalamak.
Evlendirme programlarında rol kapan kızlı erkekli gençlervar.
Kendilerini böyle nasıl kullandırıyorlar?.. Ucuz şöhret olmak ve dizilerde küçük bir rol kapmak umuduyla bu rezil senaryolarda nasıl boy gösteriyorlar?
Kendileriyle de oyun oynandığının acaba farkında değiller mi?

* * *
RTÜK'e on binlerce şikayet yağıyor ama bu rezilliği görmezden geliyor zira o kanalların bir bölümü yandaş. “Muhafazakâr” hükümet derseniz o da umursamıyor.
Töre ve geleneklerimize, ahlâk kurallarına, insanlık onuruna ve üstelik evlenme gibi ciddi bir kavrama böylesine ters düşen bu programlar hakkında yaptırım uygulayan, “Dur” demeye niyetlenen hiçbir kurum ve kuruluş yok.
Önceden yazılan senaryolarla toplum her gün aldatılıp kandırılıyormuş, kime ne!